Akışkan Gözetim - Zygmunt Bauman Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Akışkan Gözetim kimin eseri? Akışkan Gözetim kitabının yazarı kimdir? Akışkan Gözetim konusu ve anafikri nedir? Akışkan Gözetim kitabı ne anlatıyor? Akışkan Gözetim PDF indirme linki var mı? Akışkan Gözetim kitabının yazarı Zygmunt Bauman kimdir? İşte Akışkan Gözetim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Zygmunt Bauman
Yazar: David Lyon
Çevirmen: Elçin Yılmaz
Orijinal Adı: Liquid Surveillance
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755397825
Sayfa Sayısı: 176
Akışkan Gözetim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bugün hayatımızın her ayrıntısı hiçbir zaman olmadığı kadar çok yakından izleniyor, kaydediliyor; ve gözetim altındakiler genellikle gözetleyenlerle gönüllü bir işbirliği içinde. Londra'dan New York'a, Yeni Delhi'den İstan-bul'a, bütün büyük kentlerde kameralar artık kamusal alanların alışıldık, itiraz edilmeyen parçası haline geldi. Uçağa binecekseniz, bedeniniz boydan boya taranıp biyometrik kontrole tabi tutulur; arama motorları ve kredi kartı okuyucuları bütün alışkanlıklarımızı, ilgilerimizi ve tercihlerimizi kaydedip sessizce piyasanın hizmetine sokar.Günümüzün akışkan modern dünyasında, günlük hayatımızın işleyişini esneklik ve hareketlilik belirliyor. Ulusal sınırları geçmek sıradan bir etkinlik haline gelirken, sosyal medya herkesin her an elinin altında. Günümüzün yurttaşları, işçileri ve tüketicileri durmadan hareket ediyor ve genellikle kesinlikten ve sınırlardan uzak yaşıyor. Ancak mekanın sabitlikten uzak ve zamanın sınırsız olduğu bu dünyada, hiçbir hareketimiz yok ki kaydedilmesin. Gözetim, modern hayatın bu akışkan doğasına uyum sağlayarak, hiçbir zaman olmadığı kadar hızlı bir şekilde, erişeme-diği hiçbir alan bırakmamak üzere yayılıyor.
Akışkan Gözetim'de, akışkan modern dünyayı en ince ayrıntısına kadar gözler önüne seren büyük kuramcı Zygmunt Bauman'la, gözetim ve kontrol mekanizmaları konularında dünyanın en önde gelen analistlerinden David Lyon bir araya geliyor ve çok hayati sorunları birlikte masaya yatırıyorlar. Her anımızın gözetlendiği karanlık bir gelecek mi bekliyor bizi? Özgürlüğe ve umuda yer kalmadı mı artık? Gündelik hayatın koşuşturması içinde kaybettiğimiz insan olma sorumluluğumuza nasıl sahip çıkabiliriz?
Akademik çevreler kadar genel okuru da ilgilendiren bu soruları, iktidar, teknoloji ve ahlak çerçevesinde irdeleyen iki büyük düşünür, bugün gözetlenmenin ve gözetlemenin ne anlama geldiğini anlatıyor bize.
(Tanıtım Bülteninden)
Akışkan Gözetim Alıntıları - Sözleri
- "internet bizim insanlığımızı çalmıyor, onu yansıtıyor. İnternet içimizdekine sahip olmuyor, içimizdekini dışarıya gösteriyor".
- Teknolojiden daha çok birbirimizden daha az şey bekliyoruz.
- Tüketim toplumunun bir üyesi olmak göz korkutucu bir görev ve hiç bitmeyen Çetin bir mücadeledir. Ayak uyduramama korkusu yetersizlik korkusu tarafından kenara itilmiş ama rahatsız edici iliğinden bir şey kaybetmemiştir.
- İnternet yüzünden "anonimliğin ölümü"ne gelince, burada hikaye biraz daha farklı: Mahremiyet hakkımızı kendi rızamızla katlettiriyoruz. Ya da belki sadece, bize sunulan harikalar karşılığında ödenecek bir bedel olarak mahremiyet kaybına rıza gösteriyoruz. Belki de kişisel bağımsızlığımızı mezbahaya kendi ellerimizle göndermemiz için bize uygulanan baskı o kadar kuvvetli ki ve durumumuz bir koyun sürüsünün durumuna o kadar benziyor ki ancak birkaç istisnai isyankar, gözü pek, kavgacı ve dirençli irade ona karşı samimi bir girişimde bulunabiliyor.
- Umutlarımıza gelince; umut, insanlığımızı kaybetmeden asla kaybedemeyeceğimiz bir insan özelliğidir.
- Yakınlık, samimiyetin ve ahlakın diyarıdır; uzaklıksa yabancılaşma ve yasaların.
- "Uzak olduğum insanlara daha yakın hissediyorum." Bir dakika sonra da, "Ama yeterince yakın olduğum insanlara da daha uzak hissettiriyor" dedi. Sonra ekledi: "Kafam karıştı." Kafa karıştırıcı. Görünürde birbiriyle çelişen iki gerçeğin yan yana var olduğu bir paradoksun içinde yaşıyoruz. Sosyal medya bizi aynı zamanda hem yakınlaştırıyor hem de uzaklaştırıyor.
- Kendimize aşırı ilgi gösterip korku dolu hayatı yaşanabilir kılmaya çalışıyoruz.
- Yaşadığımız sürece asla tatmin edilemeyecek olan, doymak bilmez rahatlama arzusundan ötürü huzur bulamıyor olmamız paradoksaldır. Tanatos tarafından aşağılanan ve işlenen bu arzu, neticede ancak ölümde tatmin edilebilir; ama buradaki ironi, bizi takıntılı, saplantılı ve bağımlı “düzen inşacıları” haline getirenin, böylece canlı, neşesiz ve hep huzursuz tutanın, dün ulaştığımız yeri bugün aşmaya sevk edenin de, bir mezarlık gibi şekillenen “nihai düzen” tasavvurunun ta kendisi olmasıdır. Her gerçekliği düzensiz ve ıslah gerektiriyormuş gibi yaşamamıza neden olan, düzene karşı dindirilemeyen susuzluğumuzdur. Sanırım gözetim, enerjisiz ve işsiz kalmaktan korkmasına gerek olmayan nadir sektörlerden biridir…
- Toplum, haz peşinde koşmaya takıntılıdır, maceraperesttir, yeni ve daha yoğun duygulara meraklıdır fakat aynı zamanda risk almamızı ve çok ileri gitmemizi engelleyecek bir istikrara ve güvenceye de ihtiyaç duyar. Güncel gelişmelerin bu denli çelişkili görünmesinin sebebi budur.
- Son yılların en belirleyici teknolojik gelişmeleri silahların öldürücü güçleriyle konusunda değil, askeri cinayetlerin "kayıtsızlaştırılması" konusunda yaşandı.
- Ne zaman bedenen izlendiğinizi asla bilemezsiniz ve dolayısıyla zihninizde sürekli izlendiğiniz düşüncesini barındırırsınız.
- Mükemmeliyete ulaşma çabası, mükemmel bir tabloda yeri olmayan sayısız varlığın toptan yok edilmesini, temizlenmesini ve bertaraf edilmesini gerektiriyordu.
- Bir yanda güvensizlikten bütün eski nesillerin korunduğundan daha iyi korunuyoruz; ama diğer yanda elektronik öncesi hiçbir kuşak güvensizlik duygusunu günlük hayatın bu tür bir parçası olarak deneyimlememiştir...
Akışkan Gözetim İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Gözleniyorum, öyleyse varım(!): Bentham'ın tasarladığı panoptikon, on sekizinci yüzyılda uygulanmaya başlanan temel kontrol yöntemiydi. Dolayısıyla modernizmin temel bileşenlerinden olan "gözetim"i ele alırken panoptikon çerçevesinde ilerleyeceğiz. Bu proses gerek psişik gerek sosyal açıdan dikkatle düşünülmesi gereken bir süreçtir. Panoptikon ile mahkûmlar, her şeyinin gözetlendiğini bilmenin yanı sıra kendilerini gözlemleyen denetmenlerin kim ve nerede olduklarını bilmemektedirler. Bu, post-panoptikonda psişik ego enflasyonuyla ilintili bir durum olarak karşımıza çıkacaktır. Modernitenin tüketim toplumu, modernliğin 'akışkanlığını' tekrar tekrar yaratarak adeta "kontrol toplumu" inşa etmeye başlamıştır. Akışkan gözetim; denetmenler tarafından, yalnızca kişilere değil, kişilerin sahip olduğu bilgiye, özel yaşama, hareketlere (kısacası "hareket eden her şey") değin öğrenme imkanı sağlamıştır. Bu süre zarfında akışkan gözetim, adiaphorization denen, bürokratik rasyonalizm sığınağında etik değerlerin yok edilmesiyle karakterize, kayıtsızlaştırmayı başarmıştır. Artık kimse kendisinin bir "mahrem"i olduğunu söyleyemeyecektir, zira akışkan gözetim tüm "mahremiyeti", kişiyle yazılı olmayan bir anlaşmayla, kişinin elinden almıştır. Yanı sıra, insana yaptığı eylemlerin sonuçlarını düşünmemesi gerektiğini öğreterek eylem ve sonucun yollarını ayırmıştır. Yani, internet sitesinde bir tıklamayla girdiğiniz şeyler sonrasında neler olacağını düşünmenize gerek yok, siz sadece canınızın istediğini aratın. Bu da, sorumluluk ve ödev ahlakından uzaklaşmaya, dolayısıyla statüye erişmek için kullanılan rollerin person'dan düpedüz uzaklaşmasına neden olmuştur. Panoptikonda mütemadiyen gözetlendikleri için hareketsiz kalan insan, hiç şüphesiz katı modernitenin kristalleşmiş nesneleriyken iktidarın görünmez hâle gelip tüm bilgi işlemlerinin içine absorbe olmasıyla akışkanlık başlamıştır. Biz bu döneme (şuan da içinde bulunduğumuz dönem) "panoptik-sonrası" adını veriyoruz. Bu gözetim; aslında tüm gözetimlerde olduğu gibi, toplumsal bir sınıflama yaratmaktadır. İşin kötü yanı, bu sınıflamayı çoğu zaman bize kendisi yaptırmaktadır. Örneğin; "arkadaş" son derece değerli bir sözcükken Facebook'ta beş dakikada beş yüze yakın insanla arkadaş olabilme yeteneğine sahipsiniz ve bunun modernist anlamı, "arkadaş"ın zıt anlamlısı "tanımadığım insan" olmaktadır (geçmişte "düşman" olduğunu hatırlamalısınız). Denetmenleri suçlamak yersizdir, zira sistematik anlamda gözetmenlik yapanlar, yine biz tüketicileriz. Paradoksal olan durum şu ki, sosyal medya tüketimi (aslında şuan için tüm tüketimler) tüketicilere (cazibeli geldiğinden) yoğun haz vermektedir ve bu hazzın sebebi, toplumu gözetleyebilmemizdir. Bu gözetim, internetle birlikte, anonimliğin (başka bir değişle bağımsızlığın ve görünmezliğin) öldüğünün alametidir. Çünkü her an ne yaptığımız internet tarafından data şeklinde kaydediliyor ve bunlar işleniyor. Bu önemli kavramlar, mahremiyetin temelidir ve internetle beraber mahremiyetin yok oluş süreci başlamıştır. Üstelik tüm bunlar bizim irademizde olduğu halde buna müsaade ediyoruz. İnsan, kendi mahremiyetini kendi iradesiyle sonlandırmaktadır. Peki neyin karşılığında? Kamunun göz önünde bulunmak, yani post-panoptik dönemin en bariz psişik durumu olan, ego enflasyonu için! (incelemenin devamı için yorumlara bakabilirsiniz.) (Yusuf Bozdağ)
Descartes'ın "Düşünüyorum öyleyse varım" sözünün güncel uyarlamasının " Görülüyorum ( izleniyorum, fark ediliyorum, kaydediliyorum ) öyleyse varım." Olduğu unutulmamalıdır. Kitabi maddeler halinde incelersek: 1.Foucault'un Panoptikon'u incelemesi ışığında buna mukabil Zygmunt Bauman Akışkan Gözetimle, artık var olan iktidar modellerinin akışkan bir yapıyla her alana yayılmasını anlatmıştır bu kitabında. . 2.Şu an kullandığımız sosyal medya araçları ve arama motorları bizleri tahakkümü altına almış ve sınıflandırmıştır. Artık onlardan gözümüzü acamayisimiz arzu nesnesi ile alakalı bir durumdan ibarettir. . 3. Freud bu cağda yaşasaydı kesinlikle Tanatos'un yani ölüm içgüdüsünün geçerli olduğunu insanlarda görebilirdi. Çünkü artık insanlar güvensiz bir cağda yaşamaktadırlar ve güvenlik problemleri ile bir-çok önlem almışlardır. Buna örnek olarak bir binanın etrafının çitlerle cevrelenmesi ve kameralarla gözetlenmesi. Bunun sonucunda insanlar kendilerini metalastirip iktidara kendini satma işlevi ile görevlendirilmişlerdir. 4. Panoptikon azınlığın çoğunluğu izlemesi, Sinoptikon çoğunluğun azınlığı izlemesi ve Banoptikon ise insanların ülkelerden giriş çıkışlarını gözetleyen, mülteci hareketleriyle ilgilenen bir gözetim modelidir. Banoptikon yok eder ve Panoptikon ve Sinoptikon kendine yer edinir. Bu unutulmamalı. (Oğuzhan)
Kavramlar Mülahazası: Kitaba dair şöyle bir inceleme yapmak istiyorum. Bauman ve Lyon anlattıklarıyla şu kavramlar üzerine eğilerek düşünmemizi sağlıyorlar: "Panoptikon Ban-optikon Sinoptik Yapay Zekâ Second Life Akışkan Gözetim Tüketim Pazarlama Devlet-Şirket Güvenlik Etik Fail olmak Umudun kapısı İrade Gönüllü Kölelik Özgür İrade" düşmeye devam (Yakuphan Güleç)
Akışkan Gözetim PDF indirme linki var mı?
Zygmunt Bauman - Akışkan Gözetim kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Akışkan Gözetim PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Zygmunt Bauman Kimdir?
Zygmunt Bauman, 19 Ekim 1925'te Polonya Poznan'da doğdu. Sosyolog ve filozoftur. Postmodern felsefenin hem sosyoloji alanında uyarlanmasını hem de genel kuramsal düzeyde sağlıklı bir şekilde değerlendirmesini ortaya koyan yapıtlarıyla tanınmaktadır.
Zygmunt Bauman, II. Dünya Savaşı patlak verene kadar, Polonya-Poznan'da yaşamını sürdürmüştür. Daha sonra Sovyetler Birliği'ne taşındı ve savaşın ardından Varşova Üniversitesi'nde doktorasını yaparak Doçentlik sınavını verdi.1954'ten itibaren aynı üniversitede Sosyoloji dersleri verdi. 1968 yılında Polonya Komünist Partisi'nden ayrıldı. Aynı yıl, politik nedenlerden dolayı sosyoloji prefesörlük unvanını kaybetti. İsaril'e göç etmek zorunda kaldı. 1971 yılında Bauman, Büyük Brintanya'nın çağrısı üzerine, Leeds Üniversitesi'nde yeniden sosyoloji kürsüsüne sahip oldu. 1990'lara kadar orada çalışmalarını sürdürdü.
Zygmunt Bauman, 1980'li yıllardan itibaren, Modernizm ile Totaliterizm arasındaki bağlantılar üzerine hem kuramsal hem de sosyolojik incelemeleriyle öne çıktı. Özellikle Almanya'daki Nasyonalsosyalizm üzerinden Holocaust hakkındaki çözümlemeleri bu bağlamda önemli bir etki yaptı. Böylelikle, Modernizme içkin kavram ve kategorilerin Totaliterlikle doğrudan ya da dolaylı ilişkileri derinlikli olarak ve disiplinlerarası bir yöntemle ortaya konulmuş olundu.
Bauman, aynı zamanda postmodernizm hakkındaki çalışmalarıyla da önemli bir yer tutmaktadır. Siyasal, etik ya da genel olarak kuramsal düzlemde postmodernizmin değerlendirilmesini yapmış ve açık anlaşılır fakat derinlikli de olan metinleriyle postmodernizmin ne olup olmadığını, ne tür olanaklar sağladığını göstermeye ve netleştirmeye çalışmıştır
1989 yılında Amalfi Ödülünü ve 1998 yılında Theodor Adorno Ödülünü almıştır.
Zygmunt Bauman Kitapları - Eserleri
- Sosyolojik Düşünmek
- Yaşam Sanatı
- Azınlığın Zenginliği Hepimizin Çıkarına mıdır?
- Küreselleşme
- Akışkan Aşk
- Özgürlük
- Kimlik
- Kapımızdaki Yabancılar
- Akışkan Gözetim
- Bireyselleşmiş Toplum
- Iskarta Hayatlar
- Akışkan Modern Dünyadan 44 Mektup
- Akışkan Modernite
- Eğitim Üzerine
- Modernite, Kapitalizm, Sosyalizm
- Tanrı'ya ve İnsana Dair
- Retrotopya
- Yasa Koyucular ve Yorumcular
- Cemaatler
- Modernite ve Holocaust
- Modernlik ve Müphemlik
- Akışkan Hayat
- Postmodern Etik
- Ahlaki Körlük
- Ölümlülük Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri
- Sosyoloji Ne İşe Yarar?
- Siyaset Arayışı
- Parçalanmış Hayat
- Edebiyata Övgü
- Postmodernlik ve Hoşnutsuzlukları
- Kuşatılmış Toplum
- Avrupa
- Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar
- Dünyaya ve Kendimize Dair
- Hermenötik ve Sosyal Bilimler
- Bu Bir Günlük Değildir
- Akışkan Modern Dünyada Kültür
- Sosyalizm - Aktif Ütopya
- Kriz Hali ve Devlet
- Akışkan Korku
- Borçlu Zamanlarda Yaşamak
- Zygmunt Bauman ile Söyleşiler
- Akışkan Doğanlar
- Etiğin Tüketiciler Dünyasında Bir Şansı Var mı?
- Kültür Teorisinde Eskizler
Zygmunt Bauman Alıntıları - Sözleri
- Büyük servet olan yerde büyük eşitsizlik vardır. Bir kişinin çok zengin olabilmesi için en az beş yüz fakir gerekir! (Azınlığın Zenginliği Hepimizin Çıkarına mıdır?)
- Görünür olmak birey olmanın yoludur; belki de biri olmanın tek yolu. Herkes gizliden gizliye var olmadığından korkar, çünkü başkaları farkına varmadığı sürece aslında o yoktur. (Ölümlülük Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri)
- "Dünya düşününenler için bir komedi, Hissedenler için bir trajadi." (Zygmunt Bauman ile Söyleşiler)
- Bütün aşklar insan - yiyici bir açlık çekerler. (Akışkan Aşk)
- müritlerinize verdiğiniz şey hakikat değil, sadece hakikatin suretidir. Birçok şeyin işiticileri olacaklar ama hiçbir şeyi öğrenmeyecekler. Her şeyi biliyormuş gibi görünecekler ama genel olarak hiçbir şey bilmeyeceklerdir. Sinir bozucu, bezdirici insanlar olacaklar, gerçekliği olmayan bir bilgeliğin taşıyıcıları gibi davranacaklardır. (Tanrı'ya ve İnsana Dair)
- “Uzaklık coğrafi olmaktan çok zihinsel bir mesele olabilir.” . (Sosyolojik Düşünmek)
- Eskiden uzun süreli bir aşk ilişkisinde belirleyici unsur seks iken, artık odak noktası güvenliğe kaymıştır. Bu yalnızlık asrında aşk bir dermandır.. (Retrotopya)
- Robert Winder'in zekice belirttiği gibi, "İstediğimiz kadar sandalyemizi kumsala koyup, yaklaşmakta olan dalgalara bağıralım, ne gelgit dinleyecek ne de deniz geri çekilecektir." Göçmenleri "kendi arka bahçemiz'den uzak tutmak için duvarlar inşa etmek, gülünç şekilde antik filozof Diogenes'in eski Sinop'un sokaklarında içinde yaşadığı fıçıyı bir o yana bir bu yana yuvarlaması hikâyesine benziyor. Bu tuhaf davranışının nedeni sorulduğunda, Diogenes komşularının kapılarına barikat yapmak ve kılıçlarını keskinleştirmekle meşgul olduğunu gördüğünü ve Makedonyalı İskender'in yaklaşan askerleri tarafından işgal edilmesine karşı şehrin savunmasına katkı yapmak istediğini söyler. (Kapımızdaki Yabancılar)
- "hiçbir şey bahşedilmediği" için "her şey kazanılmalıydı." (Modernlik ve Müphemlik)
- "Cepteki ilişkiler" anlık olmanın ve fırlatılıp atılabilirliğin cisimleşmiş hâlleridir. (Akışkan Aşk)
- Tüketim toplumunda seri imalat artık kitlesel emek gücüne ihtiyaç duymuyor ve bir zamanlar "yedek sanayi ordusu" olan yoksullar şimdi "defolu tüketiciler"e dönüştürülmüştür. (Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar)
- "Geriye ya da yukarıya değil; becerinin, iradenin, gücün toplanması gereken yere, kendi içine bakmalı insan. Oradan başlamalı. Bir ‘savunma stratejisi’ olarak daima orada kalmalı." (Akışkan Modernite)
- Göçmenler (yerkürenin uzak köşelerinden "arka bahçemiz"e boca edilen atık insanlar) ile kendi imalatımız olan dayanılmaz korkularımız arasında bir seçici yakınlık mevcuttur. (Iskarta Hayatlar)
- Hayatının her günü kösteklenen ve hakir görülen birey kişisel narsisizmine “kolektif narsisizm” içinde barınak bulur. Bu ağır yara almış bireyselliğin kurtuluşu ne oranda aranıyorsa o derece aldatıcı olabilecek bir güvenlik vaadidir. Kefaret umudu hüsranla sona ermeye mahkumdur... (Akışkan Hayat)
- Gezegende her şey birbirine bağlı olduğundan, yerkürenin belli bir kısmında güvenlik, ancak güvenli bir insanlık içinde temin edilebilir. İnsanların aşağılanmasına her yerde karşı çıkan, artan fırsat eşitsizliğiyle büyüyen toplumsal adetsizlik ve insani aşağılanmaları hafifletecek, etik açıdan aydınlanmış bir küresel eylem, her açıdan ortak sağ kalımımızın en temel koşuludur. (Avrupa)
- Oxford Üniversitesi'nin saygın sosyologlarından John Goldthorpe yönetiminde on üç güçlü ekibin Ingiltere, Şili, Macaristan ve Hollanda'da yürüttüğü bir çalışmanın bulgularına göre, kültürel seçkinlerle, kültürel hiyerarşide daha altta olanların, günümüzde artık eskiden olduğu gibi bazı işaretlerle kolayca ayırt edilemediği görülmektedir. Bu eski işaretler, düzenli olarak opera ve tiyatroya gitmek, 'yüksek sanat' sayılan her şey karşısında her zaman duyulan coşku ve bir pop şarkısı ya da popüler bir televizyon dizisi gibi sıradan sayılan her şeye burun kıvırmak gibi unsurlardan oluşmaktadır. Elbette bu durum, dışarıdan kültürel seçkinler, gerçek sanatseverler, kültürün ne olduğu, nelerden oluştuğu ve bir kültür adamı ya da kadını için (comme il faut ya da comme il ne faut pas) -neyin uygun olup neyin olmadığı gibi konularda, pek de o kadar kültürlü olmayan akranlarından daha bilgili kabul edilen kişilerle artık karşılaşma yacağımız anlamına gelmez. (Akışkan Modern Dünyada Kültür)
- Tüketim toplumunun bir üyesi olmak göz korkutucu bir görev ve hiç bitmeyen Çetin bir mücadeledir. Ayak uyduramama korkusu yetersizlik korkusu tarafından kenara itilmiş ama rahatsız edici iliğinden bir şey kaybetmemiştir. (Akışkan Gözetim)
- Devlet her şeyden önce bir yeniden metalaştırma aracıdır. (Yasa Koyucular ve Yorumcular)
- "dış görünüş benim için hem gerçekleştiren hem de yaşayandır" diye yazdı Nietzsche. (Akışkan Doğanlar)
- "Farkında olalım veya olmayalım, hoşumuza gitsin veya gitmesin, yaşamlarımız sanat yapıtıdır." (Yaşam Sanatı)