dedas
diorex

Elveda şehitler kervanına katılan büyük Komutan!

Elveda şehitler kervanına katılan büyük Komutan!

                 Bir konuşmanda “canımız,kanımız,ailemiz ve sahip olduğumuz her şey, KUDÜS’e ve MESCİD-i AKSA’ya feda olsun demiştin.Nasıl becerdin,nasıl başardın bilmem ama,gerçek bir komutana yakışır şekilde söylediklerinin hepsini yaptın.Bu ne fedakarlık,bu nasıl bir inanç? Sanki olacakları veya yaşayacaklarını önceden biliyor gibiydin.Sahip olduğun her şeyini,aileni,çocuklarını,torunlarını ve gelinlerini yetmezmiş gibi,kendi canını da Kudüs ve Mescid-i Aksa uğruna feda ettin.

                 Kimden bahsediyorum çok iyi biliyorsunuz.Şehit İsmail HANİYE’den… Kalleşçe,namertçe ve korkaklığın en bariz şekli ile öldürüldü.Bu şekilde olmamalıydı diye haykırmak geliyor içimden ama nafile…Bu şahsiyet öyle bir hayat hikayesine sahip ki, doğumu dahi kendi memleketinde olmayıp,çadır içinde ve bir kampta olmuştur.Yıllarca doğduğu topraklara hasret, sürgünlerde yaşamış ve maalesef ki,ölümü (şahadeti) de uğruna ömrünü adadığı kendi  topraklarında değil sürgünde iken ve bir başka ülke olan İran (köklü,devlet geleneği olan  ve sözüm ona Siyonistlerin korkulu rüyası)topraklarında olmuştur.Kendisine bu utanç verici durumu reva görenlere (İsrail,AB(D) Yahudi ve Siyonist rejim) karşı, ölüm sessizliğine bürünen, her daim üç maymunu oynayan ve yüreği gafil çarpan başta İran Yönetimi olmak üzere, İslam coğrafyasının ve sonra da tüm  insanlığın acizliği olarak görüyorum.Vefatın ile özgürlük kapıları muhakkak aralanacak,savunduğun davanın sevdalıları kesin kes çoğalacak fakat  bana göre en önemli mesele,bundan sonraki süreçte bu sevdalılar kervanına kimlerin dahil olacağıdır.

                “İnandığı gibi yaşadı,yaşadığı gibi öldü”…. 24 defa tutuklandı, bilmem kaç defa suikastlara maruz kaldı.Hepsinden Allah’ın iradesiyle kahramanca kurtuldu. “Ya özgür öleceğim yada gurur içinde yaşayacağım” diyordu.İşin ilginç ve acı tarafı şu olsa gerek; dediği gibi de yaptı.Özgür iken öldü.Fakat kusura bakma güzel Şehit.Sana öldü denilmez,denemez.Çünkü Yüce Allah cc.Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de  “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyiniz; aksine onlar diridirler, fakat siz anlayamazsınız.(Bakara:154)” buyurur.Bundan dolayıdır ki, sen gerçek bir şehit,mükemmel bir sıddık,iyi bir mücahit,tam bir kahraman,adaletli bir yönetici,cesaret ve feraset sahibi bir lider,yürekli bir baba ve davası uğruna gözünü kırpmadan canını verebilen korkakların rüyalarını kaçıran müstesna bir yiğitsin.Gönlümüz milyonlarca Müslüman ile birlikte senin yanındır.Senin için yasımız milli ve bir günlük olsa da acımız evrensel, Siyonizme ve Siyonist düşünceye  karşı öfkemiz ise günlere, yıllara sığmayacak kadar ebedi olacaktır.

                 Ey bu çağa ve Filistin Davası’na şeref katan kahraman! Ey aziz şehit!  Yüzünde yüzyıllık çilenin esaret işaretleri mevcuttu.Gözlerin hüzün taşıyordu.Mazlum Filistin  halkının bütün kahrını omuzlarına aldığın o kadar belliydi ki.Evet belki Sahabeleri  göremedik ama seni gördük ve inan ki,ey Derviş ve ey  Mücahitlerin son temsilcisi Sahabedeki ahlakı sende gördük,bunu  bilesin.Sen bir güzellik ve cesaret abidesiydin. Aşırı rahatlığa alışmış ümmete,yaptıkların ve söylemlerin ile  sulha ve kavgaya her zaman hazır olduğunu gösteriyordun.Her saniyesi cihatla geçmiş şerefli ömrünle çağrıldığında elbiseni giymeye bile vakit harcamayacak kadar hazır ve her an Rabbinin huzuruna çıkacakmış gibi rikkatli ve dikkatliydin. Ne ümmetin sessizliği ve ne de İslam ülkelerinin çaresizliği  seni yıldırmadı,sürdürdüğün mücadeleyi etkilemedi onu da bizlerde çok iyi gözlemledik.  Yine şahadetinden sonra öğrendik ki,tasavvuf ikliminin kuşattığı bir ailede yetişmişsin.O yüzdenmiş meğer seni her dinlediğimizde sufilere özgü neşeyle mücahitlere has kutsal öfkeyi aynı anda hissediyorduk.Sen farkına varılmayan Derviş mücahitler halkasının son temsilcilerinden oldun.Abartıyor muyum bilmem fakat,seni tarif edecek kelimeleri bulmakta  çok ama çok zorlanıyorum.

                 Ne mutlu sana ey güzel şehit!

                Tertemiz adın şimdiden ümmetin ebediyen anılacak kahramanlarının arasına yazıldı. Çaresizce ağlamak yerine erkekçe direnmenin sembolü oldun.Sırrını ancak ehlin anlayabildi. Düşmanın senden korkması, heybetinden ürkmesi boşuna değildi. Varlığın uykularını kaçırırken korkundan dizleri titriyordu. Seni öldürerek rahat edeceklerini sanan Siyonist gafiller, Barbar Yahudiler ve Cahil Batılılar  “Şehitlerin kanı toprağa dökülen tohumdur” sözünün farkında değil ve idrar edemezler. Binlerce doğacak yeni Mücahitlere(Tohumlara)  nefes verecek  olan bu kavga,Hak dava uğruna öldürülenlerin sadece ruhun  bedenlerinden çekildiğinin farkındadır.Bizler de Şehitlerin, milyonların gönlünde yaşamaya ve cenk meydanının en önünde savaşmaya devam ettiklerine de inanırız.Şunu da çok iyi bildik ve gördük ki,senin ölümünden sonra dahi,şu kısa zaman bizlere öyle şeyler gösterdi ki,katiller  her zaman korkak ve senin gibi Kahramanları katlederek içlerindeki korkunun biteceğine kendileri dahi inanmadıklarını gördük.Aldanıyorlar,yanılıyorlar ve kendi içlerinde yeniliyorlar…..İnananlar olarak şunu iyi biliyoruz.”Zalimler zahirde galip görünseler de sonunda mutlaka kaybederler.Davasında haklı olanlar ve her ne olursa olsun Hak ve Hakikatten ayrılmayanlar mağlup görünseler de aslında galiptirler.”

                  Peki, niye böyleyken böyle oluyor? diye soranlara:

                “Gün gelir ilahi adalet bu hükmü ve her meseleyi aklıyla tartanlara açık bir şekilde gösterilecek ve ölüme bir gül bahçesine girer gibi girenlerin  zaferin gerçek sahipleri olduğu görülecektir.”

                  Ey gül yüzlü, güler yüzlü, güzel şehit! İşte bu hakikatleri yeniden sen hatırlattın bizlere ve görmek isteyenlere.Hayatında olduğu gibi vefatında da direnişe katkı sundun.Ordunun gururu ümmetin medarı iftiharı oldun.Kalbi sökülmüş bu çağda Mümin olmanın asaletini, izzetini, şerefini üzerinde taşıdın.Seni hep bu soylu duruşunla hatırlayacağız.Sana müjdeli haber vermek isterdim.”Kanın yerde kalmadı, misli ile alındı,rahat uyu diyerek sevindirmek isterdim” fakat maalesef.Şahadetin üzerinden tamı tamına (8) sekiz gün geçti.Topraklarında şehit düştüğün İran’dan da tık çıkmadı.Bunu da mı sindirecek diye Müslümanları üzmeye devam etmektedir.”Gerekli ise şayet intikam,baldan tatlıdır derler”.Fakat bu balı senin ümmetin Filistin halkına,yine ve ancak Filistinliler yedirebilir.Ne İran’ın  ve nede Hizbullah’ın senin ölümünü mesele etmiş gibi görünmüyorlar.İsrail ile bir kavgaya tutuşsalar dahi, sırf  çizilen kendi karizmalarını (bilmem kaç seferdir) örtbas etme amacıyla olacaktır.

                  Şahadetin Mübarek Olsun Yiğit Adam...Sen Filistin Davası’nda  hem öncü  hem  de öğretmen  oldun…Senden öğrendiklerimizle içimden geldiği ve inandığım gibi söylüyorum….

                 “Kudüs Özgürleşecek, Gazze kurtulacak,Filistin kazanacak… Şahadetin, kurtuluşun kapılarını aralayacak.Mezarından yeryüzüne destanlar yayılacak.Coğrafyamızda seni örnek alacak milyonlarca İsmailler doğacak.Senden sonra özgürlük özlemleri alevlenecek, direniş daha da büyücektir.Davan Müslümanların davası, kavgan inananların  kavgası olacaktır.İmanlı gönüllere çok güzel  tercüman olan kıymetli gelininin asil ve görkemli cümleleriyle,istemeyerek yazımı sonlandırıyorum..

                “Yeryüzü seni kaybetti…Şimdi cennet ehli sevinsin…”Hoşçakalın..

                  İsmail Haniye Kimdir?

                Neredeyse bir asra yakın kan ağlayan Filistin’deki El Şati adında bir Mülteci Kampı’nda 1962 yılında dünyaya gelmiş.İlköğrenimini Birleşmiş Milletlere ait bir başka mülteci kampında tamamlamış.Daha sonra Gazze İslam Üniversitesi’nde Arap Edebiyatı okumuş.Babası bir tasavvuf şeyhi idi.Babası ile camiye gider, çocuk yaşlarda babasının yaptığı sohbet halkalarına katılırmış,daha küçük yaşta İslam’ın insan ruhunu terbiye eden, onaran tüm yönlerinden payına düşeni almıştır.Şehitler Babası ve  Barış Yanlısı Şehit,oğulları Muhammed, Hazem ve Amir ile iki torunu Gazze civarındaki El Şati kampı yakınlarında İsrail terör devleti tarafından saldırıya uğrayarak şehit oldular.Bu saldırı sonrası üç oğlunun ve iki torununun şahadet haberini alan İsmail Haniye’nin metanetini koruması herkesi şaşırtmış ve tüm insanlık görmüştü.Bunun üzerine ne demişti? “Gazze’de binlerce şehit ve yaralı var, onlar da benim evlatlarım, oğullarımın kanı Gazze’dekilerin kanından daha kıymetli değildir, ayrıca onlar da Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu için canlarını feda ettiler” demişti. Bu olay sebebiyle barış görüşmelerini yarıda kesmeyeceğini ve “Taleplerimiz çok net ve belirli, bunlardan asla ödün vermeyeceğiz. Düşman, oğullarımı, müzakerelerin yoğunlaştığı noktada şehit etti, bu durumun Hamas'ın tutumunu değiştirmeye zorlayacağını sanıyorsa, delirmiş olmalılar" ifadelerini kullanıyordu. İsrail terör devletinin bütün baskı, şiddet ve şehit etmek için sürekli peşinde olmasına rağmen yiğitçe direndi.Yaklaşık bir asırdır baskı,zulüm ve tecrit altında yaşamış Filistin halkının çilesini ve son  300 güne yakın bir zamandır, 40 bine yakın kadın,çoluk çocuk ve yaşlılardan oluşan  Gazze’de şehit olanlarla ailesinin en yakınlarının şahadetlerini eşit tutan bir  lider.

                        Elveda Büyük Komutan!”

Editör: Kadir Üründü

Yorum Yaz