Ramazan, biz olgusunun yaşandığı bir ay…
Ramazan ayını ‘Gönül dostluğunun, özlemlerin, sevdaların, hoşgörülerin ve paylaşımların odaklandığı, sen-ben duygularının yok olup biz olgusunun yaşandığı ay’ olarak tanımlayan Turgay Tanülkü, “Benim için hurma tadıdır Ramazan.” diyor.

Çocukluğunun ulaşımın zor olduğu dönemlerde geçtiğini kaydeden usta oyuncu, o günleri şöyle anlatıyor: “Hurmayı pazarlarda görmeye başladığımız zaman anlardık ki Ramazan gelmiş. Bir heyecan, temizlikler, yufkalar… Akşamüstü bir sessizlik hakim olurdu. Mis kokular süzülürdü evlerden sokaklara. Top atılmasını beklerken camilere koşardık, tozlu çoraplarla. Çoraplarımızı ayakkabıların içine saklardık. Abdest alırken biraz daha ovarak yıkardık ayaklarımızı. Çatlakları sızlasa da ayaklarımız kaybolurdu büyük gelen takunyaların içinde. Çatlaklara iyi gelirdi halı, kilim ayaklarla buluşunca. Hacdan gelenler varsa namaz çıkışında hurma dağıtılırdı. 2 tane fazla alırdım çaktırmadan. Komşumuzun çocukları vardı. Onlar gitmezdi camiye ama benim dönüşümü heyecanla beklerlerdi. Yüzüme değil elime bakarlardı. Onlar da hurmanın tadını çok severdi herhalde. Çünkü ön dişleriyle çizer gibi yerlerdi. Sonra anladım ki onlar başka dindendi. Ama onların büyükleri de bayramımızda güzel giyinirlerdi ve bizlere şeker ve para verirlerdi. Yani bayram herkesindi…”
CEZAEVİNDE RAMAZAN, FARKLI DÜŞÜNCELERİN HOŞ BAKIŞTIĞI BİR AY OLURDU
1970’li yıllarda cezaevinde olduğunu aktaran Tanülkü, Ramazan ayının koğuşlarda başka yaşandığını söylüyor. “Koğuşlar arası farklı düşünceler olsa da merhabalaşılırdı ve hoş bakışlı bir ay olurdu.” diye anlatıyor. Oruç tutan ve tutmayanların olduğu koğuşlarda yiyeceklerin dışarıdan geldiğini aktaran Turgay Tanülkü, “Paran varsa veya ziyaretin yoksa diğerlerinin paylaşımlarıyla yaşam devam ederdi. Ama Ramazan ayında her şey değişirdi. Oruç tutanlarla tutmayanlar arasında doğaçlama bir birlik doğardı. Oruç tutmayanlar pencerelerini gazete parçalarıyla kapatırlardı ki yemek kokusu insanlara ulaşmasın. Sonra herkes kıyıya köşeye sakladıkları paraları bir araya toplar, alınan malzemelerle ortak yemekler yapılmaya başlanırdı. Dolayısıyla parasızların da onurları korunmuş olunurdu.” ifadelerini kullanıyor.
“Bayramlaşmalarda da sağı solu kalmazdı. Ülkemin insanları gardiyanı mahkûmu bir araya gelirdi. İşte o zaman bayram olurdu.” diyen usta sanatçı, eşi Zehra Hanım ve soy isimleri farklı evlatlarıyla, kimselere gözükmeden bulundukları bölgenin türbelerini ziyaret ettiklerini dile getiriyor. Tanülkü, “Sonra da yitirilenler adına geç saatlerde herhangi bir mezarlığa gider dualarımızı ederiz. En uygun zamanda hangi mesafede olursa olsun annelerimiz ve babalarımızın kabirlerini ziyaret ederiz.” diye anlatıyor bayram günlerini ve ekliyor: “Yani kabahatin de ibadetin de gizliliğine inananlardanım.”
Özellikle Ramazan aylarında kimsesiz çocuklarla olmaya dikkat ettiklerini belirten sevilen oyuncu, “Bu sene çok şanslıyız. Okullar tatile girdi. Ben de cezaevlerini turne olarak dolaşıyorum. ‘Masallar, İnsanlar Bir de Türküler’ oyunumuzu sergiliyoruz. ‘Son Kuşlar’ oyunumuza ara verdik. Bayramdan sonra oynamaya devam edeceğiz.” diyor.
CEZAEVİNDE RAMAZAN, FARKLI DÜŞÜNCELERİN HOŞ BAKIŞTIĞI BİR AY OLURDU
1970’li yıllarda cezaevinde olduğunu aktaran Tanülkü, Ramazan ayının koğuşlarda başka yaşandığını söylüyor. “Koğuşlar arası farklı düşünceler olsa da merhabalaşılırdı ve hoş bakışlı bir ay olurdu.” diye anlatıyor. Oruç tutan ve tutmayanların olduğu koğuşlarda yiyeceklerin dışarıdan geldiğini aktaran Turgay Tanülkü, “Paran varsa veya ziyaretin yoksa diğerlerinin paylaşımlarıyla yaşam devam ederdi. Ama Ramazan ayında her şey değişirdi. Oruç tutanlarla tutmayanlar arasında doğaçlama bir birlik doğardı. Oruç tutmayanlar pencerelerini gazete parçalarıyla kapatırlardı ki yemek kokusu insanlara ulaşmasın. Sonra herkes kıyıya köşeye sakladıkları paraları bir araya toplar, alınan malzemelerle ortak yemekler yapılmaya başlanırdı. Dolayısıyla parasızların da onurları korunmuş olunurdu.” ifadelerini kullanıyor.
“Bayramlaşmalarda da sağı solu kalmazdı. Ülkemin insanları gardiyanı mahkûmu bir araya gelirdi. İşte o zaman bayram olurdu.” diyen usta sanatçı, eşi Zehra Hanım ve soy isimleri farklı evlatlarıyla, kimselere gözükmeden bulundukları bölgenin türbelerini ziyaret ettiklerini dile getiriyor. Tanülkü, “Sonra da yitirilenler adına geç saatlerde herhangi bir mezarlığa gider dualarımızı ederiz. En uygun zamanda hangi mesafede olursa olsun annelerimiz ve babalarımızın kabirlerini ziyaret ederiz.” diye anlatıyor bayram günlerini ve ekliyor: “Yani kabahatin de ibadetin de gizliliğine inananlardanım.”
Özellikle Ramazan aylarında kimsesiz çocuklarla olmaya dikkat ettiklerini belirten sevilen oyuncu, “Bu sene çok şanslıyız. Okullar tatile girdi. Ben de cezaevlerini turne olarak dolaşıyorum. ‘Masallar, İnsanlar Bir de Türküler’ oyunumuzu sergiliyoruz. ‘Son Kuşlar’ oyunumuza ara verdik. Bayramdan sonra oynamaya devam edeceğiz.” diyor.