Ah Mine'l-Aşk - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ah Mine'l-Aşk kimin eseri? Ah Mine'l-Aşk kitabının yazarı kimdir? Ah Mine'l-Aşk konusu ve anafikri nedir? Ah Mine'l-Aşk kitabı ne anlatıyor? Ah Mine'l-Aşk kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Ah Mine'l-Aşk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İskender Pala
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9789758950140
Sayfa Sayısı: 367
Ah Mine'l-Aşk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Aşk, yerine göre yol olur yürünür, yerine göre iman olur uyulur. Bazen ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar. Sultan olur ülke yönetir, şarap olur sarhoş eder. At olup koşar, kuş olup uçar. Hazine olur viran gönüllerde saklanır, kimya olur hakir toprakları altına dönüştürür. Sır olur saklanır, gonca olur açılır. Gül bahçesi olur kokusuyla aşıkları mest eder, güneş olur aşıklarının ümit meyvelerini olgunlaştırır.
Aşk olunca gönüller birleşir, aşk olunca kıyamet koparcasına hareketlilik olur. Aşk olunca şimşekler çakar, rahmetler yağar. Alemler kıyama kalkarsa aşktandır. Hastaların şifa bulması aşktandır. Aşk ile döner gökler, aşk ile durur kainat. Aşk, Mecnun'dan Leyla'ya bir feryat, Mansur'dan dara bir sır, gözden kalbe bir yoldur.
Velhasıl, klasik edebiyatımızda aşk her şeydir, her şey de aşktır. Bütün bu sayılanlar divan edebiyatına bir aşk edebiyatı dememiz için kafidir...
(Tanıtım Bülteninden)
Ah Mine'l-Aşk Alıntıları - Sözleri
- ..bir sözün ebedî olabilmesi için öncelikle edebî olması gerekir.
- Hep hüsn ü aşka dâir imiş güft ü gûy-ı halk Dillerde dasitan imiş esrar sandığım Çelebizâde Âsim Dünyada bütün yaratılmışların yegâne söyleşisi hep güzellik ve aşk üzerineymiş. Meğer benim sır sandığım şey, dillerde destan imiş.
- . Aşık, her şeyden önce şairin ta kendisidir...
- Gök kubbenin altında söylenmedik hiçbir söz kalmamıştır. Ancak bütün sözler yeniden yorumlanmaya muhtaçtır.
- . Gel seninle ikimiz hem-nefes olalım... ...
- Dünyada bütün yaratılmışların yegâne söyleşisi hep güzellik ve aşk üzerineymiş. Meğer benim sır sandığım şey, dillerde destan imiş...
- yerine göre yol olur yürünür, yerine göre iman olur uyulur. Bazen ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar. Sultan olur ülke yönetir, şarap olur sarhoş eder. At olup koşar, kuş olup uçar. Hazine olur viran gönüllerde saklanır, kimya olur hakir toprakları altına dönüştürür...
- . O hâlde aşığın gözyaşları ne güne duruyor; Ömür boyu gülünü sulamayacaksa eğer... .
- Başından ve sonundan yaprakları kopmuş bir kitaba benzer. Bu yüzden başını ve sonunu bilemesek de orada her harf, ayrı kaderi yazmıştır...
- Hem de her çiçekten daha fazla. Sık sık sulanması, köklerinin su içinde bulunması gerekir. O halde aşığının gözyaşları ne güne duruyor. Ömür boyu gülünü sulamayacaksa eğer...
- Hep hüsn ü aşka dâir imiş güft ü gûy-ı halk Dillerde dâsitân imiş esrâr sandığım Çelebizâde Âsım Dünyada bütün yaratılmışların yegane söyleşisi hep güzellik ve aşk üzerineymiş. Meğer benim sır sandığım şey, dillere destan imiş.
Ah Mine'l-Aşk İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Lisede İskender Pala hayranı olarak bir çok kitabını okumuştum . Üniversiteye geçtiğimde hocam incelemem için bir kitap secmemi istedi ve tabi ki bu kitap iskender Pala'dan olmalıydı. Öylede oldu . Deneme tarzında yazılmış Divan Edebiyatını konu alan bu kitabı seçtim. Ilkin lise düzeyinde bir divan edebiyatı birikimim olduğu için anlamakta güçlük çekiyordum fakat sözlükler arasında biraz gezinince tat almaya başladım. Dili çok ağır değil fakat terımsel ifadelerle karsilasabilirsiniz. Kitabı okuyacaklara tavsiyem; okuduğunuz ve begendiginiz cümleleri sevdiklerinizle paylaşın bakın o zaman daha bir lezzetli gelecek kitap. (Gurbette)
'Ah mine'l aşk’ın ilk harfi ‘elif’ bir hançeri, ikinci harfi ‘ha’ ise ağlayan iki gözü simgeliyor. 'Aşk elinden ah çekme' anlamına gelen ‘âh minel aşk’, sevip de kavuşamayanların hüzünlü hikâyesini anlatır. Eskiden, mezar taşlarına yazılmasını isterlermiş insanlar bu sözün. Ölümü aşktandır desinler diye… Ölüm, aşk yüzündendir, aşk ölümdür diye... Kitap deneme tarzında yazılmış. Feth-i kelâm için, aşkın ilinden, aşkın dilinden, aşkın hâlinden, aşkın yolundan, aşkın elinden ve hatm-i kelâm için başlıklarıyla yedi bölümden oluşuyor. İçerik olarak; Osmanlı medeniyeti ve eski şiir, padişahların şairliği, klasik şiirde Osmanlı kültürü ve mimarisi, şiirde musiki, divan şiirinin nadide mazmunları, sevgilinin güzellik unsurları, mum masalları yani şem ü pervane hikâyeleri, eski şiirde İstanbul ve Boğaziçi gibi konuları ihtiva ediyor. Ayetler, beyitler ve mısralarla süslenmiş. İskender Pala divan edebiyatını, 'Baştan sona aşkın beyânıyla dolu bir aşk edebiyatı' olarak tanımlar. Bunu kitapta da görüyoruz, konular hep aşk temellendirilerek anlatılmış. Çünkü klasik edebiyatımızda aşk her şeydir, her şey de aşktır. İskender hoca divan şiirini herkese sevdiren adamdır. Eski edebiyat alanında derya denizdir, bir hazinedir. Ve bu hazineyi öğrencileri ve okurlarına nahif bir üslup, muhteşem bir kalem ile pay etmekten çekinmez. O 'En çok bildiği, sevdiği, bıkmadan anlatacağı tek konunun aşk olduğunu, her daim 'Ah mine'l-aşk' diyerek yazmaya başladığını ve Allah'ın ona fazladan verdiği yazma yeteneğinin gereğini yapmak için kalemiyle yaptığı her şeyi ibadet hazzıyla yaptığını' söyler. Gerçekten de o kalemi aşk olan adamdır. Neredeyse tüm eserlerinde aşkı ve onun hallerini anlatması bunun kanıtıdır. Eski edebiyata, tasavvufa ilgi duyan herkese İskender Pala'nın tüm eserlerini tavsiye ederim. (Beyzanur Akgül)
Ah Mine'l Aşk, aşkın elinden ah çekmek. Âşığın değil, aşkın elinden. Aşkın gül bahçesine adım atmış olan biçare kul iflah olmaz bir diken deryasına düçar olmuş demektir. Gülü görmek için önce dikenlerin soluklarını kalbin en derin, en hassas noktalarında hissetmek gerek. Divan Edebiyatı, aşk edebiyatıdır. Türk Edebiyatı'nda zirvedir. Bir çift mısra ile bir ansiklopedinin anlatabileceği kadar çok anlatmasından alın da aşkın merkezinden aşkla yazılmasına kadar bir sürü sebep vardır, edebiyatımızda zirve olmasının sebepleri arasında. İskender Pala bu eserinde aşkı, âşığı, mâşuğu divan edebiyatı kalbiyle divan edebiyatında anlatmış. İskender Pala'nın divan edebiyatı külliyatı okullarda okutulmalı. Zira edebiyat sadece söz sanatlarından ibaret değildir. Kuru bilgi yerine divan edebiyatının var olduğu hâli yani şu kitaplardaki meselleri, nükteleri, beyitleri aktarmak hem divan edebiyatına verilecek önemi hem de ondan alınacak bilgi, his ve deneyimi her alanda arttıracaktır. Divan edebiyatı başlı başına bir dünyadır. Dünyaya gözlerimizi açmalıyız... (Öğretmenden Notlar)
Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?
İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.
1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.
1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.
1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.
1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.
1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.
1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.
1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.
1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.
İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.
Ödülleri :
1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)
2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,
2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,
2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü
2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,
Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü
İskender Pala Kitapları - Eserleri
- Şah ve Sultan
- Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
- Od
- Kitab-ı Aşk
- Aşkname
- Aşina Güzeller
- Ah Mine'l-Aşk
- ... Ve Gazel Yeniden
- Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
- Atasözleri
- Ayine
- Katre-i Matem
- Boğaziçi'ndeki Mücevher
- Divan Edebiyatı
- Divane Güzeller
- Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
- Düşte Kalan
- Efsane Güzeller
- Gözgü
- Gül Şiirleri
- Güldeste
- İki Darbe Arasında
- Hayriyye
- İki Dirhem Bir Çekirdek
- Kadılar Kitabı
- Kahve Molası
- Kırk Ambar
- Kırk Güzeller Çeşmesi
- Kırkıncı Kapı
- Kudemanın Kırk Atlısı
- Leyla ile Mecnun
- Mir'at
- Muhteşem Şair Muhibbi
- Müstesna Güzeller
- Perişan Gazeller
- Perî-şan Güzeller
- Su Kasidesi
- Şair Fatih: Avni
- Şairlerin Dilinden
- Şiirler Şairler Meclisler
- Şir-i Kadim
- Tavan Arası
- Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
- Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
- Aşka Dair
- Mevlana
- Efsane
- Hoş Sadâ
- Kırklar Meclisi
- Lale Devri
- Mihmandar
- İstanbulcunun Sandığı
- Bülbülün Kırk Şarkısı
- Şahane Gazeller 1
- Üstatlar konuşuyor
- Fetih ve Fatih
- Nurundandır Bütün Nurlar
- Mesela
- İstanbul Bir Rüya
- Karun ve Anarşist
- Şahane Gazeller 2
- Şahane Gazeller 3
- Uzmanlar Konuşuyor
- Barbarossa
- Tarihimiz Konuşuyor
- Türk Dili ve Kompozisyon
- Yunus Emre
- Şahane Gazeller 1- Fuzuli
- Nabi
- Naili
- Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
- Necati
- Nedim
- Nef'i
- Şeyh Galip
- Aşkî
- Baki
- Fatih Sultan Mehmet
- Fatih'in Şiirleri
- Abum Rabum
- İtiraf
- Kalp
- Akşam Yıldızı
- Şiirin Sultanları
- Ortaöğretim için Divan Şiiri
- Ahmed Paşa
- Jennifer’ın Düğünü
- Darbe: Kan ve Sultan
- Aşk Bir Zamanlar
- Neyzen Tevfik
- Vali Hanım
- Süleyman
- Leyla ile Mecnun
- Nizamülmülk
- Kılıçarslan
- Kervan
- Düşte Kalan
- Güldeste
- Mevlanâ Celaleddin
- Ah Mine'l Aşk
- A-71
- Şehir ve Kültür İstanbul
İskender Pala Alıntıları - Sözleri
- Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
- "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
- Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
- İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
- Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
- Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)
- Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
- Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
- Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
- 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
- Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
- Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
- Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)
- Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
- Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
- Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
- Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
- Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
- gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
- Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)