diorex
sampiyon

Tayyar Arı kimdir? Tayyar Arı kitapları ve sözleri

Araştırmacı, Yazar Tayyar Arı hayatı araştırılıyor. Peki Tayyar Arı kimdir? Tayyar Arı aslen nerelidir? Tayyar Arı ne zaman, nerede doğdu? Tayyar Arı hayatta mı? İşte Tayyar Arı hayatı...

  • 11.08.2022 08:00
Tayyar Arı kimdir? Tayyar Arı kitapları ve sözleri
Araştırmacı, Yazar Tayyar Arı edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Tayyar Arı hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Tayyar Arı hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Tayyar Arı hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri:

Tayyar Arı kimdir?

1984’te akademik yaşamına başlayan Prof. Dr. ARI, 1991’de Yardımcı Doçent Doktor olarak öğretim üyVeliğine atanmış; 1996’da Doçentliğe, 2002’de ise Profesörlüğe yükseltilmiştir. Uluslararası konferans ve saha araştırması amacıyla ABD, İran, Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail, Filistin, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Umman, Makedonya, Kosova, Yunanistan, Almanya, Fransa, İsviçre ve Azerbaycan'da bulunan Prof. Dr. Tayyar ARI’nın Türkiye’de ve yurtdışında okutulan birçok kitabı bulunmaktadır. Prof. Dr. Tayyar Arı, Uludağ Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Tayyar Arı Kitapları - Eserleri

  • Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika
  • Geçmişten Günümüze Orta Doğu - Cilt 1
  • Uluslararası İlişkiler Teorileri
  • Uluslararası İlişkilere Giriş
  • Amerika'da Siyasal Yapı Lobiler ve Dış Politika
  • Geçmişten Günümüze Ortadoğu
  • Orta Asya ve Kafkasya
  • Irak, İran, ABD ve Petrol
  • Uluslararası İlişkilerde Postmodern Analizler- 1
  • Global Politika ve Güney Asya
  • Geçmişten Günümüze Orta Doğu - Cilt 2
  • Postmodern Uluslararası İlişkiler Teorileri 2
  • Basra Körfezi'nde Güç Dengesi

Tayyar Arı Alıntıları - Sözleri

  • 1989'dan beri Keşmir'deki çatışmalarda yaklaşık 25.000 Keşmirli bağımsızlık yanlısı Müslümanın öldürüldüğü ifade edilmektedir. (Global Politika ve Güney Asya)
  • Türkiye'nin Batı'nın teşvikiyle oluşturulan 1955'teki Bağdat Paktı (CENTO) projesi içinde İngiltere ile birlikte yer alması, Türkiye ile Orta Doğu ülkeleri arasında politika farklılığını daha da derinleştirmiştir. Bu nedenle Bağdat Paktı Menderes hükümeti tarafından her ne kadar Türkiye'nin Orta Doğu'daki etkisini arttırma düşüncesiyle yapılmış bir girişimse de sonuçta Türkiye'nin Orta Doğu ülkelerinden biraz daha uzaklaşmasına yol açan bir niteliğe dönüşmüştür. Çünkü özellikle Mısır'ın etkisiyle diğer Arap ülkeleri ittifaka katılmadığı gibi bu girişimi İngiliz emperyalizminin yeni bir oyunu olarak değerlendirerek Türkiye'yi buna araç olmakla suçlamışlardır. Adnan Menderes de daha sonraki yıllarda bunun hata olduğunu, bu gelişmenin bölgedeki Batı karşıtı kampı güçlendirirken Türkiye'nin bölgede daha fazla yalnızlaşmasına yol açtığını itiraf etmiştir. ... Türkiye Arap kamuoyunda sadece Batı'nın çözüm önerilerine destek veren ve bu konuda onlarla işbirliği yapan bir ülke olarak algılanmaya devam etmiş ve Batının jandarması olarak nitelendirilmekten kurtulamamıştır. (Geçmişten Günümüze Ortadoğu)
  • "Acaba bir devlet için terörist olan diğerleri için özgürlük savaşçısı ya da ulusal kurtuluş savaşçısı olarak nitelenmeye devam edecek midir?" (Uluslararası İlişkilere Giriş)
  • 1990'a gelindiğinde dünyadaki toplam nükleer silahların yüzde 97'sine sahip olan ABD ve SSCB'nin ellerindeki toplam nükleer patlayıcılıların miktarı 18,000 megatona ulaşmıştı. Oysa 2 ||. Dünya Savaşı'nda kullanılan tüm silahlar, Kore ve Vietnam savaşlarındaki silahlar da katılıdığında ancak 11 megatonu bulunmaktaydı ve bu kadarı bile 44 milyon insanın yaşamına mal olmuştu. (Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika)
  • Doların dünya ticaretinde kullanımının artması ise ABD'nin hiçbir şey üretmeden dolar basarak dünyadan mal ve hizmet almasını sağlamaktadır. (Geçmişten Günümüze Orta Doğu - Cilt 1)
  • Hindistan, Keşmir'de bulundurduğu 400 000 dolayındaki askeri 500 000'in üzerine çıkarırken Afganistan'daki Taliban güçleri tarafından eğitildikleri iddia edilen 600 Keşmirli mücahidin sınırı geçtiğini iddia eden Hindistan'ın saldırısıyla başlayan çatışmalar daha çok Kargil bölgesinde yoğunlaştığından bu çatışmalara Kargil Savaşı da denmektedir. (Global Politika ve Güney Asya)
  • ABD, öncelikle İngiltere ve Fransa'nın bölgeden çekilmesiyle ortaya çıkan güç boşluğunu doldurmayı, arkasından komünizmi çevrelemeyi, bölgede güç dengesinin sürdürülmesini sağlamayı, Hint Okyanusu'nun stratejik avantajlarından yararlanmayı, Batı'ya ve Japonya' ya petrol sevkinin aksamasına engel olmayı, bölgeye yönelik önceleri Çin daha sonra Sovyet etkisini sınırlamayı, bölgedeki Batı tipi demokrasilerin ve Batı'nın müttefiki olan ülkeleri korumayı amaçlamaktaydı. (Global Politika ve Güney Asya)
  • "Orta Asya ve Kafkasya'da Sovyetler Birliği'nin yerine ondan bağımsızlığını kazanan ülkeler bulunmaktadır. Artık Balkanlarda Sovyetlerin güdümündeki Doğu Bloğu ülkeleri söz konusu değil. Bunların yerine Bosna-Hersek, Kosava, Makedonya ve Arnavutluk gibi Türkiye'nin dostu ülkeler yer alıyor." (Uluslararası İlişkilere Giriş)
  • Pakistan'ın Afganistan'daki Taliban güçlerini desteklemesi, 1998 Ekiminde Kur'an'ın hukuk sisteminde esas alınmasına ilişkin olarak parlamento tarafından hükümete yetki verilmesi gibi gelişmelerin ABD-Pakistan ilişkilerinin olumsuz etkilerken Hindistan-ABD ilişkilerini olumlu etkileyebilecek gelişmeler olduğu kaydedilmektedir. Bunların yanında Pakistan'ın sürekli olarak Çin'den nükleer teknoloji almaya devam etmesi ABD ile ilişkilerini olumsuz etkileyen bir başka önemli gelişmedir. (Global Politika ve Güney Asya)
  • "Orta Asya ülkeleri arasındaki sınır sorunu genel anlamda, ülkeler arasında potansiyel bir çatışmanın tohumlarını atarak birleşmelerini önlemek ve böylece bölgenin daha kolay yönetilmesine olanak sağlamak için Ruslar tarafından keyfi biçimde çizilen sınırlardan kaynaklanmaktadır." (Uluslararası İlişkilere Giriş)
  • coğrafya bize ne yapmamızı emreden bir öge olmayıp tercihlerimizi oluşturmada yol göstericidir (Uluslararası İlişkiler Teorileri)
  • "Türkiye'nin jeopolitik önemi, esas olarak petrol ve doğalgazdan oluşan dünya enerji kaynaklarının yaklaşık %70'inin bulunduğu Hazar ve Orta Doğu'ya komşu olmasından kaynaklanmaktadır. Söz konusu bölgedeki ortak etnik ve dini bağlarımız dolayısıyla Türkiye'ye dost ve kardeş ülkelerdir." (Uluslararası İlişkilere Giriş)
  • ''ABD ile Türkiye arasındaki ilk gerilim Irak'ın işgali sürerken Türkiye'nin Kuzey Irak'tan gelebilecek olası riskleri önlemek üzere Irak'ın kuzeyine askeri güç sevk etme olasılığı üzerine belirmiş ve Amerikalı yetkililer buna karşı olduklarını açıklamışlardır. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher, 23 Mart'ta Türkiye'nin Kuzey Irak'a insani amaçlarla girme niyetine ilişkin bir soru üzerine, 'Bu tür şeyler, yanlış anlamalara yol açar. Biz açıkça belirttik, Kuzey Irak'a tek taraflı, koordine edilmemiş hareketleri desteklemiyoruz' diyordu.'' Evet Amerikalılar'ın Türkiye'den geçmesine müsade edilmedi. Tezkerenin meclisten geçmediğini işiten Barzani'nin aynı gece kutlama tertip ettiği söylenir. Nitekim, TBMM'de, AKP grubunda bulunan, aralarında üç bakanın da olduğu bazı milletvekillerinin, Erdoğan'a rağmen tezkereye ret oyu verdiğini biliyoruz. İroni burada başlıyor. Dönemin Türk Milliyetçileri ve Ulusalcıları duygusal ve ahlaki nedenlerden ötürü tezkereye tamamen karşıydılar. Erdoğan yönetimini de tezkereyi istedikleri için eleştiriyorlardı. Tezkerenin reddi, söz konusu kesimde bayram sevincine neden oldu. Ben de sevinmiştim. Ancak sonrasında, 4 Temmuz 2003'te, Kuzey Irak Süleymaniye'deki TSK binbaşısı ve 11 personeli, Türkmen mihmandarlarıyla birlikte, ABD askerleri ve Peşmerge tarafından derdest edildi, başlarına çuval geçirildi. Bence önemlidir, 4 Temmuz aynı zamanda Amerikalılar'ın en mühim milli bayramıydı. İroni dedim ya, Amerikan postalına geçit vermek istemeyen milletvekilleri, Türk ordusu'nun ABD kuvvetleriyle birlikte Irak'a girip, Kuzey Irak'taki PKK kamplarına müdahale etmesini istemeyen milletvekilleriyle aynı paydada buluştular. 15 Şubat 1999'da Öcalan Türkiye'ye getirilmiş, Osman Pamukoğlu gibi şahin generaller ve askerin gayretiyle Türkiye'deki PKK kamplarının, mevzilerinin neredeyse tamamı boşaltılmış, PKK'lılar Kuzey Irak, Suriye ve İran'a transfer olmuştu. Hatırlayanlar vardır, terör 0 noktasına yaklaşmıştı. Tezkerenin reddedildiği 2003 yılından, Mart 2016'daki Hendek operasyonlarının sonuna kadar ülkece neler yaşadığımız malumdur. Amerikan işgali sırasında, Irak Kürtleri'nin tutumu, ABD'ye verdikleri destek ve yalnızca Şii grupların ABD ordusuna gerçek manada direnmiş olması hatrımdadır. Marx'ın şu sözü çok alıntılanır: ''Tarihte ne olduysa öyle olması gerektiği, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur.'' Sanki haklıdır da. Yine de ''ya öteki türlü olsaydı'' demekten kendini alamaz insan. Uluslararası ilişkiler alanında mesai yapan, Türkiye ve dünyanın yakın siyasi tarihini okumaya çalışanlar, Marx'ın bu sözüne muhalefet etmeye devam edeceklerdir. (Geçmişten Günümüze Ortadoğu)
  • Pakistan'da Ziya'ül-Hak, Nisan 1979'da Butto'nun idam edilmesinden sonra Ekim 1979'da seçimlerin süresiz ertelendiğini açıklayarak siyasal partileri ve grevleri yasaklamış ve basına ağır sansür getirmiştir. Ayrıca SSCB'nin Afganistan'a işgal etmesi üzerine ABD’nin ve İslam ülkelerinin sağladığı geniş çaplı askeri ve ekonomik yardımla yönetimini güçlendirme yoluna gitmiştir. (Global Politika ve Güney Asya)
  • Keşmir'de çatışmaların başlamasında Pakistan ve Hindistan'daki iç siyasal istikrarsızlığın etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Gerek Butto gerek Ziya içerdeki siyasal birliği sağlayabilmek için Keşmir sorununu kullanmışlardır. Bu durum Hindistan için de geçerlidir. Çünkü, Keşmir'de sorun devam ettiği sürece her iki ülke de potansiyel bir düşman ile karşı karşıya bulunduklarını ileri sürerek hem içerde birliği sağlamakta hem de bu yolla kendi siyasal iktidarların korumaya çalışmaktadır. (Global Politika ve Güney Asya)
  • 1 Mart tezkeresinin meclisten geçebilmesi için yalnızca 3 kabul oyuna ihtiyaç vardı. ''Tezkere, en fazla 62 bin yabancı askeri personelin 6 ay süreyle Türkiye'de bulunmasını öngörüyordu. Yabancı kuvvetlerin hava unsurları 255 uçak ve 65 helikopteri aşmayacak. Tezkereye göre, yabancı kuvvetlerin muharip unsurlarının, konuşlandıkları bölgelerden en kısa sürede Türkiye dışına intikal etmeleri sağlanacaktı.'' Evet tüm bunlar gerçekleşmedi. O dönem 13 yaşındaydım. Evdeki akşam yemeği sofrasında, mahallede, okulda bu meseleler gündemdeydi. Sevinçliydik. Golyat/tepegöz, komşumuz Irak'a bizim topraklarımızdan geçerek saldıramayacaktı. Dönemin AKP hükümetinin ve başbakan Erdoğan'ın istediği gerçekleşmemiş, Türk tarihinde arzu ettikleri kırılma yaşanmamıştı. Neydi o kırılma? Müslüman bir ülkenin topraklarına Batılı işgalcilerle birlikte girmek... Gerçi Afganistan'da Talibanlı teröristlere karşı NATO gücü içerisinde görev almış olmamızı tarihsel kırılma olarak değerlendirenler çıkacaklardır. Ancak Türk askeri personeli Talibanlı teröristlerle çatışmamıştır. Barış gücü olarak karargahında oturmuş ya da insani yardım görevlerinde bulunmuştu. Tezkere geçmedi diye sevinmiştik sevinmesine ama sonrasında yaşananlar, ABD'nin Türkiye'ye çok ağır bedeller ödeteceğinin kanıtıydı. (Geçmişten Günümüze Ortadoğu)
  • ''Türkiye üzerinden Irak'a yönelik ikinci cephenin açılmasına izin verecek tezkerenin 1 Mart 2003'te Meclis'te gerekli çoğunluğu sağlayamaması ABD'de soğuk duş etkisi yapmıştı.'' Neden soğuk duş etkisi yapmıştı? Çünkü tezkere mecliste görüşülmeden üç hafta önce kapalı bir oturumda 759 sayılı karar kabul edilmişti. Neydi 759 sayılı karar? ''Türkiye'deki askeri üs ve tesisler ile limanlarda gerekli yenileştirme, geliştirme, inşaat ve tevsi çalışmaları ile altyapı faaliyetlerinde bulunmak amacıyla ABD'ye mensup teknik ve askeri personelin 3 ay süreyle Türkiye'de bulunmasını, bununla ilgili gerekli düzenlemelerin hükümet tarafından yapılmasını öngörmekteydi.'' Yani Türk hükümeti ABD'ye, 1 Mart'ta oylanacak tezkerenin geçeceğini, üç hafta önce 6 Şubat 2003'teki gizli oturumun neticesiyle bildirmişti. Karşılığında da TSK'ya ait üslerin ve envanterin yenilenmesi, ordunun modernizasyonu gerçekleştirilecekti. Hatırlayanlar olacaktır, ABD'nin savaş gemileri İskenderun limanı açıklarında bekliyorlardı, hatta 1 Mart'ın arefesinde Amerikan askerlerinin bir kısmı karaya çıkmış, İncirlik'e seks işçileri akın etmiş, İncirlik esnafı bayram havasında beklemekteydi. 22. dönem TBMM milletvekillerinin 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oyuyla tezkere geçmediğinde ise ABD yönetimi deyim yerindeyse dumura uğramıştı. Irak'ı işgali için Türkiye'yi kullanamayan ABD, İngiltere'deki hava üslerini, Suudi Arabistan'ı, Ürdün'ü kullanarak yoluna devam etti. Tezkerenin geçmemesinin neticesi ABD için ekonomik ve sosyal faturayı bir nebze ağırlaştırdı. (Yalnızca tırnak işaretleri içindeki kısımlar kitaptan) (Geçmişten Günümüze Ortadoğu)

Yorum Yaz