William L. Cleveland kimdir? William L. Cleveland kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Profesör William L. Cleveland hayatı araştırılıyor. Peki William L. Cleveland kimdir? William L. Cleveland aslen nerelidir? William L. Cleveland ne zaman, nerede doğdu? William L. Cleveland hayatta mı? İşte William L. Cleveland hayatı... William L. Cleveland yaşıyor mu? William L. Cleveland ne zaman, nerede öldü?

Profesör William L. Cleveland edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında William L. Cleveland hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. William L. Cleveland hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte William L. Cleveland hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: William Lee Cleveland

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri: Des Moines

Ölüm Tarihi: Eylül 2006

Ölüm Yeri:

William L. Cleveland kimdir?

Des Moines'te doğan yazar erken yaşlardan itibaren tarihe büyük ilgi duydu. Annesinin yönlendirmesiyle erken yaşta edebiyat ve tarihle buluştu. Daha ilkokuldayken Amerikan edebiyatı ve tarihi üzere birçok şey okudu. Theodore Roosevelt Lisesi'ne kayıt olan Cleveland daha o zamandan amerikan tarihi profesörü olmayı arzuluyordu. Buradaki üçüncü yılında ortadoğu üzerine yoğunlaşıp, Princeton Üniversitesi'ne girmeyi başladı ve akademik kariyerine 2006 yılındaki vefatine kadar devam etti. 

William L. Cleveland Kitapları - Eserleri

  • Modern Ortadoğu Tarihi
  • Batıya Karşı İslam
  • Bir Arap Milliyetçisi Yaratmak

William L. Cleveland Alıntıları - Sözleri

  • Dünya Savaşı'nın sonu, merkezi Arap devletlerine 1919'da kurulmalarından beri istedikleri egemenliği getirmişti. Ancak bütün Ortadoğu'nun çok geçmeden anladığı gibi, Avrupalı askerlerin ve yöneticilerin gitmesi yabancı devletlere bağımlılığın sonu demek değildi. Sovyetler Birliği ile ABD arasında dünya çapında üstünlük kurmaya yönelik Soğuk Savaş rekabetinin başlaması, Ortadoğu devletlerinin çoğunu süper-güçlerin birinin ya da diğerinin müttefiki olarak bölgesel soğuk -ve kimi zaman da sicak- savaşa sürüklemiştir. (Modern Ortadoğu Tarihi)
  • Arslanlar sülale olarak, kökleri Lübnan’ın Şuf bölgesinde olan Dürzi prenslerdi. (Batıya Karşı İslam)
  • Kuran'daki reformlar evlilik, boşanma ve miras alanlarında yoğunlaşmıştır. İslamiyet öncesi Arabistan’ında kadınlar, aileleri veya aşiretleri tarafından mihr karşılığı kocalarına satılırdı. Kuran, mihrin ailesine değil, sadece geline ödenmesini getirerek bu uygulamayı yasaklamış ve böylece kadınlara kendi maddi servetleri üzerinde hukuki bir hak vermiştir. Buna ek olarak, kadına boşanma durumunda bile mihri alıkoymasına izin verilmiştir. Kuran'da evlilik konusundaki diğer bir reform da, bir erkeğin alacağı kadının dörtle sınırlanması ve hepsine eşit davranamayacaksa sadece bir kadınla evlenmesi uyarısının getirilmiş olmasıdır. Bu durum tarihsel bağlamı içinde irdelenmediğinden çoğunlukla yanlış anlaşılmaktadır. İslamiyet öncesi Arabistan'da çokeşlilik sınırsızdı ve Kuran'ın dörtten fazla eş almama yasağı gerçek bir reformdu. (Modern Ortadoğu Tarihi)
  • Atatürk, laikliği reform programının ana unsuru yapmakla birlikte, niyetleri o sözcüğün tam anlamını kapsamıyor olabilirdi. Atatürk’ün hedefi İslami kurumların siyasal ve toplumsal hayat üzerindeki etkisi azaltmak ve halkın sadakatini millet ve devlet sembollerine yöneltmekti. O, İslamiyet'i bir kişisel inanç sistemi olarak kaldırmayı değil, onu devletin ve toplumun işlerinde kurumlaşmış bir düzenleyici aracı olmaktan uzaklaştırmayı istemiştir. Programı ilahi değil, insani yasalarla kurulmuş bir sivil toplumu öngörme bakımından laik’ti, ancak dini uygulamalara da geniş alan taniyordu. Laiklik en çok şehirlerde kök salmıştı, kırsal kesimde Türkler yasalardan kaçıteknik olarak yasaklanan halk İslamı biçimlerini uygulamaya denip vam edeceklerdi. (Modern Ortadoğu Tarihi)
  • Arslan’ın dünyası Hristiyan ayrılıkçılığının ve onun Fransa ile olan pek nahoş alâkasının kurbanı olacak bir dünya değildi. (Batıya Karşı İslam)
  • Ürdün ordusu 15 Eylül 1970'te asayişi sağlama emri aldı. Böylece Kara Eylül olarak adlandırılan on günlük harekât başladı ve Ürdün ordusunun tamamı ülkedeki Filistinlilerin üstüne sürüldü. Sivil ve silahlı gerilla ayrımı yapmayan Ürdün askerleri, Amman içindeki ve dışındaki mülteci kamplarını bombaladılar ve komando gruplarıni ülke içinde insafsızca kovaladılar. 25 Eylül'de ateşkes imzalandığında 3 binden fazla Filistinli öldürülmüştü. Kara Eylül olayları, Filistinlilere Ortadoğu'da ne kadar tecrit edilmiş bir durumda olduklarını anlattı; istenmedikleri tek ülke İsrail değildi. (Modern Ortadoğu Tarihi)
  • 1031 tarihinde cemaat yeni taraftarlara kapılarını kapamış, gizli ibadet, kendi içinde çoğalma ve dayanışma yolunu seçmiştir ve bu durum halen sürmektedir. (Batıya Karşı İslam)
  • Harp dönemi tercihleri yapmak icap ettiğinde, Arslan bütün benliğiyle mevcut Osmanlı nizamına bağlı kalıyor ve davasına hizmet için elinden geleni ardına koymuyordu. 1914’te Süveyş Kanalı’nı ele geçirmeye yönelik Osmanlı seferine katıldı, 1914-1916 yıllarında hala tam bilinemeyen bir biçimde meşhur Suriye Valisi Cemal Paşa'ya yardımcı oldu; 1917’de ve 1918’de, Osmanlı hükümetinin özel Berlin temsilciliğini yaptı. (Batıya Karşı İslam)
  • 11. yüzyılın ortalarında Selçuklular olarak tanınan bir Türk aşiretler topluluğu, fran üzerinde hakimiyetini kurmuştu. Abbasi halifesi 1055'te Selçuklu liderini Bağdat'ta askeri ve idari yönetimi ele almaya davet etti. Türk Selçukluları, halifenin yöneticileri ve yüksek İslam geleneğinin savunucuları oldular. Selçuklu sultanları bu konumlarıyla, kuzeydoğu İran'dan Arap topraklarına kadar uzanan devasa bir imparatorluk kurdular. Selçukluların yükseliş döneminde başka Türk aşiretleri de batıya göç edip, kuzeybatı İran ve Kafkasya'da sürekli bir Türk varlığı oluşturdular. Selçukluların 1071'de Malazgirt'te Bizans ordusunu yenmesi üzerine bu göçebe aşiretler Anadolu'ya girdiler ve bu toprakların Rumca konuşulan Hıristiyan topraklarından, Türkçe konuşan Müslüman topraklarına dönüşümü başlamış oldu. (Modern Ortadoğu Tarihi)
  • Abduh’un hocalığı, Afgani’nin şahsiyeti ve Arslan’ın kendi çevresine olan öz tepkisi, onu İslami dayanışmanın adanmış bir savunucusu ve sadakatin zirvesinde tavizsiz bir Osmanlıcı kılmıştır. (Batıya Karşı İslam)
  • Bu ailenin iktidar üssü Beyrut'un on mil güneyinde Dürziler’in yoğun olarak yaşadıkları Şuf kentiydi ki burada Arslanlar bir başka hırslı Dürzi aile olan Canbolatlar’la bütün on dokuzuncu yüzyıl boyunca bitmek bilmez bir üstünlük mücadelesi sürdürdüler. (Batıya Karşı İslam)
  • Batılı bilim adamlarının Arslan’ı ve bazı mesai arkadaşlarını göz ardı etmesinin bir nedeni de, bu grubun Osmanlı idari bütünlüğünü savunmaları olabilir. (Batıya Karşı İslam)
  • Dikkat ediniz Talat Bey: dikkat ediniz ki tarih: İttihat ve Terakki, kendisini yaşatmak için, memleketi öldürdü, demesin. (Bir Arap Milliyetçisi Yaratmak)
  • Irak toplumu o kadar çok dini, etnik ve ekonomik çıkar gruplarına bölünmüş durumdaydı ki, halkı ortak bir hedef ardında seferber etmek imkânsızdı. Hükümetin ilan ettiği her program, ister Mısır'la birlik ister tarım reformu olsun, şu ya da bu çıkar grubunun muhalefetiyle karşılanıyordu. (Modern Ortadoğu Tarihi)
  • Afgani ile yakınlığı ve güçlü İslami liderlik yönündeki tercihi ile Şekip Arslan, belki de kendi çağının, Taha Hüseyin’den, Muhammed Hüseyin Heykel’den, hatta laik görüşlü pan-Arabist ideolog Satı el-Husrî’den de daha başarılı bir temsilcisidir. (Batıya Karşı İslam)
  • Cihad, basit anlamıyla ‘Allah yolunda çaba harcamak' demektir. Bu, bir insanın günahkâr eğilimlere karşı yürüttüğü iç mücadelesi demek olduğu gibi, İslam toplumunun hayrı adına fazladan bir çaba göstermek de olabilir. Cihad, 20. yüzyıl sonlarında ve 21. yüzyıl başları hareketlerinde siyasal protesto aracı olarak da kullanılmıştır. Bu hareketler Mısır'da ya da başka yerlerde olsun baştaki rejimleri dinsiz olarak tanımlamışlar ve bunları bir cihad aracilığıyla devirmenin gerekli olduğunu iddia etmişlerdir. Ruhani bağlamina ek olarak cihad, Müslümanların yönetimindeki toprakları savunmak ya da genişletmek için Müslüman olmayanlara karşı silahlı mücadeleye girmek de demektir. Dolayısıyla, cihad değişikliklere sahip bir doktrindir ve onu sadece kutsal savaş' olarak algılamak yanlıştır; böylesi bir akıl yürütmeden dikkatle kaçınılmalıdır. (Modern Ortadoğu Tarihi)
  • Cumhurbaşkanı’nın posterleri ve heykelleri o kadar çoktu ki, bazı Iraklılar gerçek nüfuslarının 28 milyon olduğunu söylüyorlardı: 14 milyon nüfus, artı, 14 milyon Saddam Hüseyin heykeli. (Modern Ortadoğu Tarihi)
  • Osmanlıcılığın ne olduğunu tarif etmek müşkül bir meseledir ama temelde hedef, çokuluslu İmparatorluğun bütün tâbi halklarının benimseyebileceği tarzda Osmanlı milliyetçiliği duyguları aşılamaktı. (Batıya Karşı İslam)
  • Arslan kitleleri tesiri altına alabilen bir yazardı ama bir düşünür olarak oluşturduğu olgu kadar büyük değildi. (Batıya Karşı İslam)
  • El- Kevakibi’nin İslam uygarlığını savunması, temelinde o uygarlığın gelişmesindeki Arap rolünü yüceltmesine dayanır. İslamiyet'in erdemleri -dili, Peygamberi, ilk çağlarının ahlâki ve siyasal düzeni- Arapların başarılarıydı. Kendisine göre, İslamiyet'te gerileme Türklerin ve Arap olmayan diğer halkların ümmete getirdikleri uygulamalardı ve el-Kevakibi Türklerin İslamiyet'e geçmiş olmasından pişmanlık duyduğunu belirtecek kadar da ileri gitmişti. İslamiyet'in gerçek koruyucuları Araplardı; Osmanlılar halifelikteki haksız iddialarından vazgeçmeli ve o makamı gerçek sahipleri olan Araplara geri vermeliydiler. Ona göre, İslamiyet'in yenilenmesi Mekke'de sorumlulukları sadece dini konularla sınırlı olacak Arap bir halifenin bulunmasıyla başlayacaktı. El-Kevakibi bir Arap milliyetçisi değildi ama Islamiyet'in sadece Arap biçiminin tek saf olanı olduğunu ileri sürmekle, Arapların Müslümanlar olarak Osmanlı hakimiyetine karşı çıkacakları ideolojik bir kapı açmaktaydı. (Modern Ortadoğu Tarihi)