Erik Jan Zürcher kimdir? Erik Jan Zürcher kitapları ve sözleri
Hollandalı Tarihçi Erik Jan Zürcher hayatı araştırılıyor. Peki Erik Jan Zürcher kimdir? Erik Jan Zürcher aslen nerelidir? Erik Jan Zürcher ne zaman, nerede doğdu? Erik Jan Zürcher hayatta mı? İşte Erik Jan Zürcher hayatı...
Hollandalı Tarihçi Erik Jan Zürcher edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Erik Jan Zürcher hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Erik Jan Zürcher hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Erik Jan Zürcher hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi: 15 Mart 1953
Doğum Yeri: Leiden
Erik Jan Zürcher kimdir?
Erik-Jan Zürcher (d. 15 Mart 1953, Leiden), yakın Türkiye tarihi hakkında araştırmalar yapan Hollandalı tarihçi.
Leiden Üniversitesi'nde Türkiye Etütleri Bölümü başkanlığı yapmış ve bu üniversitede halen yarı-zamanlı profesör olarak görev yapmaktadır. 2008 yılından beri Amsterdam'da bulunan Uluslararası Sosyal Tarih Enstütüsü başkanlığı görevini yürütmektedir. Yakın Türk tarihi hakkında birçok makale ve kitabı vardır.
Erik Jan Zürcher Kitapları - Eserleri
- Modernleşen Türkiye'nin Tarihi
- Türkiye ve İran Otoriter Modernleşme
- Milli Mücadelede İttihatçılık
- Modernizmin Yansımaları
- Bir Ulusun İnşası
- Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
- Askerlik “İşi”
- Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalizm Ve Milliyetçilik
- Savaş, Devrim ve Uluslaşma
- Medeniyetler Çatışması Işığında İslam, Türkiye ve Avrupa Birliği
- Birinci Dünya Savaşı’nda Cihat ve İslâm
- Devletin Silahlanması Ortadoğu'da ve Orta Asya'da Zorunlu Askerlik (1775-1925)
Erik Jan Zürcher Alıntıları - Sözleri
- Etkin propagandalarına karşın, Siyonist hareket, 1905 ile 1912 yılları arasında, Filistin'e birkaç kez Yahudi'nin göçmesinden başka bir sonuç vermemişti. Tersine, Osmanlı Yahudilerinin büyük bir çoğunluğu Osmanlıcılığa bağlandı. (Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalizm Ve Milliyetçilik)
- Mart 1925’te Takrir-i Sükun Kanunu’nun ilân edilmesinden itibaren Türkiye’nin yönetim biçimi, bir otoriter tek parti yönetimi, açıkçası, bir diktatörlüktü. Takrir-i Sükun Kanunu’nun ve bu yasa gereğince kurulmuş olan mahkemelerin 1925-1926 yıllarında bütün muhalefeti susturmada nasıl kullanılmış olduğunu ve Mustafa Kemal’in 1927’deki büyük nutkunda bu bastırma eylemini nasıl haklı çıkardığını görmüştük. Takrir-i Sükun Kanunu, hükümetin bu yasayı kaldırmakta artık bir sakınca görmediği 1929 yılına kadar yürürlükte kaldı. Cumhuriyet Halk Fırkası her bakımdan bir iktidar tekeli kurdu ve 1931’deki parti kongresinde Türkiye’nin siyasal sistemi tek parti sistemi olarak resmen ilân edildi. (Modernleşen Türkiye'nin Tarihi)
- "...Milli Mücadele'nin İstanbul'un işgal altında olduğu bir dönemde oluştuğunun ve Osmanlı'nın devamı amacını güttüğünün gözardı edilmesidir. Hareket üyelerinin büyük bir çoğunluğu, şüphesiz Allah, padişah ve vatan için çarpıştıklarını düşünüyordu. Sakarya'daki son zafer ertesinde dağıtılan savaş madalyalarının Osmanlı madalyaları olmaları ve padişahın doğum gününün tüm Kurtuluş Savaşı süresince Ankara'da kutlanması bu bağlamda çok anlamlıdır." (Savaş, Devrim ve Uluslaşma)
- Sosyalizm, içine doğduğu 19. yüzyılın başat milliyetçiliğine karşı, enternasyonalisttir. (Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalizm Ve Milliyetçilik)
- ...in the eyes of the population Abdülmecit was as much a monarchy as Vahdettin, the last Ottoman Sultan, had been. Many in the leadership, too, felt an emotional bond of loyalty to the dynasty which they and their forefathers had served. This was, in fact, the main reason why the republican leadership decided to abolish the caliphate in March 124. (Bir Ulusun İnşası)
- III.Selim'in esin kaynağı kesinlikle Fransız Devrimi olmamıştı. O, devrimciler tarafından idam edilecek olan XVI. Louis'nin mutlak monarşisinin ve Fransızlar'ın askeri ve idari becerilerinin hayranıydı. Selim'i askeri reformdan yana karar vermeye zorlayan şey geleneksel Osmanlı ordusunun Rusya Savaşı'ndaki başarısızlığı olmuştu. (Modernleşen Türkiye'nin Tarihi)
- The Turkish experience can perhaps be usefully compared to that of Austria. Where pre-war inhabitants of the German speaking parts of the Habsburg Empire had thought of themselves both as German and as subjects of a Catholic and dynastic empire, the elite of the new republic of Austria almost had to invent a 'small Austrian' identity from scratch. So the Turks, too, who had thought of themselves as Muslim subjects of an Islamic empire, now had to start thinking of themselves as Turks. (Bir Ulusun İnşası)
- Birçok noktada Karabekir’in verdiği tarih bilgisi, çağdaş Türk tarihbilimciliğinin bu dönem için dayandığı Nutuktakinden hayli farklıdır. En önemli ayrılıklar şöylece özetlenebilir: 1- Karabekir’e göre, Anadolu’da ulusal bir direniş hareketi hazırlayan arkadaşlarına katılmadan önce, Mustafa Kemal çok fazla beklemiş ve tereddüt etmiştir. 2- 1919 Mayıs’ında Anadolu’ya gelince, Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’ni hazırlamakta olan Doğu illerinin embriyon evresindeki ulusal örgütlenmesini es geçmek ve Sivas’ta ayrı bir ulusal kongre örgütlemek istemiştin Önce Erzurum’a gelmeye ve sonra Sivas’taki ulusal kongreyi yapmaya zorlukla ikna edilebilmiştir. 3- Öteki önderlerin çoğu ulusal hareketi, henüz olağanüstü koşulların gerektirdiği geçici bir gelişme sayarlarken, Mustafa Kemal İstanbul hükümetiyle her türlü iletişimi keserek, hareketi köktenci bir çizgiye getirmiş, fiilen bağımsız hale sokmuştur. 4- İstiklâl Harbimiz’de Türk milliyetçileriyle Bolşevikler arasındaki ilişkilere çok yer ayrılmıştır. Doğu cephesi komutanı olarak Karabekir bu ilişkilerin gelişmesini yakından gözlemiş, fakat Sovyet yardımının önemini o da kavramış olmakla birlikte, Mustafa Kemal’i Bolşeviklere ve onların fikirlerine fazla yatkın bulmuştur. Karabekir, kendisinin taktik esnekliği olmadığı için, onun Bol- şeviklerin ulusal hareketi ele geçirmelerine izin vereceğinden korkmuştur. 5- Mustafa Kemal otoriter ve aşırı bir tavır takınmakla suçlanmaktadır; Karabekir’e göre, onun bu tutumu, özellikle ulusal eylemcilerin Batı’dakinden ideolojik olarak çok daha tutucu oldukları Doğu illerinde, hareket içinde bir güvensizlik havasının yayılmasına yol açmıştır. Mustafa Kemal’in ve çevresinin “ahlâka aykırı” yaşam biçimleri hakkında çıkan söylentiler, bu duyguyu pekiştirmiş ve hareketin başına Mustafa Kemal’den başka birinin getirilmesi girişimlerine neden olmuştur. 6- Karabekir, Mustafa Kemal’in 1920 yazında, Bolşevik baskısı yüzünden, Kars ve Ardahan’ı geri alma harekâtını erteletmesini de eleştirmektedir. (Savaş, Devrim ve Uluslaşma)
- Sultan, mutlak gücü temsil ediyordu ve hizmetkârlarından birçoğu, Sultan'ın otoritesinin temsilcileri olarak güç sahibi idiyseler de, resmi anlamda onun kullarıydılar. (Modernleşen Türkiye'nin Tarihi)
- Kurultaydan kısa süre sonra söylevin(Nutuk) ilk baskısı, ilginç bir şekilde, Türk Tayyare Cemiyeti himayesinde gerçekleştirildi. İki ciltlik bu lüks baskının metinleri İstanbul’da, haritalarla çizimleri ise Viyana’da basılmıştı. Aşağı yukarı aynı zamanlarda çıkan halk baskısı ise Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 50 bin kopya basılarak dağıtılmıştı. Bu sayının boyutlarını anlamak için, dönemin Türkiye’sinde halkın sadece yüzde 10,6’sının okuma-yazma bildiğini (kadın-erkek ve şehir-köy oranları arasında da büyük farklar vardı), yani potansiyel okuyucu sayısının tahmini 1,4 milyon kişi olduğunu göz önüne almak gerekir. Basım sayısının yüksekliği, TC idaresinin bu metne verdiği önemi de gösteriyor. (Savaş, Devrim ve Uluslaşma)
- "...İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Halk Fırkası, gerçek kitle örgütlenmeleri değildirler. Cemiyetin taban örgütlenmeleri, taşra kentlerinde oluşturulan İttihadçı kulüplerden ibarettir. Halk fırkası ise, İttahadçı kulüplerin 1918-1919 yıllarında kurmuş olduğu yerel direniş örgütlenmelerini devralmıştır." (Savaş, Devrim ve Uluslaşma)
- Ne olursu olsun, ITC yönetimi (ve Dünya Savaşı) ile ulusal direniş hareketinin başlaması arasında net bir zaman boşluğu yoktur. Bu sonuç bizi başka bir sonuca götürür: Direniş hareketini başlatanın, 1919'da İzmir'in Yunanlılarca işgali olduğu doğru değildir. İzmir’in işgalinin önemi, zaten direnişi örgütlemekte olan grupların, bu işgalle (bir büyük Ermenistan’ tehdidinin katalizör etkisi yaptığı) doğuda olduğu kadar etkili olarak, ülkenin batısında ve başkentte de kamuoyunun harekete geçirilmesini mümkün kılmış olmasıdır. (Milli Mücadelede İttihatçılık)
- Osmanlı yazar. ları herhangi bir toplumsal ya da dinsel itirazı derhal “fitne” olarak nitelendirirlerdi. 19. yüzyıl Osmanlı kaynaklarına göre, 17. ve 18. yüzyıllarda, bilhassa Islâm alimleri, çok muhafazakar, kimi zaman bilginin yayılmasını önlemeye çalışan bir tutum geliştirmişlerdi. Burada hatanın, atamaların bilgiye değil akraba kayırıcılığına dayanmasından kaynaklandığı belirtilmişti.")Bununla beraber, bu dönemin uleması üzerine çok az inceleme yapıldığını da unutmamak gerekiyor. (Modernleşen Türkiye'nin Tarihi)
- 7 Şubat'ta Ali Fuat (Cebesoy), biri bütçe, diğeri ise genel olarak halkın refahının geliştirilmesi konusunda iki uzmanlık komisyonunun teşkilini istedi. Her iki öneri de reddedildi.⁸⁶ 86 ZC, cilt 13/1, 202. (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası)
- Osmanlı'dan tek bir sosyalist kuramcının bile çıkmayışı kaydedilmeye değer. (Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalizm Ve Milliyetçilik)
- 1926 siyasal davalarından bir yıl sonra, Mustafa Kemal, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Fırkası kongresinde ünlü nutkunu okudu. Bu Nutuk, Türk cumhuriyet tarihçilerinin en çok dayandıkları kaynaktır. Batılı tarih yazımı da bu eseri en önemli bir kaynak olarak kabul etmektedir. 1919-1926 yılları arasındaki Türk tarihinin ve özellikle Mustafa Kemal’in rolünün betimlenmesi olarak okunup kullanılmasına rağmen, bu yapıtın gerçek niteliği başkadır. Bağımsızlık mücadelesinin öyküsü, Mustafa Kemal’ce, direniş hareketinin öteki liderlerinin hareketlerini eleştirmek için bir arka plan olarak kullanılmıştır (Rauf, Refet, Ali Fuat, Cafer Tayyar, Kâzım Karabekir, Kara Vasıf, Bekir Sami, Ali İhsan, Nurettin, Hüseyin Avni, Celâlettin Arif eleştiri hedefleridir) ve Nutuk’un yaklaşık (basımına göre) yüz sayfası, bütünüyle, Lozan Antlaşmasından sonra hareket içindeki ayrılığa - ki bu, özellikle Rauf’un hazırladığı bir komplo olarak gösterilmektedir - hasredilmiştir. Bütün bu eleştiri hedefi kişiler temizlik hareketine tâbi tutulduktan yalnızca bir yıl sonra Nutuk’un okunduğu da göz önüne alındığında, eserin onlara 1926’da gösterilen tutumun haklı gösterilmesi için yazıldığı açıkça ortaya çıkmaktadır. İşin garibi, Nutuk’u kaynak olarak kullanan tarihçi ve biyografi yazarlarının hiçbiri Nutuk’un bu niteliğinin farkında değildir. (Milli Mücadelede İttihatçılık)
- Benim naçiz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır ve Türk Milleti emniyet ve saadetini zamin prensiplerle medeniyet yolunda tereddütsüz yürüyecektir. (Milli Mücadelede İttihatçılık)
- "1912-1913’te, bu tarihten otuz yıl kadar önce Balkan vilâyetlerinde doğmuş olan tüm Jön Türk subay ve memurları, bir anlamda atalarından kalmış evlerini ve yurtlarını kaybettiler. Pek çok durumda aileleri kaçmak zorunda kalmış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinde göçmen (muhacir) konumuna düşmüşlerdi. Ancak şaşırtıcı bir şekilde bu durum, Jön Türkler’de eski toprakları kurtarma ya da intikamcılık gibi duyguları geliştirmedi. Tersine aralarından pek çoğunun, kendilerine tamamen yabancı bir ülke olarak gördükleri Anadolu’yu yeni bir anavatan olarak benimsemelerine yol açtı. Basında çıkan araştırma ve makalelerin gösterdiği üzere, Anadolu insanı ve kültürüne yönelik ilgide bir artış olacaktı. Öte yanda o güne kadar olanların yeniden yaşanmasına bir daha asla izin verilmeyeceği duygusu da güçlenecekti. Anadolu, Balkanlar’ın yaşadıklarını yaşamamalıydı. Burası, kelimenin gerçek anlamında “Türk’ün son dayanak noktası”ydı. Bü tün bu duygular, Ermenilerin toplu katliamına kalkışılması ve Ortodoks Rumların Anadolu’dan çıkarılması gibi kararların alınmasında kesinlikle etkili olmuştur." (Savaş, Devrim ve Uluslaşma)
- Osmanlı yazarları herhangi bir toplumsal ya da dinsel itirazı derhal "fitne" olarak nitelendirirlerdi. (Modernleşen Türkiye'nin Tarihi)
- Karl Renner'in Habsburg İmparatorluğu'nu, "sosyalist yönetim altında, gelecek bir dünya toplumunun sosyalist örgütlenmesine örnek oluşturacak bir 'milliyetler devleti'ne" dönüştürme önerisi, Osmanlı sosyalistleri onun yapıtlarını tanısalardı, Osmanlı ülkesinde bir yankı bulabilirdi. (Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalizm Ve Milliyetçilik)