diorex
ARTUKBEY

William Saroyan kimdir? William Saroyan kitapları ve sözleri

Ermeni Asıllı Amerikalı Yazar William Saroyan hayatı araştırılıyor. Peki William Saroyan kimdir? William Saroyan aslen nerelidir? William Saroyan ne zaman, nerede doğdu? William Saroyan hayatta mı? İşte William Saroyan hayatı... William Saroyan yaşıyor mu? William Saroyan ne zaman, nerede öldü?

  • 17.06.2022 23:00
William Saroyan kimdir? William Saroyan kitapları ve sözleri
Ermeni Asıllı Amerikalı Yazar William Saroyan edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında William Saroyan hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. William Saroyan hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte William Saroyan hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 31 Ağustos 1908

Doğum Yeri: Fresno, Kaliforniya, Amerika Birleşik Devletleri

Ölüm Tarihi: 18 Mayıs 1981

Ölüm Yeri: Fresno, Kaliforniya, Amerika Birleşik Devletleri

William Saroyan kimdir?

Bitlis'ten Amerika'ya göç etmiş Ermeni bir ailenin, orada doğan ilk ferdi olarak 31 Ağustos 1908'de 'de Kaliforniya eyaletinin Fresno kasabasında dünyaya geldi. Bir Presbiteryen rahibi olan babası, Saroyan üç yaşındayken ölünce, annesi Saroyan'ı ve üç kardeşini yetimhaneye vermek zorunda kaldı. Yetimhanede geçirilen beş yıldan sonra çocuklar annelerine kavuşarak Fresno'da bir araya geldiler. Resmi eğitimle bir türlü yıldızı barışmayan Saroyan on beş yaşında okulu terk etti. Çeşitli işlerde çalıştı. Asıl hedefi yazar olmaktı. Bunun için bir yandan da öyküler yazmayı sürdürüyordu. İlk öyküsü Story dergisinde 1933 yılında yayınlandı. 1934 yılında ise Randon House yayınevi tarafından The Daring Young Man on the Flying Trapeze and Other Stories isimli kitabı yayınlandı ve o yılın en çok satan öykü kitabı oldu. Bundan sonra artık hep yazdı. Yazmaktan ve gezmekten başka bir iş yapmadı. İçki ve kumar alışkanlığı yüzünden inişli çıkışlı bir grafik gösterse de elli seneyi aşan başarılı ve üretken bir kariyer ortaya koydu. 1939 yılında The Time of Your Life oyunuyla Pulitzer Ödülü'nü kazandı, ödülü reddetti. Saroyan hayatı boyunca altmışı aşkın kitap -öykü, oyun ve roman yazdı. Düzyazıda kendine özgü bir tarz yarattı. Akıcı, konuşur gibi, coşku dolu bu tarz kendi adıyla "Saroyanesque" olarak anılır oldu. Kendisinin de söylediği gibi, Saroyan, öykülerinde tek bir şeyi anlatır: insanı. Yazarken içten ve yalındır. Onun eserlerinde süslü tabirler, söz oyunları aramak boşunadır. Öykünün bütünü ve konu esastır. William Saroyan, klasik tabirle hızlı bir hayat yaşadı, dünyayı ve bu arada ata yurdu Bitlis'i gezdi, evlendi, boşandı, sonra aynı kadınla tekrar evlendi, sonra yine boşandı. 18 Mayıs 1981 tarihinde doğduğu yerde öldüğü zaman adı amerikan edebiyatının en iyi kısa öykü yazarları arasına çoktan yazılmıştı bile. UNESCO 2008 yılını Saroyan Yılı ilan etmiştir. Köklerine ve atalarının kültürüne bağlılığıyla, Saroyan, daha 1935'te Avrupa gezisinin bir durağı olarak Sovyet Ermenistanı'nı ziyaret eder. Üçüncü ve 1978'deki son ziyaretinde, yetmişinci yaş gününü de dostlarıyla birlikte orada kutlar. Vasiyeti üzerine, naaşının bir bölümü Ermenistan'a götürülerek Erivan'daki ünlüler panteonuna gömülür.

Kısa öykü ve oyunları ile tanınmıştır. Özellikle Ermeni göçmen çocuklarının yaşadıkları zorluklar ile ilgili yazmıştır.

William Saroyan Kitapları - Eserleri

  • Ödlekler Cesurdur
  • İnsanlık Komedisi
  • Yetmiş Bin Süryani
  • Aram Derler Adıma
  • Yoksul İnsanlar
  • Ben Annemi Seviyorum
  • Yüreğim Dağlardadır
  • Tracy'nin Kaplanı
  • Paris-Fresno Güncesi 1967-68 Ölüm Dirim ve Aya Kaçış
  • Dünyanın Bir Öğle Sonrası
  • Altın Çağ
  • Uçan Trapezdeki Cesur Genç Adam
  • En Güzel Günlerin
  • İstiridye ile İnci
  • Plays
  • Uçan Trapezdeki Cesur Genç Adam

William Saroyan Alıntıları - Sözleri

  • Bundan kırk yıl önce San Francisco’dayken, sanki asıl mesleğimmiş gibi kumara dadanmıştım, başka hiçbir şekilde ulaşamayacağım bana özel bir cennette yaşıyordum sanki. (Paris-Fresno Güncesi 1967-68 Ölüm Dirim ve Aya Kaçış)
  • " Çocuklar,nasıl çocuk olunur bilmezler ki. " (Dünyanın Bir Öğle Sonrası)
  • " Bir yazarın karısı olmak,göründüğü kadar kolay değildir. " (Dünyanın Bir Öğle Sonrası)
  • Eğlence eğlencedir, ama insana yarayan, sağlığını geliştiren bir eğlence ile aşkın ayrılığını da bilirim, hani aşk bana, benim gibilere göre değil. Fazla güzel bir şey bizim için. Uçamam, şarkı söyleyemem, üstelik mideme de pek düşkünümdür. Hiç değilse günde bir kere, şöyle az kızarmış, kanlı kanlı bir biftek yemeliyim; oysa aşık olunca hiçbir şey koyamıyorum ağzıma. (Yoksul İnsanlar)
  • ara sıra onu ne kadar çok sevdiğimi unutuyorum, sonra birden hatırlayıveriyorum. bu beni şaşırtıyor bir o kadar da mutlu ediyor. (Ben Annemi Seviyorum)
  • " Samimiyet,kırgınlıktan,kızgınlıktan her zaman daha iyidir. " (Dünyanın Bir Öğle Sonrası)
  • Yeni bir ev yaptırdı, elektrik getirtti, bir gramofon aldı, bir de otomobil: Karısını, çocuklarını içine doldurduğu gibi şehre dondurma yemeğe, soğuk bir şey içmeye, ya da sinemaya gidiyorlardı. Yıllar akıp gitti böylece. Büyük oğlu liseyi bitirdi, diploma töreninde bulundu Serkis, yaşlı gözlerle oğlunu seyretti. Her şey iyiydi, güzeldi, hoştu. Yine büyük oğlu California'da doğmuş bir Ermeni kızıyla evlendi, düğünde Ermeni, Türk, Kürt havaları çalındı, şarkılar söylendi, danslar edildi; oğlu bir küçük bağ edindi, çiftine çubuğuna dört elle sarıldı. Bu da güzeldi, hoştu, iyiydi. İkinci oğlan birinciden daha yaman çıktı, liseyi bitirmekle kalmadı, Berkeley'e gitti, ordan da diploma aldı. Bu da çok iyiydi tabii. Her şey, her şey olağanüstüydü. Dünya, gözleri önünde durmaksızın değişiyor, yenileniyordu. Telefon. Otomobil. Traktör. Biçerdöver. Aspiratör. Buzdolabı. Radyo. Oğulları, kızları çatır çatır İngilizce konuşuyorlar, İngilizce yazıp çiziyorlardı, daha da bir yığın şey öğrenmişlerdi. Zamanlar değişmişti artık, çağ başka bir çağdı. Hâlâ yaslıydı Serkis, üzgündü. Niye, bunu bilmi yordu. Gultik'te de burdaki gibi her şey iyiydi, güzeldi, hoştu. Tek tek insanları tanırdı, ayrı ayrı dillerini konuşurdu onlarla. Arapla Arapça, Türkle Türkçe, Kürtle Kürtçe. Her birini yüzüyle gözüyle kaşıyla, huyuyla suyuyla bilirdi. Babaocağıydı orası, herkes lâfını anlardı; o onların dediğinden, onlar onun dediğinden. Amerika neydi ki? Amerika, dünya bir araya gelse Gultik'i unutturamazdı ona, hiç bir şeyi unutturamazlardı. (Altın Çağ)
  • "Hiçbir şey söylemedik, çünkü söylenecek o kadar çok şey vardı ki, hiçbir dil buna yeterli gelmezdi." (Aram Derler Adıma)
  • Bundan yüz yıl önce olmuş olayların aynıları yaşanıyor gene: insanlar böyle. Her zaman olanlar bundan ibaret. (Paris-Fresno Güncesi 1967-68 Ölüm Dirim ve Aya Kaçış)
  • Neden nefret ettiğimi bilmiyorum ama nefret ettiğim bir şey olduğunu biliyorum. (Uçan Trapezdeki Cesur Genç Adam)
  • Sabahları o soğukta yataktan kalkmak canıma okuyordu. (Altın Çağ)
  • Annemin elini sıktım, baktı: "Ne o Kurbağacık?" "Arıkuşu. Bak!" "Nerde?" "Na, şurda, sarı zambakların yaprakları arasında." Annem de baktı, gördü arıkuşunu: "Ay, ne güzel şey değil mi? Bayıldım doğrusu." "Biraz kafadan kontak galiba..." "Ne demekmiş o?" "Baksana, hiçbir yerde, hiçbir çiçekte durduğu yok. Pırrr diye fırlıyor, sonra iniyor, azcık durup kokusunu alıyor çiçeğin, sonra yine pırr diye uçuyor. Gören de; ürktü, kaçtı sanacak, oysa değil. Bir o çiçeğe konuyor, bir bu çiçeğe. Ne diye birinde karar kılıp yapacağını yapmaz?" "Onun huyu böyledir de ondan." dedi annem. Uzun uzun arıkuşunu seyretti: "Onun huyu böyle, n'apsın!" dedi yeniden. "Çok mu üzgünsün, anne'cim?" "Yok, hayır, değilim Kurbağacık. Hem böyle bir anda üzgün olmak çok ayıp bir şey. Ya sen?" "Ben de değilim." "Güzel! Üzgün değil, mutlu, neşeli olmanı istiyorum senin. Söyle bakalım, şimdi istediğin nedir?" "Üzgün olmak." (Ben Annemi Seviyorum)
  • Ölüm her insan için kişisel bir zafer olurken eder mantık ve anlamı gibi nedenler başarısızlığın kalıplar haline geliyor. Boşverin başarıya... (Paris-Fresno Güncesi 1967-68 Ölüm Dirim ve Aya Kaçış)
  • Dünya, masumların faziletini, huzurunu ve parasını çalmak için planlar yapan kafalarla doluydu. (Yetmiş Bin Süryani)
  • - Konuşmak için mutlaka kelimelere ihtiyaç yoktur. Çok defa kelime kullanmadan konuşuruz. - Öyleyse kelimelerin ne lüzumu var? - Çok kere yoktur. Umumiyetle asıl söylemek istediğin şeyleri veya açığa vurmak istediklerini saklamaya yarıyor. (Aram Derler Adıma)
  • ...Gerçekten insan olmaya ancak, birbirinize beslediğiniz doğal nefrete rağmen, birbirinize saygı gösterdiğiniz zaman başlayacağınızı bilmenizi isterim. (İnsanlık Komedisi)
  • Kendi kafanda kurduğun şeylere kendin inanıyorsun sonunda. (Yoksul İnsanlar)
  • <Dünyanın Bir Öğle Sonrası)
  • "... Düş nedir anneciğim?" "Oo, bu anlatamayacağım bir şey, Kurbağacık. İnsan düş görmeye başladığından bu yana hep bu sorunun karşılığını bulmaya çalışmıştır." "Ne zaman düş görmeye başlamışlar?" "Pek emin değilim, fakat her şeyi daha değişik ya da daha iyi olarak görmeyi istediklerinden bu yana." (Ben Annemi Seviyorum)
  • Ben hayallere istatistikten daha çok inanı­yorum. (En Güzel Günlerin)

Yorum Yaz