Akademik Aklın Eleştirisi - Pierre Bourdieu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Akademik Aklın Eleştirisi kimin eseri? Akademik Aklın Eleştirisi kitabının yazarı kimdir? Akademik Aklın Eleştirisi konusu ve anafikri nedir? Akademik Aklın Eleştirisi kitabı ne anlatıyor? Akademik Aklın Eleştirisi PDF indirme linki var mı? Akademik Aklın Eleştirisi kitabının yazarı Pierre Bourdieu kimdir? İşte Akademik Aklın Eleştirisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Pierre Bourdieu
Çevirmen: P. Burcu Yalım
Editör: Savaş Kılıç
Yayın Evi: Metis
İSBN: 9786053160298
Sayfa Sayısı: 296
Akademik Aklın Eleştirisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kırk yıllık araştırmalarının sentez ve değerlendirmesini gerçekleştirdiği Akademik Aklın Eleştirisi'nde Pierre Bourdieu sosyoloji teorisi, tarih bilgisi ve felsefi düşünceyi harmanlıyor. Bourdieu tartışmaya akademik aklın görmezden geldiği temel önkoşulla başlıyor: Batı dillerinde okul anlamına gelen sözcüklerin ve "skolastik"in kökeni olan skhole, yani boş zaman. İnsan üstüne düşünen filozoflar ve genel olarak "skolastik eğilim", düşünmek için boş zamana sahip olmak gerektiğini akıllarına getirmezler. Akademik aklın felsefi antropolojide yaptığı bu manidar ihmalin vahim sonuçları vardır. Bourdieu eleştiri oklarını akademik aklın kendisine olduğu kadar, "skolastik eğilim"in dışında olanlar hakkında yürüttüğü spekülasyonlara da yöneltir: Kendini özgür sanan ve ne yaptığını bilen "özne" varsayımını kıyasıya sorgularken, meslek yaşamı boyunca yaptığı çalışmaların altında yatan alternatif insan tasavvurunu sistemli bir şekilde sergiliyor. Pascal'ın yanı sıra Wittgenstein, Austin ve Dewey gibi "sapkın" filozoflar eşliğinde gerçekleşen bu serimlemede simgesel şiddet, iktidar, çıkar, zaman, tarih, evrensellik ve varoluşun sosyolojik açıdan amacı gibi temalar yeni bir bakışla ele alınıyor.Sosyal bilimler ve felsefeyle ilgilenenlerin ilgiyle okuyacağını düşündüğümüz sarsıcı ve bir o kadar güzel bir kitap.
(Tanıtım Bülteninden)
Akademik Aklın Eleştirisi Alıntıları - Sözleri
- Büyüklüğün ihtişamının zihni arayanlar için hiçbir ışıltısı yoktur.
- Gerçek felsefe felsefeyle alay eder.
- Başkalarında kendini -tabiri caizse- kaybetmiş, başkalarına kapılmış olan çocuk, ancak kendisi için "nesne" diye bir şey olan bir "özne" olarak kendini keşfetmek koşuluyla başkalarını keşfedebilir. Esasında, başkaları tarafından nasıl görüleceğini ve tanımlanacağını önceden anlamak ve değerlendirmek için sürekli başkalarının bakış açısını benimsemeye itilir. Onun için olmak, algılanmak demektir ve varlığının hakikati başkalarının algısıyla tanımlanmaya mahkûmdur.
- İnsanın zayıflığı, onu bilenlerden ziyade bilmeyenlerde kendini gösterir.
- ❝ "Modern veya "postmodern" filozoflarımızın, onları karşı karşıya getiren çalışmaların ötesinde ortak bir noktaları varsa eğer, o da söylemin gücüne olan aşırı güvenleridir. ❞
- "Mutlu akademisyenlerin tarihi yoktur."
- Yasaya itaati ve simgesel düzenin muhafazasını kasten organize edilmiş bir propaganda eylemine ya da tahakküm edenlerin hizmetine sunulmuş "ideolojik devlet aygıtları"nın etkinliğine atfedenlerin zannettiğinin aksine, böyle bir mistifikasyona ihtiyaç yoktur.
- Fakat çocuğa ilişkin olumlu yada olumsuz hükümler, çocuğun varlığının sözceledikleri şeyi olduran edimsel sözceleri ya da daha incelikli ve sinsi bir biçimde, ahlaki bir düzen olarak ev içi düzenin mantığıyla dayatılan sessiz sansürlerin, yani aile yazgısının toplumsal etkileri, arzuyla yüklü olmasalar ve bastırılarak suçluluk, fobi ya da tek kelimeyle tutku olarak kaydedildikleri bedenin en derinlerine gömülmüş olmasalardı, bu denli güçlü, bu denli dramatik olmazlardı.
- Övgü, hayranlık çocukluktan itibaren her şeyi bozar. "Ah ne güzel konuştu! Ah ne de iyi yaptı! Ne kadar da uslu!" vs. Bu şekilde gıpta ve övgüyle teşvik edilmeyen çocuklar kayıtsızlığa düşer.
- Simgesel sermaye, tahakküm kurmasını sağladığı kişilere bağımlılık anlamına gelen tahakküm biçimlerini mümkün kılar. Ancak saygı, kabul, inanç, itibar ve başkalarının güveni dahilinde ve bunlar suretiyle var olur ve ancak varlığına inandırmayı başardığı sürece baki olabilir.
Akademik Aklın Eleştirisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
bir tür öze dönüş hareketidir bu kitap. rasyonalizmin egemen olduğu dönemde ki gibi gerçekçiliğe sıkı sıkıya bağlı yazınsal eserlerin ortaya çıkarılması ve kullanılan dilin bu çizgide sürdürülmesi gerektiğini düşünür bourdieu. bourdieu'yü bu noktada indirgemeci buldum ancak bilginin herkese ulaşması açısından da hakkını vermek lazım diye düşünüyorum. bilim alanında yürütülen faaliyetlerde felsefenin eksikliğine de değinmesi çok hoşuma gitti. ben de bilim denilince felsefeden bağımsız olmayan bir alan olarak değerlendiriyorum. insan beyninin kütüphaneler kanalıyla sömürüldüğünü söyleyen yazarımız, edinilen dilin hiç bir şey ifade etmediğini sadeleştiği ve felsefi olduğu zaman kazanacağını, yani ilerleme sağlanacağını öne sürer. burada biraz idealizm de var ancak akademik düşünceden kopuşun hem hata hem de agora politizasyonuna geri dönüş yaratacağından bu şekliyle bir ilerleme olabilir mi? net cevabı yok bence. karma bir yapıya bürünse bence asıl bilimsel gelişim o yapı içinden doğacaktır. (Uğur De Molinari)
Sosyoloji bir dövüş sporudur!!!!: Öncelikle yazarı tanımak adına; Sosyoloji Bir Dövüş Sporudur [La sociologie est un sport de combat, 2000] diye 146 dakikalık nefis bir belgeseli var. Önerimdir. . Méditations pascaliennes, şimdi dilimizde. Akademik Aklın Eleştirisi/ Pascalca Düşünme Çabaları‘nda Bourdieu, felsefeyi tarih ve sosyoloji teorisiyle birarada düşünüyor. Sırf Pascal değil, Dewey, Wittgenstein, Austin vd. filozoflardan da destek alıyor, harmanlıyor, skolastik düşünme biçimini eleştirirken, aklın tarihsel temellerine de toplumsal varlığa da bedensel bilgiye de uzak kalmıyor. yazar/i12331 (Abdurrahman Korkmaz)
Sosyoloji ve felsefe alanında incelenmesi oldukça nitelikli bir eser :) yavaş yavaş ve bağlı olduğu teoriye göre değerlendirip,düşünülmeli :) (İlkay Şal)
Akademik Aklın Eleştirisi PDF indirme linki var mı?
Pierre Bourdieu - Akademik Aklın Eleştirisi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Akademik Aklın Eleştirisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Pierre Bourdieu Kimdir?
Pierre-Felix Bourdieu (d. 1 Ağustos 1930 Denguin, Pyrénées-Atlantiques) - (ö. 23 Ocak 2002 Paris), Fransız sosyolog, antropolog ve felsefeci.
II. Dünya Savaşı sonrasının en yaratıcı ve en verimli araştırmacılarından olan Bourdieu günümüz sosyolojisinin temel kuramcılarından biridir. Orta öğrenimini Paris’in ünlü Louis Le Grand lisesinde tamamladıktan sonra École Normale Supérieure’de felsefe eğitimi gördü. Askerliğini yapmak üzere gittiği Cezayir’de Fransız sömürgeciliğini yakından tanıma fırsatı bulan düşünür, bu deneyiminin de etkisiyle felsefi yaklaşımını sosyolojik ve antropolojik açılımlarla pekiştirdi. 1959 ve 1962 yıllarında Sorbonne’da felsefe dersleri verdikten sonra, École des Hautes Études en Sciences Sociales’in müdürlüğüne getirildi; ayrıca Avrupa Sosyolojisi’nin de yöneticiliğini yaptı. 1982’de, Collège de France’ta, kendisini akademiye kazandıran Raymond Aron'un ölümü sonrası sosyoloji kürsüsüne seçilen Bourdieu, aynı dönemde Actes de la Recherche en Sciences Sociales dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Eğitimden başlayarak çeşitli kültürel alanlardaki üretim, yeniden üretim, ayrışım mekanizmalarını inceleyen ve pek çok önemli çalışması bulunmaktadır. Avrupa Sosyoloji Merkezi'nin kurucusudur.
Yirmibirinci yüzyıl sosyolojisine miras kalacak en sistematik ve kapsamlı epistemolojik girişimin sahibidir. Farklı dönemde yaptığı çalışmaları esasen sosyolojisinin iki temel sorunu olan yeniden-üretim ve alan sorununun kapsamını derinleştirdiği çalışmalar olarak okunabilir. Ürettiği ekolün en ciddi temsilcisi aynı zamanda öğrencisi olan Loic J. D. Wacquant'tır. Epistemolojik konumu doğurgan yapısalcılıktır. Bu yaklaşımın Anglo-Sakson dünyadaki bir benzeri eleştirel realizmdir. Bourdieu, ayrıca kültürel yeniden üretim adlı yeni bir terimi literatüre kazandırmıştır.
Pierre Bourdieu Kitapları - Eserleri
- Eril Tahakküm
- Televizyon Üzerine
- Sosyoloji Meseleleri
- Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar
- Karşı Ateşler
- Pratik Nedenler
- Ayrım
- Devlet Üzerine
- Bilimin Toplumsal Kullanımları
- Akademik Aklın Eleştirisi
- Sanat Sevdası
- Seçilmiş Metinler
- Bekarlar Balosu
- Sanatın Kuralları
- Karşı Ateşler 2
- Toplumbilim Sorunları
- Dünyanın Sefaleti
- Heidegger'in Politik Ontolojisi
- Bir Otoanaliz İçin Taslak
- Genel Sosyoloji
- Homo Academicus
- Bir Pratik Teorisi için Taslak
Pierre Bourdieu Alıntıları - Sözleri
- “Okumak, her şeyden önce kendi kendinden ve dünyadan kurtulmaktır;” “kitapların yardımını almaksızın dünyada var olmak artık olanaklı değildir... (Sanatın Kuralları)
- Hakikati nesnelleştirmek için tek şansımız, bu nesnelleştirmeyi gerçekleştirmek için başvurduğumuz işlemleri mümkün olduğunca eksiksiz biçimde nesnelleştirmektir. (Ayrım)
- ''Başarı için en elverişli kişiler, bilimsel kültürü ileri düzeyde kavramış, ama aynı zamanda bu kültüre yönelik belli bir başkaldırı duygusu taşıyan kişilerdir.'' (Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar)
- Sesin söze, sözün yazıya eklendiği insanlık kültürünün tarihi aynı zamanda itirazın ve bu itiraza dayanan bilgi üretmenin de tarihidir. Edebiyat (Bilimin Toplumsal Kullanımları)
- Simgesel dizgeler,sadece bilgi araçı değildir, aynı zamanda tahakküm araçıdır (Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar)
- Sanatçıların, sanatları dışında bir efendi tanımayı yadsıyarak kentsoylu istemden kurtuldukları sembolist devrim, piyasanın yok olması sonucunu doğurmuştur. Aslında, sanatsal etkinliğin anlamı ve işlevine egemen olma yolundaki kavgada, sanatçılar, aynı zamanda potansiyel müşteri niteliğini de ortadan kaldırdıkları “kentsoylu” karşısında Bir başarı sağlayamamıştır. Flaubert ile birlikte, “bir sanat yapıtının [...] değerini saptamanın olanaksızlığını, ticari değerinin söz konusu olmadığını, değerinin parayla ölçülemeyeceğini”, bir fiyatının olmadığını, daha açık bir deyişle sıradan ekonominin sıradan mantığına yabancı olduğunu öne sürdükleri sırada, gerçekten ticari değerinin bulunmadığının, piyasasının olmadığının ayrımına varırlar. Aynı anda iki anlama çekilebilen Flaubert’in tümcesinin karışıklığı, sanatçıların uygulayıma koydukları ve kurtulamadıkları bu korkunç düzeneği görmeye zorlar: Erdemli görünmek için yapmak zorunda oldukları şeyi kendi kendilerine icat ederek zoraki namuslu olma kuşkusundan yakalarını sıyıramazlar. (Sanatın Kuralları)
- Televizyon ekranı bugün işte bu şekilde bir tür Narsis aynası, Narsisçil bir teşhir mekanı haline gelmiştir. (Televizyon Üzerine)
- Yazınsal yapıtın çekiciliği, büyük ölçüde, en ciddi şeylerden tam anlamıyla ciddiye alınmayı gerektirmeden söz etmesine dayanır(...) (Sanatın Kuralları)
- Batımı doğuya koydu. (Televizyon Üzerine)
- Kısaca aile, meşru tanımıyla, evrensel norm biçiminde kurumlandırılmış bir ayrıcalıktır. Simgesel bir ayrıcalığı içeren fiili bir ayrıcalık: Bu simgesel ayrıcalık ise, gerektiği gibi olma, kural içi olma, dolayısıyla simgesel bir ‘normallik’ kârına sahip olmaktır. Uygun bir aileye sahip olma ayrıcalığı olan kişiler bunu, kendilerinin evrensel olarak istediklerine adım atmanın evrenselleştirilme koşullarını (örneğin belli bir gelir, bir ev, vb.) sorgulamaksızın herkesten talep etme durumundadır. (Pratik Nedenler)
- Toplumsal dünyadan uygun, doğru, meşru söz etme tarzını dağıtmak için mücadele edilen alan edebiyen çözümleme dışı tutulamaz. Meşru söylem iddiasi, zimmen veya açıkça bu nesnelleştirmenin reddini içerse bile. Toplumsal dünyanın düşünce tekelini iddiasıyla olanlar toplum bilimsel olarak düşünülmeyi anlayamazlar. (Toplumbilim Sorunları)
- "Tamamen gelişmiş (ve geniş ölçüde yaygınlaşmış, eğer bu mümkünse) bir toplumsal bilimin yarattığı tamamen şeffaf ve büyüsü bozulmuş bir evrenin yaşanamaz olabileceği benim de aklıma takılıyor." (Toplumbilim Sorunları)
- Cinsler arasındaki karşıtlık mitsel- ritüel karşıtlıklar dizgesinin bir parçasıdır: yüksek/alçak, alt/üst, kuru/nemli, sıcak/soğuk (arzu içindeki erkek için “kanunu kırmızı”, “tenceresi yanıyor”, “çaydanlığı fokurduyor” denir; kadınlar için ise “ateşi söndürmek”ten, “tazelik katabilmek”ten, “içecek verebilmek”ten bahsedilir), aktif/pasif, hareketli/hareketsiz (cinsel edim, üst kısmı hareket eden ve hareketsiz alt kısmı toprağa sabitlenmiş olan değirmentaşıyla, veya süpürge ile ev arasındaki gelip gitme ilişkisiyle kıyaslanır). Buradan hareketle normal pozisyonun mantıken erkeğin “üstte olduğu” pozisyon olduğu çıkarımı yapılır. Nasıl ki vajina korkutucu ve şeytani niteliğini boş olarak, dahası fallus’un olumsuzlanmış bir tersineçevrimi olarak düşünülmesinden alıyorsa, kadının erkeğin üstünde olduğu aşk pozisyonu da pek çok uygarlıkta açıkça lanetlenmiştir. (Eril Tahakküm)
- Büyüklüğün ihtişamının zihni arayanlar için hiçbir ışıltısı yoktur. (Akademik Aklın Eleştirisi)
- Müzelerin kapılarını kalabalıkların çalması iyi bir şey olsa da, kapıdan giren ziyaretçinin sanat eserleriyle derinlikli bir karşılaşma yaşaması için şu biricik öğeyi bulması gerekir: sessizliği. (Sanat Sevdası)
- Başka dönemlerde olduğu gibi, eski tarımsal mitolojilerin arkaik temaları olan toprağın ve kanın yüceltilmesi yoluyla idealleştirilmiş bir tarihe artık başvurulmuyor. Yeni tip muhafazakar inkılap, restorasyonu haklı çıkarmak için ilerlemeden, akılcılıktan, bilimden (söz konusu durumda iktisattan) dem vuruyor ve böylelikle de ilerici düşünceyi, ilerici hareketi ilkelliğe geri göndermeye çabalıyor. Aynı muhafazakar inkılap, piyasa kanununa terk edilmiş iktisadi dünyanın mevcut uygulamalarını birer ilke, ideal kural haline getiriyor; tek yasası azami kar olan bir tür radikal kapitalizme geri dönüş anlamına gelen mali piyasalar denen şeyin hükümranlığını onaylayıp yüceltiyor; bu da dizginsiz ve makyajsız ama rasyonelleştirilmiş, iş yönetimi gibi modern tahakküm biçimlerinin ve piyasa araştırması, pazarlama ve ticari reklam gibi manipülasyon tekniklerinin dahil edilmesiyle iktisadi verimliliğin uç sınırına dayandırılmış bir kapitalizmdir. (Karşı Ateşler)
- Yasaya itaati ve simgesel düzenin muhafazasını kasten organize edilmiş bir propaganda eylemine ya da tahakküm edenlerin hizmetine sunulmuş "ideolojik devlet aygıtları"nın etkinliğine atfedenlerin zannettiğinin aksine, böyle bir mistifikasyona ihtiyaç yoktur. (Akademik Aklın Eleştirisi)
- Kari Kraus’a beslediğim sempati, aslında, Sartre’ın inşa ettiği ve asli bir erdem empoze ettiği biçimiyle entelektüel fikrine, eleştirel düşünümselliği eklemesinden ileri gelir: Dünyayı tartışma konusu yapan çok entelektüel vardır; entelektüel dünyayı tartışma konusu yapan entelektüel ise az bulunur. (Bir Otoanaliz İçin Taslak)
- "noel balosu bir kahvenin arka salonunda yapılıyor. parlak bir biçimde aydınlatılmış pistin ortasında on kadar çift günün moda ezgileriyle dans eder. bunlar özellikle "üniversiteliler", ek derslerin ya da komşu kentlerdeki orta öğretim okullarının öğrencileri, çoğu kasaba kökenli. ve de birkaç asker, genç kentliler, kot pantolon ve siyah deri ceket giyen çıplak başlı ve tüylü fötr şapka takan işçiler ve maaşlı çalışanlar. dans eden kızlar arasında, ne kıyafetleri ne de davranışları bakımından lesquire doğumlu, pau'da çalışan, terzilik, hizzmetçilik ya da tezgahtarlık yapan diğer kızlardan hiçbir farkları olmayan en uzak mezralardan gelen çok sayıda genç kız. genç oğlanlar birbirlerinin ardından giderek dans edenler arasında itişip kakışırlarken genç kızlar ve on iki yaşlarındaki kız çocukları kendi aralarında dans ediyorlar. ayakta, pistin kenarında, karanlık bir yığın oluşturan daha yaşlı bir erkek grubu sessizce izliyor: hepsi otuzlarında, bereli ve demode kesimli koyu renk takımlı. dansa katılma arzusuna kapılmış gibi, dansçılara ayrılan alanı daraltarak ilerliyorlar. bütün bekarlar orada. yaşıtları evli erkekler artık baloya katılmıyor. ya da sadece köyün büyük şenliği olan tarım bayramı sırasında: o gün herkes "gezinti alanında"dır ve herkes dans eder, "yaşlılar" bile. bekarlara gelince, onlar alışılmıştan fazla dans etmezler. böyle akşamlarda daha az fark edilirler: kadın, erkek bütün köy oradadır; bazıları arkadaşlarıyla bir kadeh içki içmek, diğerleri gözetlemek, dedikodu yapmak ve olası evlilikler üzerine tahmin yürütmek için. noel veya yeni yıl balosu gibi balolarda yapacak işleri yoktur. bunlar "gençler" yani evlenmemiş olanlar için düzenlenen balolardır; onlar yaşlı olmasalar da "evlenilmezdirler" ve böyle olduklarını bilirler. bu balolar dans etmek için gelinen balolardır, oysa onlar dans etmeyeceklerdir. zaman zaman, sıkıntılarını gizlemek istermişçesine kendi aralarında şakalaşır ya da biraz gürültü yaparlar. bir adım: bir genç kız bekârlar köşesine doğru ilerler ve aralarından birini dansa davet eder. delikanlı direnir, çekingen ama hoşnuttur. biraz da yaşlıların tarım bayramında dans ederken yaptıkları gibi, beceriksizliğini ve kabalığını mahsus vurgulayarak şöyle bir tur atar ve arkadaşlarına göz kırpar. dans bittiğinde oturacak ve bir daha dans etmeyecektir." (Bekarlar Balosu)
- Simgesel sermaye, tahakküm kurmasını sağladığı kişilere bağımlılık anlamına gelen tahakküm biçimlerini mümkün kılar. Ancak saygı, kabul, inanç, itibar ve başkalarının güveni dahilinde ve bunlar suretiyle var olur ve ancak varlığına inandırmayı başardığı sürece baki olabilir. (Akademik Aklın Eleştirisi)