diorex
dedas

Üniversite öğrencileri iş hayatında mobbinge maruz kalıyor!

Üsküdar Üniversitesi öncülüğünde yapılan bir araştırma, çalışan üniversite öğrencilerinin iş hayatında önemli düzeyde psikolojik baskıya maruz kaldığını ve bu durumun akademik başarılarını, sosyal ilişkilerini ve genel iyi oluşlarını olumsuz etkilediğini ortaya koydu.

  • 26.02.2025 15:16
Üniversite öğrencileri iş hayatında mobbinge maruz kalıyor!

Araştırmaya, Türkiye'deki 55 farklı üniversiteden 271 öğrenci dahil edildi. Öğrencilerin en yaygın tercih ettiği meslek grupları arasında satış danışmanlığı, garsonluk, anketörlük, bakıcılık, kasiyerlik, market çalışanlığı, motokuryelik, figüranlık ve hostes/muavinlik gibi meslekler yer alıyor.

Araştırma, çalışan üniversite öğrencilerinin yüzde 74,5’inin iş hayatı sürecinde en az bir kez mobbinge maruz kaldığını gösterdi. Katılımcılar “sürekli eleştirilme, küçümsenme ve özgüven kaybının” iş yerinde karşılaştıkları en büyük psikolojik baskı unsurlarından biri olduğunu belirtti.

Üsküdar Üniversitesi öncülüğünde çalışan üniversite öğrencilerinin iş hayatında maruz kaldıkları mobbingin etkilerine yönelik yapılan sosyolojik araştırmanın sonuçları dikkat çekti.

Sosyal ilişkilerde bozulmaya neden oluyor

Günümüzde birçok üniversite öğrencisi, ekonomik gereksinmelerini karşılamak, kariyerine başlangıç yapmak, deneyim kazanmak ya da çalışma alanını genişletmek gibi nedenlerle okuluyla eş zamanlı olarak çalışma hayatına atılıyor. Ancak, çalışma ortamlarında maruz kaldıkları mobbing (psikolojik taciz), bireylerin psikolojik iyi oluşunu olumsuz yönde etkileyerek, akademik performanslarında düşüşe, motivasyon kaybına ve sosyal ilişkilerinde bozulmalara neden oluyor.

Üsküdar Üniversitesi İnsan Hakları Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, İzmir Demokrasi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Çağırkan ve sosyolog İrem Pehlivan tarafından yapılan araştırma, üniversite öğrencisi çalışanların iş yerinde karşılaştıkları mobbingin duygusal dayanıklılık, öz yeterlilik ve akademik başarı üzerindeki etkilerini derinlemesine inceleyerek, bu olgunun bireysel ve toplumsal boyutlarını detaylandırdı.

Araştırma bulguları, üniversite öğrencilerinin iş yerinde psikolojik baskıya karşı daha savunmasız olduğunu, bu durumun yalnızca akademik yaşamlarıyla sınırlı kalmayıp duygusal tükenmişlik, özgüven kaybı ve sosyal izolasyon gibi uzun vadeli sonuçlar doğurabileceğini ortaya koydu.

Araştırma yöntemi ve demografik bulgular

35 sorudan oluşan araştırmaya Türkiye’deki 55 farklı üniversiteden 271 öğrenci dahil edildi. Katılımcıların önemli bir bölümünü İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde devlet ve vakıf üniversitelerinde öğrenim gören öğrenciler oluştururken, Antalya, Edirne, Denizli, Adana, Tunceli, Muş gibi illerden olan öğrenciler de katılımcılar arasında yer aldı.

Cinsiyet dağılımı incelendiğinde, katılımcıların yüzde 73,8’inin kadın, yüzde 26,2’sinin ise erkek olduğu tespit edildi. Yaş değişkeni açısından değerlendirildiğinde, katılımcıların büyük bir kısmının 21-23 yaş aralığında (yüzde 50,9) olduğu, bunu 18-20 yaş grubunun (yüzde 21,8) takip ettiği görüldü. 24-26 yaş aralığındaki bireyler yüzde 21’lik bir oranla temsil edilirken, 27-29 yaş ve 30 yaş üstü grupların katılım oranlarının oldukça düşük olduğu belirlendi. Medeni durum değişkeni açısından incelendiğinde, katılımcıların yüzde 91,9’unun bekar olduğu, evli, nişanlı/sözlü, boşanmış veya dul bireylerin ise oldukça düşük oranlarda temsil edildiği tespit edildi.

Katılımcıların bireysel ekonomik durumlarına ilişkin veriler incelendiğinde, yüzde 59’unun ekonomik durumunu “orta” seviyede değerlendirdiği belirlendi. Bu grubu, yüzde 24,4’lük oranla “iyi” ekonomik koşullara sahip bireyler takip ederken, yüzde 15,5 oranındaki katılımcının ekonomik durumunu “kötü” olarak nitelendirdiği görüldü. “Çok iyi” ekonomik durumda olduğunu ifade eden katılımcıların oranı ise oldukça düşük seviyede kaldı.

Öğrencilerinin büyük bir bölümü yarı zamanlı işlerde çalışıyor!

Araştırma kapsamında elde edilen veriler, çalışan üniversite öğrencilerinin büyük bir bölümünün yarı zamanlı istihdam edildiğini ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 72’si yarı zamanlı çalıştığını, yüzde 21’i ise tam zamanlı olarak istihdam edildiğini belirtmiştir. Bu bulgular, öğrencilerin büyük çoğunluğunun yükseköğrenim sürecinde iş hayatına aktif olarak katıldığını ve mesleki deneyim kazandığını gösteriyor.

Öğrencilerin tercih ettiği meslek grupları arasında satış danışmanlığı ilk sırada

Öğrencilerin en yaygın olarak tercih ettiği meslek grupları incelendiğinde, satış danışmanlığı (yüzde 35,1) ilk sırada yer almakta olup, bunu garsonluk, anketörlük, bakıcılık, tezgahtarlık, çağrı merkezi operatörlüğü, makyözlük, resepsiyonistlik, kasiyerlik, market çalışanlığı, veri girişi, motokuryelik, cast ajanslarında figüranlık, oyunculuk, grafik tasarım ve hostes/muavinlik gibi hizmet sektörüne yönelik meslekler takip ediyor.

Öğrencilerin çalışma zorunluluğuna ilişkin değerlendirmeler, yüzde 50,6’sının kesinlikle çalışmak zorunda olduğunu, yüzde 42,8’inin ise belirli dönemlerde ekonomik gereksinimlerini karşılayabilmek adına çalışmaya ihtiyaç duyduğunu ortaya koydu. Bu bulgular, öğrencilerin büyük bir bölümünün ekonomik nedenlerle çalışma hayatına dahil olduğunu ve maddi koşulların eğitim süreçlerinde önemli bir baskı unsuru oluşturduğunu gösteriyor.

Genç çalışanlar mobbinge karşı savunmasız

Araştırma bulguları, genç çalışanların iş yerinde mobbing karşısında önemli ölçüde savunmasız olduğunu ortaya koymaktadır. Katılımcıların yüzde 48,7’si belirli aralıklarla mobbinge maruz kaldığını ifade ederken, yüzde 25,8’i sıklıkla psikolojik baskıya uğradığını belirtti. Buna karşın, yüzde 21,8’lik bir kesim herhangi bir mobbing deneyimi yaşamadığını ifade ederken, küçük bir grup ise sürekli olarak mobbing ile karşı karşıya kaldığını dile getirdi. Bu veriler, çalışan üniversite öğrencilerinin yüzde 74,5’inin iş hayatı sürecinde en az bir kez mobbinge maruz kaldığını gösteriyor. Araştırma sonuçları, genç çalışanların iş yerinde psikolojik baskıya karşı daha savunmasız olduğunu ortaya koydu.

İş yerinde mobbing: Psikolojik, ekonomik ve sosyal boyutları

Araştırma bulguları, mobbingin iş yerlerinde çalışan bireyler üzerinde psikolojik, ekonomik ve sosyal baskı oluşturan çok boyutlu bir olgu olarak deneyimlendiğini ortaya koydu. Katılımcılar, mobbingi en sık psikolojik şiddet, baskı ve aşırı iş yükü ile ilişkilendirmekte olup, bu faktörlerin bireylerin iş yaşamında karşılaştıkları en yaygın stres unsurlarından bazıları olduğunu vurguluyor. Çalışanlar, sürekli eleştirilme, küçümsenme ve özgüven kaybının iş yerinde karşılaştıkları en büyük psikolojik baskı unsurlarından biri olduğunu belirtirken, hakkından fazla çalıştırılma, zorunlu mesaiye tabi tutulma ve görev tanımının dışında işlere yönlendirilme gibi uygulamaların da mobbingin belirgin göstergeleri olduğu ifade etiler.

Kadın çalışanlar cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldı

Araştırma verileri, çalışanların yöneticiler ve iş arkadaşları tarafından küçümseyici bakışlara, sözlü azarlamalara ve saygısız davranışlara maruz kaldıklarını ortaya koydu. Cinsiyet ve deneyim temelli mobbingin de yaygın bir sorun olduğu tespit edilirken, özellikle kadın çalışanların cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldıkları, erkekler tarafından küçümsenerek bilgi verilmesi (mansplaining) ve daha az sorumluluk üstlenmelerine izin verilmesi gibi durumların mobbing bağlamında sıklıkla dile getirildiği görüldü. Benzer şekilde, yaş ve kıdem farkı nedeniyle çalışanların deneyimsiz görülmesi, söz hakkı tanınmaması ve profesyonel yeterliliklerinin sorgulanması, genç ve yeni çalışanlar açısından yaygın mobbing türlerinden biri olarak tanımlandı.

Emek sömürüsü mobbingin önemli bir parçası!

Ekonomik faktörler açısından incelendiğinde, iş güvencesizliği, düşük ücretler ve emek sömürüsü gibi unsurların mobbingin önemli bir parçası olduğu görüldü. Çalışanların büyük bir bölümü, işten çıkarılma kaygısı, zorunlu fazla mesai ve düşük maaş karşılığında ağır iş yüküne maruz bırakılma gibi faktörlerin işyerindeki psikolojik baskıyı artırdığını ifade etti. Elde edilen veriler, çalışan bireylerin iş ortamındaki hiyerarşik yapı nedeniyle psikolojik ve ekonomik baskıya açık hale geldiğini ve özellikle genç, deneyimsiz ve kadın çalışanların bu durumdan daha fazla etkilendiğini ortaya koydu.

Mobbingin kaynağı: Hiyerarşik ve sosyal dinamiklerin etkisi

Araştırma bulguları, mobbingin en yaygın olarak üst yönetim, müşteriler ve iş arkadaşları tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 59’u yöneticileri tarafından mobbinge maruz kaldığını belirtirken, yüzde 38,4’ü müşteri kaynaklı psikolojik baskı yaşadığını ifade etti. İş arkadaşları tarafından mobbing görenlerin oranı yüzde 22,9 olup, yüzde 21,8’lik bir kesim ise herhangi bir mobbing deneyimi yaşamadığını bildirdi.

Mobbingle mücadele stratejileri: Çalışanların tepki mekanizmaları

Araştırma bulguları, çalışan bireylerin mobbing karşısında farklı mücadele stratejileri benimsediğini ortaya koymaktadır. Katılımcıların yüzde 37,6’sı maruz kaldıkları psikolojik tacizi görmezden gelmeyi tercih ettiğini, yüzde 27,7’si doğrudan karşılık verdiğini, yüzde 20,7’sinin ise bu duruma bağlı olarak işten ayrıldığını belirtti. Daha düşük oranlarda ise yasal yollara başvurma, resmi kurumlara şikayette bulunma, yöneticilerle görüşme ve mobbingi uygulayan kişiyle doğrudan iletişim kurma gibi stratejiler tercih edildi.

Mobbingde en yaygın strateji ‘Görmezden gelme’

Özellikle mobbinge maruz kalan çalışanların en yaygın başvurduğu stratejinin "görmezden gelme" olması (yüzde 37,6), bu bireylerin iş kaybetme korkusu, ekonomik güvencesizlik ve iş yerinde çatışma yaratmaktan kaçınma gibi kaygılar nedeniyle sessiz kalma eğiliminde olduklarını gösteriyor.

Öğrencilerin iş yerinde mobbinge maruz kalma nedenleri

Araştırma bulguları, üniversite öğrencilerinin iş hayatında maruz kaldıkları mobbingin çeşitli faktörlerden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Katılımcılar, iş yerinde mobbingin en yaygın sebebi olarak yöneticilerin kişilik özelliklerini (yüzde 36,9) öne çıkarmış, bu durumun otoriter yönetim anlayışı, baskıcı tutumlar ve çalışanlar üzerinde psikolojik baskı oluşturma eğilimleri ile doğrudan ilişkili olduğunu belirtmiştir. Bunu sosyal statü farkı (yüzde 26,6) takip etmekte olup, çalışma ortamında hiyerarşik yapı ve güç ilişkilerinin mobbingin oluşumunda belirleyici bir faktör olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra, etik dışı davranışların normalleştirilmesi (yüzde 21), iş yerindeki psikolojik tacizin sistematik bir hale gelmesine ve çalışanlar tarafından olağan bir durum olarak algılanmasına neden oluyor. Daha düşük oranlarda belirtilen ancak mobbingin altında yatan faktörlerden biri olarak değerlendirilen mükemmeliyetçi yönetim anlayışı (yüzde 8,5) ise, çalışanlar üzerinde aşırı beklenti oluşturma, hata toleransının düşük olması ve sürekli baskı uygulanması gibi unsurlarla ilişkilendiriliyor.

Mobbingin iş hayatına etkisi ve kariyer motivasyonu üzerindeki sonuçları

Araştırma bulguları, mobbingin bireylerin iş hayatına yönelik tutum ve motivasyonları üzerinde belirgin olumsuz etkiler yarattığını ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 51,7’si iş yerinde maruz kaldıkları mobbingin kendilerini iş hayatından uzaklaştırdığını kesin bir şekilde ifade ederken, yüzde 37,3’ü bu durumun kariyer ilgileri üzerinde belirgin bir etki yaratmadığını belirtti.

Katılımcıların yarısından fazlasının iş hayatına yönelik ilgilerinin mobbing nedeniyle azaldığını ifade etmesi, psikolojik tacizin bireylerin kariyer motivasyonu, mesleki bağlılık ve profesyonel gelişim süreçleri üzerindeki yıpratıcı etkisini gözler önüne serdi. Elde edilen veriler, iş hayatında mobbing deneyimlerinin çalışanların mesleki gelecekleri üzerindeki olumsuz etkilerini güçlendirdiğini ve iş dünyasına yönelik motivasyonlarını zayıflatabileceğini ortaya koydu.

Mobbing: Akademik ve kariyer hayatını tehdit eden bir faktör

Araştırma bulguları, iş yerinde maruz kalınan mobbingin, çalışan üniversite öğrencilerinin akademik performansları ve kariyer motivasyonları üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler yarattığını ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 64,9’u mobbingin akademik başarılarına doğrudan zarar verdiğini belirtirken, yüzde 23,2’si bu etkinin kısmen hissedildiğini ifade etti. Buna karşın, yalnızca yüzde 11,8’lik bir kesim mobbingin akademik yaşamlarına herhangi bir olumsuz etkisi olmadığını bildirdi.

Öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun mobbingin akademik motivasyonlarını düşürdüğünü, derslere yeterince odaklanmalarını zorlaştırdığını ve stres seviyelerini artırdığını ifade etmesi, iş yerinde yaşanan psikolojik baskının eğitim süreçleri üzerindeki yıpratıcı etkisini gözler önüne serdi. Özellikle derslere devamsızlık (yüzde 24,7), akademik çalışmalara karşı ilgisizlik (yüzde 18,5) ve not ortalamasında düşüş (yüzde 16,2) gibi faktörler, mobbingin akademik başarı üzerindeki doğrudan sonuçları arasında öne çıktı.

Bu veriler, mobbing yalnızca mevcut çalışma koşullarını etkilemekle kalmayıp, bireylerin uzun vadeli akademik ve profesyonel başarılarını da tehdit eden kritik bir faktör olarak öne çıktığını da gösterdi.

Mobbingin sosyal etkileri: Özgüven kaybı ve stres

Araştırma bulguları, iş yerinde maruz kalınan mobbingin bireylerin yalnızca profesyonel yaşamlarını değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik iyi oluşlarını da olumsuz yönde etkilediğini ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 38’i mobbingin agresiflik seviyelerini artırdığını, yüzde 20,3’ü kendini ifade etme konusunda güçlük yaşadığını, yüzde 11,8’i ise özgüven kaybı sebebiyle sosyal ortamlarda daha çekingen ve içe kapanık bir tutum sergilediğini belirtti. Daha düşük oranlarda olmakla birlikte yüzde 8,5 oranında anksiyete (kaygı) problemleri gibi psikolojik etkiler rapor edildi. Öte yandan, katılımcıların yüzde 20,3’ü iş yerinde herhangi bir mobbing deneyimi yaşamadığını ifade etti.

Çalışan üniversite öğrencileri için acil politika ve düzenlemeler gerekli

Üsküdar Üniversitesi İnsan Hakları Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, bu araştırmanın, üniversite öğrencilerinin iş hayatında önemli düzeyde psikolojik baskıya maruz kaldığını ve bu durumun akademik başarılarını, sosyal ilişkilerini ve genel iyi oluşlarını olumsuz etkilediğini ortaya koyduğunu ifade ederek, şu görüşleri paylaştı:

“Genç çalışanların daha güvenli, adil ve insan onuruna yakışır çalışma koşullarına sahip olması için iş yerlerinde mobbing vakalarının önlenmesine yönelik hukuki düzenlemelerin güçlendirilmesi, kurumsal denetim mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve farkındalık çalışmalarının yaygınlaştırılması büyük bir gereklilik arz etmektedir. Araştırma bulguları, çalışan öğrencilerin iş yerlerinde daha fazla desteklenmesi ve iş ortamlarının psikolojik güvence altına alınmasının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu açıkça göstermektedir. Mobbingin uzun vadede bireylerin kariyer motivasyonları, akademik performansları ve psikososyal iyilik halleri üzerinde yıkıcı etkiler yaratabileceği göz önünde bulundurularak, bu sorunun önlenmesine yönelik sistematik ve kapsamlı önlemlerin alınması elzemdir.”

İLKHA

Yorum Yaz