Talip Apaydın kimdir? Talip Apaydın kitapları ve sözleri
Yazar, Şair Talip Apaydın hayatı araştırılıyor. Peki Talip Apaydın kimdir? Talip Apaydın aslen nerelidir? Talip Apaydın ne zaman, nerede doğdu? Talip Apaydın hayatta mı? İşte Talip Apaydın hayatı... Talip Apaydın yaşıyor mu? Talip Apaydın ne zaman, nerede öldü?
Yazar, Şair Talip Apaydın edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Talip Apaydın hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Talip Apaydın hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Talip Apaydın hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1926
Doğum Yeri: Ankara
Ölüm Tarihi: 28 Eylül 2014
Ölüm Yeri: Altındağ
Talip Apaydın kimdir?
Polatlıya bağlı Ömerler Köyünde doğdu. İlk eğitimini Beypazarında yaptı. Daha sonra Çifteler Köy Enstitüsü (1943) ve Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümünü bitirdi. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı.
Günümüz yazarlarındandır. İlk şiir ve hikâyelerini Köy Enstitüleri Dergisinde yayınladı (1945-1946). 1948-1950 yılları arasında Yücel, Varlık, Edebiyat Dünyası, Fikirler, İmece, Yeni Ufuklar vs. gibi dergilerde çıkan hikâyelerinden sonra romancılığa başladı. Eserlerinin hemen hemen hepsinde vaktiyle Köy Enstitülerinde benimsetilmiş köy anlayışına uygun klişe anlayışı işier. Bu kitaplarda köy daima sefil ve sömürülmüştür. Köylü câhildir, hurafelere inanır. Müsbet hiçbir davranışları yoktur. Bu toplumda tak iyi insan köy öğretmenidir. Öğretmen, köylüyü eğiterek modern ve taık hâle getirmeye uğraşır. Eserlerinde Yaşar Kemâl, Kemâl Tahirve Orhan Kemâlin etkisi görülür.
Şiir kitabı: Susuzluk (1956).
Hikâye kitapları:
1. Ateş Düşünce (1967), 2. öte Yandaki Cennet (1972), 3. Koca Taş (1974), 4.0 Güzel İnsanlar (Çocuklar için hikâyeler, 1978), 5. Yolun Kıyısındaki Adam (1979), 6. Duvar Yazılan (1981), 7. Kökten Ankaralı (1981), 8. Yangın (Çocuklar için, 1981).
Romanları:
1. Sarı Traktör (1958), 2. Yarbükü (1959), 3. Emmtog-lu (1961), 4. Ortakçılar (1964, 1974), 5. Ferhat ile şirin (Halk için roman, 1965), 6. Toprağa Basınca (Çocuklar İçin, 1966), 7. Define (1972), 8. Yo* Duvar (1973), 9. Toz Duman İçinde (1974), 10. Tütün Yorgunu (1975), 11. Kente İndi Idris (1981), 12. Vatan Dediler (1981).
Hâtıraları:
1. Bozkırdaki Günler (1952), 2. Karanlığın Kuvveti (1967J.
Tiyatro eseri: Bir Yol (1966).
Radyo oyunu: 1. Yapılar Yapılırken, 2. Otobüs Yarışı (Basılmadı).
Talip Apaydın Kitapları - Eserleri
- Köy Enstitüsü Yılları
- Sarı Traktör
- Tütün Yorgunu
- Yarbükü
- Toz Duman İçinde
- Köylüler
- Ortakçılar
- Vatan Dediler - II
- Yoz Davar
- Define
- Dağdaki Kaynak
- Biz Varız
- Akan Sulara Karşı
- Kente İndi İdris
- Elif Kızın Elleri
- Öte Yakadaki Cennet
- Emmioğlu
- O Güzel İnsanlar
- Koca Taş
- Bir Yol
- Toprağa Basınca
- Merdiven
- Yolun Kıyısındaki Adam
- Bozkırda Günler
- Karabasan
- Duvar Yazarları
- Öykülerle Çizgiler
- Susuzluk
- Hem Uzak Hem Yakın
- Yangın
Talip Apaydın Alıntıları - Sözleri
- Ne suç işledik de ceza çekiyoruz bu kadar? Hırsızlık yapanlar serbes geziyor baksana... Ula nasıl dünya bu? (Yoz Davar)
- Tüm düşleri gerçekleşmişti sanki. Öyle heyecanlı konuşuyordu. (Dağdaki Kaynak)
- Çalışmayan, hazır yiyen insan, iyi insan değildir. Efendilik de değildir. Eskidenmiş o. Şimdimi efendilik başka. Çalışan, bir iş yapan, çevresine yararlı olan insan değerlidir artık. (Köy Enstitüsü Yılları)
- Ozanın dediği gibi,'Halka dahleylemek nemize, cümle vebal bizdedir.' (Tütün Yorgunu)
- Koridorda dolaştı. Sağa sola bakındı. Padişahların camlı çerçeveli resimlerini asmışlardı. Koç burunlu, kulağı küpeli başı kavuklu padişahlar. Tüylü kaftanlar, allı güllü entariler... Hepsine teker teker baktı. «Ya halk? diye mırıldandı. Siz böylesiniz ama, halkınız nasıl? Halkınızı unutmuşsunuz. Halksız, bilimsiz bir devletin hükümdarlarısınız siz. Onun için, sonunuz iyi gelmemiş.» (Koca Taş)
- «Böyle birisi olmak şimdi... Duymamak bilmemek. Düşünceyi bambaşka yönlere çevirip, asıl sorunların farkında olmamak... Olacak şey değil. İnsanlık dışı bir tutum. Başkalarının işine geliyor ama, kendimiz için kendi halkımız için gaflet, delâlet ve hatta hıyanet!...» (Koca Taş)
- Halkımız mutlu olmadan hiçbirimiz mutlu olamayız dostum. Her şey yarım kalır, eksik kalır. (Tütün Yorgunu)
- Ne vergi diye multezimler geliyor, ne hacılar hocalar tepemizde tuz dövüyor. Rahatladık doğrusu. (Köylüler)
- -Nasıl sizin köy? -Güzel. Ormanlık. Hem de geniş çayırı var. -Orada olsak ne güzel top oynanır, değil mi? -Oynanır emme biz top bilmeyiz. Topumuz yok. -Siz ne oynarsınız? -Saklambaç oynarız. Ağaçlara çıkarız. Kuzu güderiz... (Dağdaki Kaynak)
- Bana öyle gelirdi ki şu köyün evlerini, sokaklarını ip çekip yeniden kuralım, insanların kafası değişiverecek. Bu eğri büğrülük, bu plansızlık insanların kafasını bulandırmış, dolaştırmış. Göremez, anlayamaz etmiş. İyiyi kötüden ayırt edemez olmuşlar. Yılanın deri değiştirmesi gibi insanımızı bu ilkellikten birden alıp çıkarmak gerekiyor. (Akan Sulara Karşı)
- İkide bir kesiyorlarmış elektrikleri. Okulunki de bir yıldır kesikmiş. Öğretmene demişler «nasıl olsa gece ders yapmıyorsun. Gündüz de ışığın gereği yok. Ama caminin ışıkları pırıl pırıl yanıyor. Hatta minareyi de ışıklandırmışlar bir güzel. (Karabasan)
- Çalışan insanlara neden hakları olduğu değer verilmez? Gayret neden alkışlanmaz? Ben çalışan insandan daha aziz bir şey bilmiyorum. (Bozkırda Günler)
- -Sıkma canını, geçici bunlar. Bir gün biz de oturacağız o güzel evlerde. Plânını da kendimiz yapacağız, birlikte... - Kendini avut sen. Hiçbir zaman oturamayız.Varsıllar için çalışacağız işte böyle. -Neden? Tanrı böyle mi yazmış? -Tanrı yazmamış ama başkaları yazmış. (Karabasan)
- Düşmanı asla küçümsemeyin. (Vatan Dediler - II)
- İçimde bir yalnızlık duygusu vardı. Silkinip atmaya çalışıyordum da atamıyordum. (Ortakçılar)
- - Tahmin etsek ne olacaktı? Hem sorun bu değil. Sorun gerici politikanın tırmanışı ve yönetime el koyması. Bu önlenebilir miydi? Toplumun ekonomik yapısı bu düzende başka bir sonuç veremez. Halk uyanmadan, kendi çıkarlarına sahip çıkmadan yürütülen demokrasi böyle olur işte. Köy okulu bu duruma düşer. Yüksek öğretim, orta öğretim arap saçına döner. Ama geçecek bu, sürüp gidecek değil. Kendimizi dağıtmayalım. Üzülsek bile, umudumuzu kesmiyelim. Yahu Seyit, öyle diyorsun ama bu bir cinayet be! Nasıl yapılır bu? - Yaptılar. Demin kendin söyledin. Memleketi değiş tirmek istemiyenler egemen oldu. Ama düzelir, üzülme. Belki ileri sıçramak için bir geri çekilmedir bu. Ömrümüz varsa görürüz. Kalktılar, ağır ağır yürüdüler köye. İkisinin de içi doluydu. (Yolun Kıyısındaki Adam)
- Kuşlarla, hayvanlarla dosttum. Sonsuz bir sessizlik içinde doğayla baş başa yaşardım. Kitaplarımı okurdum, ağaçlara tırmanırdım. Ormanda dolaşırdım. Kuşların sesini dinlerdim. Her çeşit kabalıklardan, küçüklüklerden uzak, mutlu bir dünyam olurdu. Yaşamak buydu bence. (Köy Enstitüsü Yılları)
- MUHTAR: Gomunistmiş bu öğretmen. Öğretmenlerin çoğu gömunistmiş (Bir Yol)
- Size bir şey soracağım abi, kendim çözemiyorum Geldiğimiz yerler belli, biz halk insanlarıyız. Çok açığımız var. Bazı okumuş bayan arkadaşlarla konuşurken bunu daha iyi anlıyorum. Kültürel boşluk... Herhangi bir konu üstünde fikir yürütebilmek. Yeterince yapamıyorum bunu. Cesaret edip, söz alıp konuşamıyorum. Siz ne önerirsiniz? «Anlıyorum, Çok haklısın. Hepimizde var bu. Aldığımız eğitim biçiminden geliyor. Önce iyi okumalıyız. Gazete dergi kitap... Eleştirici bir gözle, kendi düşüncemize uyuyor mu, uymuyor mu, irdeleyerek... Ben olsam bu konuda ne derdim diye kendimizi yoklayarak okumalıyız. Açık bir dünya görüşüne ulaştık mı, gerisi kolay. O bir ölçektir elimizde. Her konuyu o ölçekle tartarak kendi düşüncemizi üretebiliriz. Sonra her alanda konuşmak zorunluğu da yok. Bazı şeyler ilgilendirmeyebilir insanı. (Karabasan)
- Sizde hiç Allah korkusu yok mu? (Yarbükü)