dedas
diorex

Karaman (Hamziyan) Köyünde Sosyal Hayat! Karaman Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Karaman Köyü nereye bağlı?

Hem Ğurs Vadisi'nde bir köy! Hem kendi köyüm!

  • 11.08.2021 12:23
Karaman (Hamziyan) Köyünde Sosyal Hayat! Karaman Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Karaman Köyü nereye bağlı?

   Doğum yerim, 14 kilometre kadar uzaklıkta bulunan ilçe merkezidir gerçi ama, çocukluğumdan beri sıklıkla ziyaret ettiğim ve tüm ziyaretlerimden büyük bir keyif aldığım köydür Karaman.

Atalarımın köyüdür Karaman.

   Serinliğin içinde serinliği değil, cehennem sıcaklarının yanıbaşındaki serinliği hissettiğim yerdir Karaman!

   Yeşilin içinde yeşili değil, ateş sarısının yanıbaşı ve dağ taş kahvesinin bağrındaki yeşili yaşadığım adrestir Karaman!

   Ve suyun içinde suyu değil, her şeyi ile bakir doğadaki suyu, büyük bir hazla kucaklayabildiğim köydür Karaman!...

   Tüm benliğimden yansıyan bu duyguları ifade ederken kullandığım kelimelerin acze düştüğünü hissediyor gibiyim. Tıpkı, köyümün eski isminin kaynağını ve anlamını bulmakta acze düştüğüm gibi…

   Harzem Höyüğü'nün kuzeye bakan eteklerinde başlayan Ğurs Vadisi'nin dördüncü sırasında yer alan köy, Kocalar Köyü istikameti ile vadi içine girerken karşılaşılan ilk köydür. Bir zamanlar şose olan bu yolu kullanarak vadi içine girdiğimiz an, suyun dağlardan yankılanan sesiyle karşılanırdık.

   Vadinin en önemli iki su kaynağı olan Sere Kaniye ile Ayn Mecnune'den gelen sular, Yüceli'de birleşir. İşte bu suların birleştiği yerde başlatılan ve Mühendisler Kanalı olarak adlandırılan kanal, Karaman'ın doğusundaki tepelerde inşa edilmiş olan havuza kadar uzanır. Bir zamanlar bu havuzda biriken sular, koca borularla vadi içinde bulunan santrale akardı. Tepedeki havuz ile vadideki santral arasında bulunan borulardan büyük bir hızla akan suların hareket enerjisi, santraldeki çarkları çevirerek elektrik enerjisine dönüştürülürdü. Mühendisler Kanalı'nı başladığı yer olan Mabar'dan gelen sular o kadar çoktu ki, santralin tepesinde bulunan havuzdan taşardı hep. Ve buradan taşan suların vadi içine akışındaki velvele, dağların olanak tanıdığı doğal bir ekoyla kulaklarımıza ulaşırdı. Doğanın içinden yüreklerimize inen bu coşkuyla geldiğimiz köyün hiç biri boş olmayan taş evlerinde de aynı coşkuyu görürdük hep…

    Vadinin en dar noktasında bulunan köy yerine adım attığımız anda, hiç zaman kaybetmez ve soluğu vadi içindeki Şekif Deresi'nde alırdık. Çocukların cıvıltısından hiç yoksun kalmayan bu derede doya doya yüzmemizin sonrasındaki adresimiz; ya bir nar ağacının kenarı, ya bir incir ağacının üstü ve ya da tırmanamadığımız ceviz ağaçlarının altı olurdu. Attığımız taşlarla yere düşürdüğümüz cevizlerin yeşil kabuklarıyla kınaladığımız ellerimizi, ilçe merkezindeki çocuklara gösterirdik. Aklımızca köye gelişimizin bir ispatıydı bu.

    Ya değirmenler! 

    Bölgenin ilk sanayi yapıları olan bu harabeler de çocuklar için bir oyun alanıydı. Ve bu oyun alanlarının sayısı açısıyla, vadinin en şanslı köyüydü Karaman. 

    Vadideki tüm köylerde olduğu gibi, temel geçim kaynağı olan tütünün üretildiği bahçelerde harcanan emeklerde ise, hayat arkadaşlığı vardı. Emek, hayat gibi bölüşülürdü kadınla erkek arasında…

    Günlük işlerin ardından kimi zaman kadınlar, kimi zaman karma ve çoğu zaman erkeklerin mekan kurduğu Merga Şekif'in üzerine çöken kaya gölgesindeki serinliğin lezzetinden, biz çocuklar da nasiplenirdik kimi zamanlar. Bu dağ gölgesinin altında kalan ve 200-300 metrekare büyüklüğündeki çimli düzlük alanın orta yerinde kazılmış olan küçük havuz ise, dinlenme alanı olarak kullanılan Şekif'in çekiciliğini sağlayan bir mıknatıs gibiydi.

   Sabahın erken saatlerinde başlayan bahçe işlerinin bitimiyle köy yerine dönülür ve kadınların akşam yemeği telaşesine, evlerinin damlarına çıkan erkeklerin sohbeti karışırdı.

   Çocuklar ise; ya Mahmut Ağa zamanından kalan köy camisinin etrafında, ya da köydeki Abdi Ağa Konağı'nın ( Kasra Ağlara ) harabeye dönüşmüş olan bölümlerinde oyun halinde olurdu.

   Büyüklerin dam sohbetiyle beraber çocukların oyunlarına da son noktayı koyan akşam karanlığının köy yerine oturttuğu sessizlik, vadide akan suyun yükselen ninnisiyle bölünürdü hep.

   Bu ninniyle uyur ve bu ninniyle uyanırdı herkes!..

   Ve  hayat, kaldığı yerden devam ederdi Karaman'da…

   Çocukluğumuzun aşkı olan köyün kuruluş yıllarını ise, bir masal versiyonu ile dinlerdik büyüklerimizden.

   Yaklaşık olarak 300 yıl öncesinde Suriye'nin Rakka kentinde yaşayan ve Affadi Aşireti'ne mensup olan üç kardeş vardır. O günlerin yönetimi tarafından sürgün edilen bu üç kardeşten biri Akçapınar'a, biri de Ekinlik Köyü'ne yerleşir. Bu kardeşlerden üçüncüsü olan Abdullah Ağa ise, Ğurs Vadisi'ne gelir.  Şu anki köy yerinde büyük bir konak inşa ettirirerek köyün kurulmasını sağlar. 

Bölgeyi eline alan Abdullah Ağa'nın hükmü;  Mahmut Ağa'nın çocukları olan Hasan, İbrahim ve Hüseyin Ağa zamanında ayyuka çıkar. (İşte o zamanlar atlarının nallarına keçe bağlayarak Karaman'dan geçenler ile konaktaki hapishanenin varlığı, bu hükmün boyutlarını ortaya koymaktadır.)

   Suriye, Irak, Doğu Anadolu vb. coğrafyalardan gelip yerleşenlerle kuruluş aşamasını geçiren ve çocukluk yıllarımızda en canlı dönemini yaşayan Karaman'ın bu günü ise, maalesefki içler acısı…

  Çeşitli nedenlerle verdiği göçlerin ardından kalan 9 hane ve 30-40  kadar kişilik nüfusuyla geçmişini özlüyor Karaman!..

   Üç tütün bahçesinden ikisi ekilmiyor şimdilerde. Bir sonsuzluk nadasına terkedilmiş olan bahçeler, bir zamanlar tüm vadide uzanan tütün yeşilinin gözyaşları gibi duruyor. Yeşilin terk ettiği bu yerlerin dikenler tarafından istila edildiğine tanık olan Şekif'te, geyik muhabbetleri de yok artık.

   Şekif Deresi ise, yoksun kaldığı çocuk cıvıltılarının özlemini çekercesine, hazin şarkılarla akıyor. Doğanın bu hüznü ile yeşilin gözyaşlarına bulunduğu yerden eşlik eden Abdi Ağa Konağı, yitirdiği son mukiminin ardından tamamen harabeye dönüşmüş durumda. Köy evlerinin onda dokuzunda da terkedilmişliğin aynı dramı hakim.

   Önce öğretmenini ve ardından öğrencilerini yitiren köy okulunun kapısındaki kilit, aydınlığı hapsetmişti aslında. Son zamanlarda ve ilçe merkezinde yaşayan duyarlı birkaç köylü tarafından yaptırılan cami minaresi ise, köyü yaşatma çabalarının bir ürünü olarak göze çarpıyor.

    Geçmişini yitiren köyün günümüzdeki bu hali; insanoğlunun taşlaşmış kalbine, taşın kalbinden uzanan bir çığlıktı sanki. Gözlerimize, kulaklarımıza ve tüm benliğimize işleyen bu çığlıkla özlemlerini haykıran Karaman'ı, harabeleriyle baş başa bırakıp terk ederken yapabileceklerimizin hayalini kuruyorduk!..

MEHMET BEDİ DEMİR / MARDİN LİFE

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz