ergul
diorex

Bülent Yıldız kimdir? Bülent Yıldız kitapları ve sözleri

Yazar Bülent Yıldız hayatı araştırılıyor. Peki Bülent Yıldız kimdir? Bülent Yıldız aslen nerelidir? Bülent Yıldız ne zaman, nerede doğdu? Bülent Yıldız hayatta mı? İşte Bülent Yıldız hayatı...

  • 13.01.2023 13:00
Bülent Yıldız kimdir? Bülent Yıldız kitapları ve sözleri
Yazar Bülent Yıldız edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Bülent Yıldız hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Bülent Yıldız hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Bülent Yıldız hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1974

Doğum Yeri: İzmir

Bülent Yıldız kimdir?

1974 yılında İzmir’de doğdu. DTCF Tiyatro Bölümü, Tiyatro Tarihi ve Teorisi Anabilim Dalı’ndan mezun oldu. Tiyatro ve edebiyat eleştirisi ile uğraştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde edebiyat ve tiyatro eleştirileri yazdı. Bir süre farklı kanallarda senaryo yazarlığı yaptı. 2005 yılında Milliyet Sanat dergisi ve Bilkent Üniversitesi Edebiyat Bölümü’nün düzenlediği Edebiyat Eleştiri Yarışması’nda ikincilik ödülü aldı. Kastamonu Belediyesi’nin düzenlediği Oğuz Atay Edebiyat Ödülleri Yarışması’nda iki kez jüri üyeliği yaptı. Üniversitede edebiyat eleştiri dersleri verdi. 2012 yılında ilk romanı Kitab-ı Zuhur yayımlandı.

Bülent Yıldız Kitapları - Eserleri

  • Kitab-ı Zuhur
  • Zifir
  • Hilkat ile Garibe

Bülent Yıldız Alıntıları - Sözleri

  • "...Ebedi zamanı anlamayan alemde bedbaht olur..." (Zifir)
  • “Evet ben kendi ruhumun katiliyim! Hiç doğmamış olmayı arzulayan,görmeye kör olduktan sonra başlayan zalim bir şakacıyım.” (Kitab-ı Zuhur)
  • Çünkü hakikat gözün görebileceği yakınlıkta, aklın eremediği uzaklıktadır Boyozcum. Ama görmeyince göz, katlanamıyor akıl bu ayrılığa. Akıl hep gözün görmesini istiyor. Göz görsün, gönüller hoş olsun, baştan çıksın istiyor akıl. Göz görmeyince akıl deliriyor anlıyor musun (Kitab-ı Zuhur)
  • Aslında başlangıçta bir hiçtir hayat. Ama bizden çaldıklarıyla bir anda her şey oluverir. (Hilkat ile Garibe)
  • Iltifat bahsinde sınıfta kalabilirim ama his bahsinde hayat birincisiyim. (Zifir)
  • Hiç doğmamış olmayı arzulayan, görmeye kör olduktan sonra başlayan zalim bir şarkıcıyım... (Kitab-ı Zuhur)
  • Şiir maşuğun nefesinden uçup yârin sinesine konan bir bülbüldür. Her kadın nefes aldırır ama bülbülü kanatlandıran yalnızca aşkla baktığın yüzdür. (Zifir)
  • Sanki ben uyurken kıyamet kopmuş da alem gariplikler yuvasına dönmüştü. (Zifir)
  • sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki. (Kitab-ı Zuhur)
  • Onların bana öğretmek istedikleriyle benim öğrenmek istediklerim arasında hep bir uçurum vardı. Bu benim günahım değildi. (Kitab-ı Zuhur)
  • İlk mermiyle aramdaki mesafe bir ömür, ikincisiyle platonikti. (Zifir)
  • Bir insan kendini var eden bir kayboluşu neden kaybetsin ki ? (Hilkat ile Garibe)
  • Annem böyle severdi beni; güzeller güzeli kızım, kederli,kadersiz perim benim. (Hilkat ile Garibe)
  • “Yaşamın teferruatlarıdır hayallerimizi oluşturan” (Kitab-ı Zuhur)
  • “Çocuğunu uyutan bir annenin ninnisindeki tazelik de hislerimle birlikte tarumar olmuş sanki Boyozcum. De ki kan kırmızı şarapla sulamışım içimdeki kimsesizliği. Kimsesizliğim öyle coşmuş ki akordu bozulmuş armonilerin sessizliğini dinliyor gibiyim. Yokluğum sanki hiçbir açısal değer taşımıyor da,iç acılarımla yaşıyorum. İç acılarımın toplamı hep eksi çıkıyor Boyozcum,sokak savaşı karmaşasındayım anlıyor musun?Bir şehrin akşam silüeti yıkılıyor gözümün önünde peyderpey. Pencerelerim kış doluyor durup durup. Kışa kesiyorum hiç yoktan. Ya kopmaya çalışıyorum bilincimden ya da bilincim beni koparmaya çalılıyor kendimden. Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranayum da cümlem eksik,notalarım çaresiz,aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm acısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş,tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış,yüreğimi delip ,hislerimi katletmiş sanki. İnsan neden hislerinim katili olır Boyozcum? Hisler gidince geriye kalan nedir?” (Kitab-ı Zuhur)
  • ''Yaşayan zamanın kurucusu olmak varken niye ölü zaman bekçiliğini tercih ettin ki çok saçma! Alt tarafı saat, insan muamelesi yapmana ne gerek var?'' ''Tamam, insan değiller ama insan yaşamının en önemli öğelerinden birini teşkil ederler. Sen ona bakınca akrep, yelkovan, kurma kolu falan görürsün ama o sana baktığında yaşantısını düzenleyeceği birini görür.'' (Zifir)
  • Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki. İnsan neden hislerinin katili olur ? Hisler gidince geriye kalan nedir, nedir? (Kitab-ı Zuhur)
  • "Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki." (Kitab-ı Zuhur)
  • ''Bozuk saat koleksiyonu ha...''dedi Levin duvardaki çalışmayan antika niteliğindeki saatlere bakarak.'' Tamir edilemiyor mu bunlar?'' ''Koleksiyon değil onlar. Ayrıca bozuk da değiller. Ölmüş zamanın kanıtları hepsi. Ölmüş zamanı sahipsiz bırakmamak lazım diye ben de eve getirdim.'' (Zifir)
  • Nasıl oldu bilmiyorum ama sanki görülmez bir el tarafından başım arkaya çevrilmişti ve çaresiz ben bedbaht ben gerçekle yüzleşmiştim. (Zifir)

Yorum Yaz