Yok mu bir Babayiğit!
Pazar gecesi her futbol sever gibi ben de Arjantin- Fransa maçının izledim yaklaşık 3 saatin sonunda maç bitmişti. Daha sonra telefondan haber kanallarına bakındım açtım bir canlı yayın. Önümüzdeki haftanın, sosyal medya bültenini hazırlarken diğer yandan gündemi öğreniyordum. Derken ekranlar Mardin’i göstermeye başladı. Erdoğan gelmişti, konuşuyordu. Aslında program canlı değildi o saatlerde Erdoğan, Katarda dünya kupasının kapanış törenine konuk olmuştu. Kapanış programı bitmeye yakın Mardin’deki yayınında sonlarına gelmiştik ki, beni en çok heyecanlandıran cümleleri duymaya başlamıştım. Cumhurbaşkanı, telkariden kavil getirmişti.
Bazen yeni insanlarla tanışırız. Tabi tanışma faslında birbirimize memleketleri sormazsak olmaz. Ben, memleket Mardin deyince tanıştığım kişi, kim olursa olsun, önce taşlarından sonra telkariden övgüyle bahseder. İki güzide sanat övgüyü hak etmiyor değiller. Ancak gelin görün ki ikisi de hak ettiği yerlerde değiller. Taşta önemli tabi ama beni hayalim telkari onun için sözlerime telkari ile devam edeceğim. Marka çok önemliydi ancak telkari marka olmamıştı. Üstelik altının alınabilmenin neredeyse imkansız hale geldiği, yeni kuşakların altın yerine alternatif takılara yöneldiği bir dönemde de henüz bu hayal gerçekleşmedi.
Bundan 3 sene önce, üniversite sıralarındaydım mezuniyete az kalmıştı... Bende her genç gibi bir yandan okulu tamamlaya çalışırken, diğer yandan mezuniyet sonrası yapacağım işleri hayal ediyordum. Son yılın en güzel dersi de marka yönetimi dersiydi. Aslında bildiğim ama farkında olmadığım şeyleri gösteriyordu hocamız. Hocamız iki dev içecek firmasından bahsetmişti, üretim maliyetleri bir birine çok yakın olduğu halde 2 ürün aldığımız arasındaki fiyat fakını anımsatarak, markalaşmanın önemini vurgulamıştı. Aslında bu bildiğiniz "marka-isim işte ondan böyle pahalı’’ cümlesi gibi bir cümle değildi. Fiyat farkı marka isminden kaynaklı değildi markaya yapılan itibar-imaj ve reklam yatırımlardan kaynaklıydı.
Bir yandan marka yönetimi dersinde öğrendiklerimi bir yandan okuldan sonra yapmak istediğim işleri, bir yandan da telkariyi zihnimde canlandırmıştım. Hayaller kurdum, sosyal sorumluluk projelerinden , insan kaynaklarına politikalarına, iletişim stratejilerine, kurum kültürüne, üretim modeline, paydaşlara, yerel yönetimlerin ve eğitim kurumlarının rolüne kadar birçok şeyi zihnimde kurdum.. Hayalim, gerçekleşir ya da gerçekleşmez bilinmez ama her şey bir hayalle başlar…
Erdoğan, iktidara ilk geldiği günden beri, yerli otomobili hayal ediyordu. Birçok büyük iş adamına bu konuyu açmıştı gelin görün ki 2017 yılına kadar bu konuya sıcak bakan iş adamı olmadı. Erdoğan en son dayanamadı, Yok mu bir babayiğit deyiverdi ve ekledi çıkmazsa biri, dükkanı kapatalım o zaman. Hatta rest çekti siz yapmazsanız devlet yapar dedi. 5-6 ay sonra 5 babayiğit çıktı ortaya, biz yapacağız dediler. Konsorsiyum oluşturdular, devlette gerekli desteği verdi. Ortaya TOGG çıktı. Gereksiz tartışmalara girmeden bahsedeyim dünya üzerinde % 100 yerli endüstriyel bir ürün bulmazsınız. Onun için çıktı da ne oldu demeyin! Yalnızca % 1’i yerli bile olsa bile ithalatı azaltacağından, ihracatı artıracağından ülkeye katkısı olur. Bugün %1’i yerli olur yarın % 60’ı…
Her neyse konumuza dönelim. Şimdi de ben sorayım. Yok mu Mardin’de babayiğitler? Rüştünü ispatlamış, ortaya bir marka çıkarmış, parayı kazanıp hemen İstanbul’a kaçmamış, yatırım nedir? Marka-markalaşma nedir? bilen, ticareti bilen, yatırım yapmaya korkmayacak, memleketini seven, insanına sırt çevirmemiş, sıfırdan bir başarı hikayesi yazmak isteyen bir babayiğit yok mu?
Ha unutmadan;
Yalnızca Erdoğan Mardin’e gelince; memleketini hatırlayan, gelip Erdoğan’ı karşılayanlar yerine bu memleket için elini taşın altına koyacak babayiğitler yok mu?
övgüyle bahsettiğimiz, mercimeği, bulguru, çuvallamak yerine paketleyip, satacak babayiğitler yok mu?
Derik zeytinini ve zeytinyağını fıçılarla, tenekelerle satmak yerine, şişelerde satacak, babayiğitler yok mu?
Güneş enerjisi tarları kurmak için ön ayak olacak devlet adamları ve onlara iştirak edecek babayiğitler yok mu?
Bıttım sabununu koca koliler yerine güzel, küçük ambalajlarda satacak babayiğitler yok mu?
Yok mu klimi müsait bu topraklarda büyük seralar kuracak? Babayiğitler…
Editör: Kadir Üründü