Sadakamıza ne kadar sadığız?

ETKİNLİKLER

Allah yolunda yapılan maddî-manevî her hayırlı iş sadaka yerine geçiyor. Üstelik verdiğimiz sadakalar sayesinde öldükten sonra da amel defterimize sevap yazılmaya devam ediliyor.

VEYSEL ENGİ
Ramazan, bizi adeta rahmet ve bereket çemberine alıyor bu günlerde. Birlikte yaptığımız iftar, sahur ve teravihler hem dayanışma hem de yardımlaşma vesilesi. Oruç tutarken açlığın, susuzluğun ne olduğunu hissederek, özellikle yeme-içmede dara düşen fakir ailelerin durumunu anlayabiliyoruz. Bu sebeple dinimiz yardıma muhtaç kişilere öz benliğimizden fedakârlık yaparak sadaka vermeyi emrediyor bizlere. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de sadakanın aynı zamanda bizi koruyan bir zırh olduğunu ifade ediyor: “Sadaka ömrü uzatır, kötü ölümden korur, kibri ve tefahürü de giderir.”

İslam’da sadakalar; zekât, fitre ve fidye gibi isimlerle sınıflandırılıyor. Her birinin kime, ne zaman, hangi miktarlarda verilebileceği belirlenmiş. Sadaka, dinimizde ibadet hükmünde. Zira İslam’ın beş şartında biri zekât vermek. Dolayısıyla bu amel, sadece mali bir yardımlaşma değil, aynı zamanda namaz, oruç ve hac gibi bir ibadet olarak hanemize işleniyor. Ayrım olmaksızın tüm mezheplere farz olan zekâtı diğer sadakalardan ayıran bir diğer özellik, sadece Ramazan’da değil senenin her günü verilebilmesi. Resûl-i Ekrem, kendisine dini öğrenmek için gelen insanlara namazla birlikte zekâtı da emrediyor.

Zekâtın farzları İslam’da açık ifadelerle anlatılıyor. Bir kimsenin bu ibadetle mükellef olması için Müslüman, hür, akıllı, buluğ çağına erişmiş olması; borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte nisap (asgari zenginlik) miktarı mala sahip olması gerekiyor. Zekât ve fitrenin kimlere verilebileceği Tevbe Sûresi 60. ayette belirtiliyor. Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlular, Allâh yolunda cihada koyulanlar, yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulûb adı verilen, kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kimseler. Fakat bu özelliklere sahip olsalar dahi kişi kendi anne, baba, büyük anne ve babası, oğlu, oğlunun çocukları, kızı, kızının çocukları ve bunlardan doğan çocuklara, gayr-i müslimlere zekât verilmez. Ancak bunlar içerisinde evlenip başka aileye karışmış ihtiyaç sahibi kız kardeşe, ayrı ev kurmuş erkek kardeşe, bunların çocukları olan yeğenlere, kayın pedere, kayın valideye, ihtiyaç sahibi geline, halaya, teyzeye zekât verilebilir.

FİTREDE ÖNCELİK YAKINLAR
Dinimiz, zengin, fakir demeden herkesin bayramı bayram gibi ihya etmesi için biz müminlere tavsiyelerde bulunuyor. Öyle ki insanların gönül gözünün açılmasına vesile olan sadakalar sayesinde maddî durumu yerinde olmayan vatandaşlar bayramı yüzleri gülerek geçiriyor. Ramazan’da bayrama kavuşmadan verilmesi tavsiye edilen sadakalardan biri ‘fıtır’ (fitre). İçinde bulunduğumuz mübarek zaman diliminde herkesi toplu halde yardımlaşmaya teşvik eden, az da olsa fedakârlığa girmemizi sağlayan bir dayanışma türü fitre. Fıtır sadakasının koşulları, zekâtla aynı. Ancak fitre sadece Ramazan ayında veriliyor. Zekât ile fitreyi birbirinden ayıran bir diğer özellik ise, zekât tüm mezheplere farz iken fitrenin Hanefiler için vacip, diğer mezhepler için farz olması. Cihan Sultanı (sallallahu aleyhi ve sellem), “Vekâletiniz altındaki kimselerin fıtır sadakasını verin.” buyurarak, öncelik yakınlar olmak üzere fitre vermemizi istiyor.

Ramazan’ın yaza denk gelmesi özellikle hasta ve yaşlıları oruç konusunda zorluyor. Ancak dinimiz her konuda olduğu gibi bu noktada da bizlere kolaylık sağlıyor. Oruç tutması gereken ancak sürekli hastalık, yaşlılık gibi nedenlerden ötürü ibadetini yerine getiremeyen kişiler için devreye ‘fidye’ sadakası giriyor. Böyle kişilerin, tutmaları gereken her gün için sabah-akşam iki öğün bir fakiri doyurmaları gerekiyor. Birçoğumuz, kabre girdikten sonra fani dünya ile hiçbir bağlantımızın kalmayacağını düşünürüz. Halbuki verdiğimiz sadakalar sayesinde öldükten sonra da amel defterimize sevap yazılmaya devam ediliyor. “İnsan ölünce, üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i cariye, faydalı ilmi eser bırakmak veya ona dua ve istiğfar edecek salih evlat.” hadisinde vurgulandığı gibi insanlara faydası dokunan her iyi iş, sadakanın içinde yer alıyor. Efendimiz’in bu sözleri, Allah’ın bize ihsan ettiği nimetleri infak etmeyi, kendimize rehber edinmemiz gerektiğini hatırlatıyor.