Sıra dışı bir öğretmen: Murat Turgut Kimdir? Aslen nerelidir? Kaç yaşındadır?

EĞİTİM

Mardin'de görev yapan ilkokul öğretmeni Murat Turgut sıra dışı eğitim anlayışıyla bütün Türkiye’nin gönlünde taht kurdu.

Mardin'de görev yapan ilkokul öğretmeni Murat Turgut sıra dışı eğitim anlayışıyla bütün Türkiye’nin gönlünde taht kurdu.

Bir köy okulunda öğretmenlik yapan Murat Öğretmen, öğrencilerine hem arkadaş,  hem de öğretmenleri olarak yemeğe, gezmeye, lunaparka, sinemaya, gösterilere götürerek hem onların hem de ailelerinin gönüllerini fethetti.

Öğrencileri ile okuldaki aktiviteleri ve onlarla yaşadıkları keyifli anları sosyal medyada paylaşarak kısa sürede milyonları kendine hayran bıraktıran Murat Öğretmen herkesin takdirini kazandı.

Sınıfta ve okulun avlusunda öğrencileri ile yeri geldiğinde horon çeken yeri geldiğinde ise dans eden halay çeken Murat Öğretmen’in öğrencileri ile olan iletişimi herkesi şaşırtıyor.

Eğitim Fakültesinden Yüksek Onur Öğrencisi dereci ile mezun olduktan sonra Mardin’de göreve başlayan Murat Öğretmen için sizlerle söyleşi yaptık.

 

Hocam kimdir Murat Öğretmen? Hobileriniz, çalışmalarınız nelerdir?

1990 yılında Mardin’de doğdum. Ailemin de yönlendirmesi ile küçük yaşlarda profesyonel olarak futbol hayatına atıldım, tiyatro ekiplerinde rol aldım, satranç eğitimi, halk oyunları eğitimi alarak kendi yeteneklerimin farkında olan bir birey olarak yetiştirildim.. Ortaokul ve liseyi derece ile bitirdim. İlkokuldan üniversite öğrenimime kadar Mersin’de ikamet ettim. Üniversiteyi kazandıktan sonra farklı illerde bulundum. Daha sonra Çukurova Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü kazandım. Lisans öğrenimim süresince öğretmenlik eğitimim yanında; halk dansları, Latin dansları, satranç, sinerji, fotoğrafçılık, spor, edebiyat, dağcılık, çevre, bilişim, yaratıcı drama gibi birbirinden farklı alanlardaki sosyal kulüplerde yer alarak kişisel-sosyal, duyuşsal ve psikomotor olarak kendimi geliştirmeye devam ettim ve üniversiteden ‘’Yüksek Onur Öğrencisi’’ olarak mezun oldum. Şu anda Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktayım. 2014 yılında hala görev yapmakta olduğum Mardin’in Artuklu ilçesine bağlı Gökçe köyü Gökçe İlkokulu’na sınıf öğretmeni olarak atandım.

 

Öğretmenlikle birlikte neler yaptınız?

Hayat boyu eğitim şart desturu ile Sınıf öğretmenliğimin yanında Yaratıcı Drama Eğitmenliği, Zekâ Oyunları Eğitmenliği, Halk Oyunları Antrenörlüğü, Satranç Antrenörlüğü, Çocuk Oyunları Hakemliği ve TRT EBA TV’de sunuculuk yapmaktayım. Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu birçok çalıştay, seminer, kursa davet edildim; İYEP programı kapsamında eğitici eğitmeni olarak okuma yazmada güçlük çeken çocukların başarılarının arttırılmasına yönelik öğretmenlere eğitimler verdim.

Yapmış olduğum eğitsel çalışmalarından dolayı ülkemizde ve yurtdışında birçok televizyon programına ‘’Fark Yaratan Öğretmen’’, ‘’Yılın Öğretmeni’’ olarak davet edildim. Ülkemizde birçok üniversitenin ‘’Eğitim Fakülteleri’’nden , birçok sosyal kuruluşlardan ve sivil toplum kuruluşlarından davet edilerek üniversite öğrencilerine ve ebeveynlere yönelik ‘’Rol Model Olarak Öğretmen’’ konulu yaklaşık 50 seminer ve konferans verdim.

 

Yılın öğretmeni seçilmiştiniz!

Evet öğrencilerimle sevgi dili ile kurmuş olduğum bağ ve çocuklarımla elde ettiğimiz başarılar neticesinde 2019’da ‘’Yılın Öğretmeni’’ ödülüne layık görüldüm.

2020 Nisan ayında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Ankara’ya davet edilerek önce TRT EBA TV’de yayınlanan’ 100.Yıl Özel 23 Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ programının hazırlama komitesinde yer aldım. TRT EBA TV’de çocuklar için hazırladığı ‘’Bilgi Şöleni’’ programını sundum ve koordinatörlüğünü yaptım. 2020 yılında Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk tarafından ‘’Başarı Belgesi’’ne layık görüldüm. Ayrıca Artuklu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Artuklu Kaymakamlığı, Mardin İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mardin Valiliği tarafından da başarı belgeleri ve teşekkürle ödüllendirildim.

 

Öğretmen ve öğrenci sizin için ne anlam taşıyor?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki biz öğretmenlerin görevi sadece bilgi aktarmak değil ; çocukları hayata hazırlamaktır. Her sınıfa girdiğimde ‘’Kendi çocuğum olsa nasıl bir öğretmende eğitim almasını isterim?’’ sorusunun cevabı olmaya çalışıyorum. Her çocuğun ayrı bir yeteneğinin ve potansiyelinin olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden ders saatleri dışında ve hafta sonları çocuklara başarı duygusu tattıracak ve özgüvenlerini arttıracak ortamlar yaratmaya çalışıyorum. Bildiğiniz gibi ilk öğretmenlerimiz, ilkokul öğretmenlerimiz bizim için çok önemlidir.

Hiçbirimiz ilkokul öğretmenimizi unutmamışızdır ve bu çok da mümkün değildir. Ama bu durum olumlu anlamda olabileceği gibi olumsuz anlamda da olabilir. Bu bilinçle hareket ederek eğitim ve öğretimi sevgi temelli planlayıp ona göre derslerimi işliyor ,çocuklara kendi yeteneklerini keşfedebilecekleri sosyal etkinlikler yaptırıyorum. Okul öncesi ve ilkokul çağlarındaki çocuklar için ‘’Öğretmen’’leri çok değerlidir. Öğretmenler çocukların gözünde birer kahraman ve rol modeldir. Bu dönemdeki çocukların gözlem gücü çok kuvvetlidir; sürekli öğretmenlerini taklit etmeye çalışırlar ve bunu yaparlarken de öğretmenlerin söylediklerinden çok davranışlarına dikkat ederler. Bu anlamda öğretmenin söyledikleri ile davranışlarının tutarlı olması gerekiyor. Toparlamak gerekirse her çocuğun özel olduğunu ve onlara birer örnek teşkil ettiğimizi unutmadan çalışmalarımızı sürdürmeli, çocuklarımızı sadece akademik anlamda değil aynı zamanda bilişsel, duyuşsal ve psikomotor olarak bir bütün olarak düşünüp geliştirmeye özen göstermeliyiz.

 

Bu mesleği niçin tercih ettiniz?

            Bazılarına çok garip geliyor hatta bazen bu noktada yadırganıyorum ama sizlerle de paylaşmak istiyorum. Üniversiteye giriş sınavında hukuk fakültesini kazanacak kadar puan almıştım. Fakat çocukları ve öğretmenliği çok sevdiğim için Hukuk Fakültesi yerine ‘’Sınıf Öğretmenliği’’ bölümünü tercih ettim. Ayrıca her yaş grubundan yeğenim var. Şu an 24 yaşında da yeğenim var, 5 yaşında da. Yani hayatımda sürekli çocuklar oldu ve çocuklarla büyüdüm. Yaşım nicel olarak büyümüş olsa da içimdeki çocuk ruhu her zaman yerinde duruyor J Çocukları gerçekten çok seviyorum, onlara bir şeyler öğretmek, kocaman yüreklerine mutluluk sağlamak, yüzlerini güldürmek beni daha da mutlu ediyor. Öğretmenlik her şeyden önce sevgi, sabır, ilgi, emek işidir. Bu unsurların da kendimde olduğunu düşünüyorum.  Her zaman ‘’İyi ki bu yolu seçmişim ve İyi Ki Öğretmenim!’’ diyorum.

 

Öğrencileriniz sizleri niçin bu kadar çok seviyor?

            Bu sorunun cevabı aslında çok basit: Çocuklara değer vermek, ilgi göstermek, onlara başarı duyguları tattırmak, özgüvenleri yükseltmek… Bunların hepsi de bir yerden geçiyor. O da kalpten. Öğretmenlik gönül işidir. Gönül alma ve bu işe gönlünü verme işidir. Okulun açıldığı ilk günlerde çocukları tanımaya çalışmak, onlarla ilgili bilgi toplamak çok önemli. Özellikle okul öncesi eğitimi almayıp okula direkt 1.sınıfta başlayan çocuklarla direkt derse başlamak okul fobisine ve o çocukta okula karşı ön yargı oluşmasına sebep olabilmektedir. Her çocuğun zihinsel açıdan, psikomotor yeterlilikleri, aile yapıları, sosyoekonomik, sağlık durumları açısından birbirinden özel durumlarının olduğunu unutmamamız gerekiyor. Hafta sonları mutlaka öğrencilerimin evlerine veli ziyaretleri düzenliyorum. Çocukla beraber yer sofrasına yan yana oturup su içtiğinizde bile çocuk kendisine değer verildiğini, olduğu gibi kabul edildiğini, kendisine güvenildiğini ve kendisinin sevildiğini hissediyor. Ve bunu yılda sadece bir defa yapmıyorum. Kendi velilerime sürekli iletişim halindeyim. Öğretmen ve aile işbirliği ile çocuklarımıza katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Öğretmen ve aile davranışları tutarlı olunca çocuk kendini daha çok güvende hissedip öğrenmeye isteği artıyor bu da ders başarılarına yansıyor. Öğrencilerimin arasında akademik anlamda ders başarısı yüksek olmayan öğrencilerim de vardı. Ama o öğrencilerime de kendi kapasiteleri dahilinde başarabilecekleri sorumluluk verdim , o başarı duygusuyla öğrenmeye daha açık hale geldiler. Ayrıca akademik anlamda başarısız olan çocuklar başka alanlarda da başarısız olacaktır diye bir yargı kesinlikle çok yanlış.

 

Her öğrencinizin kapasitesi aynı mı?

Herkesin öğrenme alanı farklı. Bu noktada aslında iş yine biz öğretmenlere düşüyor. Bazı çocuklar dinleyerek, bazıları anlatarak, bazıları yazarak, bazıları müziğe dökerek, bazıları resme dökerek, bazıları zihninde kodlayarak daha iyi öğrenebiliyorlar. Biz öğretmenler olarak çocuklarımızın farklı duyularına hitap edecek imkanlar, ortamlar ve etkinlikler hazırladığımızda eğitim öğretim süreci hem öğretmen hem de öğrenci açısından çok daha verimli ve kaliteli geçiyor. Başarıyı tadan çocuk daha fazlasını ister, daha çok sorumluluk almak ister. Ben de bu anlamda sorumluluk vererek aramızdaki iletişimi daha da kuvvetlendirdim. Bunlarla beraber çocukların istekleri doğrultusunda hafta sonları çocukların yeteneklerini ortaya çıkarak, kişisel sosyal ve duyuşsal gelişimlerine katkıda bulunacak halk oyunları, satranç, yaratıcı drama, zeka oyunları, el sanatları, görsel sanatlar, jimnastik, futbol, voleybol gibi eğitimler vermeye başladım. İçine kapanık ,sessiz olacak çocuklar bu sosyal etkinlikler sayesinde girişken, kendini ifade edebilen, özgüveni yüksek bireyler haline geldiler. Çocuklar mutlu oldukça ben de mutlu oluyorum. Çok ilginçtir daha öncesinde yüz yüze hiç görmediğim, beni sadece sosyal medya ya da televizyon programlarında gören ülkemizin farklı bölgelerinden hatta yurt dışından bile çocuklardan beni sevdiklerine dair çokça video ve mesaj alıyorum. Yüz yüze görmediğiniz çocukların bile gönlüne girmeyi başarmak beni çok duygulandırıyor ve fazlasıyla mutlu ediyor gerçekten.

             Ders dışında ne gibi etkinlikler yaptınız ve bunları hangi zaman dilimlerinde gerçekleştiriyorsunuz?

            Hafta içinde tüm sınıflarda olduğu gibi bizler de ders saatlerimiz içinde derslerimizi  işliyoruz. Tabi bu derslerimizi de sadece düz anlatım yöntemleri ile değil de çocukların daha çok aktif olarak katıldığı, onların yapıp yaşayarak öğrenmelerini sağlayacak etkinliklerle işliyoruz.

            Sosyal etkinliklerimizi ise hafta sonu gönüllü olarak yapıyoruz. Hatırlıyorum da 1.sınıfın ilk günlerinde okula gelmek istemeyen, okula geldiğinde ağlayarak annelerini isteyen çocuklar 2.haftadan sonra ‘’Öğretmenim hafta sonu da okula geleceksin değil mi?’’ diye istekte bulunup Cumartesi ve Pazar günleri de okula koşa koşa gelmeye başlamışlardı. O koşu hiç bitmedi. Çocuklarım koştukça ben de onlarla seve seve gönüllü bir şekilde koşmaya devam edeceğim.

            İlk yaptığım etkinlik aslında çocuklar için değil anneleri, nineleri içindi. Her hafta sonu gönüllü olarak görev yapmış olduğum köye giderek öncelikle köyde okuma yazma bilmeyen yaşı 30 ile 70 arasında değişen kadınlara okuma yazma öğrettim. Sonrasında sıra yaşları 6-11 arasında değişen öğrencilerimi geliştirmeye gelmişti. Öğretmenliği çocuklara sadece bilgi aktaran değil, kendi çocukluğumda da olduğu gibi çocukların yeteneklerini ve potansiyellerini keşfedecek bir süreç olarak gördüm. Yine gönüllü olarak kendi imkanlarımla yine her hafta sonu köye giderek çocukların özgüvenlerini arttıracak, sosyalleşmelerini sağlayacak, becerilerini ortaya çıkaracak; halk oyunları, satranç, yaratıcı drama, zeka oyunları, el sanatları, görsel sanatlar, jimnastik, futbol, voleybol gibi eğitimler vermeye başladım. Yeterli ve yetenekli olmadığım ama çocukların çok istediği bir etkinlik varsa bu konuda profesyonel destek almak için girişimlerde bulunuyorum ve eğitmenlerimizi okulda misafir ederek çocuklarımıza ilgi, yetenek ve istekleri doğrultusunda eğitimler vermelerini sağlıyorum.

 

Yaşadığınız sıkıntılar?

            Hiç unutmam ilk halk oyunları çalışmamızı yaptığımız günlerde köyde sık sık elektrik kesintisi olduğu ve bizim de yeterli teknolojik donanımımız olmadığı için; bu çalışmaları pes etmeden şahsi arabamı okulun bahçesine getirip arabamın hoparlöründen çalarak gerçekleştirdik. Ülkemizin 7 bölgesinin 7 ayrı halk dansını öğrettim ve bu bölgelerimizin  kültürel yapılarını, geleneklerin göreneklerini çocukların yaparak yaşatarak öğrenmelerini sağladım. Çocukların bu başarıları sadece köy sınırları içerisinde kalmadı. Birçoğu köyün dışına daha önceden hiç çıkmamış ve imkanları kısıtlı olan çocuklar artık farklı ilçelerde, farklı illerde (İstanbul, İzmir, Trabzon, Rize, Ankara, Batman, Diyarbakır, Konya, Artvin, Tekirdağ, Mersin , Adana, Elazığ, Erzurum…) ulusal ve uluslararası festivallerde, konserlerde birçok ünlü sanatçı ile beraber on binlerce kişi karşısında halk oyunları gösterilerinde yer aldı.

 

Pandemi sizi de etkiledi mi?

            Etkilemez mi? Bütün davetlerimiz ertelendi.  Dubai Başkonsolosluğu’ndan gelen resmi davet ile 23 Nisan 2020 tarihinde Dubai’de gerçekleştirilmesi planlanan; dünyaya yayılan koronavirüsten dolayı ileri bir tarihe ertelenen tüm dünya ülke çocuklarının katılacağı organizasyona ülkemizi Mardin’deki köy çocuklarımla temsil edecektik. Yine aynı şekilde Mardin’deki köy okulu öğrencilerimle Mayıs ayında Almanya’daki, Temmuz ayında Hollanda’daki festivalde yapacağımız gösteriler korona virüs salgınından dolayı ileri bir tarihe ertelendi.

2 Mart Rize’nin Kurtuluşu münasebetiyle 1 Mart 2020’de Rize Vakfı tarafından organize edilen İstanbul / Maslak TİM Show Center’da binlerce kişi karşısında Mardinli köy çocuklarının horon gösterisi sergilemek üzere sanatçı Zara ile birlikte davet edilmesi kültür zenginliğimiz ve milli birliğimiz açısından mutluluk verici oldu.

            Mardin Valiliği tarafından Midyat Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’ne davet edilerek yaklaşık 30.000 kişi önünde halk oyunları gösterileri yapan öğrencilerim özgüven tazelemiş oldu.

 

Öğrencilerinize yönelik başka etkinlikleriniz var mı?

Okulumuzu her zaman evimiz olarak gördük, ders dışındaki saatlerimizde ve hafta sonlarında okulumuzu boyadık.

            Öğrencileri aylık belirli periyotlarla yüzme kursuna götürüp yüzme öğrenmelerini sağladım.

            Hafta sonu okuldaki sosyal etkinliklerimizden sonra yılın belirli aralıklarında öğrencilerimi Mardin Müzesi’ne götürüp oradaki kültür ve sanat faaliyetlerinde eğitim almalarını sağlıyorum.

            Yılın belirli günlerinde öğrencilerimle huzurevi ziyaretleri yaparak yaşlılarımıza halk oyunları gösterileri sergileyerek yaşlılarımızı mutlu ediyoruz.

            Yine yılın belirli dönemlerinde Cumartesi ve Pazar günleri Mardin’in Savur ilçesinde bulunan TEGV’e öğrencilerimi götürerek robotik kodlama eğitimi almalarını sağlıyorum. Bu noktada sağ olsunlar TEGV Savur Öğrenim Birim Sorumlusu Gülşen Kaya Tırpan ve Savur Gençlik ve Spor Müdürü Özcan Tırpan öğrencilerimin daha iyi eğitim almaları noktasında her zaman destek verdiler.

Velilerin genel anlamda okuma yazma alışkanlığı olmadığı ve çocukların evde anne ve babalarını örnek aldıklarını göz ödünde bulundurarak okulumuzdaki öğretmenlerimiz ve okul idaremizin rehberliğinde ‘’Gökçe Okuyor’’ projesi ile velilerle çocukların katıldığı her gün saat 20.20’de 20 dakika kitap okutarak kitap okumaları için velilerimizi teşvik ettik. Her hafta random olarak belirlemiş olduğumuz velilerden Salı ve Perşembe günleri son ders saatinde okudukları kitabı anlatmalarını istedik.Sene sonunda aile-öğretmen-öğrenci üçlüsü ile harika bir kitap okuma alışkanlığı kazandık.

Mardin Valiliği ile yapmış olduğum girişimler sonucunda belirli aralıklarla öğrencilerimi 1.ligde mücadele eden kadın basketbol takımı Mardin Büyükşehir Belediye Spor’un  maçlarına götürüp kadın basketbolcuları çocuklarla tanıştırarak çocukların spora, sporcuya, kadınlara ve onların başarılı olabileceklerine şahit olmalarını sağladım.

Türkiye’deki tüm çocukların severek izlediği ve sinemada da rekorlar kıran ‘’Rafadan Tayfa’’ animasyon çizgi filminin yönetmeni İsmail Fidan tarafından öğerncilerimle beraber galaya davet edildik; öğrencilerimi Şanlıurfa’daki galaya götürerek ilk defa sinemayı görmelerini sağladım. Galadan bir hafta sonra Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek ‘’Rafadan Tayfa’’ ekibinin maskotlarını köy okulumuzda misafir ettik.

Açıkçası farklı bir takımı tutuyorum.Her zaman fanatizmden uzak durdum.Hele ki konu çocukların mutluluğu olunca her şeyi bir kenara bırakıyorum. Beşiktaş JK ile görüşüp Kuşadası Beşiktaş Çarşı grubunu okulumuza davet ederek sınıfımızda ağırladık. Okulumuzu ziyaret eden taraftar grubu birçok spor malzemesi getirerek okulumuza spor alanında katkıda bulundu.

            Her hafta sonu çocuklarla yapmış olduğumuz etkinlikleri bitirdikten sonra  öğrencilerimin evlerini ziyaret ederek, çocukları oldukları gibi sevdiğimi, onlara koşulsuz değer verdiğimi ve oldukları gibi kabul ettiğimi gösterek kendine olan güvenlerini sağlamlaştırdım.

 

Nasıl bir eğitim metodu tercih ettiniz?

Her zaman ‘’Öğrencinin zihnine girmek isteyen bir öğretmen, önce çocuğun gönlüne girmeyi başarmalıdır.’’ anlayışıyla hareket ettim. Çocuklara başarı duygusu tadacakları ortamlar sağlamaya çalıştım, onların yapabileceği sorumluluklar verdim. Her şeyden önce söylediklerimle davranışlarımın tutarlı olmasına özen gösterdim. Çünkü öğrencilerimin, ilkokul öğretmenleri olarak beni örnek aldıklarının bilincindeydim. Aileleri ile ilişkilerimi her zaman sıkı tuttum, veli ile işbirliği yaparak çocuklarımızı hayata hazırlamak için özen gösterdim. çocukları her zaman dinledim, olumsuz bir durum varsa öncelikle nedenini araştırdım ve buna uygun çözüm yolları üretmeye çalıştım. Her çocuğun özel olduğunu hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım. Mümkün olabildiğince farklı duyularına hitap edecek ders etkinlikleri planladım. Her şeyden önce çocukları sevdim, güvendim, güvendiğimi, değer verdiğimi her zaman tebessüm ederek onlara hissettirdim ve iyi ki öğretmenim J

Öğrencilere matematik nasıl sevdirilir?

            Bu noktada aslında iş yine biz öğretmenlere düşüyor. Ders için hazırlık yapan, planlı etkinlikler hazırlayan ve o konuyu öğretmek için heyecanlanan öğretmenimizin o tatlı heyecanı tabi ki çocukları da motive edecektir. Ayrıca ilkokul çağındaki çocuklar oyun oynamayı, hareket etmeyi çok severler.  Düz anlatımdan ziyade matematik kazanımlarını oyun etkinlikleri ile çocukları da işin içine dahil ederek işlemek muazzam keyifli oluyor. Çocuklar oyun oynadıklarında ders işlediklerini bile fark edemeyebiliyorlar. Ayrıca monoton, tek düze bir ses tonu ders anlatımı o dersi sıkıcı hale getiriyor. Dinç ,dinamik ses tonuyla ve çocuklara somut yaşantılar kazandıracak etkinliklerle matematik çok zevkli bir ders haline geliyor.

 

Müzik sizin için ne anlam taşıyor?

            Müzik hayatımın hemen hemen her saniyesinde var diyebilirim. Uyandığımda gözümü açar açmaz mutlaka enerjik bir şarkı ile güne başlıyorum. Sesim çok güzel olmasa da şarkı söylemeyi çok seviyorum. Özellikle kendi kendimle baş başa kaldığımda farklı türdeki şarkılarla potpori yapabiliyorum J Müzik okullarımızda bir ders olmakla beraber diğer derslerde kullanabileceğimiz bir öğretim ögesi de olabiliyor. Türkçe,Matematik gibi derslerde müziğin unsurlarından sıklıkla faydalanıyorum. Çocukların söylemek istedikleri şarkılar enerjilerini atmalarını ve derslerimizin daha keyifli geçmesini sağlıyor. Çocukların ders motivasyonunu her saniye diri tutmak bazen zor olabiliyor, enerjimizin düştüğünü hissettiğim anda çocuklarla beraber bir türkü patlatıp derse daha motive bir şekilde devam ediyoruz J Ayrıca drama etkinliklerinde ve özellikle halk oyunlarında müziği sıklıkla kullanıyoruz. Hem benim için hem de öğrencilerim için müzik, hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru.

Eğitimcilere ve velilere bir tavsiyeniz var mı?

Eminim ki her öğretmenimizin kendi özgü öğretim yöntem ve teknikleri vardır . Her bir öğretmenimiz birbirinden çok ama çok kıymetli. Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var mutlaka. Naçizane olarak velilere ve değerli meslektaşlarıma ve de eğitim fakültesi öğrencilerine tavsiyelerim; her şeyden önce ilk olarak çocukları  tanıyıp onları oldukları gibi kabul etmemiz, onlara değer vermemiz sevgi göstermemiz, gönüllerine girmemiz merhametle yaklaşmamız, onlara başarabilecekleri sorumluluklar vermemiz, yeteneklerini keşfedebileceğimiz ortamlar sağlamamız. Bunları yaparken de çocuklarımızın öğrenme sürecinde hata yapmaları çok normaldir. Yapılan hataların öğrenme sürecinin bir parçasını unutmadan doğru davranışa odaklanmalı, sabırla çocukların başarmalarını beklemeli ve çocuklara denemeleri için şans vermeliyiz.

Köylüler nasıl karşılıyor?

            Yapmış olduğumuz halk oyunları çalışmalarına ilk başladığımızda köy halkının ön yargısı olmadı desem yanlış bilgi vermiş olurum. Fakat yapmış olduğum veli ziyaretlerle, velilerle iş birliği yapınca ve de en önemlisi çocuklarının o mutluluklarını görünce onlar da bu çalışmaları desteklediler. Hatta ilerleyen süreçlerde kendi öğrenci velilerimin dışında da farklı sınıf öğrenci velilerinden de bu etkinliklerde çocuklarının da yer almak istediklerine dair teklifler geldi. Tabi ki hiçbir çocuğumuzu bu etkinliklerden mahrum bırakmak istemedim . 3 öğrenci ile başladığımız sosyal etkinliklerimiz 150 öğrenci ile devam ediyor.

Tepki veren oldu mu?

            Yüz yüze olumsuz tepki aldığım hiçbir zaman olmadı. Her zaman olumlu dönüşler aldım. Hatta farklı ilçelerden, illerden hatta yurt dışından bile Mardin’in bir köyüne okulumuzu ziyarete gelenler oluyor. Bu oldukça mutluluk verici..Bunlarla beraber sosyal medyada sahte hesaplar açıp çocukların bu başarısını sabote etmeye çalışan sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kişiler oldu.

 

Unutamadığınız anınız var mı?

            Tabii ki hem de fazlasıyla. Atandığım ilk yılımda 4.sınıfları okutuyordum. 1.sınıfları okutan öğretmenimiz müdür yardımcılığı görevine geçince onun bırakmış olduğu 1.sınıfları ben okutacaktım. Sınıfa gidip öğretmenden her öğrenci ile ilgili tek tek sağlık, akademik, sosyoekonomik düzeyleriyle ilgili bilgi alırken en son Ahmet isimli öğrenciye gelince ‘’Hocam Ahmet çok haylaz ve çok yaramazlık yapıyor. Teneffüste ya birini döver ya da birinden mutlaka dayak yiyip sınıfa gelir, çok sıkıntılı bir çocuk, davranış bozukluğu var, hiçbir işe yaramaz sakın buna iyi davranma, yüz verme ,şımartma…’’ gibi hayretle dinlediğim cümleleri kullanmaya başlarken öğretmenimizi bir şekilde susturdum.  Üstelik Ahmet de sınıftaydı ve öğretmeninin bu söylediklerini duyuyordu. Kafamı kaldırdım Ahmet’in kim olduğunu merak etmiştim. Akranları 6-7 yaşlarında olan Ahmet 11 yaşında sarışın ve masmavi gözlü bir çocuktu. Yüzüne tebessüm ederek baktım ; ‘’Hayırdır!’’ der gibi elini salladı. Artık bu sınıf bana aitti. Çocuklarla ufak bir tanışma etkinliğinden sonra teneffüs zili çaldı ve ardından da ders zili. Sınıfa girdikten 5 dakika sonra Ahmet sınıfa girdi. Bana bilgi veren öğretmenin dediği gibi Ahmet birisi ile kavga etmiş tişörtü yırtılmış, sapsarı olan yüzü kıpkırmızı olmuştu. O anda Ahmet ile birebir görüşmek ve daha yakından tanımam gerektiğini anladım ve hafta sonu müsaitlerse veli ziyareti yapmak istediğimi bunu ailesine söylemesi gerektiğini ilettim. Hafta sonu evine ziyaret yapınca o hareketli çocuk evde gözlerinin içi güle güle hem şaşkınlıkla hem de  heyecanla gözlerime bakıyordu. İlk defa evlerine bir öğretmen girmişti. Ailesiyle yemek yerken yanıma oturttum , şaşkınlığı devam ediyordu, sürekli gülüyordu, annesi ve babası da şaşkındı ‘’Ahmet’i ilk defa böyle görüyoruz.’’ demişlerdi. O gün anlamıştım ki Ahmet’i o yapmış olduğu haylazlıklara çevresi itmişti. Değer verilmemiş, sevgi gösterilmemiş, sorumluluk verilmemiş, başarı duygusu tattırılmamıştı. Ahmet ile olan serüvenimiz o günden sonra başladı. Sınıf içerisinde başarabileceği görevler verdim, sınıf da bile dışlanan Ahmet’e başarı duygusunu tattırmaya başladım. Hafta sonu köyde okuma yazma bilmeyen kadınlara yönelik çalışmalara Ahmet’i de yardımcım olarak çağırıyordum J Artık Ahmet ile beraber okuma yazma öğretiyorduk. Ayrıca önceden keşfedilmemiş ama harika şekilde futbol oynuyor ve çok hızlı koşuyordu. Futboldaki başarısını da ön plana alınca bu ders başarısına da yansıdı.Ahmet’ten  Cuma günleri ‘’Öğretmenim, yarın teyzelerimize ne öğreteceğiz?’’ sorularını duymak çok mutlu ediyordu. Artık kendi sorumluluğunu kendi alıyordu. Haftanın bazı günlerinde öğrencilerimi hatta ailelerini de AVM’ye, lunaparka, pikniğe götürüyordum. Ahmet 1 yılın sonunda artık davranış bozukluğu olmayan, sosyal , özgüveni yüksek, kendini ifade edebilen, kibar bir bireye dönüşmüştü.

 O senenin sonunda aynı okulda müdür yardımcılığı görevine başladım. Odamın kapısı sürekli açıktı. Çocuklar teneffüslerde odama gelir sınıfta yaptıkları etkinlikleri, komik anılarını anlatır gülüşüp giderlerdi. Ara tatilden sonra birinin odamın kapısını tıklayıp saklandığını içeri girmediğini fark ettim. Çocuklar herhalde benimle şakalaşmak istiyorlardır diye düşündüm, ama değildi.2,3,4… derken kapıyı tıklayıp kaçanın kim olduğunu görmek için kapıya yöneldim. Biri kapıyı bana doğru itiyor açıp kim olduğunu görmemi istemiyordu. Kapı aralığından sadece bir çift göz gördüm. Bu Ahmet’in gözleriydi. ‘’Oğlum Ahmet!’’ dedim tebessüm ederek. Sandalyeme geçtim, hala kapalı olan kapının ardından ‘’Ahmet, gelebilirsin.’’ dedim. Ahmet içeri bir girdi. O da ne? Sapsarı saçları olan çocuğun saç rengi siyaha dönmüştü. Bir anda ikimiz de anlamsız bir kahkaha tufanı tuttu. ‘’Ahmet bu ne oğlum,nereden buldun geçici boyayı?’’ dedim. ‘’Ne geçicisi öğretmenim?’’ dedi. ‘’Bu geçici değil mi? Niye böyle bir şey yaptın?’’ dedim bir yandan gülmeye devam ederek. ‘’Öğretmenim sen beğendin mi beğenmedin mi?Hele onu söyle.’’ dedi. ‘’Tamam güzel olmuş ama senin saçlarının doğal rengi de çok güzeldi.’’ dedim. Kahkahalarımız dinmiyordu. Gözlerimizden yaşlar akıyordu kahkaha atmaktan…’’Öğretmenim sen beğendin mi beğenmedin mi?’’ diye ısrar ediyordu sorusuna. Ben de aynı ısrarla ‘’Neden böyle yaptın?’’ sorusuna devam ettim. Bana vermiş olduğu cevap mutluluğumu bir anda tatlı bir hüzne bıraktı : ‘’SANA BENZEMEK İSTİYORUM ÖĞRETMENİM!’’

Kaç yıldır Mardin'desiniz?   Tayininiz buraya çıktığında ne düşündünüz?

7 yıldır Mardin’de görev yapıyorum. Mardin’i çok seviyorum ve isteyerek tercih ettiğim bir ildi. Tabi ki okulumuz dört dörtlük bir donanım ve alt yapıya sahip değil fakat bu durum çocuklarımızı geliştirmeye onlar için emek verip çabalamaya hiçbir zaman engel olmadı. Bardağın dolu tarafından baktığımız zaman olumlu yönde adımlar atıp eksiklerimizi bir şekilde kapatabiliyoruz. Önemli olan hedefimizin ve bakış açımızın ne olduğu. Amacımız çocuklarımızı geleceğe hazırlamaksa karşımıza çıkan engel sadece bir basamak olarak görülüyor.

Eklemek istedikleriniz?

            Bu güzel söyleşiye davet ettiğiniz için sizlere teşekkür ederim. Dileyenler yapmış olduğumuz etkinliklerimizi sosyal medyada @muratogretmenn sayfamızdan takip edebilirler. İyi günler dilerim.