diorex
sampiyon

Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah - Bernard Lewis Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah kimin eseri? Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah kitabının yazarı kimdir? Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah konusu ve anafikri nedir? Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah kitabı ne anlatıyor? Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah PDF indirme linki var mı? Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah kitabının yazarı Bernard Lewis kimdir? İşte Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 13.07.2022 14:00
Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah - Bernard Lewis Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Bernard Lewis

Çevirmen: Müberra Güneren

Yayın Evi: Nokta Yayınları

İSBN: 9786055698027

Sayfa Sayısı: 304

Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kendi Alanında Dünyanın En İyi Kitabı.

Hasan El Sabah ve Haşhaşilere İlgi Duyuyorsanız Muhakkak Kütüphanenizde Olması Gereken Bir Eser

Lewis, Haşhaşilerin çıkışını, zaferlerini ve ani ölümünü herkesin anlayabileceği bir üslupla anlatıyor.

(The New Yorker)

Eğitici, ilginç ve iyi araştırılmış bir kitap.

(Dhirendra Vajpey, North Iowa Üniversitesi)

'Şık ve aklı başında bir alim... Lewis, efsanelerin arasından gerçekleri ustalıkla çekip çıkarıyor.'

(Economist)

'Profesör Lewis, her zamanki titizliği, dürüstlüğü ve becerikliliğiyle bir başarıya daha imzasını atıyor.'

(Times Literary Supplement)

'Hiç kimse İslam tarihini Profesör Bernard Lewis kadar büyük bir yetkinlikle, zekice ve okuyucunun edebi zevkine de hitap edecek bir üslupla kaleme alamamıştır.'

(Sunday Times)

"Assassin" (Haşhaşi; suikastçı, katil) bugün Avrupa dillerinde yaygın olarak kullanılan bir sözcük olsa da Arapçadan Batı dillerine geçmesi, "Haşhaşi" adıyla bilinen gizli İslami tarikatın hem Haçlıların hem de Müslüman kurumların yüreğine korku saldığı Haçlı Seferleri döneminde olmuştur. Elinizdeki kitapta Bernard Lewis, hem Haşhaşi tarikatının köklerinin izini İslam'ın Şia kolu içinde sürüyor hem de tarikatın öğretilerinin, gizemli ve efsanevi lider "Şeyh-ül Cebel"in yani Hasan Sabbah'ın hayat hikayesinin kaydını düşüyor. Haşhaşiler tarihte cinayeti planlı, sistematik ve uzun vadeli bir şekilde siyasi bir silah olarak kullanan ilk gruptu. Geçen zaman içinde idealleri ve yöntemleri pek çokları tarafından taklit edilmiştir. Haşhaşiler, tarihin bu ilk teröristleri hakkında yazılmış en anlaşılır, en kolay okunur ve en yetkin çalışma kabul edilmektedir.

(Tanıtım Bülteninden)

Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah Alıntıları - Sözleri

  • “Böylece onların kötülükleriyle kirlenmiş dünyamız arınmış oldu.“
  • Ve aptallar dünyanın tüm bilgelikleri ile alay ederler
  • “Her güzel şey gibi güzelliklerde güzeldir.”
  • Bir Müslüman topluluk iktidara yönelik salt yerel ya da münferit olanın ötesinde, mevcut düzeni değiştirmeye yönelik bir meydan okuma geliştirerek muhalefette bulunma çabasına girdiği vakit, bir dini örgütlenmeye ve cemaate ihtiyaç duymuştur. Zira teokratik temellere dayanan İslami halifelik düzeninde, şahsi eylemlerin ve anlık hedeflerin ötesine geçebilecek bir araç yaratabilmenin başka bir yolu yoktu.
  • Genç kız önüne bakıp düşündü. “Ensesinde ölümü soluyan bir kalbin, aşka dönüşecek sevgi tohumları ekmesinin bir anlamı var mı?” Dedi dervişe. “Olmaz olur mu? Zaman vardır, lamekâna götürür insanı; zaman vardır kılıcın, kabzasından ve kalemin tam ortasında yakalar miracı.”
  • “Düşmanını küçümseme diyenler boşuna dememişler. Gayret etmek için düşmanın kimliği önemli değil, düşman olması yeterlidir.”
  • “Sana bir sitemim yok, olamaz da. Davan davam, derdin derdim, gülümsemen mutluluğumdur.”
  • Kimse siyah yada beyaz olarak nitelendirilemez. hepimiz grinin tonlarıyız. Kimimiz daha koyu kimimiz daha açık.
  • Suikast, İsmaili Haşhaşilerinin keşfi değildi; onların yaptıkları yalnızca bu eyleme isimlerini vermekten ibaretti. Bu türden cinayetlerin insan ırkıyla yaşıt olduğu söylenebilir
  • "Haşhaşilerin esas mücadeleleri İslam’ın düşmanlarına değil efendilerine karşı sürmekteydi. Öncelikli hedefleri kimin elinden olursa olsun bir üs ele geçirmek, uzun vadedeki amaçlarıysa Selçuklu güçlerini belirdikleri her yerde alt etmekti."
  • ‘İmamlar, kafirlerin canını ve parasını almak caizdir diyorlar, hele ki bunu kendi rızalarıyla veriyorlarsa bu iki misli caizdir.’
  • "Delirmiş de olsa imam (Ala’ed-Din III. Muhammed) hala kutsaldı ve ona zarar vermek, ihanet ve dine saygısızlıkla eşdeğerdi."
  • "Fahreddin Razi, şüphesiz, İsmaililerin haklı olduğu görüşünde değildi ancak ilahiyat bağlamındaki tartışmaların, doğru bilgiye ve karşıt görüş sahibinin bakış açısına dair zekice bir kavrayışa dayanması gerektiğini savunmaktaydı."
  • Bilinç seviyesi ne kadar düşerse fanatiklik de o ölçüde artar.

Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Şia mezhebinin bir kolu olan İsmaili tarikatından Haşhaşiler hakkında bilgi edinebileceğiniz güzel bir eser. Sünni , Şia ve bati kaynaklarıyla beslenmiş bu kitap Haşhaşilerin ideolojik yapısını ele almakta. Şia ve Sünni mezheplerin arasında var olan fikir ayrılığından beslenen İsmaili tarikatı, siyasi cinayetlerle egemenliklerini büyütmek ve Sünnilere karşı güç kazanmak babında oluşan bir topluluktur. Tarihte Haşhaşiler olarak bilinen bu topluluk İran ve Suriye’de 11-13 yüz yıllar arası Sünni devlet adamlarına karşı ciddi suikastlar düzenlemişlerdir. Tarih bilgisini artırmak isteyenler için güzel bir eser. (Ahmet Humanist)

Haşhaş içmek falan yokmuş biz öyle biliyoduk hep:): Öncelikle kitap sadece Hasan Sabbahın dönemini ve Haşhaşi hikayelerini dinlemek isteyenler için bir uygun bir kitap değil.Bernard Lewis konuya Haşhaşilerin mensup olduğu tarikatın yani İsmaililiğin ve onun kolu olan Naziriliğin ortaya çıkışını anlatmakla başlıyor.İslam döneminde Peygamberimizden sonraki halifelerden Hz Osman ın öldürülmesi ve sonrasında Hz Alinin başa geçip onunda öldürülmesiyle ilk ayrışmaların meydana gelmesine değiniliyor.Böylece Şianın meydana gelişi sonrasında Şianın kendi içinden İsmaililiği doğuruşu detaylı açıklanıyor.Ve sonrasında karışıklıklar içerisinde bulunan Suriye ve İran coğrafyasında bu karışıklıklığı zekasıyla kullanan Hasan Sabbahın yükselişi anlatılıyor.Zannettiğimiz gibi müritlerine haşhaş vesaire içirdiğine dair bir bilgi yok.O müritlerini tamamen din ile başarılı şekilde kandırıyor.Ve ondan sonra gelen diğer Alamut Şeyhleri de buna bu şekilde devam ederken kullandıkları korkunç suikast yöntemlerinin İslam ile bağdaşmadığını da yazar belirtiyor.Dağlara kurdukları kalelerle birçok vezir ve halifeyi katleden,halklara korkular salan,Avrupada dahi ses getiren bu tarikatın tarihi muhakkak okunmalı ve çok fazlaca ders çıkarılmalı.Akademik bir kitap olsa da güzel alıntılarla akışkan bir kitap halini almış.Severek bitirdim. (Mert Aytekin)

ALAMUT KALESI VE HASAN EL SABAH Bir Müslüman topluluk iktidara yönelik salt yerel ya da münferit olanın ötesinde, mevcut düzeni değiştirmeye yönelik bir meydan okuma geliştirerek muhalefette bulunma çabasına girdiği vakit, bir dini örgütlenmeye ve cemaate ihtiyaç duymuştur. Mezheplerin siyasi reçeteleri son derece açıktı; Mevcut düzeni yıkarak başa seçtikleri yeni imamı getirmek. Faaaliyetleri sosyal ve iktisadi hoşnutsuzluklara ce gayelere hizmet ediyorduysa da belirgin bir sosyal ve iktisati reçetelerinin olduğunu söylemek güçtür. Takiyye: ihtiyat, tedbir anlamına gelmektedir. Islam ögretisindeki "takdir-i ilahi" anlayışınin bir ifadesidir. Mürit: gizli bilginin ve eyleminin heyecanına ve hareketliliğine kapılıyordu. ALUH AMUD: Kartalın öğretisi, kartal yuvası. Sofu: manasına gelen "Fedai" ilk ismaililer kullanmıştır. Yapı olarak ismaililer, bir yemin ve kabul olunma sistemine mertebe ve bilginin belirlediği bir hiyerarşik düzene sahip gizli bir cemaat teşkil etmekteydi. Ortodoks tartışmacılar ismailileri, saf insanları aşama aşama kötüleşerek sonunda tamamen inançsiz dehşet makinelerine dönüşecekleri bir yola sokan bir grup düzenbaz nihilist olarak tasvir etmektedir. Hücce: delil Davetü'l cedid: Yeni davet Suriye de siyasi birliğe nadiren rastlanıyordu. Burada daha çok parçalı bir yapıya; tarikatlara ve bölgelere dayalı yerel yönetimler ve durmadan tekrar eden çatışmalar ve değişimler hüküm sürmekteydi. Esas mücadeleleri Islam düşmanlarına değil efendilerine karşı sürmekteydi. Ne ruhlar hastalıklarla eriyip gider, ne kaideler tesadüflerin rüzgarıyla sarsılır. Ismaililer, adeta manastır kurallarına benzeyen kurallarla yönetilmişlerdir, örneğin kalelerinin kumandanları, görev süresince hiçbir kadınla beraber olmamıştır. Cizvitler: Radikal katolikler. Haşhaşilerin ilk terörist olduğu da söylenebilir. Terörizm; diyor günümüzün bir otoritesi, sınırları dar tutulmuş bir örgütlenmeyle, uğruna eyleme geçilecek büyük çaplı hedefleri gösteren bir programdan yola çıkılarak hayata geçilir. Sencer, Selçuklu Sultanlığı'nın gücünü tazeleyip Islam'ı doğudan kafir istilacılardan korumak. Selahaddin, sünni birliği canlandırıp batıdan gelen Hristiyan istilacıları geri püskürtmek amacını güdüyordu. Haşhaşiler, hedefleri sünni nizamının önünü kesip onu yok etmekti... ... .. . (Reşat Cengil)

Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah PDF indirme linki var mı?

Bernard Lewis - Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bernard Lewis Kimdir?

Bernard Lewis (d. 31 Mayıs 1916, Londra, İngiltere), İngiliz asıllı ABD'li tarihçidir. Princeton Üniversitesi'nde profesördür. İslam tarihi ve İslam-Batı ilişkisi hakkında uzmanlaşmıştır. Ortadoğu hakkında uzmanlaşmış batılı uzmanlar arasında en çok okunan yazarlardandır. Yahudi kökenlidir ve George W. Bush'un danışmanlığını yapmıştır.

Lewis, 1993 yılında Le Monde gazetesine verdiği bir demeçte 1915 yılında Ermenilerin Osmanlılar tarafından öldürülmesinin bir "soykırım" olmadığını, "savaşın bir yan ürünü" olduğunu söylemişti.Paris’te bir mahkeme bunu Ermeni soykırımının inkarı olarak kabul etmiş ve tarihçiyi sembolik olarak 1 Frank para cezasına çarptırmıştı.

Londra Üniversitesi'nde eğitim gördü; yüksek lisansını Ortadoğu Tarihi yoğunluklu olmak üzere Tarih konusunda, doktorasınıysa İslam Tarihi konusunda yaptı. Paris Üniversitesi'ndeki araştırmaları sırasında Türkçe öğrendi. 1938 yılında ders vermeye başladı. 1974'e kadar Londra Üniversitesi'nde, 1974-1986 arasındaysa Princeton Üniversitesi'nde hocalık yaptı. 1998 yılında Atatürk Barış Ödülü'nü aldı. Araştırma alanları Ortaçağ İslam Dünyası, günümüz Ortadoğusu ve Osmanlı Devleti'dir.

Başlıca Yapıtları: The Arabs in History (1950); The Emergence of Modern Turkey (1961); The Assassins (1967); The Muslim Discovery of Europe (1982); The Political Language of Islam (1988); Race and Slavery in the Middle East: an Historical Enquiry (1990); Islam and the West (1993); Islam in History (1993); The Shaping of the Modern Middle East (1994); Cultures in Conflict (1994); The Middle East: A Brief History of the Last 2,000 Years (1995); The Future of the Middle East (1997); The Multiple Identities of the Middle East (1998); A Middle East Mosaic: Fragments of life, letters and history (2000).

Türkçede yayımlanmış yapıtları: Modern Türkiye'nin Doğuşu (1988), İslam'ın Siyasal Söylemi (1993), Ortadoğu: Hıristiyanlığın Doğuşundan Günümüze 2000 Yıllık Tarihi (1996), İslam Dünyasında Yahudiler (1996), Müslümanların Avrupa'yı Keşfi (1997), Çatışan Kültürler - Keşifler Çağında Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler (1999), Ortadoğu'nun Çoklu Kimliği (2000), Tarihte Araplar (2000), Alamut Kalesi ve Hasan El Sabbah(2012).

1998 yılında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'ne layık görüldü.

1915 Ermeni tehciri hakkında sonuçları

Lewis, Ermenilerin bağımsızlık hareketlerinin diğer azınlıkların bağımsızlık hareketleriyle karşılaştırıldığında Osmanli devleti için en ciddi tehdit olduğunu bildiriyor. Lewis'e göre, Türkler, fethettikleri Sırp, Bulgar, Arnavut ve Rum ülkelerinden isteksiz de olsa vazgeçebiliyorlardı çünkü sonuçta uzak olan illerden vazgeçiyorlardı ve devletin sınırlarını "kendi evlerine" yaklaştırıyorlardı. Ermeniler ise, Türklerin anavatanlarının üzerinde yaşıyorlardı. Bu topraklardan vazgeçmek, devleti küçültmek ile değil, devletin parçalanması ile eşanlamlıydı.

Lewis, bu satırları 1966 tarihli The Emergence of Modern Turkey (Modern Türkiye'nin doğuşu) adlı kitabının eski basımında yazıyordu.

Lewis, daha sonra fikir değiştirdi. Aynı kitabın 2002 seneli basımında son cümleyi değiştirdi: kitapta "holokost" yerine "slaughter" (kırım, katliam) ve "1,5 milyon ermeni ölümü" yerine "1 milyondan fazla Ermeni ve bilinmeyen sayıda Türk öldü" yazıyor.

1993 senesinde fransız Le Monde gazetesine verdiği röportajda, aynı vatan için iki halk arasında süren kavganın soykırım ile bittiğinin kuşkulu olduğunu söylemişti. Lewis, Ermenileri yok etmek için bir plan olmadığını, Osmanlı belgelerinin ermenileri kovmak / zorunlu yer değiştirmek (expulsion) niyetini ispatladığını ancak kökten yok etmek (extermination) niyetini ispatlamadığını söyledi. 1 Ocak 1994'te, Osmanlı hükümetinin Ermenileri yok etme niyeti olduğuna dair güvenilir kaynaktan hiç bir delil yok, dedi. Daha sonra, 2002 senesinde The Emergence of Modern Turkey kitabının, yukarıda sözü edilen cümle değişimini gerçekleştirdi.

19 Mayıs 2018 tarihinde Voorhees, N.J. yaşadığı huzurevinde 101 yaşında öldü.

Bernard Lewis Kitapları - Eserleri

  • Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah
  • Hata Neredeydi?
  • Ortadoğu
  • Modern Türkiye'nin Doğuşu
  • Tarih Notları
  • Haşhaşiler
  • Demokrasinin Türkiye Serüveni
  • Çatışan Kültürler
  • İnanç ve İktidar - Ortadoğu'da Din ve Siyaset
  • İslam'ın Krizi
  • İslam ve Batı
  • Semitizm ve Anti-semitizm
  • Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik
  • İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti
  • Tarihte Araplar
  • İslam'ın Siyasal Söylemi
  • Müslümanların Avrupa’ yı Keşfi
  • Babil'den Dragomanlara
  • İslam'ın Siyasal Söylemi
  • İslam Dünyasında Yahudiler
  • Haşişiler
  • Ortadoğu'nun Çoklu Kimliği
  • Uygarlık Tarihinde Araplar
  • İslam
  • Ortadoğu'da Irk ve Kölelik
  • What Went Wrong?
  • Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik
  • From Babel to Dragomans

Bernard Lewis Alıntıları - Sözleri

  • Ve Rab dedi: işte bir kavimdirler ve onların hepsinin bir dili var... ve şimdi yapmaya niyet ettiklerinden hiçbir şey onlara men edilmeyecektir. Gelin inelim ve birbirinin dilini anlamasınlar diye onların dilini orada karıştıralım. Tekvin 11: 6-7 (Babil'den Dragomanlara)
  • Orta Çağ tarih ve siyaseti üzerine yazılmış Katolik aleminin kitapları ile İslam aleminde yazılanlar arasında önemli bir fark vardır. Batı Hıristiyan uygarlığı barbar istilalarının yarattığı karışıklıklar yaşanırken doğmuştur. Bu süreç boyunca siyasal hayatta baskın olan iki olay her şeye biçim vermiştir –Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı ve Hıristiyan Kilisesi’nin yüklelişi. İlk Hıristiyan siyaset kuramcısı olan Aziz Augustine’e göre, siyasal gövde insan zihninin bir ürünü olup kötü bir şeydi. Devlet ise, insanoğlunun cezalandırılması için; en azından, ilk günahın ödenmesi gereken bir karşılığı olarak ortaya çıkmıştır. (İslam'ın Siyasal Söylemi)
  • Zatıalilerinizin karnını göğsünüzden göbeğinize dek yarmak istiyorum, çünkü kürsünüzden bizlere ķüfür ediyorsunuz. (Haşhaşiler)
  • Genç Türkiye'nin ilk önderleri siyasetçiler değil,şairler ve yazarlar oldu.. (Modern Türkiye'nin Doğuşu)
  • "Yahudiler ve Siyonizm bir kötülük ağacı gibidir. Bu ağacın kökü New York'tadır, dalları tüm dünyayı sarmıştır ve yaprakları da Yahudilerdir- yaşlı ya da genç, kadın ya da erkek, istisnasız tüm Yahudiler ağacın dikenli yaprakları, zehirli dikenleridir. Bu zehir hızla yayılan ve çok ölümcül bir zehirdir." (Semitizm ve Anti-semitizm)
  • Eğer şikayet ve mağduriyetten vazgeçebilir, farklılıklarını çözebilir ve ortak bir yaratıcı çaba içinde yeteneklerini, enerjilerini ve kaynaklarını biraraya getirebilirlerse, o zaman bir kez daha Ortadoğu'yu, Antikçağ ve Ortaçağ'da olduğu gibi büyük bir uygarlık merkezi haline getirebilirler. Şimdilik seçim, kendi ellerinde. (Hata Neredeydi?)
  • Ömer Selman'a sordu: " Ben hükümdar mıyım yoksa halife mi?" Selman şöyle cevap verdi : Eğer Müslüman ülkesinde bir dirhem, yahut az veya çok vergi alırsan ve bunu kanunsuz bir şekilde kullanırsan sen halife değil hükümdarsın, demiştir. Ve Hz. Ömer bunun üzerine ağlamıştır. (Tarihte Araplar)
  • Sadece üç şeyin duayı bozacağını söylerlerdi -bir eşek, bir köpek ve bir mawla. Mawlā kunya [Arapça isimlerin bir kısmı, Abu--oğlu- kelimesini takip eden bir diğer kişisel isimden oluşurdu, ama her zaman oğlu olması gerekmezdi] kullanmazdı, ancak kendisine kişisel adı ve ikinci ismiyle hitap edilirdi. İnsanlar onlarla yan yana yürümezdi, ya da kafilelerde öne geçmelerine izin verilmezdi. Bir yemekte diğerleri otururken onlar ayakta duruyordu ve bir mawla' ya yaşından, faziletinden ya da eğitiminden dolayı yemek verilirse, hiç kimsenin Arap olmadığını fark etmemesi için masanın sonunda otururdu. Cenazelerde, bir Arap'ın olduğu yerde, şayet söz konusu Arap tecrübesiz bir genç değilse, bir mawlänın namaz kılmasına izin verilmezdi. Mawla bir kadına talip olan bir kişi kendisini kadının babası ya da erkek kardeşine değil, efendisine tanıtırdı, bu kiși istediği takdirde evliliğe izin verebilir, istemediği takdirde vermezdi. Eğer babası ya da erkek kardeşi efendinin onayı olmadan evliliğe onay verirse, evlilik geçersiz sayılır ve eğer evlilik yerine getirilmişse bu izdivaç değil, zina olarak görülürdü. (Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik)
  • Halifeye aynı zamanda imam denildiği için İmamet terimi de halifelikle eş anlamlı olarak kullanılmıştır. İmamet konusunda, farklı görüşe sahip üç siyasi mezhep vardır. Şiilik, Haricilik ve Ehl-i sünnet. Ancak bu mezhepler, imametle birlikte itikadi ve fıkhi konularla da uğraşmışlar ve bu hususlarda zaman zaman söz konusu mezheplere benzerlik arzetmişlerdir. İslam'da siyasi mezheplerin ilki Şiiliktir. Şiiler Hz. Ali'nin, bizzat Hz Peygamber tarafından seçilmiş imam (İmam-ı muhtar) olduğu konusunda birleşirler. Yine onlara göre Hz. Ali sahabenin en faziletlisidir; imamet ancak Ali'nin çocuklarına intikal eder. Ne var ki bu meşru imamlar hep muhalefette kalmışlardır. Dolayısıyla diğer halifeler tarafından yönetilen her hükümet kusurludur. Emeviler zamanında Hz. Ali evladına uygulanan baskı ve zulüm, onlar hakkında beslenen sevgi ve muhabbetin alabildiğine genişlemesine vesile olmuştur. Halkın, onlardan birçok kimsenin şehit edildiğini görmesi ise Ehl-i beyt'in yegâne savunucusu gibi görünen Şiiliğin geniş bir alana yayılmasına ve taraftarlarının çoğalmasına yaramıştır. (Haşişiler)
  • İyiliğin zirvesi şudur ki, düşmanını ne ezeceksin, ne de ezilmeye terk edeceksin. (Babil'den Dragomanlara)
  • Tarihin çarpıtılmasına -dalkavukluk etmeye , göz boyamaya ya da başka bir kısmi amaca yönelik- büyük enerjilerin sarf edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Bencil olmayan saiklerden ilham aldıklarında bile bu tür çarpıtmalardan hiçbir yarar sağlanamaz. Tarih , kolektif hafızadır ve eğer toplumsal bedeni insan bedeni gibi düşünürsek tarihsizlik amnezi anlamına gelir , çarpıtılmış tarih ise nevroz. (Tarih Notları)
  • Aristo, bazı insanların doğuştan köle olduklarını ve yönetilmeleri gerektiğini söyler. (Ortadoğu'da Irk ve Kölelik)
  • “Daha ileri olanın daha geri olanı incelediği açıklaması gerçeklerle örtüşmez.Avrupalılar Ortaçağ’da İslam’ı incelemeye başladıklarında,Avrupa açık bir şekilde daha geri,İslam dünyası ise açık bir şekilde daha ileri bir seviyedeydi.Müslüman İspanya’nın,Kuzey Afrika’nın ve Orta Doğu’nun uygarlık düzeyi,insan uğraşının hemen her kayda değer alanında Avrupa’nın görece geri toplumlarınınkinden çok daha ilerideydi.Yine de,bu dönemde Batı İslam’ı inceledi,İslam Batı’yı değil.” (İslam ve Batı)
  • Hasan Sabbah'ın sofu, çilekeş ve kanaatkar bir hayat sürdüğü, Alamut'u zaptettikten sonra, ölümüne kadar kaleden aşağı hiç inmediği, içki içmediği, kimseye de içirmediği ve hatta iki oğlundan birini şarap içtiği için öldürttüğü rivayet edilmektedir. (Haşişiler)
  • Emperyalizmin mirasi, kotu oldugu kadar bazen iyi de olabilir. Orta Dogu'nun buyuk bir bolumunu aralarinda paylasan Ingiliz ve Fransizlar, kendi dusuncelerine uygun rejimler kurdular. Ingilizler parlementer monarsiler kurdu, Fransizlar istikrarsiz cumhuriyetler. (İnanç ve İktidar - Ortadoğu'da Din ve Siyaset)
  • In the West, one makes money in the market, and uses it to buy or influence power. In the East, one seizes power, and uses it to make money. (What Went Wrong?)
  • Otoritenin genel ve soyut anlamda karşılığı olarak kullanılan bir başka sözcük ise Sultandır. Bu sözcük de Kuran'da kimi yerde iktidar, kimi yerde koruyucu ve kimi yerde de özellikle etkin iktidar anlamlarında ve sık sık mubin-sultan mubin; bildirilmiş otorite sıfatlarıyla kullanılmış bulunmaktadır. Kuran'da, ayrıca, birinin diğeri üzerinde yetkisini kullanması anlamında da geçmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, buradaki kullanımı, erken İslam dönemlerinden beri sürüp gelen bir anlam. Halife Muaviye tarafından Irak'ı yönetmesi için gönderilen Ziyad'a atfedilen ünlü bir söylevde, Ziyad'ın buradaki insanlara hitaben "Sizleri Allah'ın bize verdiği yetkiyle (Sultan) yöneteceğiz." deyişinden de bu anlaşılıyor. (İslam'ın Siyasal Söylemi)
  • "...çoğu Müslüman ülkede din büyük bir politik faktördür; ve iç politikada bölgesel ve uluslararası meselelerde olduğundan daha önemlidir." (İslam'ın Krizi)
  • O zamana değin, Müslüman kölelerin büyük çoğunluğu ya Türkler ya da siyahlardı ve Aristoteles'in güncelleştirilmiş doğal köle doktrini, bu insanların köleleştirilmesi için uygun bir mazeret sağlıyordu. (Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik)
  • The perception of space was much affected by the introduction of two European devices for improving vision -reading glasses and telescopes. The first are attested as early as fifteenth century and as far east Iran, where the poet Jami, lamenting the infirmities of old age, remarks that his eyes were now useless 'unless, with aid of Frankish glasses, the two become four.' (What Went Wrong?)

Yorum Yaz