Kim Hayattan Ne Bekler
Muhtemelen bu soruya karşılık gelen cevapların çoğunluğu öznellik içeren cevaplar olacaktır. Kimimiz huzur, kimimiz para, kimimiz makam bir başkası da çocuk, sağlık vs. isteyecektir.Yani liste öylece uzayıp gidecektir.
Aslında kim ne ile imtihan ediliyorsa muhtemelen hayattan da beklentisi de o yönde olacaktır. Böyle olması da gayet makul ve doğaldır. Sonuçta insan yaşadığı zorlukları aşmayı hayal ederken, bir yandan da yaşadıklarının bir tık daha iyisini elde etmeyi arzu eder durur. Zaten dünya ve içindekiler de insanın refah ve mutluluğu için verilmedi mi? Dolayısıyla en iyisini istemesi de bu yüzden gayet makul ve doğal karşılanır.
Konuyu herkes kendi penceresinden değerlendirebilir. Ancak kişisel kanaatim; herkese hak ettiği kadar değer, hak ettiği kadar övgü, hak ettiği kadar da yergi ve hak ettiği kadar da ceza verilmelidir. Kişi ne ederindendaha çok övülmeli, değer görmeli ne de; orantısız şekilde eleştirilip, cezalandırılmamalıdır.
Toplum olarak ahlakı baş tacı ettiğimiz gün; belki de kim hayattan ne bekler sorusunun tam karşılığını herkes almış olacaktır.
Hayata gözlerimizi ilk açtığımız andan itibaren, son nefesimizi verinceye kadar birbirimize ahlakı ve ahlaklı bir birey olmayı tembihler dururuz. Hatta çocuğa okul hayatının ilk anından itibaren öğretilmeye çalışılanlar “sevgi”, “saygı”, “merhamet” gibi kavramlar değil midir?
Bütün sorun söylemlerimizin, eylemlerimizle örtüşmemesidir. Kişisel hırslar ve makamlar bunun önündeki en büyük engellerdir. Hâlbuki hayatın ta kendisi adalet ve doğruluk üzerine inşaa edilmemiş miydi? Oysa hayatımızı bu iki olgu üzerine sabit kılabilseydik; hayattan beklentimiz de muhtemelen farklı bir eksene kaymayacaktı. O zaman beklentiler daha çok ortak huzur ve mutluluk için olacaktı. Ama adalet ve doğruluk üzerine inşaa edilemeyen hayatlar, karşıdaki hayatlara hiçbir zaman yaşam hakkı tanımamıştır.
Toplumda giderek artan, “harca kazan”ekseriyetli bir tercih döngüsü hayatı yaşanmaz kılmaya yetiyor kanımca. “duydum doğrudur”,“denilmişse gerçektir”,“bizden değilse yanlıştır” veya “bizden ise zaten haklıdır”gibi peşin hükümler insanı adalet çizgisinden kopardığı gibi; hakikati görmesine de engel olur. Hâlbukibu tür söylemler, hayal ettiğimiz “ahlaklı birey, ahlaklı toplum” yargısına ne kadar da uzaktır.
“Kim hayattan ne bekler?”sualinin karşılığı da muhtemelen kişiliğimizdeki farklılıklar gibi cevapları da farklı olacaktır. Olması gayet doğal, ama oldurulması kabul edilir bir durum değildir.
Beklentiler içsel olmalıdır. İnsanın gerçek huzuru yakalaması için arzuladığı hedef ve amaçlardan oluşmalıdır. Yoksa yanlış uygulamalar ve yanlış hesaplar ile zehir edilen hayatlarımızın beklentileri gerçek beklentilerimiz asla değildir.
Bu yüzden “Kim hayattan ne bekler?” sualinin cevapları hiçbir zaman objektif ve gerçekçi olmayacaktır. Herkesin beklentisinin “ortak huzur, ortak muhabbet ve ortak güzellikler” olduğu güzel yarınlara…
Dua ile…