Hasan İzzettin Dinamo kimdir? Hasan İzzettin Dinamo kitapları ve sözleri
Yazar Hasan İzzettin Dinamo hayatı araştırılıyor. Peki Hasan İzzettin Dinamo kimdir? Hasan İzzettin Dinamo aslen nerelidir? Hasan İzzettin Dinamo ne zaman, nerede doğdu? Hasan İzzettin Dinamo hayatta mı? İşte Hasan İzzettin Dinamo hayatı... Hasan İzzettin Dinamo yaşıyor mu? Hasan İzzettin Dinamo ne zaman, nerede öldü?

Doğum Tarihi: 1909
Doğum Yeri: Akçaabat, Trabzon
Ölüm Tarihi: 20 Haziran 1989
Ölüm Yeri: İstanbul
Hasan İzzettin Dinamo kimdir?
Hasan İzzettin Dinamo (d. 1909, Akçaabat, Trabzon - ö. 20 Haziran 1989), Türk yazar.
Ailesiyle önce İstanbul'a sonra Samsun'a yerleşti. Babası I. Dünya Savaşı'nda öldü. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ndeki eğitimini tamamlayamadan ayrılan yazar, geçimini çeviriler yaparak ve özel ders vererek sağladı.
Dinamo, gençliğinde bireysel şiirler yazsa da Nazım Hikmet'in şiirleriyle tanışınca kendine toplumcu bir çizgi çizdi. Nazım'ın yanında, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve A. Kadir gibi şairlerle birlikte çalıştı. yedi ciltlik Kutsal İsyan ve Savaş ve Açlar gibi önemli romanlara imza atmıştır. 1977 yılında, "Kutsal Barış" adlı romanıyla, Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanmıştır. Genellikle savaş dönemini anlatan romanlarının yanında şiir kitapları ve bir de öykü kitabı bulunmaktadır. İlk şiirlerinde Rıza Tevfik , Yusuf Ziya, Orhan Seyfi'nin etkileri görülür. Servet-i Fünûn dergisinde hece vezniyle şiirler yazmıştır. Aruz ölçüsünü kullanmış olsada yeniden heceye dönmüştür. Hapiste sayısız şiirler, romanlar, destanlar yazmıştır. Deniz Feneri, Kutsal İsyan, Savaş Ve Açlar adlı kitapları önemlidir.
Hasan İzzettin Dinamo Kitapları - Eserleri
- Savaş ve Açlar
- Öksüz Musa
- Kutsal İsyan - 1
- Açlık
- Kutsal İsyan - 2
- Kutsal İsyan - 3
- Musa'nın Mapusanesi
- Koyun Baba
- Musa'nın Gecekondusu
- Kutsal İsyan - 4
- Kutsal İsyan - 5
- Ateş Yılları
- Çoban Şiirleri
- Deniz Feneri
- Kutsal Barış 1
- Kutsal Barış 3
- Kutsal Barış 2
- Kutsal Barış 4
- 6-7 Eylül Kasırgası
- Kutsal İsyan - 6
- Kutsal İsyan - 8
- Kutsal İsyan - 7
- Ateş Ormanları Arasından
- Özgürlük Türküsü
- Adalet Sıtması
- Türk Kelebeği
- Kavga Şiirleri
- Anadolu'da Bir Yunan Askeri
- Kenti Yiyen Çocuk
- Gecekondumdan Şiirler
- Tuyuğlar
- Sürgün Şiirleri
- Karacaahmet Senfonisi
- İkinci Dünya Savaşı'ndan Edebiyat Anıları
- Nazım'dan Meltemler
- Savaşta Çocuklar
Hasan İzzettin Dinamo Alıntıları - Sözleri
- Fırsat bulsanız da okuyun, bulmasanız da okuyun." (Öksüz Musa)
- Düşünmek kahramanlıktır, Düşünmek, bir çiğ tanesidir. bir anlıktır. Düşünmenin ötesi, karanlıktır cancazım, karanlıktır. (Kavga Şiirleri)
- Düşünmek, salt insanoğlunun harcı. Yine insanoğlu, en büyük düşman ne yazık, düşünceye karşı. (Kavga Şiirleri)
- <
Türk Kelebeği) - Yine zindan, yine çark, yine bıçak, yine kelepçe, Gece başlıyor, kardeşler, gece. (Kavga Şiirleri)
- Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar, hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Mustafa Kemal (Kutsal İsyan - 3)
- "Ama çok yoksullar değil mi?" "Çalışan insanlar hep yoksuldur kızım." (Savaş ve Açlar)
- İnsan yürekleri de gittikçe taşlaşmakta. (Çoban Şiirleri)
- "insanoğlundan tiksinicek duruma gelmiştim. İçimde insan sesinin hiç işitilmediği kuytu ormanlara, dağ başlarına kaçmak eğilimi çan çalıyordu." (Musa'nın Mapusanesi)
- İnsan, neden her istediğini olamıyordu? Bu adaletin ya da adaletsizliğin anahtarı kimin elindeydi? Toplum, yetenekli çocuklarını neden elinden tutup yetistirmiyordu? Bir Rousseau, bir Pestalozzi gibi düşünen insanların varlığına dayanan bir toplum, bir eğitim sistemi var olmadıkça bütün yetenekler güz yaprakları gibi yağmurun, rüzgarın önünde sürüklenmek zorundaydı. Toplumlar, çocuğun anası babası olmadıkça yeteneklere kurtuluş yoktu. (Açlık)
- Yapamadım,yol verdim gözlerimdeki yaşa. (Çoban Şiirleri)
- İstanbul soluk alınamayacak, içinde kımıldanılamayacak bir arslan kafesine dönmüştü. İşgalciler, ellerinde ateşten kırbaçları bulunan arslan terbiyecileri gibi bu kafesin kızgın demir çubukları çevresinde dönüp duruyorlardı. (Kutsal İsyan - 1)
- En son türkümde seni söyleyeceğim. Bir emperyalist tankı altında şair yüreğim ezilirken. Ya da dünyanın en güzel bir sabahında Bir duvar dibinde kurşuna dizilirken... (Özgürlük Türküsü)
- Yıkıldı üstümüze zaman bir dağ gibi. (Çoban Şiirleri)
- Umut gerçi kahpe bir şeyse de o gülümsedikçe ortada her zaman sahip olacağımız bir şey var demektir. Sen, şu sırada büsbütün umutsuz değil, salt öfkelisin. Tabancanı, hiçbir vakit öfkelenince kullanma, aziz kardeşim. (Adalet Sıtması)
- Ben, Aziz Nesin’i güçlü mizah sanatiyle orda tanıdım.Eski Marko Paşa’da yazdığı çok güzel yazılarını eski dostum Sabahattin Ali’ce kaleme alındığını sanıyordum, orda bana okumam için verdiği «İt Kuyruğu» adlı hikâye kitabını okuduktan sonra bunun yazarı birden bire gözümde dağ gibi büyüdü. Sonra iyi ahbap olduk. İyi bir okuyucu olduğumu da anlamış olacak ki, bundan sonra bütün oracıkta yarattığı mapusane ürünlerinin sanırım ilk okuyucusu ben oldum. Akbaba’cı Yusuf Ziya ile bağlantı kurar kurmaz sıtmalı bir yazı işine girişti. Artık, başnı kaşıyacak zamanı yoktu. Ha bire yazıyordu. Dışarda serbest gezen okuyuculanın daha sonra okuyup kahkaha patlatacakları ,biraz daha sonra da İtalya’da dünya mizah birinciliği alacak olan Fil Hamdi hikâyesini henüz müsvedde halindeyken ilk okuyan biz oluyor, kasıklarımız çatlarcasına gülüyorduk. O kötü koşullar altında başka hiçbir şey de beni güldürememişti. Bütün emniyet örgütünü son kerte zekice hicveden bu hikâye haklı olarak sonra Altın Palmiyeyi Türkiye’ye doğru yola çıkarmıştı. Aziz Nesin dışarda gene, güzel bir de sevgili bırakarak mapusaneye gelenlerdendi. Bu yüzden de içerde para kazanmak, sonradan karısı olacak sevgiliyi çıkıncaya dek dışarda barındırmak gerekiyordu. Yusuf Ziya da Nesin’i doludizgin sömürüyordu. Bir hikâyesine yedi buçuk yada on lira veriyordu. Geçmiş gün, iyi usumda yok. (6-7 Eylül Kasırgası)
- Kent düzeni, belli bir saatten sonra kentin deliğini deşiğini kilit altına alıyor, yarattığı kanunsuz sürülerini kutsal masallardan uzak tutmaya çalışıyordu. Sokakta işsiz, aşsız, korumasız kalmış bir insan için, toplumların yarattığı kutsallikların ne anlamı olabilirdi? Bütün kutsalliklar en sonra insan denen değerin korunması, daha büyük bir değer olması için değil miydi? İnsan, hiçbir kutsallık için bir kurban değildi. Klan çağlarıyla Ortaçağ, artık tası tarağı toplayıp karanlık mezarına göç etmemiş miydi? (Açlık)
- Biz dünyadan geçip gittikten sonra da ay pek çok kereler doğacak, fakat bizi bulamayacaktır. -O.Henry- (Ateş Yılları)
- En güzel hürriyet düşleri zindanda görülür. Schiller. (Kutsal İsyan - 2)
- ...insanın evini ancak kendisi, mezarını başkaları yapar. Ben, bunu bilirim. (Musa'nın Gecekondusu)