Erenköy Cemaati kimdir? Öne çıkan görüşleri nelerdir? Cemaatin faaliyetleri ve değerlendirmeleri nelerdir?

GÜNDEM

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın gizli tarikat raporunda Erenköy Cemaati için farklı bilgilere yer verildi. Raporda 'tarikat' uyarısı yapılarak Erenköy Cemaatinin faaliyetleri, lideri ve öne çıkan görüşleri üzerinden değerlendiriliyor.

Erenköy Cemaati ile ilgili şu. değerlendirmeler yapılıyor:

Erenköy Cemaati ile ilgili olarak, diyanet iddialarının ciddiye alınması ve gerekli incelemelerin yapılması, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. 

CEMAAT NEDİR?

Cemaat sözlükte toplamak, bir araya getirmek anlamındaki cem' mastarından türeyen Arapça bir isim olup "insan topluluğu", "bir şeyi başkasına katmak, eklemek", "çok sayıdaki insan topluluğu... belli bir maksat etrafında toplanmış bir insan topluluğu" anlamına gelir.

Sosyolojik bir terim olarak cemaat; "cemaatin üyelerinin ortaklaşa paylaştıkları bir şeye -genellikle bir kimlik duygusuna dayanarak özel olarak oluşturulmuş bir toplumsal ilişkiler bütünüdür."

Türkiye’de Nakşibendiliğin güçlü temsilcilerinden biri olan olan Erenköy cemaati yeniden ülke gündemine gelerek tartışılmaya başlandı.

TÜRKİYE'NİN EN ZENGİN CEMAATİ

Erenköy cemaati, pek sembol kullanmıyor. Muhafazakârlığa dikkat etmekle beraber, sıradan insanlardan ayrışan kıyafetler giymiyor. Cemaatlerin arasında, ticareti en iyi bilenler onlar. Haliyle zengini çok. Çocuklarını iyi okullarda okutan, tabiri caizse “elit” bir cemaat. Esnaflık da cemaatte çok yaygın. Müritlik dışında, aralarında dayanışmaya dayalı bir ilişki var.

ERENKÖY CEMAATİ

Erenköy Cemaati, ismini şeyhleri Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun 1955’ten sonra İstanbul’da görev yaptığı Zihni Paşa Camii’nin bulunduğu Erenköy semtinden alır. 

Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun kurmuş olduğu  “Erenköy Cemaati” Günümüzde, cemaatin resmi vakfı “Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı” olarak bilinmektedir. Ayrıca, Altınoluk Dergisi de bu cemaate aittir.

 

Öne Çıkan Görüşleri: 

Nakşiliğe bağlı bu cemaatte tasavvufî söylem ön plandadır. Bazı yönlerden sahih İslam öğretisiyle çelişkili görülen rabıta, istiğâse, istimdat, müridin gassâl elinde meyyit gibi olması gerektiği vb. düşünceler bu cemaatte de benimsenmiştir.

FAALİYETLERİ:

Cemaate bağlı vakıf ve kuruluşlar arasında en dikkat çekenleri, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, Muradiye Kültür Vakfı ve İLAM (İlmî Araştırmalar Merkezi)’dır. Sadece hayri hizmetler değil; okullar, kurslar vb. aracılığıyla eğitim ve öğretim faaliyetleri de yürütmektedirler. 

DEĞERLENDİRME:

Erenköy cemaati Nakşibendiliğin esnaf ve zanaatkarlar kolu olarak bilinir. Üst gelir düzeyine sahip mensupların sayılarının oldukça fazla olduğu ifade edilmektedir. Geleneksel tarikat anlayışlarında görülen ve özgün dini telakki ve uygulamalar açısından sakıncalı olarak değerlendirilebilecek bazı hususlar, Erenköy Cemaatinde de bulunmaktadır. Bununla birlikte söylem ve eylemleri itibariyle uyumlu ve mutedil bir görüntü sergilemektedi.

FARKLI BİR AÇIDAN ERENKÖY CEMAATİ 

“Erenköy” denildiğinde ilk akla gelen İstanbul-Kadıköy’deki elit ve seküler bir mahalle. Ancak işin ilginç yanı bu değil tabii ki: “Erenköy Cemaati” ismini, Menemen Olayları’na adı karışan büyük Şeyh Efendi Muhammed Esad Erbili’nin evinin olduğu bu semtten alıyor. Nakşibendi tarikatının Halidiyye kolunun şeyhlerinden biri olan Şeyh Esad Erbili, tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Erenköy’deki evinde inzivaya çekildiği için cemaat adını buradan alıyor. Aynı zamanda bundan önceki şeyh Mahmud Sami Ramazanoğlu da Erenköy’de bulunan tren istasyonu yakınındaki Zihni Paşa Camii’nde sohbet ediyordu ve cemaatini burada toplamaya başlamıştı. Tarikatın üst yapılanmasınıysa İstanbul-Üsküdar’daki Aziz Mahmud Hüdai Camii ve Vakfı oluşturuyor.

Cemaat nasıl büyüdü?

Menemen Olayı’nın arka planında olmakla suçlanan Şeyh Esad Erbili, 1931 yılında oğluyla İzmir-Menemen’e götürüldü ve idamla yargılandı. Yaşı ileri olduğu için idam kararı ertelendi. Erbili, 4 Mart 1931 sabahı vefat etti. Erbili’nin vefatının ardından cemaatin başına Mahmud Sami Ramazanoğlu geçti. Ramazanoğlu ile birlikte tarikat yapılanmasının cemaat yapılanmasına dönüşümü başladı.

HUKUK MEZUNU TİCARETE ATILIYOR

Ramazanoğlu ilginç bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor: Hukuk fakültesini birincilikle bitirmesine rağmen bir kereste ticarethanesinde muhasebeci olarak çalıştı. Ramazanoğlu o zamanlardan cemaatin “tüccar cemaati” olmasının yolunu oldukça mütevazı olarak bilinen kişiliği altında inşa etmeye başladı. Muhasebecilik yaparak geçimini sağlayan Ramazanoğlu, cemaatin belli bir eğitim-kültür seviyesi üstünde olmasına özen gösterip, cemaat üyelerine ticaretle uğraşmaları yönünde yol gösterici oldu.

Geleneksel İslam anlayışıyla karşımıza çıkan cemaatin belli başlı kalıpları bulunmuyor. Dolayısıyla Süleymancılar, İsmail Ağacılar gibi dışarıdan bakıldığında ayırt edilebilen özellikleri yoktur.

İKİ HALİFESİ OLAN TEK CEMAAT

1979 yılında ani bir kararla Medine’ye taşınan ve ölene kadar da orada yaşayan Ramazanoğlu, Türkiye’yi terk ederken oldukça stratejik bir hamle yaparak yerine iki halife* birden bıraktı: Anadolu’daki faaliyetlerini yürütmesi için Yahyalılı Hacı Hasan Efendi diye bilinen Hasan Dinç ve İstanbul’daki faaliyetlerini yürütmesi için Musa Topbaş. Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun bu hareketi ile stratejik bir zekâya sahip olduğunu açıkça söyleyebiliriz. Erenköy Cemaati’ni de bu yönü itibarıyla iki ayak üzerine oturtabilmemiz mümkün: Anadolu ayağı (Kayseri, Yahyalı merkez) ve İstanbul ayağı (Üsküdar Aziz Mahmud Hüdai Vakfı).

 

TAHT KAVGASI OLMAYAN CEMAAT

Burada özellikle belirtmek istediğim nokta ise İslami cemaatler içerisinde sık sık gördüğümüz “taht kavgası” veya “öne geçme kavgası”nın Erenköy Cemaati için geçerli olmaması. Cemaatin bu iki kolu birbirlerine son derece saygılı ve rekabet kesinlikle söz konusu değil.

Osman Nuri Topbaş’ın İstanbul’da olması tabii ki daha çok bilinirlik sağlıyor ancak Ali Ramazan Dinç de İç Anadolu Bölgesi’nde büyük bir etkiye ve söz hakkına sahip. Son zamanlarda cemaatin Anadolu faaliyetlerini yürüten Safa Vakfı ile AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aile bireylerinin yönetiminde olduğu Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA) iyi ilişkiler içinde bulunduğu biliniyor.

 

Babası Musa Topbaş’tan hilafeti alan Osman Nuri Topbaş 1942, Erenköy doğumlu. Babası gibi mütevazı kişiliğiyle ön plana çıkan Topbaş, genellikle beyaz cübbe ve beyaz takke takarak vaazlarını sürdürüyor. Üyelerinin büyük kısmı ticaretle uğraştığı için cemaatin maddi sıkıntısı bulunmuyor. Zaten Topbaş’ın aile varlıklarının büyük kısmı da öğrenci ve yurt faaliyetleri için ayrılmış durumda. Topbaş ailesi ve Ülker Grubu’nun Ak Gıda’yı birlikte kurduğunu ve Topbaş ailesinden bazı fertlerin tekstil işi yürüttüklerini eklemeyi unutmayalım.

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi Kimdir?

 

İlk eğitimini Erenköy Zihni Paşa İlkokulu’nda tamamladı. İlkokul yıllarında özel Kur’ân eğitimi aldı. 1953 yılında İstanbul İmam-Hatip Okulu’na girdi. O yıllarda bu okul, Osmanlı’nın ulu çınarlarının bakıyyeleri sayılan M. Celâleddin Ökten, Mâhir İZ gibi üstadların, Nureddin Topbaş gibi Batı’da eğitim almış mütefekkirlerin hocalık yaptığı önemli bir kurumdu. Amcası ve akrânı Âbidin Topbaş ile bu okulu 1960 yılında tamamladı. İmam-Hatipli yıllarda söz konusu yaşlı hocalardan başka M. Zekâi Konrapa, Yaman Dede (Abdülkadir Keçeoğlu), Ahmet Davutoğlu, Mahmud Bayram, Ali Rızâ Sağman hocalardan ders aldı.

İmam-Hatip yıllarında Üstad Necip Fâzıl’ı tanıdı. O’nun yakın çevresinde bulundu, sohbetlerinin müdâvimi, Büyük Doğu dergisinin takipçisi, eserlerinin okuyucusu ve de fikirlerinin maddî ve mânevî destekçisi oldu.

İmam-Hatip Lisesi’ni tamamladıktan sonra bir süre ticaret ve sanayi ile meşgul oldu. 1962 yılında askerliğini amcasıyla birlikte Siirt-Tillo’da yedek subay öğretmen olarak yaptı. Görevi sırasında gönlüne öğretmenlik sevdâsı düştü ve insanları eğitmekten ve gençlerle meşgul olmaktan haz alır oldu.

Askerlik dönüşü tekrar kendini sanayi ve ticaretin içinde buldu. Ancak o, ilim ve hayır hizmetlerinden hiç kopmadı. İlim Yayma Cemiyeti’nde faal olarak çalıştı. Kendi işyeri âdeta bir hayır kurumu ve vakıf gibiydi; talebelere burs verir, fukaraya yardımcı ve destek olurdu. Âilenin hayır hizmetleri âdeta onun uhdesindeydi. Yazıhânesinde îfâ ettiği bu hizmetleri Hüdâyî Vakfı’nın kuruluşundan sonra bu vakfa taşıdı. Kuruluşuna öncülük ettiği vakfın hizmet ufkunu önce ülkelere sonra kıtalara açtı. Türkî Cumhuriyetler başta olmak üzere bütün kardeş millet ve topluluklardan gelen gençlere maddî ve mânevî destekte bulunarak yetişmelerinde yardımcı oldu.

Tarih, edebiyat ve şiire merakı sebebiyle 1990’lı yıllardan sonra yazı hayatına başladı.

Eserleri:

  • Mesnevî Bahçesinden BİR TESTİ SU
  • Rahmet Esintileri
  • Tarihten Günümüze İBRET IŞIKLARI
  • Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI
  • İSLÂM ÎMAN İBÂDET
  • NEBÎLER SİLSİLESİ 1-3
  • HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFA 1-2
  • Îmandan İhsâna TASAVVUF
  • VAKIF-İNFAK-HİZMET
  • Gönül Bahçesinden MUHABBETTEKİ SIR
  • Gönül Bahçesinden SON NEFES
  • Gönül Bahçesinden SAÂDET DAMLALARI
  • Mesnevî Deryâsından ÂB-I HAYAT KATRELERİ
  • Dünyadaki Cennet HUZURLU ÂİLE YUVASI
  • Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- EMSALSİZ ÖRNEK ŞAHSİYET
  • HÜDÂYÎ’NİN ZİYAFET SOFRASINDAN
  • TARİHE YOLCULUK
  • FAZÎLETLER MEDENİYETİ 1-2
  • HACC-I MEBRUR ve UMRE
  • Ebedî Fecre Doğru MUHABBET ve MÂRİFET
  • Mesnevi Bahçesinden İNSAN DENİLEN MUAMMÂ
  • Gönül Bahçesinden ÖYLE BİR RAHMET Kİ
  • Gönül İkliminde DAMLADAN DERYAYA
  • İHLÂS VE TAKVÂ
  • SIR ve HİKMET 1-2
  • Peygamber Mesleği: İNSANIN EĞİTİMİ
  • Gönül Bahçesinden HAK DOSTLARININ ÖRNEK AHLÂKINDAN 1-2
  • EĞİTİMDE 101 ADIM
  • Îmandan İhsâna HAK YOLCULUĞU
  • BİR NASİHAT, BİNBİR İBRET
  • ASR-I SAÂDET TOPLUMU
  • Nebevî Bir Eğitim Metodu SOHBET VE ÂDÂBI
  • Mânevî Zirvelerin Ulvî Basamağı HİZMET
  • Kâinat, İnsan ve Kurʼânʼda TEFEKKÜR
  • Hakkʼa Adanmış GENÇLİK
  • 40 Soru 40 Cevap
  • GÖNÜL YOLCULUĞU
  • Fahr-i Âlem – Habîb-i Hudâ HZ. MUHAMMED MUSTAFA
  • Damla ve Derya DÜNYA ve ÂHİRET
  • ALTIN SİLSİLE
  • NESİL ENDİŞESİ
  • Hak Din İSLÂM
  • MÜSLÜMANIN PARA İLE İMTİHANI
  • HİDAYET GÜNEŞİ
  • ECDÂDIMIZ VE BİZ
  • HİZMETTE 101 ESAS
  • Gönül Bahçesinden HAK DOSTLARINDAN HİKMETLER
  • İSLÂM NAZARINDA AKIL ve FELSEFE
  • Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed – Ebedî Mûcize Kurʼân-ı Kerîm
  • EN BÜYÜK İLÂHÎ RAHMET
  • SIR VE HİKMET İNCİLERİ 1-2
  • Müslümanın Kendisiyle İmtihanında TASAVVUF
  • O -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Nasıl Öğretirdi?
  • Oʼnun -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Eğitim Lisânı
  • Gönül Dergâhından HAKÎKAT İNCİLERİ
  • Mâziden İstikbâle
  • Hak Dostlarından Hikmetler – BÂYEZÎD-İ BİSTÂMÎ
  • Eğitimde Önceliklerimiz
  • Hak Dostlarından Hikmetler – CÂFER-İ SÂDIK
  • Hak Dostlarından Hikmetler – İMÂM-I RABBÂNÎ
  • Bizim Medeniyetimiz
  • Gönüller Sultânı Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-ʼe MUHABBET
  • Kalbin Göz Yaşları
  • Sâliha Hanım
  • Mekteb-i Âlem KÂİNAT KURʼÂN VE İNSAN
  • Hak Dostlarından Hikmetler – HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ
  • Hak Dostlarından Hikmetler – ŞÂH-I NAKŞİBEND
  • Toplumun Kalbindeki Yara İSRAF
  • Rahmet Peygamberi ve Biz
  • Cihan Semâmızda Bâkî Kalan HOŞ SEDÂLAR
  • Fahr-i Kâinat Efendimiz
  • Peygamber Edebi
  • EBEDİYET YOLCULUĞU
  • Hak Dostlarından Hikmetler – HAZRET-İ MEVLÂNÂ
  • O’NUN MUHTEŞEM AHLÂKI
  • Bir Günün Muhâsebesi
  • Mülâkatlar
  • Mevlânâ İklîminde GENÇLERLE 12 SORU-CEVAP
  • En Büyük Nîmet
  • Tasavvufî Mülâhazalar
  • O -sallâllâhu aleyhi ve sellem- BEŞERİYETE NE ÖĞRETTİ?
  • Aklın Cinneti DEİZM
  • Hidâyetlere Vesîle Olmak
  • Rahmet Toplumu – Hayırlı Gençlik (12 Soru-Cevap)
  • Anadolu Dervişinin Gönül Dünyası
  • Sırlar, Hikmetler ve Rumuzlar
  • Ailede İki Cihan Saâdeti
  • Kur’ân ve Sünnet İKİ CİHANDA RAHMET
  • İSLÂM TEFEKKÜR UFKU
  • MÜSLÜMANIN GÖNÜL DÜNYASI
  • Gençler Soruyor
  • HİDÂYET REHBERLERİ
  • Kulu Allâhʼa Yaklaştıran NAMAZ
  • Sevilen Bir Eğitimcinin Vasıfları
  • Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼden Eğitim Düsturları
  • Asr-ı Saâdetten Akseden Fazîletler

Kitapları birçok dile çevrilen Osman Nûri Topbaş, bu dillerin konuşulduğu ülkelerden gelen seminer, konferans ve panel tekliflerini kabul ederek, fikirlerini paylaşmakta ve bunu insanlığa hizmet anlayışı içerisinde sürdürmektedir.

Osman Nûri Topbaş, evli ve dört çocuk babasıdır.

 

MAHMUT SAMİ RAMAZANOĞLU KİMDİR?

1892 yılında Adana’nın Seyhan ilçesi Tepebağ Mahallesi’nde doğdu. Babası, Ramazanoğulları diye bilinen aileden Mücteba Bey, annesi Ümmügülsüm Hanım’dır. İlk, orta ve lise tahsilini Adana’da tamamladı. 1950’de Adana Ulucami’de vaaz vermeye başladı.

1951’de gittiği İstanbul’da iki yıl kaldı. İstanbul’da Darü’l-fünun Mektebi’ne girdi. Hukuk Fakültesi’ni birincilikle bitirdi. Mezuniyetinin ardından İstanbul’da yedek subay olarak askerlik hizmetini yaptığı dönemde, arkadaşı olan Beşiktaş Müftüsü Fuat Efendi’nin babası Rüştü Efendi’nin vesilesiyle Kelami Dergâhı şeyhi Esad Erbili’ye bağlandı. Burada eğitimini tamamlaması sonrasında, kendisine Nakşibendi icazeti verildi.

Yaz aylarını, Adana’nın Namrun ve Kızıldağ Yaylası ile Kayseri’nin Talas ilçelerinde geçirdi. 

1953’te ikinci hac dönüşü Şam’a yerleşmeye karar verdi. Buradaki Türk öğrencilere Rûḥu’l beyân ve Mektûbât gibi eserleri okutarak tasavvuf sohbetleri yaptı. Ertesi yıl Şam’a yerleşme kararından vazgeçip İstanbul’a döndü. Erenköy’de Zihnipaşa Camii’nde vaaz verirken bir yandan da özel sohbetler yaparak irşad vazifesini sürdürdü. Bu dönemde de geçimini bir ticarethanenin muhasebe işlerinde çalışarak temin etti.

1979 yılında Medine’ye yerleşti.

12 Şubat 1984 pazar günü Medine’de öldü. Medine’deki Mescid-i nebevi yanındaki Cennet’ul Bâkîyye Mezarlığı’na defnedildi.

Hakkında Mustafa Yürekli yönetmenliğinde “Sami Efendi: Mahmut Sami Ramazanoğlu” (2005) belgeseli yapıldı. İsmi Konya’da bir imam hatip lisesine verildi. Vefatından sonra yerine Musa Topbaş geçti.

İzmir’in Menemen ilçesinde Derviş Mehmet önderliğinde başlatılan ve yine Adanalı olan Asteğmen Kubilay’ın başının kesilerek şehit edilmesiyle sonuçlanan Menemen hadisesi nedeniyle, mahkemeye gelen bir ihbar neticesinde göz hapsine alındı. Ancak Menemen hadisesinde her hangi bir dâhilinin olmaması üzerine tahkikattan çıkarıldı.

Hakkında Osman Karabulut, Arifler Sultanı Ramazanoğlu Mahmut Sami (Konya 1994) Mustafa Özdamar – Ramazanoğlu Mahmut Sami (İstanbul 2000) adlı eserler kaleme alındı.

Mükerrem İnsna, Bakara Suresi Tefsiri, Uhud Gazvesi, Tebük Seferi, Ashab-ı Kiram Menakıbı başta olmak üzere birçok risale yazdı.