Büyük İmamdan mektubumuz var
Büyük imam İmam-ı Âzam’a göre önce ilim tahsil edip sonra helâl kazanç için çabalamaktır esas olan.
"Hangi mezheptensin?” sorusu, memleketimizi, burcumuzu öğrenmeye yönelik sorular kadar sık çıkmaz karşımıza. Bu coğrafyada iki büyük imama tabi olanların çoğunlukta olmasından kaynaklanan bir durum şüphesiz. İkisini de bilmekle övünürüz. Ama dini yaşamada bize öncülük eden âlimleri hakkıyla tanıdığımızı söyleyemeyiz. ‘Amelî’ ve ‘itikadî’ olmak üzere iki farklı mezhebe tabi olduğumuzu bilmeyenlerin sayısı da az değil. Nihayetinde tablo böyleyken, onlarla ilgili malumatımız ibadetlerin ikame edilişindeki farklardan öteye gitmiyor. Alimlerin çileleri, ilim yolculukları, hayatları mezhep meselesinin kıyısında kalıyor çoğu zaman.Mezheplerimizi anlamanın, kurucusunu tanımaktan geçtiğini unutup ayrışan yönlere odaklanmamız bundan belki de. İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri’nin ilim ehline tavsiyelerini bu minvalde ele alabiliriz. Hanefi mezhebinin önde gelen fakihlerinden İmam Ebu Yusuf’un annesi, oğlunun bir meslek sahibi olmasını ister. Hiç kimseye ihtiyaç duymadan helalinden kazançtır annenin duası. Bu sebeple evladını bir terzinin yanına verir. Lakin İmam-ı Azam Hazretleri, gençteki öğrenme aşkına vâkıftır. Onu yanına alır. Eğitimiyle meşgul olur. Gün gelir ayrılık vakti gelir. Büyük âlim, talebesine ilim yolculuğu boyunca baş tacı edeceği tavsiyelerde bulunur.
Samimiyet ve tevazu kol koladır
İmam-ı Azam Hazretleri’nin inci nasihatlerinin saklı olduğu mektubun ilk konusu iletişimdir. Kişinin eğitim ve iş hayatında iletişim kazaları yaşamamak için izleyeceği yol anlatılır. Başa gelebilecek sıkıntıları izale etmek için ilk kural kimseyi hakir görmemektir. Başkalarına tepeden bakmayan biri gönüllerde taht kurabilir çünkü. Yani İmam-ı Azam, teveccüh gösterdiğimiz kişisel gelişim uzmanlarının teorilerinin aksini söylüyor. Egolarımızı şişirmek yerine tevazu ve vakara yönümüzü çeviriyor: “Vakarını koru. Hiç kimseyi küçük görme. İnsanlarla fazla içli dışlı olma. Onlar ihtiyaçları olduğunda seni arayıp bulsun.” Bilgimizle övünmek yerine onu ihtiyacı olanla paylaşma zekâtını vermektir doğru olan.
İlim ehlinin birbirine karşı davranışlarına da ölçü getiriyor İmam-ı Azam: “Âlimleri çok olan bir beldeye vardığında, halkı etrafına toplamaya çalışma. Sen de oranın sakinlerinden biri ol. Böyle yaparsan seni orada bir mevki kazanmak için uğraşmadığını bilirler.” Bilgi alışverişi de ilimle meşgul olanların güzel davranışlarındandır. Birbirlerini eğitenler kârlı çıkacaktır. Bu sebeple, büyük mezhep imamı talebesinin şahsında hepimize şu öğüdü veriyor: “Bilgilerini derinleştirmek, ilim anlayışlarını artırmak maksadıyla sana müracaat eden talebelerin, ilime rağbetini artırmak için her birine evladın gibi davran. Onlara yardımcı ol.”
İdarecilerle ilişkimiz de mektubun başlıca konularından biri. İmam-ı Azam, idarecilerle ilişkiyi ateşe yaklaşmakla eşit tutuyor: “İdarecinle ilişkilerinde ateşten faydalanacağın gibi davran. Ateşe çok yaklaşanı yakar. Uzakta kalana fayda sağlamaz.”
Tatbik edilmeyen ilim ne işe yarar?
Büyük imama göre önce ilim tahsil edip sonra helâl kazanç için çabalamaktır esas olan. Çünkü ilim tahsil ettiği sırada ekmek parası ile meşgul olanlar kitap ve kaleme veda etmek zorunda kalabilir. İlimden vazgeçenlerin akıbeti ise hoş değildir. İmam-ı Azam kazandığın servete, mala, mülke bakmadan hali pürmelali şöyle izah buyuruyor: “Vaktin boşa geçmiş.”
İlahî Beyan’ın ‘kitap yüklü merkepler’ olarak isimlendirdiği zümreye dâhil olmamak için nasihatler de mevcut mektupta. Öğrendiklerini hayata tatbik etmeyen, cahillerden bile zor durumdadır. Kişi bildiğinden mesuldür. Bu sebeple birine ilim sahibi demek için sözünü değil davranışlarını nazara vermek gerekir. Deyim yerindeyse sapla saman kitaplarla, eserlerle değil bizzat kişinin hayatına bakarak ayrılabilir. Nitekim İmam-ı Azam şu sualle muhatap ediyor hepimizi: “Tatbik edilmeyen ilim ne işe yarar?”
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri, mektubunda vizyondan asalete, yöneticilikten ibadetlere kadar her konuda tavsiyelerde bulunuyor. Hayatı boyunca ona yol gösterecek her konu var bu metinde. Buna mukabil talebesi İmam-ı Ebu Yusuf, büyük bir fıkıh âlimi olduğunda dahi bilgiye açlığı tükenmez. Yüzlerce talebe yetiştirerek Hanefi mezhebinin geniş kıtalarda yayılmasına katkı sağlar. Daha sonraları bu mektubu hepimizin istifadesine sunar. Kendisinin büyük eseri ‘Kitabü’l-Harac’da zikrettiği nasihatler, ömrümüzü ‘Hanifi’ bir anlayışla geçirmenin reçetesidir aslında. Tabii hakikat, nüvelerine o nazarla bakabilenlerimize.
İmam-ı Âzam’ın çağlar üstü öğütleri Ahlak ve ibadet:
İnsanlar arasında gülme.
Yolda yürürken daima önüne bak
İster avamdan olsun ister havastan, ister büyük olsun ister küçük olsun her kişiye iyilik et ve nasihatte bulun.
Eşinin yanında başka hanımlardan bahsetme. Böyle şeylerden söz edersen saygısızlık olur.
Namazların sonunda sürekli çekebileceğin bir vird seç. Mesela namazdan sonra Kur’an-ı Kerim okuyabilir, Allah’ı zikredebilirsin.
Tartı ile satılan şeyleri kendin tartmaya teşebbüs etme. Satan kişinin ölçüsüne itimat et.
Beni de hayır duanda unutma.
Duruş ve iletişim:
İlimle bir konuyu çözerken etraflıca mütalaa et. O konuyu içi ile dışı ile çözmeye, ıslah etmeye çalış.
On sene kazançsız ve azıksız kalsan bile tahsil etmekten geri durup, yüz çevirme.
Münazara ettiğin mecliste asla korku ve endişe içinde konuşma.
İşlerini, o işten anlayan ehil kişilere havale et. Eğer böyle yaparsan bilgiye, tecrübeye ve ihtisasa olan itimadın ve hürmetin sağlamlaşır.
Katıldığın mecliste sorulan sorulara fetvaya müsaitse cevap verirsin. Müsait değilse sebebini söylersin… Karşındaki şahsın senin huzurunda izahat vermeye kalkışmasına ve başkalarına ders vermeye başlamasına mahal vermemek için oradan kalkar gidersin. İnanan, asalet sahibidir.
Talebelerden biri bir topluluğa ders verirken sen orada bulunma. Çünkü senin orada olman onu sıkar ve şaşırtır.
Toplumla ilişkiler:
Kötülüğünü bilsen bile kimseyi kötü olarak yâd etme.
İnsanları iyi halleriyle an. Ancak o insanların kötülüğü dine dokunursa ve sen bu hali görürsen diğer insanlara bunu söyle. Söyle ki yanılarak ona tabi olmasınlar.
Seni ziyarete gelenleri güler yüzle karşıla. Onlara iyi davran.
Herhangi bir yerde insanların içinde bulunduğun zaman, sana hürmet edip öne geçirmedikçe kendiliğinden ön saflara geçme.
SÜHEYLA AKBAYIR