Taner Akçam kimdir? Taner Akçam kitapları ve sözleri
Türk Tarihçi ve Yazar Taner Akçam hayatı araştırılıyor. Peki Taner Akçam kimdir? Taner Akçam aslen nerelidir? Taner Akçam ne zaman, nerede doğdu? Taner Akçam hayatta mı? İşte Taner Akçam hayatı...
Doğum Tarihi: 23 Ekim 1953
Doğum Yeri: Ardahan, Türkiye
Taner Akçam kimdir?
1953’te doğdu. 1976 Martı’nda sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Devrimci Gençlik dergisindeki yazıları nedeniyle on yıla yakın hapis cezasına çarptırıldı. 1977 Martı’nda Ankara Merkez Cezaevi’nden firar etti. 1988’de Hamburg Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde şiddet, kültür ve insan hakları konularında çalışmaya başladı. 1991’de yayımlanan Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu (İletişim Yayınları), Ermeni sorunu etrafındaki çalışmalarının başlangıcına denk düşer. 1996’da Hannover Üniversitesi’nden sosyoloji ve tarih doktorası alan Akçam, Ermeni soykırımı ve Türk milliyetçiliği konusunda çok sayıda esere imza attı. Akçam, 2008 yılından beri Clark Üniversitesi Tarih Bölümü Holokost ve Soykırım Çalışmaları Merkezi’nde bulunan Kaloosdian/Mugar kürsüsünde çalışmalarını sürdürmektedir.
Taner Akçam Kitapları - Eserleri
- ‘Ermeni Meselesi Hallolunmuştur’
- Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması
- Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu
- Ermeni Soykırımı'nın Kısa Bir Tarihi
- Kanunların Ruhu
- Soykırımdan Kurtulanlar
- 1915 Yazıları
- Ermeni Tabusu Aralanırken
- Naim Efendi'nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları
- İslamda Hoşgörü ve Sınırı
- İşkenceyi Durdurun
- İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu
- Siyasi Kültürümüzde Zulüm ve İşkence
- 'Tehcir ve Taktil' Divan-ı Harb-i Örfi Zabıtları
- Türkiye'yi Yeniden Düşünmek
Taner Akçam Alıntıları - Sözleri
- Türk ulusal kimliği deyim yerindeyse, daima kendi geleceğinden, varlığından korku ile birlikte gelişmiştir. Yok olma korkusu Türk ulusal kimliginin ebesidir ve ulusal kimliğimiz, kendi göreli zayıflığı ve çaresizliğinin bilinciyle şekillenmiştir. (Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu)
- Uzun yıllar cumhurbaşkanlarına hizmet veren Çankaya Köşkü başta olmak üzere, Anadolu'nun önemli şehirlerindeki Atatürk evlerinin ve hükümet binalarının büyük çoğunluğu Ermenilerin el konulmuş malları olduğu bilgisi bu tabloya eklenirse,Türkiye'de Ermeni sorunu konusunda konuşmanın niçin zor olduğu daha kolay anlaşılır.Cumhuriyet,Ermeni varlıkları üzerine inşa edilmiştir. (Ermeni Soykırımı'nın Kısa Bir Tarihi)
- Örneğin 3 Nisan 1919 tarihli oturumda, bir kadın verdiği ifadede Cemal Azmi Bey'in "erkekleri cem ettirerek [toplatarak] kayıklarla Kumkale Ciheti'ne sevk edilmeleri için jandarmalara emir verdiğini ve bunların esna-yı sevkte bir kısmının kurşunla, kısm-ı diğerinin denize atılmak süretiyle hepsinin itlaf edildiğini [öldürüldüğünü]" aktardıktan sonra, Vali'nin çocukları da toplattırdığı ve onların "bir kısmını Değirmendere Ciheti'ne sevk" ettirdiği, "diğer kısmını da Niyazi Efendi'nin idaresi altındaki kayıklarla denize" attırdığını söyler. 18 Nisan tarihli oturumda ifade veren Trabzon'daki Katolik Misyoner Reisi ltalyalı Loran Milk, "denize nazır bir yerde ikamet ettiği için ba'zı Ermeni Kadın ve Çocukları'nın sandallara irkab ile [bindirilerek] nakl olunurlarken gördüğünü, bu sandalların bi'l-ahire boş döndüğünü" gördüğünü aktarır. (Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması)
- Osmanlılarda İslami kimlik, diğer İslami ülkelerden farklı olarak, Türklüğün unutulması ile birlikte gelişmiştir (...) Vambery'e göre lslam, "ulussuzlaştırma (ulus olmayı eritme) eğilimininde hiçbir yerde ... Osmanlı Türklerinde oldugu kadar büyük bir başarıya ulaşmadı." Benzeri tespitleri Lewis'de de buluruz: "lslamlığı kabul eden uluslar arasında hiçbiri, kendi ayrı özdeşliğini İslam ümmeti içinde eritmekte Türklerden daha ileri gitmedi." Böylece bütün İslamlık öncesi Türk geçmişi, "unutulmuş ve İslamlık içinde silinmişti(r) ... Hatta Türk adının kendisi ve ifade ettigi varlık bile bir anlamda İslami niteliktedir." (Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu)
- Tüm tehcir eylemi sonucu ne kadar insanın öldürüldüğü kesin olarak bilinmemektedir. Bilinen, savaş öncesi Osmanlı topraklarında, Ermeni kilisesine göre 2.1 milyon, Türk kaynaklarına göre 1.3 milyon olarak bildirilen Ermeni nüfusundan geriye son derece küçük sayıda bir insan grubunun kaldığıdır (...) 1919 yılında İstanbul'da İttihat ve Terakki önderlerinin yargılanmalarında ölü sayısı 800.000 dolaymda verilmektedir. Lepsius ise bir milyon dolayında ölüden bahsetmektedir. Konuya iliskin verilen diger rakamlar 600.000-1.5 milyon arasında değişmektedir. (Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu)
- Tüm bu belgelerin gösterdiği şudur ki, İttihat ve Terakk Hükümeti Ermeni mallarını, özel kişilerce yağmalanmasından kurtarabildiği kadarıyla, belli amaçlar doğrultusunda son derece sistemli olarak kullanmaya çalışmıştır. Bu tablo niçin gittikleri yerlerde Ermenilere geride bıraktıkları mallarının karşılığının verilmediğini de açıklar Hükümet bu malları kendi ihtiyaçları için kullanmıştır ve Ermenilere verilecek bir şey kalmamıştır. (‘Ermeni Meselesi Hallolunmuştur’)
- 1915 üzerine yapılan tartışmalarda, tehcirin Ermenilerin imhası amacına yönelik olmadığını söyleyenlerin en önemli argümanlardan birisi, Ermenilere kötü muamelede bulunan, konvoylara saldıran veya cinayet işleyen devlet görevlileri hakkında soruşturma açıldığıdır. Bu iddiaya göre, tehcir sırasında bazı memurların suistimalleri olmuştur ama “özel soruşturma kurulu oluşturul(arak).., suçlu bulunanlar örfi idare mahkemelerine sevkedilmîş”, 1397 kişi hakkında soruşturma açılmış ve bunların büyük bir kısmı, idam da dahil olmak üzere, çeşitli cezalara çarptırılmıştır. Araştırmacıya sunulduğu kadarıyla mevcut Osmanlı belgelerinden hareketle şu rahatlıkla söylenebilir ki bu bilgi doğru değildir. Osmanlı Arşivi’nde, özellikle konuyla ilgili en çok belgenin bulunduğu Dâhiliye Nezâreti Şifre Kalemi evrakı arasında, tehcir edilen Ermenilere karşı cinayet vb. biçiminde suçlar işleyen devlet görevlileri aleyhine açılmış soruşturmalara ait belgelere rastlamak mümkün değildir (...) Ermenilere karşı suç işleyenlere yönelik açılan soruşturmalara ait belgelerin yokluğu nedeniyle yukarıdaki iddiayı ileri sürenler bugüne kadar bu iddialarını kanıtlayacak belgeleri yayınlayamamışlardır. Örneğin 1397 rakamınò açıklayan Kamuran Gürün, konuya ilişkin hiçbir belge yayınlamamış, illere ait bazı rakamlar sıraladıktan sonra tek bir belge numarası vermekle yetinmiştir. Biraz farklı olmakla beraber benzeri durum Kamuran Gürün’e dayanarak, aynı rakamları aktaran Yusuf Halaçoğlu için de geçerlidîr. Halaçoğlu, suçlu bulunan devlet görevlileri "Divan-ı Harbilerde yargılanarak ağır cezalara çarptırıldılar” dedikten sonra kanıt olarak 12 ayrı belge numarası vermiş ve ama bu belgelerde ne yazılı olduğu konusunda tek bir kelime bilgi vermemiştir. Halaçoğlu’nun “ağır cezalara çarptırılma”ya kanıt olarak gösterdiği 12 belgenin tek tek içeriklerine baktığımızda, bu belgelerin hiçbirisinin Ermenilere yönelik suç işleyen memurların yargılanmaları ve ceza almaları ile ilgili olmadıkları görülür. Belgeler, Ermenilerin geride bıraktıkları mallara yönelik, yağma, hırsızlık, rüşvet ve zimmete mal geçirme gibi suçlarla ilgilidir ve çoğu da zaten yargılama sorunu ile alakalı değildir. (‘Ermeni Meselesi Hallolunmuştur’)
- İttihatçılar,Ermeni siyasetçileri asla affetmediler ve yaptıklarını nankörlük olarak telakki ettiler.Talat'ın yakın dostu Vartkes'e yukarıda aktardığımız,"bizim zayıflığımızdan istifade edip... boğazımızı sıkıp reform istediniz.Şimdi de biz aynı şeyi size yapacağız..." sözleri ve bu yakın dostunu gözünü kırpmadan ölüme göndermesi, İttihatçı öfkenin boyutunu göstermesi bakımından önemlidir. (Ermeni Soykırımı'nın Kısa Bir Tarihi)
- İçerde Müslüman-Türklerden oluşan bir burjuva sınıfı yaratmak, İttihat ve Terakki Partisi'nin(İTP) iktisadi programı oldu. (Ermeni Soykırımı'nın Kısa Bir Tarihi)
- Ya devlet eliyle zorunlu asimilasyona tabi tutuldular ya da Müslüman ahali tarafından, deyim yerindeyse yağmalandılar ve hizmetçi veya seks köleleri olarak kullanıldılar. Elbette son derece insani nedenlerle Ermeni ha- yatı kurtaran Müslümanlar da vardı. Eklemek gereksiz ki, onlarin anıları ve yaptıkları önünde saygıyla eğilmek gerekir (Soykırımdan Kurtulanlar)
- Başta Ermeniler olmak üzere,gayrimüslümlerin eşit vatandaş sayılamayacağı, öteki ve düşman olduğu fikri,döneme egemen kültürün önemli bir parçasıydı. (Ermeni Soykırımı'nın Kısa Bir Tarihi)
- Yaşanmış acıları anlayan, nedeni ne olursa olsun, dini, etnik kökeni farklı diye insanlara karşı işlenmiş cinayetleri kınayan bir dil geliştirilmedikçe sorunun çözümü doğrultusunda sağlıklı adımların atılması mümkün olmayacaktır. Yani öncelikle ihtiyacımız olan şey, ahlâken, vicdanen kabul edilemez bir eylemle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini görmek ve buna uygun bir dil geliştirebilmektir. (‘Ermeni Meselesi Hallolunmuştur’)
- Sürgün edilen Ermenilerin, iskân alanı olarak gösterilen bölgelerde nüfusun %5-10’unu geçmeyecek şekilde yerleştirilmeleri gerektiği yolundaki bu karar bile aslında Ermenilere yönelik politikanın amacının onların imhası olduğunu göstermeye yeter (...) Sonuçta sadece Ermenilerin sürüleceği yerlerin değil, tüm bölgenin toplam nüfusu 1.688.081 ve Müslümanların nüfusu ise 1.459.245’tir, Halep Vilâyetinin tümü dahil edilirse toplam 2.355.871 veya 2.035.565 Müslüman nüfusa ulaşılır. Yukarıdaki saydığımız ilçelerin nüfusu hariç tutulur ve ama Halep’in kalan nüfusu dahil edilirse, toplam 1.892.393 ve Müslüman 1.680.721 sayısı elde edilir. Ortaya çıkan tablo şudur; hangi rakamı esas alırsanız alın, Osmanlı yönetiminin aldığı karara göre, Ermenilerin yeni yerleşim yerlerindeki toplam nüfusu, bölgedeki Müslüman nüfusun % 10’unu aşmayacak şekilde, 145,000 ile 200.000 arasında, 168.000 civarında olmak zorundadır. Oysa Amerikan Halep Konsolosu J. B. Jackson, güvenlir kaynaklara dayandığını söyleyerek, 3 Şubat 1916 tarihi itibarıyla bulunduğu Halep ile Şam civarları ile Fırat nehri boyunca Der-Zor’a kadar olan bölgede toplam 486.000 kişinin hayatla olduğunu bildirmektedir. Bu tablo bize 1916 yaz aylarında niçin Der-Zor’da ikinci bir katliam yapıldığını ve 200,000 civarında Ermeni’nin imha edildiğini açıklamaya yardımcı olabilir. Bölgeye sağ ulaşan Ermeni sayısı tahmin edilenin çok üstündeydi ve azaltılması gerekiyordu (...) Cevabı verilemeyen veya dolaylı olarak verilmiş olan soru, bir milyonun üzerindeki Ermeni’nin, 1,680,721 Müslüman’ın % 10’u haline nasıl sokulacağıdır? (‘Ermeni Meselesi Hallolunmuştur’)
- ... tehcir boyunca Ermenilerin, resmî belgelerde kullanılan ifade ile "telef oldukları" İstanbul Hükümeti tarafından biliniyordu ve tehcir bu kayıplara rağmen yapılmaya devam ediliyordu. Tuhaf olan durum şudur ki, bir Hükümet'in, imha edildiklerini bile bile kendi vatandaşlarını sürgüne yollaması eylemi, Resmî Devlet Tezi'ni savunanlarca, hâlâ "savaşın getirdiği olumsuz şartlar" veya "bir yanda cephede savaşırken" gösterilen "olağanüstü bir gayret" biçiminde açıklanabilmektedir. Oysa bir devletin kendi vatandaşlarını bilerek ölüme yollaması hem ahlâki hem de uluslararası ceza yasalarına göre suçtur. (‘Ermeni Meselesi Hallolunmuştur’)
- Ermeni soykırımı,fanatik bir grubun gözü dönmüşlüğünün eseri olmaktan çok, soğukkanlılıkla hesap yapan bir rasyonel aklın ve planın ürünüdür. (Ermeni Soykırımı'nın Kısa Bir Tarihi)
- Özellikle 23 Ağustos 1843'te Avakim adlı bir Ermeninin, yeniden Hıristiyanlığa döndüğü için kafası kesilerek öldürülmesinden sonra, Batı'nın gösterdiği büyük tepki, din değiştirmedeki düzenlemeyi kaçınılmaz kılmıştı. Konu muhtemelen 1844 başlarında Meclis-i Vala-yı Tanzimat'ta ele alınmış; ve bu tür infazların bir daha yapılmaması kararlaştırılmıştı; Mart 1844 tarihinde yabancı elçilere bir daha bu tür cezaların verilmeyeceği garantisi de verilmişti. Fakat mesele bu kadar basit değildi çünkü Islam hukuku Islam dininden dönenin (mürted) idam edilmesi geleneğine sahipti. Zorla veya gönüllü Müslüman olmuş bir Hıristiyan yeniden eski dinine dönmek istediğinde, onu bekleyen ölüm cezasıydı. Aynca Müslüman çoğunluk açısından da bu normal bir uygulama idi. (Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması)
- Osmaniılar, "ulusun soy ve köküyle olan tüm bağlantılarını, öz-benlik bilincini, töre ve ülküsünü, bir kozmopolit potada eritip yok etme çabasına girişmekten çekinmediler. Devlet kısa zamanda Türk devleti olmaktan çıkarıldı." Bu nedenle, Türkçüler, özellikle Cumhuriyet döneminde Osmanlılardan, "Türk ırkını yok etmek isteyenler" olarak söz etmişlerdir. (Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu)
- Balkan Savaşı'nın yenilgi ile sonuçlanması ve büyük toprak kayıpları, İttihatçı liderlerde Anadolu'nun Türkleştirilmesi gerektiği fikrini geliştirdi. O güne kadar Türkçülük fikrini açıktan terennüm etmekten çekinen İttihatçılar,Balkan yenilgisiyle birlikte imparatorluğun kalan topraklarında Hristiyanlarla bir arada yaşamanın imkansızlığına inandılar.Türkçülük,Parti'nin egemen ideolojik ve siyasi tercihi halini aldı. (Ermeni Soykırımı'nın Kısa Bir Tarihi)
- Ancak, lslam dinini kabul eden Ermenilerin sürgün edilmediğini ifade eden kayitlar da mevcuttur . (Soykırımdan Kurtulanlar)
- Bu demografi politikasının bir sonucu olarak,toplam 17,5 milyon civarında olduğu tahmin edilen Anadolu nüfusu büyük bir altüst oluş yaşadı.Bu nüfusun en az üçte biri ya zorla yer değiştirdi ya Anadolu dışına sürüldü ya da imha edildi.1918 yılına gelindiğinde Anadolu'nun etnik yapısı tamamen değişmişti.Modern Türkiye'nin kuruluşu bu politikalar sayesinde mümkün olmuştur. (Ermeni Soykırımı'nın Kısa Bir Tarihi)