Akın - Faruk Nafiz Çamlıbel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Akın kimin eseri? Akın kitabının yazarı kimdir? Akın konusu ve anafikri nedir? Akın kitabı ne anlatıyor? Akın PDF indirme linki var mı? Akın kitabının yazarı Faruk Nafiz Çamlıbel kimdir? İşte Akın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Faruk Nafiz Çamlıbel

Yayın Evi: Tablet Yayınevi

İSBN: 9786055948689

Sayfa Sayısı: 56

Akın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hecenin Beş Şairi'nden biri olan Faruk Nafiz Çamlıbel 1898'de İstanbul'da doğdu. Tıp öğrenimini yarıda bırakıp bir süre gazetecilikle uğraştıktan sonra, 1922 - 1946 arasında Kayseri, Ankara ve İstanbul'da edebiyat öğretmenliği yaptı. 1946'dan 27 Mayıs 1960'a kadar Demokrat Parti'den İstanbul milletvekili olarak TBMM'de bulundu. 27 Mayıs'ta tutuklanıp Yassıada'ya gönderildiyse de on altı ay sonra aklanarak serbest bırakıldı. Faruk Nafiz Çamlıbel yalın ve içtenlikli bir dil kullanarak aruz ölçüsüyle yazdığı ilk şiirlerini 1918'de Şarkın Sultanları, 1919'da Gönülden Gönüle adlı kitaplarında topladı. Sonralarıysa aruz ölçüsünden uzaklaşarak hece ölçüsünü benimsedi ve şiirlerinde hecenin özellikle 7+7 kalıbına bir ses zenginliği kazandırdı.

Bu dönemde bir "memleket edebiyatı" yaratmak isteğiyle Anadolu insanının aşkını (Han Duvarları), eski sevdaları (Çoban Çeşmesi) dile getiren şiirler yazdı; gerçek sanatın Anadolu'ya yönelmesi gerektiğini (Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken / Söylenmemiş bir masal gibi Anadolu'muz / Arkadaş biz bu yolda türküler tuttururken / Sana uğurlar olsun ayrılıyor yolumuz) ortaya koymak başlıca kaygılarından biri oldu. Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirin yanı sıra, yurt ve milliyet sevgisini işlediği Akın (1932), toplumsal gerçeklere yöneldiği Canavar (1925) gibi oyunlar da yazdı.

Şiir kitapları: Şarkın Sultanları, Gönülden Gönüle, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Suda Halkalar, Bir Ömür Böyle Geçti, Akarsu, Heyecan ve Sükûn, Zindan Duvarları, Han Duvarları

(Arka Kapak)

Akın Alıntıları - Sözleri

  • Çölde ölen bahara bir mezar olsun diye Yeşilin hasretini Türk işledi çiniye.
  • O kadar bağlıyız ki yurda gönül bağıyla, Öyle yoğrulmuşuz ki biz ana toprağıyla, Varsın bütün ülkemiz susuzluktan ağarsın, Kızıl güneş kor olsun başucumuzda varsın, Yalçın kayalar gibi can evinden yanar da Denemeyiz bahtı biz yabancı bir diyarda. Derdim, köklü çınardır Türk'ün ikinci adı, Çınarı söken bora bizi kımıldatmadı! Yurdunda bir dikili ağaç kalmadığı gün Yerinde durduğunu görürler gene Türk'ün... Ayırmaya çalışmak ikisini boş emek: Türk demek yurt demektir, yurt demek de Türk demek!
  • Durdukça kan damarda, kılıç kında, paslanır.
  • Yeşilde ne arar da bulamaz insanoğlu? Yeşil bu... Varlık dolu, gök dolu, umman dolu! Bir ucu gözlerinde, bir ucu engindedir, Meyve veren ağaçlar bu çini rengindedir, Bu çini rengindedir bahar, deniz, kır, orman, Bana Tanrım gözükür yeşil dediğim zaman.
  • İşte hâlâ bu cevher nabzınızda duruyor, Milyonca Türk'ün kanı bir nabızda vuruyor, Akıyor bin damardan bir damara telaşla... Bunu yaşatmak için çalışın canla, başla.
  • Türk demek yurt demektir, yurt demek de Türk demek!
  • Karşılığı beklenen sevgiye sevgi denmez, Sevdalılar yalvarır fakat birşey dilenmez.
  • Yeşil hem de! Ben bu rengi taşırım her zaman can köşemde. Yeşilde ne ararda bulamaz insanoğlu! Yeşil bu varlık dolu,gök dolu,umman dolu! Bit ucu gözlerinde,bir ucu engindedir. Meyve veren ağaçlar bu çini rengindedir.
  • Kurt sürüsünde köpek kılavuzluk edemez.
  • Türk demek yurt demektir, yurt demek de Türk demektir.
  • Can verir her kocalan Genç ölendir şan alan.
  • Karşılığı beklenen sevgiye sevgi denmez. Sevdalılar yalvarır,fakat bir şey dilenmez.
  • Meyveler kızarmadan dalı üstünde soldu, Irmak yatağı kumsal, kırlar dikenlik oldu.
  • "Rüzgar, güneş, kızını senin kadar yakmadı, Bu kızgın sözler kadar bende iz bırakmadı..."
  • "SUNA : Kurultay yapın, çaresine bir bakın, Buna çare yok mu hiç ? İSTEMİ HAN : Yalnız bir şey var: Akın ! Dağların başından bulutu eksilmeyen, Yılın dört mevsiminde susuzluk ne bilmeyen Rüzgarlı ülkelere göç etmeli, akmalı..."

Akın İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Nasıl olsa bir yerde buluşuruz, gün gelir, Bahtımız hem doğuda, hem batıda yükselir. İslamiyet öncesi Türk tarihini konu alan, hece ölçüsüyle kaleme alınmış manzum bir tiyatro eseri. Durağan başlayıp gittikçe heyecanını artıran ve kafiyelerden dolayı da okurken epey keyif aldığım bir eser oldu. Ana yurtta yağmurun, rahmet selinden bir damlacık saçmadığı bir kuraklık çağında, Gök Tanrı'ya adanılmayı bekleyen kurbanlar ile artık yeni yurtlara göç etmesi gereken Türk milletinin öyküsü. (MertcanG)

Göç'ün destanı: Anayurttan çıkma hikayesi konu edilmiş. Yazar, şairliğinden kazandığı değişik bir üslup kullanmış. Dili ağır değil, hepsi anlaşılır ama ahenkli ve edebi. Opera yapsan yapılır, radyoda okusan dinlenir, dizi yapsan izlenir. Sanatçı kalemini konuşturmuş. Yiğitlik, alplik gibi yüce duyguları destan türüne uygun biçimde işlemiş. Güzel bir kitap, neden göç eder bir millet, güzelce anlatmış. (Erhan Korkmaz)

Beş Hececiler akımının güçlü kalemi Faruk Nafiz, bu destansı tiyatro eserinde milli uyanışları, toplumsal gücü, birlikteliği, Türklerin yurdu kurusa da asla göç etmeyeceğini vurguluyor. Bir Han, suyu tükenmiş bir memleket ve halkını resmediyor. Türk kelimesi efsunkârdır. Okuyunuz kitap/akin--189377 yazar/faruk-nafiz-camlibel (Şevki Kerem Önal)

Akın PDF indirme linki var mı?

Faruk Nafiz Çamlıbel - Akın kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Akın PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Faruk Nafiz Çamlıbel Kimdir?

18 Mayıs 1898 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası, Orman ve Maadin Nezareti memurlarından Süleyman Nafiz Bey, annesi Fatma Ruhiye Hanım’dır.

İlk ve ortaöğrenimini Bakırköy Rüştiyesi ile Hadika-i Meşveret İdadisi’nde tamamladı. Şiire çocuk yaşlarda başladı. Yazarın ifadesine göre ilk şiiri “Saat”, "Çocuk Dünyası" adlı bir dergide yayımlandı (1914).

Bir süre tıp öğrenimi gördükten sonra okuldan mezun olmadan ayrıldı ve gazeteciliğe başladı. 1917-1918’de Ati Gazetesi’nin yazı işlerinde çalıştı. 1922’de gazetenin temsilcisi olarak Ankara’ya gitti.

1922’de Kayseri Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Kayseri’ye yolculuğunu, "Han Duvarları” adlı uzun şiirinde anlattı. Şiiri, Osmanzade Hamdi Bey'e ithaf etti. Kayseri’de kaldığı iki yıllık dönemde Millî Mücadele’nin havasını çok yakından yaşadı. Geleceğin ünlü şairi Behçet Kemal onun Kayseri Lisesi’nde öğrencisi oldu. Şair, Kayseri Lisesi’nin marşını da kaleme aldı.

1924’de Ankara Erkek Muallim Mektebi'nde edebiyat öğretmenliğine geçti; ardından Ankara Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. Ankara Kız Lisesi Marşı'nın güftesini yazdı. 1932’ye kadar yaşadığı Ankara’da cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık etti. 1924’te “Çoban Çeşmesi”, 1928’de “Suda Halkalar” isimli kitapları yayımladı.

1928’de Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'nin başkanlığındaki “Şark Vilâyetlerini Tedkik Heyeti”'nde bulunarak Sivas, Erzincan, Gümüşhane, Trabzon, Erzurum illerini ve dönüşte Kastamonu'yu gördü. Bu yolculuk, onun edebî yaşamında bir dönüm noktası oldu. Memleket şiirleri yazmaya yöneldi.

1931’de Ankara Kız Lisesi’nde coğrafya öğretmenliği yapan Azize Hanım ile evlendi. Bu evlilikten İsmet ve Yeliz adında iki çocuğu dünyaya geldi.

1932-1946 arasında İstanbul’da edebiyat öğretmenliği yaptı. Vefa, Kabataş Lisesi ve Amerikan Kız Koleji edebiyat öğretmenliklerinde bulundu. 1933'te Onuncu Yıl Marşı’nın sözlerini Behçet Kemal Çağlar ile birlikte kaleme aldı.

Ankara ve İstanbul’daki öğretmenlik yıllarında çeşitli dergi ve gazetelerde şiirler, fıkralar yayımladı. Mizah dergilerinde “Deli Ozan” ve “Çamdeviren” takma adlarıyla mizahi manzumeler yazdı 1946’da siyasete atıldı ve 1946'dan 27 Mayıs 1960'a kadar Demokrat Parti İstanbul milletvekili olarak TBMM’de görev yaptı.

27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından tüm milletvekilleri ile birlikte kısa bir süre Yassıada'da, daha sonra da Celâl Bayar ve diğer Demokrat Parti milletvekilleri ile birlikte Kayseri Kapalı Cezaevi'nde tutuklu kaldı. 16 ay sonra aklanarak serbest kaldı.

Serbest kaldıktan sonra siyasete dönmek istemedi. Son yıllarını Arnavutköy’deki evinde geçirdi. Yassıada’da arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı baskıyı “Zindan Duvarları” adlı bir şiir ile anlattı ve şiiri kitap olarak yayımladı. Eşinin ani ölümünün ardından çıktığı Akdeniz gezisi sırasında Samsun vapurunda Kaş - Fethiye arasında seyrederken 8 Kasım 1973 günü bir gezi sırasında hayatını kaybetti. Cenazesi, 11 Kasım 1973 tarihinde Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Öğretmenlik yaptığı Kabataş Lisesi’nde 2005 yılında Faruk Nafiz Çamlıbel adına bir müze açılmıştır.

Faruk Nafiz Çamlıbel Kitapları - Eserleri

  • Han Duvarları
  • Şark’ın Sultanları
  • Akın
  • Bir Ömür Böyle Geçti
  • Yayla Kartalı
  • Yıldız Yağmuru
  • Heyecan Ve Sükun
  • Canavar
  • Elimle Seçtiklerim
  • Öz Yurt
  • Kahraman

Faruk Nafiz Çamlıbel Alıntıları - Sözleri

  • "SUNA : Kurultay yapın, çaresine bir bakın, Buna çare yok mu hiç ? İSTEMİ HAN : Yalnız bir şey var: Akın ! Dağların başından bulutu eksilmeyen, Yılın dört mevsiminde susuzluk ne bilmeyen Rüzgarlı ülkelere göç etmeli, akmalı..." (Akın)
  • Vuslatın rüyasını görmek üzere uyuyup Hasretin azabına ermek için uyanmak... (Bir Ömür Böyle Geçti)
  • Ziya'nın en çok şaştığı nokta bu idi: Çalışması azaldıkça kazancı çoğalmıştı ve bugün hemen hiç işi olmadığı halde en çok parayı alıyordu. (Yıldız Yağmuru)
  • "Bir ummadık diyâra çevirdin ki ömrümü, Az görmesinler, on yazının bir bahârı var." (Heyecan Ve Sükun)
  • " Ölene sözüm yok, yaşayan mustariptir " (Bir Ömür Böyle Geçti)
  • "Sensiz, ben eski ben değilim, başka bir şeyim; Baykuşta göz,yılanda diş, aslanda pençeyim. Bir gölgeyim, bedenle kesilmiş alâkası; Bir gölgeyim ki, rûz-i kıyâmettir arkası... Boşlukta varlığım, ölümün canlı şeklidir; Her ânı bir kutup gecesinden süreklidir!" (Heyecan Ve Sükun)
  • Ben ona yükselmek istiyordum, o bana alçaldı.. (Yıldız Yağmuru)
  • "Başım ki fırtınalardan bu anda kurtuldu, Senin dizinde nihayet bir az sükûn buldu..." (Heyecan Ve Sükun)
  • Durdukça kan damarda, kılıç kında, paslanır. (Akın)
  • "Yalnız ,yaşayanlar daha bedbaht ölülerden." (Heyecan Ve Sükun)
  • Sevmek değil bu, Tapmağıda gölgede bırakan bir meyil bu! (Elimle Seçtiklerim)
  • Meyveler kızarmadan dalı üstünde soldu, Irmak yatağı kumsal, kırlar dikenlik oldu. (Akın)
  • Sizi ilk balkonda gördüğüm gündü, Yüzünüz sararmış gibi göründü, Acaba ruhunuz çok hasta mıydı? (Elimle Seçtiklerim)
  • Bir kadın sevmek ölümdür bence. (Şark’ın Sultanları)
  • Arkamızdan bir ağlayan bile yok! Bize bigâne kalbimizdekiler. (Şark’ın Sultanları)
  • ...Bizi yalnız bakışların büyüler, Yorma gözyaşlarınla kendini hiç: Biliriz, servetin önünde güler Sahne üstünde ağlayan Miloviç (Şark’ın Sultanları)
  • Karşılığı beklenen sevgiye sevgi denmez. Sevdalılar yalvarır,fakat bir şey dilenmez. (Akın)
  • " Sevda başımda ateş, gurbet içimde düğüm. " (Han Duvarları)
  • . Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek, Bizim diyarımız da binbir baharı saklar! . (Elimle Seçtiklerim)
  • Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.. Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git ! (Bir Ömür Böyle Geçti)