Ağrıdağı Efsanesi - Yaşar Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ağrıdağı Efsanesi kimin eseri? Ağrıdağı Efsanesi kitabının yazarı kimdir? Ağrıdağı Efsanesi konusu ve anafikri nedir? Ağrıdağı Efsanesi kitabı ne anlatıyor? Ağrıdağı Efsanesi kitabının yazarı Yaşar Kemal kimdir? İşte Ağrıdağı Efsanesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yaşar Kemal

Çizer: Abidin Dino

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750807411

Sayfa Sayısı: 124

Ağrıdağı Efsanesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir aşk destanı olan Ağrı Dağı Efsanesi geleneklerini Mahmut Han'a karşı savunan Ahmet ile Gülbahar arasındaki aşkı konu alır. Efsanelere ve halk söylencelerine yürekten bağlı Yaşar Kemal'in bu romanı, insan psikolojisinin derinliklerini de içerir. 

"Yaşar Kemal Anadolu'nun halk edebiyatıyla alışveriş içindeyken başladı yazmaya. Gerçek bir yazar olduğu için de dilin duyarlığından, şiirsel destanın tek kahramanıolan Türk halkının kültüründen esinlenmesini bildi." 

- Jeliha Hafsia, La Presse, (Tunus) 

"Yaşar Kemal'in romanı Tolstoy'un çapına ve Dickens'ın canlılığına sahiptir." 

- Manchester Guardian, (İngiltere) 

"Zengin, renkli ve zekice bir nitelikle bezenmiş bir üslup ve yazdığı her kelime sert, cilalanmış, ayrıksı ve bir buğday tanesi gibi potansiyel olarak üretken." 

- Irish Times, (İrlanda) 

''Kitabın güzelliği zengin şiirsel dilinde, efsane ve mit duygusunda yatıyor.'' 

-Sunday Telegraph,(İngiltere)

Ağrıdağı Efsanesi Alıntıları - Sözleri

  • Dünyanın ortasında tek başına kalmış bir hali vardı. Yalnız, yapayalnız.
  • Kürt obaları, oymakları vardı. Ve Kürtler konuksever olurlardı.
  • "Alışır, alışırsın. Bu dünyada başka türlü yaşamasının hiçbir çaresi yok..."
  • "Çok az konu­şuyor, hep düşünüyordu."
  • Dünyanın ortasında tek başına kalmış bir hali vardı. Yalnız, yapayalnız.
  • Dünyanın ortasında tek başına kalmış bir hali vardı. Yalnız, yapayalnız.
  • “Alışırsın, alışırsın. Bu dünyada başka türlü yaşanmasının hiçbir çaresi yok.”
  • Çok az konuşuyor, hep düşünüyordu. _
  • Şu insanoğluna akıl ermez.
  • “ Varsın o yaşasın da bir daha ölünceye kadar yüzünü görmeyim. Varsın yaşasın da. Varsın yaşasın... “
  • "Bir sevinç mi, bir bela mı?"
  • Çok az konuşuyor, hep düşünüyordu.
  • "Babası diyordu ki: "Alışır, alışırsın. Bu dünyada başka türlü yaşamasının hiçbir çaresi yok..."
  • "Leyla sevda... Hem de bir ateş harmanı... Her şeyin bir çaresi var, bu aşkın sonu yok."
  • "Ölümü geciktirmek istiyordu, ölüm zor.."

Ağrıdağı Efsanesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Güzel Günlerin Hatrına...": Türk edebiyatının yine geç kaldığım eserlerinden birini daha okudum. Okudukça azalır, diye düşünmeme rağmen her yeni eserde "Bunca zaman nasıl okumamışım!" diyorum. Şu "kendi değerlerimizi tanıma" işini biraz daha önemseyip okullarımızda bu hassasiyetle hareket etsek iyi olacak! Yaşar Kemal, Türk edebiyatında okumuş olduğum diğer eserlere bakınca efsanelerimize en hakim bulduğum yazarımız. Ayrıca büyülü gerçekçilik akımının da başarılı bir uygulayıcısı. Onun eserlerinde toprak sinirleniyor, dağlar öfkeleniyor, saz dile geliyor, atlar yaren oluyor, geyikler tuzak kuruyor, yılanlar dehşet saçıyor, filler tahta oturuyor, karıncalar devleşiyor... Ve henüz okumadığım kim bilir neler neler... Ağrı Dağı efsanesinde olaylar bir atın, başkahramanımız Ahmet'in evinin önünde görülmesiyle başlıyor. İlk cümlelerden itibaren sizi kendine çeken eserde, merak unsuru son cümlelere kadar devam ediyor. Yöresel sözcüklerin kullanımı, bazı inanış ve geleneklere yer verilmesi kitabın anlamını, değerini daha da yüceltiyor. Mekana ayrıca değinmesek olmaz. Eser Ağrı, [Doğu]Beyazıt, Mahmut Paşa'nın yaşadığı saray (İshakpaşa Sarayı) ve Van Hoşap Kalesi'nde geçmekte ama buralar sanki bu dünyadan değilmiş gibi mistik, fantastik mekanlar. Gerçi bundan tam olarak 2 yıl önce bugün o topraklarda, o sarayın içindeydim, geçmiş zamana gitmek insanı büyülüyor. Belki de o yaşanılmışlık, kitabın bendeki etkisini yoğunlaştırdı. Sofi'yi, Demirci Hüso'yu, Memo'yu, Kervan Şeyhi'ni, Hoşap Beyi'ni ve nice Kürt Beyleri'ni, Ağrı Dağı'nda yaşayan halkı çok sevdim. Onlardaki hırs, doğru bildiklerinden vazgeçmeme azmi, zulme karşı koyma çabası, aşık olanları koruyup kollama hisleri, kısacası yiğitçe duruşları çok anlamlıydı. Ancak hepsinden öte "birlik olursak zulmü de yeneriz, zalimi de" inancı kitabın değerini kat be kat artırıp eseri basit bir aşk hikayesi olmaktan çıkardı. Gülbahar'ın mücadelesi, kendinden vazgeçecek dereceye varan fedakarlığı okunmaya değerdi. Ahmet'le vurgulanan masum aşk ise bir Özlem Tekin şarkısını anımsattı: "Aşk her şeyi affeder mi?" Okumamış, Yaşar Kemal ile henüz tanışmamış olanlar için mutlaka tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar! (Sıfır Virgül Beş)

Bütün duyulara hitap eden kitap: Kulağımda ezgiler, Gözümde puslu görüntüler, Dimağımda hikayeler, Yüreğimde titreyişlerle bitti kitap. Yaşar Kemaldir bu,bütün duyularınıza hitap eder... Ağrı Dağı karşımda tüm kişiliğiyle yükselirken kendimi zor tutuyorum. Tepesine tırmanabilsem... Yaylarına çıkıp ak kuşu, renkli küçük çiçekleri görebilsem... Bahar da yaklaşıyor, acaba hala çobanlar Küp Gölü kıyısında kavallarını çalıyor mu ola? İnsan çok sevdiği bir şeyi kelimelere dökerken zorlanır. Ben de anlatmaya zorlanıyorum. Anlatınca büyüsü azalacak gibi. Anlatmasam içimde yara olacak gibi. Kitabı daha önce de okudum. Ama şimdi başka! Ağrı Dağı'nı biliyorum, Doğubeyazıt'ı biliyorum, Iğdır Ovası'nı biliyorum. Paşa'nın oturduğunu tahmin ettiğim ve bir benzeri olabileceğine inanmadığım İshak Paşa Sarayını, yamaçta bir kartal yuvası gibi durmuş Ahmed-i Hani Türbesi'ni biliyorum. Mekan bu kitapta çok önemli bir unsur, bu mekanda bu kitabı okuyabildiğim için çok şanslı hissediyorum kendimi. Ben de buraya gelmeden önce çoğu insan gibi Ağrı Dağı'nı Ağrı ilinde sanıyordum. Oysa dağın bir yüzünde Iğdır bir yüzünde de Doğubeyazıt vardır. Iğdır'ın her yerinden Dağ'ı görmek mümkündür. Dağ adeta bir insandır, nefes alıp verir, mutlu olur, kızar, üzülür. Başından duman, tepesinden kar eksik olmaz.Yakınına geldiğin zaman tümünü göremezsin de heybetinden için daralır. Uzağında olduğun zaman ise hep bakasın gelir. Sanki bir şey değişecek, dağ hareket edecek gibi gelir. Yaşar Kemal 50'lerin başlarında gazetecilik yaptığı yıllarda, röpartaj için Doğubeyazıt'a gelmiş ve bir ekiple beraber Ağrı Dağı 'na çıkmış. kitap/nuhun-gemisi--16497 nde bunu anlatır. Çok büyülenmiştir. Ağrıdağı Efsane'sinin basım yılı ise 1970 görünüyor. Demek ki Yaşar Kemal, kafasında bu büyü ile on beş yirmi sene gezmiş... Bu küçük eserde bir aşk hikayesinin etrafında söylenmek isteyen o kadar çok şey var ki... Okuyanlar bunu kendileri keşfedecektir. Hikayeleri bir yana bırakalım. Beni etkileyen hikayelerden ziyade duygular oldu. Özellikle KORKU... Korkunun neredeyse rengi var burada. Elleri var... Ve sizi de boğacak gibi. Yusuf'u çıldırtan baba ve ölüm korkusu, Paşa'nın güçlü duruşunun ardındanki kalabalık korkusu, Gülbahar'ın Ahmet'i yitirme korkusu... İnsanların gelenekleri kaybetme ve ayıplanma korkusu... Romanın çatısı buydu, "KORKU" SONRA AŞK: Bence asıl anlatılan aşk, Ahmet'in değil Memo'nunkiyidi. Ahmet de Memo'nun canından hiç düşünmeden vazgeçisinden ezilmedi mi? Gülbahar Ahmet'in canı için Memo'ya ne verdiğini niçin sakladı? Kadınca bir önsezi ile biliyordu, Ahmet bunun altında ezilecekti. Gülbahar her şeyi yapmaya neden hazırdı, ya Ahmete sadakati?.. Ben yapamadım ama imkanı olan tek oturuşta okumalı bu kitabı. Kendini seslere, kokulara, duygulara, düşlere bırakmalı... (Gönül.)

Kitabın Yazarı Yaşar Kemal Kimdir?

Yaşar Kemal (d. Kemal Sadık Gökçeli,] 1923; Gökçedam, Osmaniye), Kürt asıllı Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı. Türk edebiyatının en önde gelen kalemlerinden biridir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü ile ilk romanı İnce Memed, Cumhuriyet'te tefrika edildi. İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlandı ve kitaplarının yurtdışındaki baskısı yüz kırktan fazladır.

Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesidir. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır.

Çocukluğu

Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan bir aileden dünyaya geldi. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde sadece Kürtçe köyde ise Türkçe konuşurdu. Ailesi, Birinci Dünya Savaşı'ndan dolayı Adana'nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite (bugün Gökçedam) köyüne yerleşti. Beş yaşındayken, babasının camide öldürülüşüne tanık oldu. Orta okul döneminde çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği (1941), Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk (1942), Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği (1941-42), pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.

Sanat hayatı

1978 yılındaki yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında "yaşlı halk şairleriyle çakıştığını" anımsadığını belirtti. İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı "berbat" çalmaktaydı. Bunun nedenini şu sözlerle dile getirdi:

"Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde bayramlarda beni hep Aşık Mecitle çakıştırırlardı. Aşık Mecitle Kadirlide bir kahvede bir gece sabaha kadar çakıştığımı şimdi iyice anımsıyorum."

Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurovadan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayınladı. 1944 yılında ilk hikâyesi Pis Hikâye'yi yayınladı. Bunu, Kayseri'de askerlik yaparken yazmıştı. Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı.

Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi.

1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının "en büyük" eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936'lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı'nda Kadirli'yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey'in kendisine, ilk İnce Memed hikayesinde "Çakırdikeni" diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal'le "eşkıyalığın felsefesini" yaptı.

Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan seri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye ve diğer dillere çevrildi.

Siyaset

17 yaşından bu yana sosyalist politikanın içindedir. 1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne 1962'de katıldı. Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal, TİP'te sekiz yıl çalıştı ve yöneticilerden biriydi. 1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir:

"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."

TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı. Sovyetler Birliği çökmesinin, sosyalizmin de çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir.

Temalar

« Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...] Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum. »

Yaşar Kemal'im edebi çalışmalarında halka dönük bir düşünce hakim oldu ve bunu, bir yerde politik düşünce ile birleştirerek yürüttü. Yapıtlarıda halk şiirinde, epopelerde olduğu gibi insan değerlerinden kopmamaya çalıştı. Yaşar Kemal, siyasi görüşü ile sanatının paralel olduğunu, "halk ve doğa"ya inandığını, sanatının proletaryanın çıkarlarının emrinde olduğunu dile getirmiştir.

Yaşar Kemal Kitapları - Eserleri

  • Teneke
  • Çakırcalı Efe
  • İnce Memed 1
  • İnce Memed 2
  • İnce Memed 3
  • İnce Memed 4

  • Ağacın Çürüğü
  • Ağıtlar
  • Ağrıdağı Efsanesi
  • Al Gözüm Seyreyle Salih
  • Yılanı Öldürseler
  • Çıplak Deniz Çıplak Ada
  • Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana

  • Karıncanın Su İçtiği
  • Tanyeri Horozları
  • Demirciler Çarşısı Cinayeti
  • Yusufçuk Yusuf
  • Allahın Askerleri
  • Hüyükteki Nar Ağacı
  • Zulmün Artsın

  • Üç Anadolu Efsanesi
  • Binboğalar Efsanesi
  • Ortadirek
  • Denizler Kurudu
  • Kuşlar da Gitti
  • Deniz Küstü
  • Tek Kanatlı Bir Kuş

  • Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
  • Yağmurcuk Kuşu
  • Kale Kapısı
  • Kanın Sesi
  • Ölmez Otu
  • Yer Demir Gök Bakır
  • Gökyüzü Mavi Kaldı

  • Sarı Sıcak
  • Yanan Ormanlarda Elli Gün
  • Nuhun Gemisi
  • Peri Bacaları
  • Bir Bulut Kaynıyor
  • Neredesin Arkadaşım
  • Sevmek, Sevinmek, İyi Şeyler Üstüne

  • Baldaki Tuz
  • Bugünlerde Bahar İndi
  • Yolda
  • Yağmurla Gelen
  • Binbir Çiçekli Bahçe
  • Pis Hikaye
  • Kalemler

  • Ustadır Arı
  • Bu Bir Çağrıdır
  • Yüzler
  • Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor
  • Dağın Öte Yüzü
  • Beyaz Pantolon
  • Sarı Defterdekiler

  • Don Quijote ve Roman Sanatı
  • Bu Diyar Baştan Başa
  • Röportaj Yazarlığında 60 Yıl
  • Yeşil Kertenkele
  • İnce Memed
  • Taş Çatlasa
  • Çukurova Yana Yana

  • Teneke, Sarı Sıcak, Pis Hikaye ve Ötekiler
  • Bütün Hikayeler
  • Memed, mein Falke
  • Van

Yaşar Kemal Alıntıları - Sözleri

  • " Keşke zelzelede ölseydik de bu hallere düşmeseydik." (Nuhun Gemisi)
  • İçinden her şeyi bırakıp kaçmak geldi. Yapamadı. (Beyaz Pantolon)
  • Kaçamıyordu kimseden, kendini yitirip gitmişti. (Yılanı Öldürseler)
  • Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, herkes ateşini buradan götürür... (Kuşlar da Gitti)
  • Ve sonra Sait Faik… Yeşil, çocuksu gözleri vardı. Onulmaz öfkesi vardı. Hikayeleri kadar da, kendi kişiliğinin tadı vardı. Küfürleri vardı. Ve İstanbul Sait Faiksiz edemezdi. (Peri Bacaları)
  • "Oğlum, diyordu.Sen sen ol görünüşe aldanma. İnsanlar iki yüzlüdür..." (Teneke)

  • Şu insanoğluna akıl ermez. (Ağrıdağı Efsanesi)
  • Yeni yüzler, yeni dünyalar görmek onu kendine çekiyordu. Yeni yeni insanlara, yeni yeni şeyler söylemek. (Üç Anadolu Efsanesi)
  • İnsana ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, insan umudunu kesmemeli. Yalnız kalmış, umudunu yitirmiş insan yarı ölü bir insandır. Bana kalırsa insan yaratım gücünü hiçbir yerde yitirmemelidir. (Çıplak Deniz Çıplak Ada)
  • Korku, insanın yerleşmiş, büyük duygularından bir tanesi… Bana göre, insanlar korkuyu inkar ettikçe korkuyorlar. (Ağacın Çürüğü)
  • İnsan doğar, büyür ve ölür. Sınıf da doğar, büyür ve ölür. Ama büyük insanlık ölmez. Doğada da böyle bir oluşum var. Doğanın parçaları da doğar, büyür, ölürler. (Binbir Çiçekli Bahçe)
  • Çöplükler, şehirlerin tıpa tıp aynasıdır. (Yolda)
  • insanın katlandığına dağlar katlanmaz. (Bu Bir Çağrıdır)

  • "Benim Ustam," dedi, "benim ustamda böyle yapardı.Emek varsa yemek vardır" (Yağmurla Gelen)
  • “Bir insan ne ka­dar yürekliyse, o kadar korkaktır. Ya da bir insan ne kadar kor­kaksa o kadar yüreklidir. Bunun böyle olduğunu bir insan an­cak seksenine gelince anlar.” (İnce Memed 2)
  • "Bugünlerde öğretmenlik, doğru dürüst vicdanlı öğretmenlik bir kahramanlık değil mi, bu kadar kıyımdan, sürgünden, zulümden sonra… Ve aldıkları para ayın on beşine kadar yetmezken… Baskı, baskı, baskı… Bugünlerde öğretmenlik yapılır mı?" (Baldaki Tuz)
  • Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir.. (Tek Kanatlı Bir Kuş)
  • "Susmak sövmektir." (İnce Memed 4)
  • Çok özlem çeken insanlardır çocuklar (Neredesin Arkadaşım)
  • Umutsuzluk,kötülüğe karşı savasma gücünü yokeden, kıran en büyük silahtır. (Taş Çatlasa)