ergul
diorex

Bakan Bayraktar faturalardaki yeni dönemin ayrıntılarını açıkladı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, elektrik ve doğal gaz faturalarına ilişkin yeni tarifelerin detaylarını anlattı. Bakan Bayraktar, "Tüketim üzerinden böyle bir değerlendirme yaptık. 42 milyon abonenin 40 milyonuna dokunmuyoruz" ifadelerini kullandı.

  • 30.01.2025 15:37
Bakan Bayraktar faturalardaki yeni dönemin ayrıntılarını açıkladı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Anadolu Yayıncılar Federasyonu'nda gazetecilerle buluştu. Elektrik ve doğal gaz faturalarında yeni dönemin ayrıntılarını anlatan Bayraktar, elektrikte fatura desteklerinin de devam edeceğini belirterek, fiyat artışından etkilenecek aboneleri anlattı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın konuşmasının satır başlıkları:

ELEKTRİKTE YENİ UYGULAMA 1 ŞUBAT'TA BAŞLIYOR

Şimdi elektrikte aslında birkaç aydır anlatmaya gayret ettiğimiz bir süreç şubat itibariyle başlıyor. Muhtemelen bazı abonelerin, bazı vatandaşlarımızın faturaları şubat içerisinde de gelebilir ama esas itibariyle 1 Şubat'tan itibaren başlayan fatura döneminde 1 Mart'ta faturalara yansıyacak bir uygulamamız var. Orada da temelde işin özü şuradan hareketle oluşuyor. Şimdi Türkiye'de elektrik ve gazda büyük bir destek var. Vatandaşların hepsine uyguladığımız yani desteğe ihtiyacı olana da olmayana da uyguladığımız bir model var. Özellikle bu pandeminin etkisi o dönemde yaşanan ekonomik daralma o süreçlerde biraz daha artan elektrik ve doğal gaz fiyatlarının anormal artmasını bir şekilde göğüslemek adına vatandaşlarımıza devletimizin uyguladığı bir desteğimiz var.

 

ELEKTRİK DESTEĞİ İHTİYAÇ SHİBİ KONUTLAR İÇİN DEVAM EDECEK

Bu geçtiğimiz senenin rakamlarıyla 400 milyar civarında 2024 rakamlarıyla. Dolayısıyla 2023'te 275 milyar lira civarında oldu. Bu sene de yine bütçede elektrik tarafında 230 milyar, doğal gaz tarafında 200 milyarın üzerinde bir rakam gözüküyor. Şimdi biz bunu yaparken bir taraftan da orta vadeli programla vesaireyle ortaya şunu koyuyoruz. Diyoruz ki, Türkiye evet bu destek programında vatandaşlarına enerji fiyatlarını nasıl daha az yansıtabiliriz. Bu noktada bir irade ortaya koydu Cumhurbaşkanımız ama desteğe ihtiyacı olmayan grupları da destekliyoruz. Yani bu sefer aslında destek paketiniz var. Bunu hangi gruplara doğru şekilde dağıtmanız, daha adil, sosyal adaleti içeren şeklinde nasıl dağıtabiliriz? Noktasında bir düşünceyle yola çıktık. Orada yapılabilecek birkaç şey var. Şimdi Türkiye'de aslında belki onu da biraz daha bahsetmek lazım. 2 tane destek programımız var. Bir tanesi dar gelirli vatandaşlara yani Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının belli kriterine uyan ki o kriterlerden bir tanesi şu. 2 kişi yaşanılan bir evde kişi başı gelir asgari ücretin üçte birinden az ise siz Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığının elektrik desteği alacak gruba dahil oluyorsunuz.

75 KİLOVAT SAATE KADAR ÜCRETSİZ

Dolayısıyla biz onlara 75 kilovat saate kadar tüketimlerinden hiçbir bedel almıyoruz. Yani o evde tüketim 120 kilovat saat oldu diyelim, faturasını PTT'de ödemeye gittiğinde 75 kilovat saatin karşılığı sıfır çıkıyor. Hiçbir şey ödemiyor. 75 ila 120 arasındaki 45 kilovat saati de bizim şu anda bütün vatandaşları desteklediğimiz o düşük tarife kısmından ödüyor. Böyle bir destek grubumuz var. Bu da 4.1 milyon abone yaklaşık. Türkiye'de 42 milyon abonemiz var konutta. Yüzde 10 gibi düşünebiliriz. Bu gruba biz özel bir destek veriyoruz. Yani bunlar dar gelirli içerisinde biraz önce ifade ettiğim gelir grubunda olan vatandaşlarımız. Bir de hepimizin içerisinde olduğu yani bu abone grubunun dışındaki grubun içerisindeki vatandaşlarımızda da yani bizler de işte malumunuz 240 kilovat saate kadar bir fiyat var. Tarife var. 240'ın üzerine çıktığınızda o çıkan kısma bir yüzde 50 artırımlı fiyatla elektriği alıyorsunuz. Ama bütün bunlara baktığınızda düşük kademede, yüzde 60'ını elektriğin devlet karşılıyor. Yüksek kademe yani 240'ın üzerindeki kısmında yüzde 40'ını karşılıyor.

 

FATURALARIN YARISINI DEVLET ÖDÜYOR

Yani eğer 100 liralık bir faturanız varsa rahatlıkla şunu söyleyebiliriz. Yüzde 50'sini devlet karşılıyor. 440 lira civarında bir faturanız varsa onun yüzde 60'ını karşılamış oluyor. Yani düşük kademede kaldığınız için. Bir de böyle bir destek grubu var. Ama burada şimdi yapmaya çalıştığımız şey şu. Türkiye'deki ortalama elektrik tüketimi. Tabii şu yapılabilirdi. Yani destek grubu nasıl dar gelirli vatandaş tanımlandı ve orada bir şey oluşturulduysa bu tarafta da gelir düzeyi yüksek, desteğe ihtiyaç duymayan bir grup da oluşturulabilirdi. Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı orada çok alana girmedi. Hazine Maliye'de o alana çok girmedi. Biz tüketim üzerinden böyle bir değerlendirme yaptık ve dedik ki Türkiye'deki ortalama tüketim 200 kilovat saat. Bunun iki katının üzerinde, iki katından da daha fazla 417 kilovat saatlik bir tüketim varsa aylık olarak bir tüketici de bu grup artık destek grubunun dışında kalsın. 1.2 milyon abone, toplam abonelerimizin yüzde üçü gibi yani. 42 milyonun yüzde üçü gibi bir aboneyi etkileyecek bir düzenlemeyi şu anda hayata geçiriyoruz. EPDK bu konudaki düzenlemeyi aslında 2024 içerisinde kasım ayında yaptı. 2024 yılındaki bu 5 bin kilovat saatlik tüketimi aşan grup artık elektriğin gerçek maliyeti neyse onu ödeyecek. Orada da görünen tablo. Şu 1050 lira, 1047 liraya tekabül ediyor bu tüketim sınırı. Ne kadar olacak fatura dersen 2000 civarında. Yüzde 96 civarında bir şey olacak. Bu gruba böyle bir maksimumda bir artış olacak. Mesela 1600 lira fatura ödeyen birisi. Onun faturası 2900 lira olacak. Yani ona yüzde 80'lik bir fiyat artışı gelmiş olacak. Veya bunu tersten söylersek yani normalde 2903 lira ödemesi gereken bir kişi aslında şimdi 1616 lira ödüyordu. Dolayısıyla yüzde 93 ile yüzde 56 arasında böyle bir aslında en düşük fatura ödeyene biraz daha yüksek geliyor. Çünkü onun destek şeyi biraz daha fazla olmuş oluyor. Böyle bir düzenleme bir Mart'tan itibaren faturalara yansır. Şubat içerisinde de yansıyabilir. Çünkü şubatın 16'sında da, 17'sinde de okumalar olacaktır sayaçları. Bazı abonelerin böyle. Dolayısıyla böyle bir düzenleme bu.

40 MİLYON ABONE ETKİLENMEYECEK

42 milyon abonenin 40 milyonuna dokunmuyoruz. Onlara herhangi bir fiyat artışı, faturalarında herhangi bir değişiklik yok öyle söyleyelim yani.

Artık o tüketime geçtiğiniz zaman siz komple destek grubundan çıkmış oluyorsunuz. Fiyatlamayı üç kategoriye ayırıyoruz. Bir, dar gelirli vatandaşlarımız o bahsettiğim asgari ücretin üçte biri kadar geliri olan bir haneye verdiğimiz destek grubu. Ana grup diyelim, birçoğumuzun içerisinde olduğu bir grup olacak. Bir de bu destek grubunun dışındaki bir grup olmuş olacak.

Yaklaşık yani yüzde üç olmasına rağmen tüketimi yüksek olduğu için bu grubun toplam destek içerisinde, yani şöyle söyleyelim 30 milyar civarında bir şey azalmış olacak. Devletin sübvansesinin içinden.

 

SORU-CEVAP

Soru: Doğal gazda da benzer bir uygulama gelecek mi?

Onun üzerinde çalışıyoruz. Yani muhtemelen bu kış hiçbir şey değişmeyecek. Çünkü doğal gazda biraz daha tabii malumunuz. Kışın zaten tüketimlerin çoğunluğu yüzde 70'i kışın oluyor. Dolayısıyla hani faturaların kışın artmış olması normal ama doğal gaz fiyatlarında herhangi bir artış yapmadık. Ama doğal gazda da benzer bir şey düşünüyoruz. Fakat orada yani Erzurum'daki durumla ne bileyim Antalya'nın durumu farklı. Elektrikte bunu bütün Türkiye için ortalamada bir şey yapabiliyoruz ama doğal gazda biraz daha hassasiyetle çalışılması gereken bir süreç yani. Ama onun üzerinde de çalışıyoruz.

SORU: Seneye mi olur?

2025 yılı içerisinde belki bir düzenleme olur. Muhtemelen hani vatandaşların etkileme noktasında belki yıl sonuna doğru ancak olabilir.

Soru: Bu kış yüksek ihtimal değişmeyecek dediğiniz, bu destek tarifesi değil mi? Fiyat için söylemediniz onu.

Doğal gazda fiyat için de söylüyoruz.

Soru: Mevcut destek yöntemi değişecek mi o zaman? Doğal gazda. Ya bir doğal gazın fiyatı var. Bir de desteği

Benzer şeyler yani şöyle. Doğal gazda herhangi bir şu anda bir kademe yok. Herhangi bir şey yok bu elektrikte yaptığımız gibi. Doğal gazda da bir kademelendirmeyle alakalı bir çalışmamız var. Ama bu şu anda hani işte şeye bu kışı etkileyecek bir şey yok yani.

Soru: Yıl sonuna doğru ancak.

Olabilir belki yani. Onu bir çalışıyoruz yani henüz üzerinde. Yani orada da bizim şeyimiz şu. Tüketimi yüksek olan, yani elbette ki bu tüketim yüksek derken şunu söylüyorum yani Türkiye'de işte ortalama iki yüz kilovat saat, siz dört yüz kilowatt saat tüketiyorsunuz. Mesela elektrikli araç şarj ediyorsunuz veya başka bir şey olabilir. Dolayısıyla veya eviniz çok büyük neyse. Benzer şey doğal gazda da var. Yani biz diyoruz ki siz bu tüketim şeyini geçtiğinizde farklı bir kategoriden fiyatlandırılmanız lazım. Temel kurgu bunun üzerinden yani. Doğal gazda onu il il farklı değerlendirmeyi düşünüyoruz. Çünkü her ilin şeyi farklı yani.

Soru: Sayın Bakanım, tarifede bir değişiklik olmayacak dediniz. Biz onu vatandaşın anlayacağı şekilde bu kış doğal gaza zam gelmeyecek diyebilir miyiz?

Diyebilirsiniz. Elektrik için konutlarda benzer şeyi düşünüyoruz. Yani bu ya zaten daha önce bir bahsetmiştim ondan. Yani bu ilk çeyrek için bir şey düşünmüyoruz. Zam yok yani.

Soru: Kışın faturası artmış. Doğal gaz diyor ki faturamız artıyor. Kış yani. Yok şunun için söylemek istedim tam ifade edemedik. Geçen yılın aynı dönemine göre ödediğimiz doğal gaz faturası artmış. Kış daha soğuk geçiyor.

Şey bir fiyat 2024'te oldu. Bir de tabii faturanın içerisine bir de dağıtım bedeli var. Hani o dağıtım bedelinde bir artış olabilir ama doğal gaz tarifesinde bir değişiklik düşünmüyoruz yani.

Soru: Sayın Bakanım doğal gazda destek oranı ne kadar?

Doğal gazda daha da yüksek yüzde altmış beş. Herkese.

Soru: Sayın bakanım elektrikte biz hani rakam üstünden gittik ama orada belki şunu da tekrar etmekte fayda var. Aslında orada baz alınan şey kilovat saat değil mi? Tüketim. Anlamında.

Evet doğrudur. Dört yüz on yedi kilovat saat tüketimi olan 2024'te, dört yüz on yedi çarpı on iki beş bin kilovat saat. Zaten sana mesaj gelmiş olması lazım. Yani şöyle dağıtım şirketleri şöyle bir mesaj gönderdiler. Son kaynak kullanım tedarik kapsamında değerlendirildiğiniz için işte siz şu tarihten itibaren fiyatlamanız değişecektir diye bir mesaj gönderdiler. Bu çerçevede olanlar mesela dört yüz on yedi kilowatt saat aylığa tekabül ediyor. Bin kırk yedi lira bugün fatura ödüyor. Bu faturalar iki bin on altı lira olacak. İşte bir Mart'ta diyelim hani bir Şubat'ta faturası düzenlenen bir Mart'ta bir daha şey yapacak. İki bin on altı lira olacak. Yüzde doksan üçlük bir artış. Altı yüz kilovat saat tüketen mesela bin altı yüz on altı lira ödeyen de iki bin dokuz yüz lira ödeyecek. İşte yüzde seksenlik onun faturasında bir artış olacak. Ama yani burada esas şey şu kırk milyon abonenin hayatında bir şey değişmeyecek yani.

Soru: Ankara'da su faturası daha yüksek geliyor. İski'nin su metreküpü on iki lira. Doğal gazın on bir lira bildiğim kadarıyla.

Soru: Trump'ın göreve gelmesinden bu yana en çok dikkat kesilinen alanlardan bir tanesi enerji. Enerji dünyasını nasıl etkileyecek? Bütün dünyaya Trump'ın enerji konusuna yaklaşımı, iklim değişikliği yani Paris İklim Anlaşması'ndan tekrar çıkmış olması bütün dünyadaki enerji sektörünü nasıl etkileyecek? Bize yansıması ne olur?

Ya şöyle şimdi genel bakış bize etkisi aslında bizim geliştirdiğimiz enerji politikalarının özünde şöyle bir şey var. Biz daha dengeli ve özü itibariyle herhangi bir kaynağa sırtımızı dönmeden, yani işte biz onun için açıkçası bugüne kadar hep yerli işte yenilenebilir kaynaklar diyoruz. Yerli kaynaklardan kastım mesela kömür. Yani Türkiye'nin kömürü terk etme lüksü yok. Türkiye'nin arz güvenliği için. Dolayısıyla biz hep böyle daha dengeli, bütün kaynakların içerisinde olduğu bir politika geliştirmeye gayret ettik. Dolayısıyla şu anda, gerçi Trump hani yenilenebilir enerjiyi biraz dışlayan açıklamalar yapıyor ama biz onu da yapmıyoruz. Çünkü yenilenebilir hakikaten bizim için olmazsa olmaz bir konu. Dolayısıyla bu anlamda hani politikalar birbirine uyumlu gibi gözüküyor. Dolayısıyla özellikle işte ama tabii bu arada bizim önemli ticaret ortağımız, paydaşımız Avrupa Birliği, orada halen söylemler, işte iki bin yirmi altıda devreye girmesi beklenen bu sınırda karbon düzenleme işi yine bizi zorlayıcı unsurları var ama yeni Amerikan yönetiminin ortaya koyduğu ne bileyim petrol üretimini arttırmak, doğal gaz üretimini arttırmak tabii bunları yaparken hani bizi zorlayıcı taraf bunları bir taraftan da farklı belli ülkelerden alınmayıp kendilerinden alınmasını zorlayan bir tarz içerisinde gitmeleri de farklı yansımaları olabilir. İşte Rusya'nın yaptırımlara tabi tutulması, keza İran'ın Venezuela'nın olabilir. Dolayısıyla bunların tabii bizim arz güvenliğimiz üzerindeki etkileri bu anlamda yaşanabilir. Onun için biz bunlarla ilgili tedbirlerimizi de alıyoruz. İşte malum Gazprombankla ilgili olan konuda bir muafiyet aldık. Bunun devam etmesi önemli. Yani bu enerjinin bollaşacağı bir döneme doğru bir taraftan gidiyor gibiyiz. Ama sadece enerjinin üretiminin bollaşması değil aynı zamanda şimdi siz burada enerjinin lojistiğinden de bahsettiniz. O tarafın da yani enerjinin bir noktadan bir noktaya, yani ulaşım güvenliğinin, lojistik güvenliğinin sağlanması, işte petrol boru hatlarının, doğal gaz boru hatlarının çalışabiliyor olması. Bunlar önem arz ediyor. O taraflarda da farklı sınamalarımız, farklı zorluklarımız olabilir. Onun için biz alternatiflerimizi geliştirmeye gayret ediyoruz. Yani bizim aslında ortaya koyduğumuz bugüne kadarki bütün politikalar hani değişen durumlara göre de kendisine yer bulabilecek politikalar. Çok büyük bir yatırım yaptık mesela. LNG altyapımızı geliştirmeye, gazlaştırma tesislerimizi arttırmaya. Dolayısıyla bu alanda Türkiye'ye ciddi bir LNG alternatifi oluşturmuş durumdayız. Ama bu anlamda boru hatlarıyla çevremizdeki ülkelerden doğal gaz almaktan da vazgeçmememiz lazım. Kendi gazımızı üretiyor olmamız lazım. Daha çok üretmemiz lazım. Filan gibi bir durum var. Yani enteresan bir süreç bizi bekliyor. Yani bir taraftan korumacı, ticari politikaları biliyorsunuz işte vergiler vesaireler. Onların farklı yansımaları olacak. Bu çerçevede bir süreç bizi bekliyor.

Soru: Bizim de TürkAkım üzerinden bunu aktarmamız gibi durum söz konusu. Zaman zaman da bu sistemin getirisi olduğu söyleniyor. Avrupa'ya nakil konusunda bir hattımız oldu veya iki hattımız. O konuda ne tür çalışmaları yapacağız? Yani Avrupa'nın doğal gaz ihtiyacını karşılayacak şekilde biz tedbirler alıyoruz. Ve dediğim gibi hub merkezi.

Şimdi ben bu toplantıdan sonra İstanbul'a gideceğim. İstanbul'da Slovakya Başbakan Yardımcısı geliyor. Biliyorsunuz Slovakya Başbakanı geçen hafta ülkemizdeydi. Şimdi yardımcısı hanımefendiyi Türkiye'ye tekrar gönderiyor. Zira Cumhurbaşkanımızla kendisinden özel olarak Slovakya şu anda doğal gaz konusunda çok ciddi bir sıkıntı içerisinde. Çünkü bahsettiğiniz Ukrayna transiti artık durdu. Herhangi bir akış yok. O nedenle de arz güvenliğinde büyük bir problem yaşıyorlar. Acaba Türkiye üzerinden biz gaz alabilir miyiz noktasında bugün Sayın Başbakan Yardımcısıyla İstanbul'da bunun teknik toplantılarını yapacağız. Şimdi bu bir doğal gaz merkezi olma konusunda belli şartlar var. Fiziki şartlar var, altyapı şartları, yatırım şartları var. Dolayısıyla önce bunları tesis etmek gerekir diye düşünüyoruz biz. Ve bunları tesis etmek için de hemen her şeyi yaptık bugüne kadar. Yani bir hani bizimle beraber olan bir şey bir kere hani piyasa çok büyük. Türkiye piyasası. Bugün elli üç-elli dört milyar metreküplük devasa bir pazarımız var. Yani mesela şimdi bize diyorlar ki ya biz Türkiye'de dışa bağımlıyız doğal gazda. Siz nasıl Macaristan'a doğal gaz satıyorsunuz. Türkiye'de elli üç milyar metreküp gazın yüzde üçünü tasarruf etseniz, hani yapılabilecek bir şey, örneğin fiyatlama mesela doğru olursa tüketimimiz daha makul bir şeye gelir. Çünkü insanlar fiyat ucuz olduğu zaman da tüketimle alakalı herhangi bir hassasiyetleri yok yani. Dolayısıyla şuraya geleceğim. O bir buçuk milyar metreküp Moldova'nın bütün ihtiyacını karşılar. Moldova'da yüzde yüz gazı siz satmış olursunuz. İşte ne bileyim Romanya'nın ihtiyacı olan iki milyar metreküpün yüzde yetmiş beşini siz karşılamış olursunuz. Dolayısıyla öncelikle böyle büyük bir pazar olmanın önemli olduğunu söylüyorum. Büyük bir ülke olmanın, ekonominizin büyük olmasının. Bir de altyapınızın güçlü olması lazım. Türkiye'ye birçok farklı kaynaktan doğal gaz geliyor. Boru hatlarıyla geliyor. 10'un üzerinde ülkeden LNG sıvılaştırılmış gemilerle geliyor. Gemilerle geliyor ama sizin gazlaştırma tesisiniz yoksa, FSRU'larınız yoksa gene bir anlam ifade etmez. Bir de bu gazı doğudan batıya, güneyden kuzeye hareket ettirmeniz lazım. Yani boru hatları, güçlü bir boru hattı altyapısına ihtiyaç var. Depoların güçlü olmasına ihtiyaç var. Biz bu altyapıyı hemen hemen oluşturmuş durumdayız. Depolarımızı daha güçlü hale getirmemiz lazım. Kapasitelerini arttırmamız lazım. Böyle olunca da şimdi Avrupa bizden bu anlamda gaz istiyor. Biz de hani şu andaki mevcut fiziksel kapasite neyse oraya o alternatif sunacak şekilde işte kendisine de bugün Slovakya için söyleyeceğiz. Macaristan'la bu ticaretimiz var. İşte Romanya'yla var. Bulgaristan'la var. Değişik ticari formatlarda bunlarla çalışıyoruz. Diğer ülkelere de bu anlamda katkı yapabiliriz yani. Türkmen gazının önce Türkiye'ye gelmesiyle alakalı da yoğun bir çalışmamız devam ediyor. İnşallah bu adeta bizim otuz yıllık rüyamız inşallah gerçeğe dönüşecek. Yani son aşamalara geldik diyebilirim.

Soru: Hazar geçişinde sıkıntı var mı?

Hazar geçişinde sıkıntı var. Ama farklı formüllerimiz var bununla alakalı. Onun üzerinde çalışıyoruz ama inşallah netleşince tabii onu sizlerle paylaşmak daha isabetli olur.

Soru: Ben iki soru soracağım Sayın Bakanım. Bir doğal gaz ve petrolde yerlilik oranı…karşılanması anlamında Türkiye'nin sunabileceği katkılar belirlendi mi?

Şimdi petrol ve doğal gaz üretimimiz Gabar yetmiş beş bin varili geçti çok şükür yani ciddi bir üretime ulaştık orada. Ama daha yukarı gidecek. Artmaya devam ediyor. İnşallah bu sene içerisinde bizim keşif yılımız olacak diyoruz. Özellikle o bölgeden ciddi bir beklentimiz var. Dolayısıyla yeni keşiflerle bu miktarlar daha da artacak. Türkiye'nin diğer yerleri, yaptığımız üretimler bizim yurt dışı üretimlerimize baktığınız zaman yaklaşık ihtiyacımızın yüzde on beşini hem doğal gazda hem petrolde kendi üretimimizle karşılıyoruz diyebiliriz. Bunun bir kısmı dediğim gibi yani yüz otuz bin varil civarında Türkiye'de üretimimiz var petrolde günlük. Kırk bin varil civarında bizim yurt dışındaki varlıklarımızdan gelen Irak'tan, Azerbaycan'dan gelen üretimimiz var. Bunları topladığınızda yüzde yani on beş, on altılar civarında ihtiyacımızı karşılıyoruz diyebiliriz. Bu noktaya geldik çok şükür. Ama tabii gidecek çok yol var. Onun için hem Türkiye'de üretimi arttırmak hem de yurt dışındaki farklı coğrafyalarda, farklı ülkelerde yapacağımız anlaşmalarla oradaki üretimimizi de arttırmayı hedefliyoruz. Bunlar Irak olabilir, Libya olabilir, Afrika'daki daha başka ülkeler olabilir. Azerbaycan olabilir. Dolayısıyla bu anlamdaki çalışmalarımız da devam ediyor. Suriye'nin elektrik konusuyla alakalı da mevcut devam eden bir özellikle Kuzey Suriye'ye, bizim harekat bölgelerine, İdlib'e bir elektrik transferimiz zaten söz konusu şu anda, uzun yıllardır söz konusu. Onu ilk etapta yüzde elli kapasitesini arttırmayı hedefliyoruz. Ama bununla beraber Halep'e kadarki iletim hattını ayağa kaldırıp, ki bunun için bir beş altı aylık süreye ihtiyaç duyuyoruz, onu ayağa kaldırıp bu üretimi, beş yüz megavata iletimi, ihracatı arttırmayı hedefliyoruz. İlave beş yüz megavat diyelim. Dolayısıyla yaklaşık sekiz yüz megavatlık bir elektrik ihracatı gerçekleştireceğiz. Orada başka bir şey daha yapmayı hedefliyoruz. Özellikle Halep'in ihtiyacı yaklaşık iki bin megavat. Bunun beş yüzünü biz buradan elektrik iletim hattıyla sağladığımızda geriye kalan kısmı oradaki şu anda biraz rehabilitasyona, bakıma ihtiyaç duyan doğal gaz santralinden karşılanabilir. Ama doğal gaz lazım. Dolayısıyla Halep'e bir elli-altmış kilometrelik bir doğal gaz boru hattıyla alakalı da bir çalışmamız var. Yani biz bir taraftan Avrupa'ya doğal gaz götürürken bir taraftan Suriye'ye de doğal gaz götürmeyle alakalı bir çabanın içerisindeyiz. Gün gelir belli olmaz, bakarsınız o doğal gaz boru hattı reversible çalışır, ters akış olur. Yani orada bir kaynak olursa onun Türkiye'ye gelmesi de söz konusu olabilir.

Soru: Körfezden gelir mi Sayın Bakanım?

Yani gaz neredeyse oradan gelir yani.

Soru: Hayır yani şöyle mesela Katar üzerinden Avrupa'ya gidecek bir hat şeklinde.

Yani o söyleniyor. Onun olması için birkaç şeyin bir araya gelmesi lazım. İşte üretici ülkelerle satıcı ülkelerin arasında böyle bir şeyin olması lazım. Alıcı ülkeler arasında. Bir de hat güvenliğinin, hattın yapılması lazım. Hat güvenliğinin sağlanması lazım. Çok kolay bir proje olduğunu söyleyemeyiz. Olayın birçok tarafı var. Herkesin aynı şeyde olması lazım. Yani o bahsettiğiniz proje aslında bir TANAP ve TAP projesinden bahsediyorsunuz. Yani nasıl Azerbaycan'daki gaz Türkiye'ye ve Türkiye üzerinden İtalya'ya kadar gitti. Şimdi bu projede ne olduysa, siyaseten ne olduysa, teknik olarak ne olduysa iktisaden ne olduysa. Aynı şeyin bu tarafta olması lazım. Ama bizim ilk etapta yani Suriye sorusuna dönecek olursak, Suriye'nin elektrik altyapısının ayağa kaldırılması şu anda önceliğimiz. Hem Türkiye'deki Suriyelilerin, zaten dönüşle alakalı da Türkiye'deki Suriyelilerin üçte ikisi dönmeyi düşünüyor ülkelerine. Ama hemen hepsinin söylediği yani özellikle oradaki şartların nasıl olacağı ve bunların içerisinde hayatın normal akışını sağlayacak unsurların da tesis edilmesi önem arz ediyor.

Soru: Şam'da böyle elektrik yok diyorlar Sayın Bakanım, Suriye'ye ilişkin bir desteğimiz yön vermemiz olacak mı? Bir de doğal gaz arama anlaşması Suriye'yle yapılacak mı?

Şöyle biz bu arada yani şunu ifade edelim. Şimdi zaman zaman bu konu böyle hassasiyet arz eden bir konu. Biz elektriği orada bu işin ticaretini yapan şirketlere satıyoruz. Şu andaki şeyde Kuzey Suriye bölgesinde. Benzer bir modelde orada şirketler hani Suriye'de hayat böyle bitmiş durmuş falan değil. Bir hayat devam ediyor ama altyapı zarar görmüş durumda. İnsanların, Şam'daki insanların büyük bir kısmı jeneratörlerle elektriklerini sağlıyorlar. Herkes şehrin havası bu anlamda tabii çok kötü. Dolayısıyla bu altyapı o jeneratörler de bedava değil yani herkes buna bir bedel ödüyor. Hatta daha yüksek bedeller ödüyor. Dolayısıyla bu altyapının bu anlamda kurulmasını tesis etmeye çalışıyoruz. Burada uzun yıllar sürecek, yani orta uzun ve kısa vadeli yapılacak işler var. ben biraz kısa vadeli işlerden bahsettim. Beş altı aylık süreç içerisinde. O doğal gaz boru hattı için belki on iki aylık, on beş aylık bir süreye ihtiyaç olabilir. Ama onu getirdiğinizde mesela Halep'teki o bin beş yüz megavatlık santrali birden devreye almanız söz konusu olabilir.

Soru: Onun maliyeti ve nasıl karşılanacağı belli mi efendim?

Ya şöyle biz şu anda teknik çalışmaları yapıyoruz. Bir tabii ki maliyeti belli ama hangi modelle biz bunu yaparız? Dediğim gibi gazı götürmek tek başına bir şey ifade etmiyor. Oradaki santralin hayata geçmesi lazım. Dolayısıyla bunların hepsi, biz şu anda hani neler yapılabiliri tespit noktasındayız. Elbette ki şu anda yeni yönetimin biraz daha gün yüzüne çıkması, öne çıkması, muhataplarımızın belirlenmesi, kuracağımız hukuki altyapıyı tabii önce sağlamamız lazım. Yani bir anlaşma yapacağız. Kimle yapacağız? Hangi formatta yapacağız? Bunların belli olması lazım. Biz şu anda biliyorsunuz iki ekip gönderdik Suriye'ye. Ki giden ekibimizin başında Ahmet Bey genel müdürümüz burada bizlerle. Dolayısıyla biz şunu yapmaya çalışıyoruz. İhtiyaçlar ne? Teknik olarak ne yapılabilir? Hangi vadede, ondan sonra bunun formatı, iş modeli. Burada yerli şirketler, yabancı şirketler işte Katarlı şirketlerden bahsediliyor. Dolayısıyla bunlarla bir iş modeli oluşturulacak yani.

Soru: Bu kısa orta vadeli planlamada bir maliyet mesela kısa vadede bu acil o elektrik altyapısının ayağa kalkması, hayatın canlanması için öyle bir maliyet var mı?

Yani onu şimdi söylememiz zor olur. Çünkü yani bütün Suriye'yi değerlendirmek ayrı, bizim bu konuştuğum mesela birkaç proje, işte elektrik hattı, doğal gaz hattı. Yani daha belirli maliyetler ama onu yaptığınız zaman oradaki hayat normale dönüyor demek iddialı olur yani. Çünkü dağıtım şebekesinin iyileşmesi lazım. Şimdi Birleşmiş Milletler'in bir raporu var. Yani kimi uzmanlara göre Suriye'nin geneli için dört yüz ila beş yüz milyar dolarlık bir şeyden bahsediliyor. Yani bu böyle bir rakam var. Dolayısıyla hani biz böyle bir rakamdan bahsetmiyoruz. Biz özellikle Halep, yani göçün de büyük oranda olduğu, oranın ihtiyacı, işte bunun dışında powershiplerle tedarik bu bölgeye.

Soru: O başlamadı mı Sayın Bakanım. Bazı haberler çıktı. Yüzer santralden elektrik satışı başladı diye.

Bende başladığına dair bir bilgi yok.

Soru: Doğal gaz arama şeyi var mı efendim? Suriye'yle anlaşmamız, deniz yetki anlaşmamız.

Deniz yetki anlaşmamız yok şu anda. Ama eminim Dışişleri Bakanlığımız hani o konuda daha doğru şeyi söyleyecektir. Ama olması gerekir mi? Gerekir. Bunun dışında doğal gaz, petrol aramayla alakalı da çalışma yapılabilir, yapılması gerekir. Bu çalışmaların neticesinde de üretilecek doğal gaz ve petrol işte herkes bize kaynak hani nereden diyor. İşte buradan böyle bir kaynak Suriye'nin altyapısının tekrar kurulması için de kullanılabilir.

Soru: Bu konuyu devam edebilir miyiz şeyle ilgili Libya'yla? Libya'yla da anlaşma yapılmıştı deniz yetki anlaşması. Hatta ihaleler yapıldı ama sonra ruhsatların verilmediği bir sismik araştırma yapılmadığıyla ilgili bilgiler var. Yani orada bir süreç nasıl ilerliyor?

Şöyle yani denizde şu anda bizim yoğun bir faaliyetimiz var biliyorsunuz. İki alanda faaliyetimiz var. Şu anda bir Sakarya gaz sahası nedeniyle Karadeniz'e odaklanmış durumdayız. Dün itibarıyla Kandıra-1 kuyusunda sondaja başladık. Burası biraz daha batı, bizim münhasır ekonomik bölgemizin batısında, Batı Karadeniz'de yani Bulgaristan sınırına çok yakın bir yerde bu çalışmayı yapıyoruz. Yani ümitvar olduğumuz bir saha ama beni biliyorsunuz yani böyle hani müjde veriyorum size bu sabah diyeceğim durumda değil. Ama burada çok yoğun dört gemi çalışıyor. Bir de Somali'de çalışıyoruz. Sismik çalışmaların yüzde kırk yedisini tamamladık. Muhtemelen nisan gibi oradaki sismik çalışma bitecek. Bu anlamda hani bahsettiğiniz Deniz Yetki Anlaşması çerçevesinde Akdeniz'de yeni bir şey yapacak mısınız diye soruyorsanız yani bu şeyi yönetmeye çalışıyoruz, bu takvimi. İşte Karadeniz'de gaz var. Onun bir an önce üretimini arttırmamız lazım. Bulunmuş bir rezerv var çünkü. Yeni keşifleri Karadeniz'de şu anda gemileri boş bulduğumuz anda işte Kandıra'da olduğu gibi yönlendiriyoruz. Ama diğer deniz yetki alanlarımızın hepsinde de aramayla alakalı planlamaları yapıyoruz.

Soru: İran'la Rusya geçen iki hafta önce bir anlaşma yaptı….Kesmeye dönük bir şey var mı anlaşmaların içerisinde?

Benim o anlaşmada dikkatimi çeken en önemli şey Hazar geçişli bir doğal gaz boru hattı. O da bizim şeyimizi kesmeye dönük. Tam tersine destekleyici bir şey olur. Eğer onlar oradan bir doğal gaz boru hattı geçirirlerse o zaman Türkmenistan, Azerbaycan Türkiye de Hazar'dan daha kısa bir boru hattını geçirmek konusunda bence önünü açacak bir şey. Bence şu anda da önü açılmalı da bu arada.

Soru: Güney Kıbrıs Rum kesiminde geçen haftalarda bir sondaj faaliyetinin Exxon Mobil Katar, o bizi nasıl yani etkiler?

O konudaki düşüncemizi biliyorsunuz, maalesef Güney Kıbrıs Rum Kesimi adanın tek adeta söz sahibi gibi hep davranıyor. Ve uluslararası camiada, uluslararası petrol şirketleri de biraz buna müsaade ediyorlar. Dolayısıyla ya biz her zaman şunu söylüyoruz.

Soru: Türkiye ile ilgili alanda bir çakışma var herhalde?

Bizim sahamıza girme şansı yok. Bizim kıta sahanlığımıza girilmeden yapılan bir çalışma. Ama burada da itirazımız var diyoruz ki, buradaki çalışmada KKTC nerede bu işin içerisinde? Biz Kıbrıs Adası'nın güneyinde sondaj yaptık. KKTC'nin Türkiye'ye verdiği Türkiye Petrolleri'ne verdiği ruhsat kapsamında. Çok itiraz edildi, nasıl olabilir filan. Yani GKRY'ye bütün ada üzerinde böyle bir hak iddia ediyorsa o zaman KKTC'nin de bütün adayla alakalı söyleyebileceği, verebileceği ruhsat vardır ve göstereceğim şimdi size. O lokasyonda biz sondaj yaptık. Ama bunu yaparken biz hep şunu söyledik. Yani biz bunu yapıyoruz ama buradan elde edilebilecek petrol ve doğal gaz geliri varsa bu bütün adaya aittir. Yani sadece KKTC değil, bütün adaya aittir. Bizim onlarla temel söylem farkımız ve yaklaşım farkımız o. Bakın şu lokasyonda biz sondaj yaptık. Lefkoşa-1 kuyusu burası. Yani adanın baya güneyinde bir yer. Dolayısıyla KKTC'den aldığımız ruhsat kapsamında yaptık. İşte bu şirketlerde biz de GKRY'den aldığımız ruhsat kapsamında bunu yapıyoruz diyorlar. Bizim kıta sahanlığımıza girme söz konusu değil. Ama durum böyle yani.

Soru: Nükleer enerjiyle ilgili bir şey sormak istiyorum. Avrupa'da malumunuz bu doğal gaz sıkıntısı sonrasında nükleer enerji forumunun karbon kotasının da dışında kalacak şekilde yeşil enerji formu kabul edilmesiyle ilgili tartışmalar.

Soru: Akkuyu'daki sıkıntıyı Çin üzerinden getirtilen ekipman üzerinden çözüldüğü söylendi. Fakat hala birinci ünite faaliyete alınmadı malumunuz olduğu üzere. Bu ne zaman faaliyete girer? İkincisi, nükleer santral inşası önümüzdeki süreçlerde Karadeniz boyutuyla da devam eder mi? Ederse bu Rusya'yla mı tekrar devam olur? Yoksa Japonya gibi ülkeler de ya da Çin gibi ülkeler de devreye alınır mı? Veya Kore.

Şimdi şöyle nükleerle alakalı yeşil midir? değil midir? tartışması aslında Avrupa Birliği bu konuda yeşil olarak bunu tescillemiş durumda. Dolayısıyla aslında karbonsuz bir elektrik üretme şansınız var nükleerle beraber. Bu açıdan önemli. Bir de şimdi malumunuz yani bu yapay zeka büyük veri işi, bütün herkesi kesintisiz ve temiz bir anlamda enerji sağlamak açısından nükleere karşı anormal bir ilgi başladı. Dünyada yani hemen herkes yani özellikle ülkemiz Çernobil'i bilir. Çernobil kazasını. Ama yani literatürdeki ilk kaza aslında böyle hani literatüre geçmiş ilk kaza. Three Mile Island Amerika'daki bir nükleer kaza. 1979'da olmuş bir kaza. O santral şimdi tekrar çalışmaya başlıyor. Yani kazanın olduğu reaktör yine çalışmıyor ama onun yanındaki reaktörle şimdi Microsoft da olabilir ya da başka bir şirket. 20 yıllık elektrik alım anlaşması imzaladı. Ve böyle özellikle bu büyük veri isteyen işte yapay zekâ şirketleri, nükleer şirketlerle uzun dönemli anlaşmalar yapmaya başladılar.

Dolayısıyla şunu görüyoruz yani nükleerin büyük bir ivmeyle tekrar geri döndüğü bir süreci yaşıyoruz. 2023'te Dubai'de da biliyorsunuz birçok gelişmiş ülke bir deklarasyon yayınladı ve nükleer enerjiyi biz 2050'de üç katına çıkarmalıyız hedefini ortaya koydu. Dolayısıyla aslında dünyadaki trende uygun Türkiye'nin politikaları. Biz politikalarımızı hiçbir kaynağı dışlamadan, yani arkadaş Türkiye nükleer de yapmalı. Türkiye rüzgâr, güneş, yenilenebilir kaynaklarını da devreye almalı. Bütün bunları doğal gazın da olması lazım derken yerli kömürünü kullanması lazım derken bunu söylemeye çalışıyorum. Nükleer de bunlardan bir tanesi.

Akkuyu'daki sıkıntı evet Çin ekipmanıyla çözülüyor ama neredeyse bir buçuk yıllık bir gecikmeye mal oldu bize. Dolayısıyla şu anda onun etkilerini görüyoruz. İlk reaktörle alakalı hedef bu sene test üretimi de olsa bir elektrik üretimine inşallah başlamayı hedefliyoruz. Dolayısıyla ilk reaktörden elektrik üretimi bizim için çok kritik. Türkiye için çok tarihi bir an olur inşallah o an. İnşallah hep birlikte görürüz o anı. Ama Karadeniz yani Sinop projesi, ben birkaç gün önce Sinop'taydım. Gittik. Sahayı tekrar gördük. Orada Japonya değil çünkü Japonya'yla bir süreç yaşandı. Ama Kore, Rusya bu sahayla ilgilenen ülkeler. Çin'le Trakya'daki projeyi konuşuyoruz. Dolayısıyla bunlardan bu ülkelerden biriyle de önümüzdeki süreç içerisinde bir anlaşmaya varmayı hedefliyoruz.

2025 bu iş bunun için de kritik bir yıl yani önümüzdeki birkaç ay bizim için önemli zira. Biz anlaşma yapmalıyız ve çalışmaya başlamalıyız ki benim 2035'te ilave iki reaktör devreye alma hedefini tutturabileyim. Yani ben Akkuyu'yu yapacağım 4 reaktör. 2035'te benim 7200 megavata gitmem için iki reaktörü devreye almam lazım. Onun için çalışmalara şimdiden başlayıp işte zaten birkaç yıl lisanslama, izinler vesaire sonra da bir en az beş altı yıllık bir inşaat süreci var. Bunu da hesaba kattığınızda bizim artık anlaşmaya bu sene içerisinde bir karar vermemiz gerekecek.

Soru: Nadir toprak elementleri konusu yeniden gündeme geldi. Bizim de Eskişehir Beylikova'ydı galiba. O zaman böyle bir nadir toprak elementleri rezervi bulduğumuza gelişmeler olmuştu. Yani o konuda ümit verici gelişmeler var mı?

Şimdi işte bu yine yapay zeka biliyorsunuz, bu çip savaşları devam ediyor. Bütün burada kullanılan madenler şu anda dünyada kritik madenler olarak adlandırılıyor. Bunların içerisinde olduğu önemli bir rezervi biz Türkiye olarak keşfettik. Bahsettiğiniz Beylikova'da. Tabii burada madende biz her zaman şunu söylüyoruz. Yani katma değerli ürüne gidebilmek önemli. Çünkü bunu toprak olarak sattığınız zaman. Çok fazla değeri yok. Onun o saflaştırma teknolojisiyle beraber bunu geliştirebilmeniz lazım. Bu anlamda bizim çalışmamız devam ediyor. Orada bir teknolojik ortaklık noktasında görüştüğümüz ülkeler var. Yani bunların içerisinde Avustralya var. Çin var. Kanada var. Güney Afrika var. Farklı düzeylerde bunları sürdürüyoruz. Biz kendimiz pilot tesisimizde aslında şu anda yüzde 92 saflığa kadar üretim yaptık pilot seviyede diyebilirim. Yani tonu aşağı yukarı 10 bin dolar civarında olan bir konsantreyi üretmiş durumdayız şu anda. Ama bunu ticarileştirmek ve o rakamları saflık derecesini yukarılara çıkarmak yani 99,999'a gidebilmek çok daha büyük katma değer. Bu bordaki bizim bor karbür işi gibi yani bor 500-600 dolarlık bir ürün tonda. Ama bunu bor karbüre döndüğünüz zaman fiyat birden 25-30 bin dolar tonlara çıkabiliyor. Dolayısıyla bu katma değeri yakalayabilmek için çalışıyoruz. Burada dediğim gibi teknoloji konusunda ortaklık arayışımız var. Bu bize süreci biraz hızlandıracak. Çünkü hani biz bunun belki kendi iş şartlarımızda da geliştirebiliriz ama yani bunun için on yıl, on beş yıllık beklersek bu çok büyük bir zaman kaybı olur. Şu anda çok ciddi bu anlamda yani bahsettiğimiz hem Grönland işte bunun üzerindeki dönen şeyler. Afrika'da bazı operasyonlar var. Özellikle Orta Afrika'da bu madenlerin yoğun olduğu yerlerde dolayısıyla bu anlamda biz bir an önce bu kaynağın da ekonomimize kazandırılması konusunda çalışıyoruz.

Soru: Ben de dün sendika başkanları da burada son durumla ilgili bilgi almak için. Onlar tabii hem işçiler hem oranın kar ettiğini, altyapısıyla, sahasıyla verimli olduğunu düşünüyorlar. Özelleştirme itirazları var. Süreç nasıl ilerleyecek?

Ya şöyle şimdi biz iki bin iki yılından beri aslında uyguladığımız bir enerji politikası var. AK Parti olarak biz dedik ki enerjide biz devletin oyuncu olduğu bir modeli terk ediyoruz. Artık bunlar özel sektör eliyle yapılacak hizmetlerdir diye bir şey model ortaya koyduk ve bunu da başarıyla uyguladık. Yani ne yaptık? Otuz bir bin megavat o gün kurulu gücümüz vardı. Yüz on beş, yüz on altı bin megavatlara geldik. Bu aradaki seksen beş bin megavatı biz özel sektöre yaptırdık. Ve bir alım garantisi vermedik. İşte hani yenilenebiliri dünya nasıl destekliyorsa biz de öyle destekledik. Hatta o dönem eleştirildi işte on üç nokta üç sentti bizdeki alım garantisi, Almanya'da yirmi üç euro sentti. İşte Türkiye hani yeterince bu konuda alım, destek vermiyor filan dendi. Dolayısıyla şimdi böyle bir model kapsamında devam ediyoruz. Yani buranın tekrar, kaldı ki burası yirmi yıl boyunca aslında özel sektör eliyle işletilmiş. Burası Ciner Grubu'na aitti yani. Ondan sonraki süreç bir ara dönem ki buranın özelleştirme kararı da aslında iki bin yirmi yılında o işletme hakkı devir dönemi bittikten sonra iki bin yirmi bir yılında alındı. Ama türlü sebepler işte o zaman pandeminin hemen çıkışıydı vesaire bugüne geldi. Şimdi sendika orada diyor ki yani onlar kar ediyor filan diyor da yani bu işletmeler niye özelleştirildi bugüne kadar birçok yerde? Kamunun, işletmecilik mantığında verimsiz olmasından kaynaklandı yani. Bunu hepimiz biliyoruz yani. Dolayısıyla biz diyoruz ki bizim şu andaki piyasa kurulumuzda bu santralin yirmi yıl olduğu gibi yine özel sektör eliyle işletilmesi gerekir diyoruz. Özelleştirme programında da iki bin yirmi bir yılından beri var zaten burası. Fakat işte sendika burada işçilerin hakları, orada kamu işçilerinin hakları zaten kanunen korunuyor. Ama özel sektörün aslında çalışanları var orada. Yüzlerce çalışan var. Bunlarla alakalı bugüne kadar hiçbir özelleştirmede bir şey söylenmedi. Ama buna rağmen biz orada sendikanın dile getirdiği bazı şeyleri dikkate aldık ve dedik ki yani şu anda 4 Mart'a giderken yapacağımız şey şu. Orada işçi sayısını belli bir süreyle, bu üç yıl olabilir, belki beş yıl olabilir alacak firmaya garanti vereceksin kardeşim diyoruz. Yani şu anda orada kaç kişi çalışıyor? İki bin kişi. Ya bu sayı bin dokuz yüz doksan dokuz olmayacak mesela beş yıl boyunca. Dolayısıyla ama münferiden işte şu isim burada beş yıl çalışacaktır deme gibi bir şey yok yani. O işçinin performansı veya o işçinin ne bileyim işte adam yüz kızartıcı bir suç işler. Efendim siz ona özelleştirme üzerinden bir garanti vermeniz doğru olmaz yani. Böyle bir şey yok yani. Hukukta böyle bir olay yok. Biz diyoruz ki biz yani sendikanın bu anlamda işçilerimizin endişe edecek bir şeyleri yok. İşten efendim emekli olsa, ayrılsa bile işte lojmanda bir sene kalsın diyoruz. Ona da tamam diyoruz. Dolayısıyla yani biraz şeyleri işçilerimizin lehine düzenliyoruz. Belki özelleştirmenin elde edeceği gelir bu anlamda azalabilir. Ama buna rağmen yani sendikayla, ama böyle efendim burası özelleştirilmesin, bunun dışındaki biz her şeye karşıyız. Bu samimi bir duruş değil açık söyleyeyim. Hiç samimi değil. Muhalefet de işte CHP genel başkanı oraya gitti. İşte bilmem şey. Şimdi bunlar yerli kömüre karşılar. Ben oraya niye gittiklerini anlamıyorum. Yani yerli kömür neredeyse Akbelen'e gittiler ortalık ayağa kalktı bilmem ne. Sonra işçiler orada biliyorsunuz gereken cevabı verdiler. Akbelen'de yerli kömüre karşısın. Geliyorsun Çayırhan'da sanki yerli kömürü destekler gibi bir duruş sergiliyorsun. Öyle bir şey doğrusu samimi bulmuyoruz. Sendikayla bu minvalde yani onlarla da yapıcı bir şekilde konuşuyoruz ama yani bu bir program dahilinde yürüyor yani.

Soru: Sakarya Gaz Sahası'ndaki üretim ne oldu?

Yedi milyon metre küpe geldik. Yaklaşık üç milyon hanenin doğal gazını kendi gazımızla karşılıyoruz bugün. Ama inşallah yani Nisan'a gelmeden yedi milyon metreküp, dokuzu geçeceğiz. 2026 Temmuz'da da inşallah iki katına çıkacağız. Yirmi milyon metreküpe geleceğiz.

Soru: Sayın Bakanım bu cari açığı etkileyen maden ithalatı var. Altın ithalatı özellikle bir daraltmaya gitmiştiniz. Ekonomik program çerçevesinde. Hem altın madenlerinin ve diğer nadir madenlerin, değerli madenlerin çıkarılması konusunda yeni bir plan var mı? Bu bürokratik işlemlerin hızlandırılmasıyla ilgili önümüzdeki dönemde Enerji Bakanlığı bir adım atacak mı? Sektör çok sıkıntı içinde olduğunu ifade ediyor.

Şimdi hiç yani bir nokta iki milyar dolarlık ihale yaptık. Yarışma bu kadar rekabetçi, ilgi alaka oldu. O konuyu kimse sormadı.

Soru: İki ihalede de yandaşlara verildi, iddiaları oldu. Önce güneşle ilgili oldu. Güneş ruhsatlarıyla ilgili EPDK'nın yaptığından bahsediyorlar. Bakanlığın doğrudan yaptığından değil de. Ama hem böyle eleştiriler var. Hem de yeterince dikkat çekmiyor bu ihale. Bunun büyüklüğünü bize anlatır mısınız?

Madenler konusundaki şeye geleceğim. Çünkü izin konusu bana bunu hatırlattı. İzinle alakalı. Çünkü hem madende hem de yenilenebilir de planladığımız bir şey var. Şimdi bu arada biz bu yaptığımız ihale bin iki yüz megavatlık bir rüzgar ihalesi. Ama işin özünde şu var aslında yani genel stratejiyi söylersek ekim ayında biz Türkiye'nin iki bin otuz beş yenilenebilir yol haritasını açıkladık İstanbul'da. Ve dedik ki Türkiye bugün işte o gün otuz bir bindi. Bugün otuz üç bin megavat güneş ve rüzgara sahip. Biz iki bin otuz beşe geldiğimizde bu otuz bin megavat yüz yirmi bin megavata gidecek. Yani biz dört katına çıkaracağız bunu dedik. Nasıl yapacağımızı da anlattık. İşte mevcut sanayicilerimizin işte öz tüketim amaçlı, kendi öz tüketimi için aldığı kapasiteler var. İşte bu depolamalılar var. Bunların bir kısmı yapılır yapılmaz neyse. Ama biz kapasite tahsislerinde ihale yöntemini, yarışma yöntemini kullanacağız ve her yıl 2000 ila 2500 yüz megavat kapasiteyi ilan edip yarışmayla bunları tahsis edeceğiz ve bu projeleri yaptıracağız dedik. Cumhurbaşkanımız COP'ta bu hedefi dünyaya ilan etti. Bunun ilk adımını biz atmış olduk ve 2 bin megavatlık bu yarışmaların 1200'ü rüzgârda yapıldı. Salı günü önümüzdeki hafta da 800 megavatlık güneş ihalesini yapıyoruz. Şimdi bu 1200 megavata kaç kat talep geldi? 18 kat mı? Ciddi bir talep geldi. Bunların içerisinde işte 750 megavatını Sabancı ve Alman ortağı E.ON'un olduğu EnerjiSA aldı. Yaklaşık 750 megavatı. Geri kalanı da farklı yatırımcılar almış oldular. Çok rekabetçi bir ihale oldu. Fiyat 3,5 sente düştü. Yani şu anda elektrik fiyatı piyasada 7 sent. Bu firmalar 3,5 sente 20 yıl boyunca herhangi bir dolar enflasyonuyla bu rakam arttırılmadan yani düşünün bundan 25 yıl sonra yine 3,5 sent bir fiyatla ve fiyat buraya düştü. Bir de üzerine kapasite bedeli ödeyerek ki toplamda 120 milyon dolar ödemeyi taahhüt ettiler. 1200 megavat için.

Yani her megavata neredeyse 100 bin dolarlık bir ortalamada böyle bir katkı payı vererek bu ihaleyi yaptık. Önümüzdeki hafta daha rekabetçi yine geçeceğini düşündüğüm bir güneş ihalesi olacak. Biz inşallah bunu her yıl tekrar edeceğiz. Aslında bu yarışmalar 2024'ün sonunda yapmamız gereken yarışmalar, bir iki aylık gecikmemiz var. Onun için 2025 sonunda bir, 2 bin veya 2500 megavatlık bir kapasite ihalesi daha yapacağız.

Şimdi Türkiye'nin yenilenebiliri olmazsa olmaz bir husustur. Yani öyle moda diye yani herkes yapıyor diye yapmıyoruz bu işi. Bizim arz güvenliğimize katkı sağlıyor. Bizim dışa bağımlılığımızı düşürüyor. Yani ben burada 800 milyon metreküp, doğal gaz kullanarak üreteceğim elektriği bu 1200 megavatlık rüzgârda üretiyorum. Yani 400 milyon dolar sadece buranın bir yılda ki 20 yıl derseniz alım garanti süresine 8 milyar dolarlık bize doğal gaz ithalatını önleme katkısı var. Onun için işte çevreyle ilgili hedeflerimiz, karbonla ilgili hedeflerimiz noktasında yani her derde deva bir şey bu yenilenebilir işi.

Evet şimdi işin tabii çevresel boyutu var. Bunlar dikkate getiriliyor. Biz şunu söylüyoruz. Çevreye rağmen değil ama çevreyle birlikte bu işleri yapalım. Ama siz madenle ilgili sordunuz ama bu tarafta da geçerli. Şimdi yatırımcının bir taraftan da çevresel izinlerle alakalı, imarla alakalı, tarım orman, mera izinleri vesaireyle alakalı böyle uğraşı devasa bir bürokrasi var. Bizim bu yaklaşık 40 ay zaman zaman 48 ayı bulan izin süreçlerini düşürmeyle alakalı bir hedefimiz var. Burada biz şunu söylüyoruz. Yani bu proje olmuyorsa olmadığını yatırımcı bilsin. Niye olmuyor? İşte ormanla alakalı, çevreyle alakalı bir şey var, olmuyor diye bilsin. Oluyorsa da bu süreçleri 18 veya 24 aya düşürelim. Benzer şeyi madende de söylüyoruz. Bu izinlerle alakalı muhtemelen bu salı günü son bir kez Cevdet Bey'in başkanlığında bir toplanacağız. Ve meclise bir kanun sevk etmeyi planlıyoruz. Hem madenlerde hem de yenilenebilir rüzgâr ve güneşte bir izin süreçlerini kolaylaştırıcı bir anlamda bürokrasiyi kolaylaştırıcı bir reform paketi bu. İnşallah bunu uyguladığımızda süreçler hızlanacak ve 120 bin megavata inşallah bu şekilde gideceğiz.

Madenler konusu bence en az o kadar ehemmiyetli bir konu. Çünkü madensiz bir ekonomi, sanayi düşünmek, hayat düşünmek mümkün değil. Madenlerde de Türkiye diyoruz ki bu kadar maden çeşitliliğine sahip. Dünyada 7. maden çeşitliliği zengini ülkeyiz. Ama madenler toprağın altında. Bunları çevreyle uyumlu, iş sağlığı ve güvenliğinden taviz vermeden şimdi 13 Şubat geliyor. Erzincan İliç'in yıl dönümü. Yani orada biliyorsunuz bir maden kazası yaşamıştık. Dokuz kardeşimiz hayatını kaybetti. Yani çevreyle uyumlu, iş sağlığı ve güvenliğine önem vererek ve katma değerli bir şekilde madenlerimizi mutlaka biz altın olsun, diğer metalik madenler ekonomiye kazandırmamız lazım.

Onun için de biraz süreçleri kolaylaştırmamız lazım. Tarım Orman Bakanımızla bu anlamda aynı düşünüyoruz. Sağ olsun bize inşallah yardımcı oluyor.

Soru: Yetkiyi siz mi alacaksınız?

Ormanla ilgili bir yetkiyi benim kullanmam söz konusu olmaz. Biz burada şunu yapmaya çalışıyoruz. Madencilik işi, yani petrol, doğal gazda da geçerli bu. Öncelikle arama işidir. Yani bir şeyi önce arayacaksınız. Ondan sonra bulacaksınız. Aradığınız her şeyi de bulmanız mümkün değil. Arama süreçlerini biraz kolaylaştıralım diyoruz. Yani aramada adam bir tane sondaj yapacak. Bunun için böyle aylarca yıllarca beklemesin. Bir an önce o izni alıp aramasını yapsın. Bir şey bulunursa orada ondan sonra üretimle alakalı işletmecilikle alakalı planlamasında yine bu kriterleri göz önünde bulundurarak geçsin ve hem istihdamı arttıracak hem ekonomimize katkı yapacak. Çünkü orada da net ithalatçıyız. Altını katarsanız yani çok daha büyük boyutta bir şey var. Hani altının biraz tasarruf boyutu var. İnsanların yastık altı tasarruf boyutu var. Ama onun ötesinde bizim diğer madenlerimizi yani şu anda dünyada büyük bir maden savaşı var.

Şu anda ben rahatlıkla şunu. Bu konuya böyle bir seferberlik bilinciyle yaklaşsak bizim Türkiye olarak böyle bir potansiyelimiz var toprak altında. Yüz ton/yıl üretime çıkmamız lazım. Rekor yılımız 42 tondu. Yüze çıkmamız lazım.

Editör: Beşir Şavur

Yorum Yaz