diorex
sampiyon

Ah Biz Ödlek Aydınlar - Aziz Nesin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ah Biz Ödlek Aydınlar kimin eseri? Ah Biz Ödlek Aydınlar kitabının yazarı kimdir? Ah Biz Ödlek Aydınlar konusu ve anafikri nedir? Ah Biz Ödlek Aydınlar kitabı ne anlatıyor? Ah Biz Ödlek Aydınlar kitabının yazarı Aziz Nesin kimdir? İşte Ah Biz Ödlek Aydınlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 16.02.2022 12:00
Ah Biz Ödlek Aydınlar - Aziz Nesin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Aziz Nesin

Yayın Evi: Nesin Yayınları

İSBN: 9786055794132

Sayfa Sayısı: 280

Ah Biz Ödlek Aydınlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türkiye'nin toplumsal topografyasını vermeye çalışırken, bu işi kendi insanlarımla alay ederek, onları gülünçleştirerek, yererek yaptım elbet, çok da kızdım onlara. Ama bütün bunların hepsinden daha çok, hepsinden daha üstün bir duyguyla sevdim onları. Her ne yazdımsa, halkımı gerçekten, özden severek yazdım.

"İnsanları sevmek" diye çok klişe bir söz var. Dış anlamıyla beğenmiyorum, doğru bulmuyorum bu sözü. Çünkü, insanlan sevmek, halkı sevmek deyince, onları olduğu gibi, şimdiki durumlarıyla mı seveceğiz? Yani kötü olanlara kızmadan, kötülükleri hoş görerek mi seveceğiz? Hayır, ben kızarak seviyorum, ama kızmamın kökünde sevgi var. Bugünkü durumu beğenmediğim için kızıyorum. Ama öykülerime aldığım insanlan çok sevdiğim için de, dunumlanmn değişmesini istiyor ve buna çalışıyorum.

Ben bir gülmece yazarıyım. Kızmadan, öfkelenmeden, her an öfke üstünde olmadan, durmadan öfkesi bilenmeden nasıl gülmece yapılabilir? Ve o kızdığın insanlan sevmeden nasıl sanat yapılabilir? Yaşadığım çağda yurdumun toplumsal topografyasını çizmeye çalıştığım öykülerim, ikisi de aynı duygu kaynağından gelen kızgınlığımın ve sevgimin ürünleridir, demek yanlış olmaz sanırım.

"Sevilene karşı duyulan öfke..." adlı bölümden...

(Tanıtım Bülteninden)

Ah Biz Ödlek Aydınlar Alıntıları - Sözleri

  • Bu çılgın, bu deli sayılar beni iyice şaşırttı: "Sayım su­yum yok. Oynamıyorum ... "
  • Şimdi biliyor musunuz bir ekmek kaçadır ve kaç gram­dır? Ben bilmiyorum. Nasıl bilebilirim? Her ay gramı ini­yor, fiyatı biniyor. Sizi bilmem, ama ben sayıyı şaşırdım. Herhangi bişeyi alacağım zaman, satıcı sekiz lira da dese, seksen lira da dese, sekizyüz lira da dese, aradaki ayrımı anlamaz oldum.
  • Bir insanın müzede yeri olması değerini, ama "müzelik" olması değersizliğini gösterir.
  • Öyle bir araba düşününüz ki, her yeri ve her yanı fren ... O arabada frenden başka hiçbişey yok. Elinizi neresi­ne atsanız fren; el freni, ayak freni, otomatik fren... Böyle bir araba yürümez. Şimdi de basının kendikendini denetimi isteniyor. Öyle bir basın ki, o basında zaten denetimden baş­ka hiçbişey yok. Gazetenin sahibi denetler, ilan veren müş­teriler denetler, kredi veren bankalar denetler, polis denet­ler, savcı denetler, sıkıyönetim denetler, hükümet denetler, yasaların üstündeki Tahkikat Komisyonu denetler... Bütün bunları az bulup, bir de basın kendi kendini denetleyecek. İnsaf ediniz , buna basın denmez, baskı denir ...
  • Milletin ek­meğiyle oynayamazsınız, yollu başlıklar atmıştı. Kırk yıl­da bir zam olursa elbet kıyamet kopar, her kırk saatte bir kopan kıyamete bile insan alışır.
  • Sorun bunlara: Evlerinde bir klasik müzik plağı var mı? Bir röprodüksiyon resim albümü olsun var mı? Yaşamları boyunca kendiliklerinden bi­ kez olsun bir klasik müzik konserine gitmişler midir? Pa­rayla bilet alıp bir tiyatroya gitmişler midir? Bunlar ve eş­leri Avrupalara, Amerikalara gidince ne yaparlar, dersi­niz? Müzeleri, sanat galerilerini mi gezerler? Kitaplıklara, kitapçılara mı giderler? Konserlere, konferanslara mı gi­derler? Hayır, hiçbirine! Nereye gittiklerini, hayır, gittik­lerini değil, nerelere koştuklarını söyleyeyim: Süpermarket­lere... Beleşten kazanılmış paraları varsa, onu da kuruşu kuruşuna hesaplayarak, gece kulüplerine, eğlence yerleri­ne de giderler, kültür edinmek için ... Oralara da yaşamak için değil, ağızlarının suyu akarak seyretmek için ...
  • Düşünmek için durmak , durağan olmak , yavaşlık gerekir. İnsan koşarken , hız ve hızlı devini içindeyken düşünemez ya da iyi ve yoğun düşünemez.
  • Umutsuz muyum? Hayır ... Böyle gelmiş, böyle gider mi? Hayır, böyle gitmez, böyle gidemez! Halkıma, Türkn insanına, yurduma, geleceğe sonsuz güvenim var. İsterseniz benim bu güvenime avuntu deyiniz. Olsun, benim güvenim var yine de ...
  • Şüphesiz böyle bir duvarın hakkından gelmeye gücüm yetmezse boşu boşuna yırtınacak değilim, ama karşımda gücümün yetmediği bir taş duvar var diye büsbütün boyun eğmeye de razı olamam.
  • Aslında biz yazarsak, kimsenin bizi gereksindiğinden, istendiğimizden değil, biz arsızlığımızdan, yüzsüzlüğümüzden yazarız. Top­lumun üst basamaklarındakilerden hiçkimse istemezken, çorak ve kurak yerlerde, susuz ve bakımsız ve besinsiz ve horlanarak ve aşağılanarak, halkımızın güzelim renklerini, biçimlerini, kokularını çiçek çiçek insanlara, bütün dünya insanlarına sunuyoruz. (İnanınız lütfen, yazımın burasın­ da dayanamayıp, Türk edebiyatı ve yazarları adına ağla­dım.)Taşlar arasından çıkan anasına babasına pay ve­ren, çiçeğinden bizim bir ayırdımız var, bizler anasına babasına değil, başkalarının ağzının payını veriyoruz. Ezilmemiz, çiğnenmemiz bundan ...
  • "Gençken yazmak çok daha kolaydı. Bu denli sorumlu duymuyordum kendimi. Nasıl yazdığım değil, ne yazdığım önemli sanıyordum. Besbelli gençken kendimi beğeniyormuşum. Şimdi öyle değil."
  • Bir zamanlar bir ülkede bir kişi, “Aman bana kazık giriyor !” diye bağırmaya başlamış. Başkasına giren kazıktan bana ne deyip kimse aldırmamış. Derken, “Bana kazık giriyor” diye bağıranların, acıdan kıvrananların sayısı artmaya başlamış. Önceleri halktan kişiler kazık giriyor diye bağırırlarken, sonraları üst düzeydekiler de başlamışlar bağırmaya : “Aman yetişin, kurtarın... Bana giren kazığın acısına dayanamıyorum...” Bir zaman sonra, başkalarına kazığın girdiğine inanmayan yada aldırmayan nazırlar (bakanlar), vezirler de yedikleri kazığın acısından kıvranarak, “Kazık giriyor,” diye haykırmaya başlamışlar. O ülkede kendisine kazık girmeyen tek kişi padişah kalmış. Ama o da günün birinde kazık yemekten kurtulamayıp, “Amanın... Bana dahi kazık girmektedir” diye inleyip kıvranıp haykırmaya başlamış. "Türkiye'de kimse kazık kendisine girmedikçe, başkalarının yediği kazıkla ilgilenmez. "
  • Eskiden eşeklerin kendilerine özgü zengin bir dilleri varmış. Kendi ülkelerinde eşşekçe konuşurlar, yazışırlar­mış. Günün birinde kurt sürüleri, eşeklerin ülkesine sal­dırmış. Eşekler, kurtların saldırıya geçtiği haberini almış­lar ama «Yok canım, kurtlar ne diye bize saldırsın ... " diye kendilerini avutmuşlar. Kurt sürüleri yaklaştıkça kurt ko­kusunu da almaya başlamışlar ama, «Yok canım, kurt de­ğildir, inşallah kurt değildir," diye yine kendilerini avut­muşlar. Kurtlar daha da yaklaşmış, ayak sesleri duyulma­ya başlamış, eşekler yine kendilerini avutmuşlar: «Kurt de­ğildir ... Ne diye kurt olacakmış ... " İyice yaklaşan kurtları gözleriyle görmüşler, ama gönülleri elvermediği için «Bun­lar kurt değil, kurda benzer bişeydir ... " diye avunmuşlar. Sonunda kurtlar dişlerini sağrılarına geçirince eşekler de gerçeği anlayıp can acısından haykırmaya başlamışlar: «Aaaaa! Oooo!" Korkudan dilleri tutulduğundan başka bi­ şey konuşamıyor, salt «Aaa, oymuş, kurtmuş ... " anlamına, salt «Aaaa! Oooo ... " diyebiliyorlarmış. O zamandanberi eşekler dillerini unutmuşlar «Aaa - ooo" diye anırmaya baş­lamışlar. Biz aydınlar, kurdun pençesi yakamıza yapışınca, diş­leri ensemize geçince korkudan dilimiz tutulup haykırıyo­ruz. Daha önceleriyse gönlümüze göre gerçek uyduruyoruz: Yok canım değildir, ne diye o olsun ... İnşallah değildir. Üstelik bu avuntunun adını da «iyimserlik" koymuşuz; Gerçekçi iyimserlik.
  • Milletin ek­meğiyle oynayamazsınız, yollu başlıklar atmıştı. Kırk yıl­da bir zam olursa elbet kıyamet kopar, her kırk saatte bir kopan kıyamete bile insan alışır.
  • "Okunacak olan kitapları masama diziyor, üst üste koyuyorum. Yazık ki, onları okumaya yetişemiyorum. Kitaplar yükseldikçe, kimisini okumadan kitaplık rafına koyuyorum ve okuyamadığım için müthiş üzülüyorum."

Ah Biz Ödlek Aydınlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

En sevdiğim ve hatta tanışamadığıma en çok üzüldüğüm yazarlardan bir tanesi Aziz Nesin... Bu kitapta bir nebze de olsa kendisiyle konuşmuş gibi hissettim. Çoğu yazısının üzerinden nerden baksanız 40-50 yıl geçmiş olmasına rağmen yazıları, düşünceleri hala güncelliğini koruyor. Hala ve hala okurken evet biz bunları biliyoruz, 2021'in gençleri olarak biz de bu yaraları alıyoruz dedim. Kaç yaşına gelirse gelsin gençleri anlayabilen, onların dertlerini dert edinebilen bir yazar Aziz Nesin. Her ne olursa olsun ümidini asla kaybetmeyen, güneş gibi yolunuzu aydınlatabilecek bir yazar... İşte bu kitabı okuduğunuzda içiniz umutla dolacak, eleştirdiği onca şeye rağmen umudu olan birini görmek sizi mutlu edecek. En önemlisi de kendini bile eleştirebilen bir adam bulacaksınız bu kitapta. (Sanıyorum ki bir insan için en zor şeylerden bir tanesi budur.) Hatta abartarak diyorum ki hayatınızda sadece 1 kitap daha okuyabilecek olsanız seçeceğiniz kitap 'Ah Biz Ödlek Aydınlar' olmalı. (Sena Ulutaş)

Olaylara Bakışlar...: Aziz Nesin'in okuduğum 2. kitabı oldu. Kitap deneme türündeki yazılarından, konferans konuşmalarından, ödül törenlerindeki konuşmalarından ve gazete ve dergi yazılarından oluşan bir eser. Kitabın son bölümünde ise başka dillere yapılan önsözlerden oluşmaktadır. Sinema, Sanat ve tiyatroya olan eleştirileri, özellikle Rusya bulunana yazarlarla olan dostluklarını, Yurdumuzda yaşadığı bazı olaylardan oluşan bir yaşantısını kaleme almış. Maalesef bu kitabını sevemedim, bazı yazıları çok sıkıcı iken bazıları hem güldürdü hem düşündürdü.... (Evsiz karınca)

Ah Biz Ödlek Aydınlar, Aziz Nesin'in deneme türünde, gazete - dergi yazılarından, mektuplarından, anılarından, kitap önsözlerinden ve çeşitli toplantılarda konuşmuş olduğu yazılarından oluşan kitabıdır. Neden gülmece türünde ki hikayelerden oluşan kitaplarını değil de deneme türünde bir kitabını okudum Aziz Nesin'in? Çünkü, bana göre bir yazarı tanımanın en güzel ve doğru yolu yazmış olduğu deneme-inceleme türünde bir kitabını okumaktır. Bu sayede, yazarın karakterini, dünya görüşünü, olaylar karşısındaki tutumunu hatta yazdıkları kitaplara esin kaynağı olan şeyleri bile öğrenebiliriz. Bir yazar, deneme yazarak aslında okura kalbinin kapılarını da aralamış olur. Ve her şeyi bütün çıplaklığıyla gösterir. Metaforlara, kelime oyunlarına ya da satır aralarına bir şeyler gizlemeye çalışmadan neyse düşüncesi aynen yansıtır. Bu bakımdan denemelere, biz okurlar hak ettiği değeri vermeliyiz ve ilk defa okuyacağımız bir yazarın, eğer varsa deneme kitabı, ilk o kitaptan başlayarak tanımalıyız yazarı ve yazdıklarını. Bu sayede neyi ne için yazmış olduğunu daha iyi anlamış oluruz. Bunları yazmanın sebebi denemelere karşı okurlarda bir ön yargının olması. Evet belki okurken, harika bir olay örgüsü olan roman gibi tat vermiyor olabilir ama, ufkumuzu genişletmek, düşünmek ve sorgulamak, daha bilinçli bireyler olmak adına değerli yazarların birikimlerini paylaştığı bu kitapları okumanın ileri vadede faydasının olacağını sizler de okudukça anlayacaksınız. Deneme ile ilgili söyleceyeceklerim bittiğine göre içerikle alakalı da görüşlerimi siz değerli okurlara arz edeyim. Kitap, parça parça bir çok konuyu anlatan yazılardan oluştuğu için, yalnızca bir kaç tanesine değineceğim. Bu kitabı okuyana kadar Aziz Nesin'in Atatürk büstü yapılmasına karşı olduğunu bilmiyordum. Bilindiği üzere, Aziz Nesin, Atatürkçü birisidir ve Atatürk büstüne karşı olması garip bir durum gibi görünebilir ama işin aslı öyle değildir. Atatürkçülük felsefesini tam mânâsıyla anlayan her birey zaten büstlere karşı olur. Aziz Nesin'de bunun farkında ve Atatürk heykeli yapmaya karşı çıkıyor bunun biçimcilik olduğunu özden uzaklaştırdığını savunuyor ve şöyle diyor " Atatürkçüler de günümüzde özden sıyrılıp biçimciliğe saplanmıştır. Ve bütün tarih bize gösteriyor ki, bir toplum, bağlı olduğu bir kutsal kavramın özünü yitirdikçe, o kav­ramın biçimine daha çok sarılmıştır. " Bu demektir ki, bir düşünceyi, şekilcilikten uzak ve taşıdığı manayı amacından uzaklaştırmadan yaşamak ve yaşatmak gerekiyor. Milliyet gazetesi 1964 yılında okullardan bağış toplamış ve toplanan para o zamanın parasıyla 500 bin lirayı bulmuş. Aziz nesin, bu parayla Atatürk heykeli değil, okul yaptırılmasını önermiş ve bu öneriyi akşam gazetesinde yayınlamıştır.Ve gazete sahiplerine şöyle bir çağrıda bulunmuş. "Bir yanlıştan dönmenin de büyük bir yiğitlik ve yürek­lilik olduğunu bilirsiniz. Heykel yaptırma yanlışından, okul yaptırma doğrusuna dönerseniz, bütün gerçekçi aydınları da yanınızda bulacaksınız." Ne kadar samimi bir çağrı öyle değil mi? Toplumumuzun heykellere ihtiyacı yok. Atatürkçü düşüncenin de buna ihtiyacı yok. Çok klişe olacak ama, İhtiyacımız olan şey eğitim. Bir de 1964 yılının Türkiyesini düşününce ne kadar da gereksiz bir şey olduğunu daha iyi anlıyor insan. Yahu millet açlıktan ölüyor, tahtırevanla büst dikmeye gitmekte neyin nesi? İşte aydın dedğin ülkesinin neye ihtiyacı olup olmadığını iyi bilecek. Aziz Nesin'in Dünya savaşlarına da itirazı var. TDK'nın, Türkçe Sözlük'ünde savaşın ta­nımı şöyle: "Ekonomik ve politik amaçlarına ulaşabilmek için devletlerin yada toplumsal sınıfların giriştikleri silah­lı eylem." ama Aziz nesin bu tanımın savaşın tam karşılığı olmadığını düşünüyor. Ve savaş yok etmek, ortadan kaldırmak, insanları öldürmek anlamına geliyor ve diyor ki, "20 milyon Sovyet, 6 milyon Yahudi olmak üzere değişik milletler den 60 milyon kişi ölmemiş olsaydı biz bu savaşa 2. Dünya savaşı dermiydik." Demek ki savaş, insanların ölmesiyle gerçekleşen bir eylem Aziz Nesin'de II. Dünya Savaşından sonra, Bölgesel savaşlarda devletlerin kendi içinde ki iç savaşlarda, anarşi vs. İle ölen insanlar ve açlıktan ölen insanların sayısının milyonları bulduğumu söylüyor ve teoride bir dünya savaşı var olmasına rağmen pratikte bunun dile getirilmemesini eleştiriyor ve Emperyalizmi suçluyor. "Emperyalizm ancak savaşla beslenip yaşayabilen ve durmadan yiyen ve şişen bir obur dev olduğu için de, dün­yadaki savaşlar, edimsel olarak kendi ülkelerine bulaşmadıkça, kendi çıkardıkları yada körükledikleri böl­gesel savaşlarda, sayılanmış dünya savaşlarında ölenlerden daha çok insan ölse bile, bu savaşı bir dünya savşı sayma­maktadırlar. Oysa dünyamız, İkinci Dünya Savaşı'nın bi­timinden beri, sayısı konulmamış olan bir Dünya Savaşı'nın içindedir. Belirtilerinden öyle görünüyor ki, bu obur dev, bölgesel savaşlarla da yetinemediği gün yaşayabilmek ve doğasının gereği zorunlu olarak durmadan şişebilmek için dünya savaşının sayısını da koyacaktır" Bu söyledikleri ayakta alkışlanacak tespitler. Sömürgeci devletlerin, kendi menfaatleri için çıkardıkları savaşların canlı tanıklarıyız. Baktığınız da dünya alev alev yanıyor ama sömürgecilerin aleyhine bir durum olmadığı için isterse 2. Dünya Savaşının on katı insan ölsün bu onlar için bir dünya savaşı değildir ellerinin kiridir. Evet bu paylaştığım konular kitapta paylaşılan konulardan sadece bir kaçı. Bir çok konuda, Aziz N. görüşlerini bizimle paylaşmış ve kesinlikle okunmaya değer. Sırf onun kendi doğrularını söyleme cesareti için bile bütün kitapları okunur. Sonun da hapse düşeceğini bile bile fikirlerini söylemekten çekinmeyen dava adamı. Sırf bu yüzden defalarca hapse girmiş. Hem de onun dönemini düşününce ne cesaret varmış adam da diye düşünmeden edemiyorum. Şimdiki zaman da siyasal bir olaydan hapse girip çıkan herkes kahraman ilan ediliyor ama o dönem anarşist, vatan haini diye nitelendirilmeniz işten bile değil üstelik mesleğin yazarlık ve kimse senin kitaplarını basmak istemiyor. Belki Aziz Nesin ile bazı görüşlerde çakışıyoruzdur ama o kendine Aydın demiş ve bunun hakkını kendi doğrularıyla vermiş birisi bana göre. Aslında bu kitabı zamanlama olarak çok doğru bir zaman da okuduğumu düşünüyorum. Bizler, yani 1K sakinleri sıradan, evden işe, işten eve hafta sonu avm'ye giden normal vatandaşlarız. (Ya da ben öyleyim.) Görüşlerimizi, düşüncelerimizi gerçek hayatımızda yansıtacağımız durumlar olmuyor. Yani herhangi bir toplumsal bir konuyu enine boyuna konuşacağımız ortamları pek bulamıyoruz ama bu platform düşüncelerimizi ifade için bulunmaz bir nimet. Bu sebeple, sizleri eleştiri yapmaya, doğrularınızı savunmaya davet ediyorum. Yani sırf takipçisi çok diye sahip olmadığınız bir görüşü öven birinin incelemesinin altına güzellemeler dizmeyin. Ya da kurulan arkadaşlıklarınız kendi doğrularınızın önüne geçmesin. Yanlışları söylerken menfaatinizi düşünmeden cesurca ve sonucuna katlanarak söyleyin. Bu konuda yalnız değilim zamanın da bu konudan Aziz Nesin'de dertliymiş "Önemli olan, eleştiriden beklenilen işlevin, ülkemizde gerçekleşip gerçekleşmediği­dir. Başka türlü söylersek sanat ve edebiyatımızı donmuşluktan kurtaracak onun temel gelişimini etkileyecek nes­nel bir eleştirel ortama sahip miyiz? Dergilerde yer alan eleştirilere baktığımızda bunların, böyle bir soruya evet dedirtecek nitelikte olmadığını söyle­yebiliriz. Çoğu, dostluk ya da arkadaşlık itkisiyle yazılmış yaklaşımlar." İşte ben bunu 1K'da yapılan eleştiriler için de baz alınmasını istiyorum. Çünkü nesnel bir eleştiriden ziyade gurur okşayıcı eleştiriler yapılıyor ve ben bundan rahatsızım. Uzun bir yazı oldu farkındayım ve elimden geldiğince kısa tutmaya çalışsamda yine uzun oldu. Aslında bu yazdıklarım yazmak istediklerimin yanın da önsöz kalır ama durmam lazım artık. Buraya kadar okuyan herkese çok teşekkür ederim. Aziz Nesin etkinliği düzenleyen arkadaşlara, yayıncısına, yapımcısına da teşekkürler, sağolunuz efendim. (Rahime)

Kitabın Yazarı Aziz Nesin Kimdir?

20 Aralık 1915’te İstanbul’da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesinde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesini bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulundan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesinde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı. 1951de bir kitapçı dükkanı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1954ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma isimlerle mizah öyküleri yazdı. Yazın yaşamı boyunda 100ün üzerinde takma isim kullandı. Kemal Tahirle birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu.Yeni Gazete, Akşam ve Taninde köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve "Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde sürdürdü. 1962de Zübük isimli mizah dergisini çıkardı. 1963te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı. 1972de Çatalcada kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan Nesin Vakfını kurdu. Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı. 1976-1980 arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığını çıkardı. 1979da seçildiği Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı. 6 Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi. Öykülerinde Türk toplumunu ayrıntılarıyla yansıtır. Anlatımında halk edebiyatının ana öğelerinden yararlanır. Yer yer masal temasıyla ve mizah aracılığıyla günlük olayları, toplumsal aksaklıkları eleştirir. Türk edebiyatında çağdaş mizah yazarlığı tekniklerini geliştiren, genç mizah yazarlarının doğmasına yolaçan yazardır.

Aziz Nesin Kitapları - Eserleri

  • Zübük
  • Şimdiki Çocuklar Harika
  • Ölmüş Eşek
  • Nazik Alet
  • Gözüne Gözlük
  • Biz Adam Olmayız

  • Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
  • Yol
  • Yokuşun Başı
  • Yokuş Yukarı
  • Sizin Memlekette Eşek Yok mu
  • Tatlı Betüş
  • İt Kuyruğu

  • Koltuk
  • Toros Canavarı
  • Pırtlatan Bal
  • Geriye Kalan
  • Memleketin Birinde
  • Havadan Sudan
  • Gıdıgıdı

  • Aferin
  • Surname
  • Merhaba
  • Az Gittik Uz Gittik
  • Ben de Çocuktum
  • Yüz Liraya Bir Deli
  • Yedek Parça

  • Aşkım Dinimdir
  • Sivas Acısı
  • Fil Hamdi
  • Zübüklüğün Sonu Yok
  • Adamı Zorla Deli Ederler
  • Anıtı Dikilen Sinek
  • Kördöğüşü

  • Bir Sürgünün Anıları
  • İstanbul'un Halleri
  • Yurt Gezileri
  • İhtilali Nasıl Yaptık
  • Hayvan Deyip de Geçme
  • Deliler Boşandı
  • Şehirden İndim Köye

  • Memurlar Memurlar
  • Gerçeğin Masalı
  • Bay Düdük
  • Hoptirinam
  • Gol Kralı
  • Bu Yurdu Bize Verenler
  • Mahmut ile Nigar

  • Ah Biz Ödlek Aydınlar
  • İnsanlar Uyanıyor
  • Tek Yol
  • Leyla ile Mecnun
  • Gözünüz Aydın Efendim
  • Bir Tutam Aydınlık
  • Nutuk Makinesi

  • Hangi Parti Kazanacak
  • Ah Biz Eşekler
  • Yeşil Renkli Namus Gazı
  • İnsanlar Konuşa Konuşa
  • Büyük Grev
  • Benim Delilerim
  • Nah Kalkınırız

  • Poliste
  • Damda Deli Var
  • Şimdi Avrupa
  • Sosyalizm Geliyor Savulun
  • Rüyalarım Ziyan Olmasın
  • Kalpazanlık Bile Yapılamıyor
  • Okuma Güncesi

  • En Masumlar İçerde
  • Rıfat Bey Neden Kaşınıyor
  • Mahallenin Kısmeti
  • Yetmiş Yaşım Merhaba
  • Bütün Oyunları - 1
  • Bütün Oyunları 2
  • Halimiz Hal Değil

  • Borçlu Olduklarımız
  • Aziz Nesin - Ali Nesin Mektuplaşmaları
  • Aziz Nesin'den Sıra Dışı
  • % Kaç Aptalız
  • Yazarlık, Edebiyat ve Dil Üstüne
  • Aşk Şiirleri
  • Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim

  • Çuvala Doldurulmuş Kediler
  • Kalem Yapın Beni Kalem!...
  • Eğitim Üstüne
  • Batı'ya Giden Yoldayız
  • Bir Koltuk Nasıl Devrilir
  • Vatan Sağolsun
  • Seyyahatname

  • Türkiye Şarkısı Nazım
  • Okuduğum Kitaplar
  • Korkudan Korkmak
  • Salkım Salkım Asılacak Adamlar
  • Üçü Birden
  • Bütün Şiirleri 1
  • Kazan Töreni

  • Bütün Şiirleri 2
  • Seviye On Ölüme Beş Kala - Kendini Yakalamak
  • Hayvanlar Takımı
  • Maçinli Kız İçin Ev
  • Sondan Başa
  • Sora Sora Cennet Bulunur
  • Uyusana Tosunum

  • Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler
  • Hazret-i Dangalak
  • Aziz Nesin'in Güncesi Mum Hala
  • Mum Hala 1
  • Aziz Nesin'den Darbeler Kitabı
  • Sanat Yazıları
  • Gülmekten Öldüren Öyküler-1

  • Gülmekten Öldüren Öyküler 2
  • Alamanya Alamanya Bizden Aptal Bulaman Ya
  • Mum Hala 2
  • Soruşturmada
  • Aziz Nesin'in Anıları: Böyle Gelmiş Böyle Gitmez
  • Herkesin İşi Gücü Var
  • Suçlanan ve Aklanan Yazılar

  • Arkadaşım Badem Ağacı
  • Bir Dokun Bin Dinle
  • Cumhuriyet Dönemi Türk Mizahı
  • Unutulmayan Rüyalar
  • Bekârlık Sultanlıktır
  • Irak ve Mısır
  • Taşlamalar

  • Çocuklara En Güzel Masallar
  • Aziz Dede'den Masallar
  • Nasrettin Hoca Gülütler
  • Okullar İçin Kısa Oyunlar
  • Sporcu Milletiz Vesselam
  • Bursaname - Aziz Nesin'in Bursası
  • Laiklik, Dincilik ve Atatürkçülük

  • Bayan Aynur ile Bay Buyur
  • Bilmem Ne Adası
  • Bir Vicdan Davası
  • Onursal Doktor Olamamanın Büyük Onuru
  • Bulgaristan'da Türkler Türkiye'de Kürtler
  • Aşk Öyküleri
  • Aydınlar Üstüne

  • Büyüklere Masallar 1
  • Büyüklere Masallar 2
  • Türkiye Toplumu ve Demokrasi
  • Bütün Oyunları - 3
  • Bütün Oyunları 4
  • Aziz Nesin - Klaus Liebe Harkort Mektuplaşmaları
  • Aziz Nesin - Saliha Scheinhardt Mektuplaşmaları

  • Aziz Nesin - Tahsin Saraç Mektuplaşmaları
  • Tut Elimden Rovni
  • Erkek Sabahat
  • Çiçu
  • Hadi Öldürsene Canikom
  • Dört Kitap Tek Ciltte
  • Ölümü Hak Eden Ölümsüz Aziz Nesin Cilt: 1

  • Ölümü Hak Eden Ölümsüz Aziz Nesin Cilt: 2
  • Azizname
  • Saçkıran
  • Gübre Kralı
  • Şiirin Tam Zamanıdır
  • Biraz Gelir misiniz?
  • Bir Aşk Var Bir De Ölüm

  • Hoşça Kalın
  • Bişey Yap Met
  • Qum Qalalar
  • Hekayələr
  • Azîz Nesin - Meral Çelen Mektuplaşmaları
  • Gülmece Öyküleri 9
  • Bizim Memleket

  • Gülmece Öyküleri 5
  • Gülmece Öyküleri 2
  • Memleketin Birinde - Hoptirinam
  • Deniz Aslanı
  • Baba Mirası
  • Berber Nonoş
  • Gülmece Öyküleri 3

  • Üç Kitap Birarada
  • Nutuk Makinası, Az Gittik Uz Gittik
  • Gülmece Öyküleri 8
  • Aziz Nesin Bütün Kitapları
  • Kendini Yakalamak
  • Boyalı Tilki Masalı
  • İstanbul'dan Ne Haber

  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 2
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 1
  • Seçilmiş Satırlar
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 3
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 4
  • Sosyalizm Geliyor Savulun

Aziz Nesin Alıntıları - Sözleri

  • İslamlıktan sonra da .. şimdi de kız çocukları pek makbul sayılmıyor, başlık parasını saymazsan. Müslümanlarca … (Bay Düdük)
  • Sen insanların zahirine değil zamirine bak. (Toros Canavarı)
  • Yoksular yaşamları boyunca yalnız bir kez kolaylık görürler, o da öldükten sonra; cenazeleri hemen kalkar, çabucak. (Ben de Çocuktum)
  • Muayeneye giren çocuğu, içi kül dolu bir kaba yellendirirlermiş. Yel ne denli çok kül kaldırırsa o denli iyi, o denli yiğitlik sayılıyor. Yel hiç kül kaldırmazsa, çok kötü..." Mangalda kül bırakmaz" sözü, sonradan bir alay sözü olarak kullanılmış olsa bile, kabadayılığı, yiğitliği anlatmak için söylenir. (Yokuşun Başı)
  • Sen artık bu kitapta: noktaları , virgülleri , satırları taşımıyorsun.. Sen artık bu kitapta : koşmuyor , bağırmıyor , alnını kaşımıyorsun.. Sen artık bu kitapta yaşamıyorsun. (Aşk Şiirleri)
  • Ayağını sıcak tut, başını serin, Kendine bir iş bul, düşünme derin. (Nasrettin Hoca Gülütler)

  • Önce bir sayımdöküm yapmalıyım Neleri götüreceğim Geri dönüp alamam Kendimden hiç bırakmamalıyım geride Gölgemi de gölgesizliğimi de Söyleyemediklerim yazamadıklarım Verilemeyen yanıtlarım Benimle olmalı üzünçlerim acılarım Utançlarım gözyaşlarım Söyletilmeyen şarkılarım Hiç bir kötülüğüm kalmamalı arkamda Aldatmaları sevdiğim kadınların Kurnazlıkları çıkarcıkları küçük küçük Zaman zaman kurnazlıklarım Düşlerimi hiç mi hiç bırakamam En değerli varlıklarım Hele sonsuz tasalarım ki yaşama sığmayan Ve hiç sönmeyen harlı tutkularım Ne kalır benden geriye Hiç O hiçi de kendimle almalıyım (Seviye On Ölüme Beş Kala - Kendini Yakalamak)
  • Aslında Sayın Başkan Hoobert iyi insandı. Sayın Başkan iyiydi ama, ne yazık ki çevresindekiler kötüydü. Nedense bu iyi başkanların çevresini de hep kötü kişiler alıyordu. (Kalpazanlık Bile Yapılamıyor)
  • Yabancı bir kentte insanın yalnızlığı daha bir katmerleniyor. (Sizin Memlekette Eşek Yok mu)
  • "Zenginlik sermaye birikimidir; uygarlık kültür birikimidir.Bizde böyle birikimler olmadığı için de , toplumumuz tutarsızdır. Ulusal zenginliğin , uygarlığın birikim demek olduğu bizde , daha 19. yüzyıl sonunda anlaşılmıştır.Ama bu bir TERS anlamadır.Bizde bu birikim , devlet gücüyle zengin yetiştirmek diye anlaşılmıştır.TERS işleyen mantık şudur: 'Yurdun kalkınması için zenginlik gerekir. Bizde kendiliğinden zengin yetişmediğine göre , devlet yardımıyla zengin yetiştirmeli , sermaye birikimi saglanmalıdır.' ...Devlet zengin yetiştirmeye kalkarsa kimleri seçer? Elbet kendisini devlet yapanları, kendinden olanları... " (Suçlanan ve Aklanan Yazılar)
  • Bakınız, neden olmaz, izah edeyim. Affedersiniz, ismiâliniz Beyfendi? Ulvi Bey... Müşerref olduk efendim. Benim adım Şâzi. Çok memnun oldum. Evet... ne diyorduk? Ol­maz.. Katiyen olmaz. Çünkü efendim, herşeyden önce bir maarif plânımız yok. Bendiniz uzun yıllar maarifte hizmet ettiğimden bu işleri gayet iyi bili­rim. Plânsız, programsız hiçbir iş olmaz efendim. Affedersiniz Beyfendi, ismiâlinizi öğrenebilir miyim? Ulvi Bey... Çok güzel, memnun oldum. Benim adım da Şâzi... Çünkü efendim bizde herşeyden ön­ ce bir tedrisat sistemi yok. Onun içindir ki, biri… (Kördöğüşü)
  • Bu pis burjuvaların Allah bin türlü belalarını versin!.. (Aziz Nesin'in Güncesi Mum Hala)
  • "Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur, ve orası hep boştur. Sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur..." | (Ah Biz Eşekler)

  • Amerikada otuzaltı gazeteye birden yazan bir başyazar, — Sizde, dedi, bir başyazar, kaç gazeteye yazar? — Bizde, dedim, her gazetenin ayrı bir başyazarı vardır, ama, hepsi de aynı şeyleri yazar!.. — Ayrı ayrı insanlar nasıl aynı şeyi yazarlar? — Bizde ayrı gayrı yoktur. Birlik, beraberlik falan... İşte öyle... — Sizde demokrasi var mı? — Az bişey vardı, ama son zamanlarda yedek parçası kalmadığından kullanamıyoruz? (Yedek Parça)
  • İnsan, sevebilir miyim diye düşünüyorsa sevemeyecek demektir. İyi ki sevide düşünce yok;yoksa kimse kimseyi sevmezdi. (Aşkım Dinimdir)
  • Gece yatakta bir elimi attığım zaman, elimin tuttuğu yalnızlık... Korkudan öbür elimi atıyorum, kendimi tutuyorum, soğuk, ıslak, titreşik... (Çiçu)
  • "Ben ölmüşüm baba, neden bana hiç demediniz?" (Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz)
  • “İster altından olsun, ister demirden, kafes kafestir!” (Memleketin Birinde)
  • Sizin sevdiğiniz her şeyi ben de severim. (Gol Kralı)
  • İnsanın kendini olduğundan başka göstermek için harcadığı çabalar onu gülünç yapar. Hele bu para konusunda ise gülünçlüğün derecesi daha da artar. (Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler)

Yorum Yaz