diorex
sampiyon

Tuba Çandar kimdir? Tuba Çandar kitapları ve sözleri

Gazeteci Yazar Tuba Çandar hayatı araştırılıyor. Peki Tuba Çandar kimdir? Tuba Çandar aslen nerelidir? Tuba Çandar ne zaman, nerede doğdu? Tuba Çandar hayatta mı? İşte Tuba Çandar hayatı...

  • 12.06.2022 03:00
Tuba Çandar kimdir? Tuba Çandar kitapları ve sözleri
Gazeteci Yazar Tuba Çandar edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Tuba Çandar hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Tuba Çandar hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Tuba Çandar hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1948

Doğum Yeri: İstanbul

Tuba Çandar kimdir?

1948'de İstanbul'da doğdu. Ortaöğrenimini Avusturya

Lisesi'nden sonra ABD'de tamamladı. Ankara

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi.

"Cumhuriyet" gazetesi bünyesinde yayımlanan "Bizim

Almanca" dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı.

"Gergedan" dergisinde yazı işleri müdürlüğü görevinde

bulundu. "Yeni Yüzyıl" gazetesinde kültür-sanat ve

gezi yazıları, "Gazete Pazar"da "Portreler" köşesini hazırladı.

Tuba Çandar Kitapları - Eserleri

  • Hrant
  • Murat Belge / Bir Hayat..
  • Hitit Güneşi

Tuba Çandar Alıntıları - Sözleri

  • “Khent” lakabını bilmiyordum o zamanlar. Ama bunu duymak şaşırtmadı beni. Dünya yalan dolan, riya ve duygu istismarı üzerinde dönerken doğruyu söyleyebilmek, doğru yerde durabilmek, dün de bugün de delinin işi... (Hrant)
  • İnsan bedenimizde kanser neyse toplumsal bedenimizde de milliyetçilik o. Biri insanı, diğeri koca bir milleti kemirip bitirebiliyor. (Hrant)
  • Türkiye'de tektipleştirme yöntemi ile farklı zenginlikler yok sayılıp tek bir kimlikte eritilmeye, toplum aynılaştırılmaya çalışıldı. Bu topraklarda yaşanan gerginliklerin bu noktaya gelişinin temel nedeni budur. (Hrant)
  • Tabii ki Atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kimileri "Katliam", kimileri "Soykırım", kimileri "Tehcir", kimileri de "Trajedi" diyor. Atalarım Anadolu diliyle "Kıyım"derdi... Ben ise 'Yıkım' diyorum. Ve biliyorum ki eğer bu yıkımlar olmasaydı, bugün benim ülkem çok daha yaşanılır, çok daha imrenilir olurdu. Yıkıma sebep olanlara da, maşa olanlara da lanetim bundandır. Lakin lanetim geçmişedir. Elbette tarihte olan biten her şeyi öğrenmek istiyorum ama o nefret, ne menem bir rezillikse o... Onu tarihteki karanlık inine bırakıyor, "Olduğu yerde kalsın, onu tanimak istemiyorum", diyorum. (Hrant)
  • Arkadaşımın adı Hrant'tı. Bana onu anlat ,deseler; has adamdı, derim.Asil ruhtu,sıkı dosttu.Cesur yurekti,deli fisekti.Koruyandı,kollayandı.Candı...Tarifi coktu onun,kimselere benzemezdi derim. Canına kıydılar arkadaşımın.Gazetesinin önünde vurdular onu.Arkadan vurdular hem de,üç kurşunla... O gün ben de vuruldum.Yasarken değdiği, koca kollarıyla sarıp sarmaladığı, dokunup sifalandirdigi herkes vuruldu.Hepimiz vurulduk.Ama Hrant öldü ; biz kaldık. Ve gördük. Kaldırımda yüzükoyun yatan Hrant'ı gördük. Üzerine örtmeye çalıştıkları beyaz kağıdı da,altı delik ayakkabılarını da...Hepsini gördük... Ve bildik...Hrant kaldırımda gozlerimizin önüne serdiği cansız bedeniyle atalarının geçmişini bugüne taşıyan bir köprü oldu ve yaşarken anlatamadiklarini da anlatmayı sürdürdü bize.Her zamanki gibi beden diliyle.... Hrant'in kaldırımdan kaldırıldığını görmedik ama gelen ambulansın çığlığı bizimkine karışırken, yattığı yerdeki kan izlerini de gördük. Bununla da bitmedi...İlerleyen yıllarda ondan adaletin esirgendiginide görecek, kanının yerde kaldığını da bilecektik. Bu "bilgi"yle perdesi açılan gönül gözümüzle o kaldırıma bakacak ,Hrant'ın hâlâ orada yattığını görecektik (Hrant)
  • HRANT Türkiyeliyim... Ermeniyim... İliklerime kadar da Anadolu' luyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi "Batı" denilen o "hazır özgürlükler cenneti"nde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim. Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu. Ülkem Sivas için ağlarken ağladım. Halkım çeteleriyle boğuşurken boğuştum. Kendi kaderimi ülkemin özgürlüğünü yaratma süreciyle eşledim. Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadim, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum. (Hrant)
  • Biz Anadolu topraklarında üç bin, dört bin yıldır yaşayan bir halktik ve bir gün artık bu topraklardan yok olduk. Bu topraklarla ilişkimiz kesildi. Bir halkın kültürü, uygarlığı yaşadığı alanla birebir ilişkilidir ve köküyle ilişkisi kesildiği zaman o halk, halk olmaktan çıkar. (Hrant)
  • Benim için asıl dayanilmaz olan ,kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence. Bazen belgesellerde seyrediyorum. Aslanlar bir sürüye saldırıyorlar ama sürüde bir tanesini tespit etmişler. Bütün saldırı o bir taneyi sürüden ayırmak ve yalnizlastirmak ve sonra onun uzerine çullanmak üzerine planlanmış.Bu kararla beni yalnızlastirip hedef haline getirdiklerini düşünüyorum... Bu işkencenin bir yanı merak,bir yanı tedirginlik. Bir yanı dikkat,bir yanı ürkeklik. Tıpkı bir güvercin gibiyim. (Hrant)
  • Ben yalnız. Yürüyorum kırgın adımlarla şimdi. Mısralar, nağmeler dökülüyor dudaklarımdan kendiliğinden. "Firkatin aldı bütün neşe vü tabım bu gece",diyor Bimen Şen yalpalayan adımlarımın es temposuyla. "Ben ki safa neşe bu ömrün neresinde,"diyor Levon Hancıyan burun direklerimin si bemol sızıntısında. "Gamzedeyim deva bulmam,"diyor Tatyos Efendi göğüs kafesimi zorlayan ut sesiyle. Ve "Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime",diyor Kemani Serkis Suncuyan Efendi gözyaşlarımin şırıltısında. Şimdi ne yapmamız lazım. Bizi dıslayanlara uzun uzun Ermenilerin müzikte, tiyatroda,mimaride ve her türlü sanatta bu ülkeye yaptıkları hizmetleri sil baştan anlatmamız mi gerekiyor yoksa? Anlatacağız tabii,hem de hic bıkmadan, hiç usanmadan. Ama gelin şu lirik yalnızlığımızı paylaşalım başta. HRANT. (Hrant)
  • Ne demişti Ermeni ozan Tumanyan :"Abrek yereğek,payts mez bes çabrek" (Yaşayın cocuklar ama bizim gibi yaşamayın ") HRANT (Hrant)
  • Eskiler anlatırdı yine... “Hadi artık buralardan gideceksiniz,” dediklerinde, götürebilecekleri yükü bohçalarken, belki küp küp altınları gömmüşler toprağın altına ama sırtlamışlar kitaplarını Allah ne verdiyse. Ve götürmüşler götürebildikleri yere kadar. “Oğlum,” derdi büyüklerimiz, “Dedelerimiz altını bıraktılar ama kitabı alıp götürdüler.” (Hrant)
  • Sakın unuttum sanma güzelim. Geleceğim elbet gecikmeme neden aslında bu fazla yakınlığın Soranlara böyle bellet Şimdi dinlesin, bu iş bitti diyenler hem de bugün, eylülün bir gününde baksınlar şu dünyaya şöyle bir etraflarına Mevsim döküntüde ama ya şu güneş, şu gün pırıl pırıl sımsıcak Bak sevdiğim, şimdi bir kenara yaz Nasıl unutmuşsa bu günü götürürken günleri kucak kucak o uğursuz yaz Bizim sevdamız, gecikmemiz, umudumuz da öylesi işte Yazamadıysan eğer, yüreğine kaz. (Hrant)
  • Turkiyelim...Ermeniyim...Iliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa,ulkemi terk edip geleceğimi "Batı" denilen o "hazır özgürlükler cenneti"nde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere,sülük misali yamanmayı düşünmedim. Kendi ulkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu. Ülkem Sivas icin ağlarken ağladım. Halkım çeteleriyle boğuşurken boğustum.Kendi kaderimi ulkemin özgürlüğünü yaratma süreciyle eşledim. Su anda yasayabildigim ya da yaşayamadigim haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum. (Hrant)
  • ..."güvercin tedirginliği içindeyim, ama biliyorum ki bu ülkede güvercinlere dokunmazlar," (Hrant)
  • Rakel ... Çutakımla benim de bir âdetimiz oldu orada. O evde başladı ve son güne kadar da sürdü. Yattığımız odada hep bir ışık açık kalırdı bizim. Göz göze bakarak uykuya dalmak, gözümüzü açtığımızda da ilk birbirimizi görmek için... (Hrant)

Yorum Yaz