Karen Horney kimdir? Karen Horney kitapları ve sözleri
Alman-Amerikan Psikanalist, Yazar Karen Horney hayatı araştırılıyor. Peki Karen Horney kimdir? Karen Horney aslen nerelidir? Karen Horney ne zaman, nerede doğdu? Karen Horney hayatta mı? İşte Karen Horney hayatı... Karen Horney yaşıyor mu? Karen Horney ne zaman, nerede öldü?

Doğum Tarihi: 16 Eylül 1885
Doğum Yeri: Almanya
Ölüm Tarihi: 14 Aralık 1952
Ölüm Yeri: New York, ABD
Karen Horney kimdir?
Alman asıllı ABD’li tıp doktoru. Yeni-Freudcu akımın öncülerindendir. 16 Eylül 1885’de Hamburg’da doğdu, 14 Aralık 1952’de New York’ta öldü. 1912’de Berlin Üniversitesinde tıp öğrenimini tamamladı. S.Freud’un izleyicilerinden psikanalist Kari Abraham’ın yanında eğitim gördü. 1915’i izleyen yıllarda çeşitli Berlin hastanelerinde çalıştıktan sonra özel muayenehane açtı, bir yandan da Berlin Psikanaliz Enstitüsü’nde ders verdi. 1932’de ABD’ye gitti. İki yıl Chicago Psikanaliz Enstitüsü’nde yönetmen yardımcısı olarak çalıştıktan sonra 1934’de New York’a yerleşti. Freud’un psikanaliz kuramının yeterli olmadığını görerek kendi gibi düşünenlerle birlikte Psikanalizi Geliştirme Derneği ve Amerikan Psikanaliz Enstitüsü’nü kurdu ve ölene değin bu enstitünün başkanlığını yürüttü. Horney’nin ileri sürdüğü kişilik kuramı Freud’un görüşlerinden kaynaklanır. Ne var ki hem psikanalitik kuramı toplumsal açıdan yetersiz bulmuş, hem de bir kadın olarak Freud’un görüşüne yenilikler getirmeyi amaçlamıştır.
Karen Horney Kitapları - Eserleri
- Çağımızın Nevrotik Kişiliği
- İçsel Çatışmalarımız
- Kendi Kendine Psikanaliz
- Nevrozlar ve İnsan Gelişimi
- Kadın Psikolojisi
- Ruhsal Çatışmalarımız
- Psikanalizde Yeni Yollar
- Kadının Ruhsal Yapısı
- Gerçek İki Kişiyle Başlar
- Son Dersler
Karen Horney Alıntıları - Sözleri
- Cinsel sorunlar nevrotik kişilik yapısının nedeni değil sonucudur. (Psikanalizde Yeni Yollar)
- Bütün bilimler ve değerlendirmeler gibi, kadınların ruhsal yapısı da şimdiye kadar hep erkeklerin bakış açısından ele alınmıştır. (Kadının Ruhsal Yapısı)
- Nevrotik bir birey insanları “güçlü” ya da “zayıf olarak sınıflandırır; ilkine hayranlık besler, ikincisini hor görür. (Çağımızın Nevrotik Kişiliği)
- Çok açıkça görülmese de görkem arayışı en güçlü dürtüdür. (Nevrozlar ve İnsan Gelişimi)
- Freud'a göre bilinçaltının zamansızlığı kavramı, çocuklukta bastırılan korkuların ve arzuların ya da bütün deneyimlerin, bastırma nedeniyle bugünün sürekliliğinden koparıldığı, bireyin gelişimine katılmadığı ve sonraki deneyimlerden veya gelişmeden etkilenmediği anlamına gelir. (Psikanalizde Yeni Yollar)
- "İster totaliter bir ülkede yaşayın, ister özel nevrozunuzla yaşayın pek fark etmez. Her ikisinde de bütün meselenin benliğin mümkün olduğu kadar acı verici bir biçimde yok edilmesi olduğu toplama kampında bulursunuz kendinizi." (Nevrozlar ve İnsan Gelişimi)
- Bütün kültürümüz, bir erkek kültürüdür. Devlet, yasalar,ahlak, din ve bilim hep erkeklerin yaratısı olmuştur. (Kadının Ruhsal Yapısı)
- Tüm mutluluk olasılıklarının dışında bırakılmış bir kişi, ait olmadığı bir dünyaya karşı nefret hissetmiyorsa ancak gerçek bir melek olabilir. (Çağımızın Nevrotik Kişiliği)
- "Akıl ve mantığın fazlasıyla egemen olduğu bir sistemde, kişi duygularını kendisine içeriden ihanet eden ve bu yüzden kontrol altına alması gereken düşmanlar olarak görür. Bu şekilde huzura kavuşulabilse de, ancak bir mezarın huzurudur bu." (İçsel Çatışmalarımız)
- Herhangi bir türden saldırganca , hatta kendini ortaya koyucu bir davranış bile ona bencilce gözükecektir. Bunu kendi içinde ayıplayacak ve başkalarının da ayıplayacağına inanacaktır. Ve bu tür bir ayiplanma riskini göze alamaz , çünkü öz-saygısı bütünüyle başkalarının onayına çok fazla bağlıdır. (Ruhsal Çatışmalarımız)
- Yalıtkan tip, ne kadar az şey verdiğinin çoğunlukla farkında değildir ve kendisi için çok önemli olan, ancak dile getirilmeyen ve yaşanmayan duygularını eşine adadığına inanır. Coşkusal uzaklık yeterince güvence altına alındığı sürece, kalıcı bir bağlılığı korumaya sahip olabilir. Yoğun ama kısa süreli ilişkiler kurabilir, o, bu ilişkilerde birdenbire ortaya çıktığı gibi birdenbire de gözden kaybolur. Bu ilişkiler çabuk yıkılabilecek yapıdadır, birkaç etken yalıtkan tipin geri çekilmesini hızlandırabilir. (Ruhsal Çatışmalarımız)
- Saldırılardan kaçmak, tavşanın tehlike karşısında uyguladığı stradejidir ve bu onun sahip olduğu tek stratejidir; belki de bunun yerine kavga etmeye karar veremezdi çünkü kısaca bunu yapabilmesini sağlayacak araçlardan yoksundur. (Kendi Kendine Psikanaliz)
- Hem çocuk yaşta hem de yetişkin birçok kadın, sahip olduğu cinsiyet olgusu yüzünden, geçici ya da sürekli olarak acı çeker. Kadınların ruhsal yaşamlarındaki kadın oluşlarına karşı çıkmalarından kaynaklanan belirimlerin kökü, küçük bir kızdan erkeklik örgenine imrenmelerine kadar uzanır. Bu açıdan temelden eksik oluşun doğurduğu tatsız düşünce edilgin iğdiş edilme düşlemlerine yol açarken, etken düşlemler kayrılan erkeğe karşı kinci bir tutum sergiler. (Kadının Ruhsal Yapısı)
- ... bütün insanlık için geçerli olan, normal psikoloji diye bir şeyin olmadığı. (Çağımızın Nevrotik Kişiliği)
- Nasıl vücut ısısının yükselmesi fiziksel bir rahatsızlığın işaretiyse tutarsızlıklar da çatışmanın kesin bir göstergesidir. (İçsel Çatışmalarımız)
- Cennetin krallığı dışarıdan gelen işaretlerle gerçekleşmez. (Nevrozlar ve İnsan Gelişimi)
- İnsanın haklı olduğuna duyduğu inanç, kendini sınamazını bastırır. (Nevrozlar ve İnsan Gelişimi)
- Aşkın en büyük katili kıskançlıktır. (Gerçek İki Kişiyle Başlar)
- Nevrotik eğilimler kişiyi kendine daha çok yabancılaştırır. Yapısının katılığıyla birlikte bu olgu özünde üretkenliğini zayıflatır. Çalışabilir, ama canlı yaratıcılık kaynağı olan gerçek kendiliğinden özü zorunlu olarak boğulur. Ayrıca yaşamından hoşnut olamaz, çünkü doyum fırsatları kısıtlıdır ve bu doyumlar da genellikle sadece geçici ve kısmidir. (Psikanalizde Yeni Yollar)
- "... iyi evlilikler neden böylesine ender rastlanır birşeydir? Acaba evlilik kurumunun, insan varlığının bazı gerçekleriyle uzlaşamayacağı doğru olabilir mi? Yoksa evlilik, ortadan kalkmak üzere olan bir yanılsama mıdır? Ya da özellikle çağdaş insan onu ayakta tutabilme gücünden yoksun mudur? Kabul edemediğimiz başarısızlık, evlilik kurumunun kendisine mi aittir ya da bu, yürümeyeceğine inandığımız zamanki kendi başarısızlığımız mıdır? Neden evlilik genellikle sevginin ölümü olmaktadır? Kaçınılmaz bir yasaymış gibi bu duruma boyun eğmemiz mi gerekiyor; ..." (Kadın Psikolojisi)