diorex

Sina Akşin kimdir? Sina Akşin kitapları ve sözleri

Türk Tarih Akademisyeni ve Profesör Sina Akşin hayatı araştırılıyor. Peki Sina Akşin kimdir? Sina Akşin aslen nerelidir? Sina Akşin ne zaman, nerede doğdu? Sina Akşin hayatta mı? İşte Sina Akşin hayatı...

  • 31.08.2022 08:00
Sina Akşin kimdir? Sina Akşin kitapları ve sözleri
Türk Tarih Akademisyeni ve Profesör Sina Akşin edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Sina Akşin hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Sina Akşin hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Sina Akşin hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1937

Doğum Yeri:

Sina Akşin kimdir?

1955'te Robert Kolej'den mezun oldu ve 1959'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.[1] Fulbright bursu ile ABD'ye gitti. Boston'daki Fletcher School of Law and Diplomacy'den Uluslararası İlişkiler alanında iki farklı yüksek lisans diploması aldı. 1961-1967 arasında Robert Kolej Yüksek Okulu'nda Uygarlık Tarihi öğretim görevlisi olarak çalıştı. Askerlik görevini yaparken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden Son Çağ Tarihi alanında doktor unvanını aldı (1968).

Doktora tezi olan 31 Mart Olayı ilk kez bu dönemde yayımlandı. (1970, 1972). 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Türk Siyasal Hayatı kürsüsüne asistan oldu. 1971-1972'de bir yıl süreyle ve bir Birleşmiş Milletler bursuyla İngiltere Devlet Arşivi'nde çalışmalar yaptı. 1975'te doçent oldu. Doçentlik tezini İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele adıyla yayımlandı (1976, 1983). 1978-1979'da bir yıl süreyle ve Fransız Hükümeti'nin b'r bursuyla Fransa Dışişleri Bakanlığı arşivinde çalıştı. 1980'de Türk Siyasal Hayatı kürsüsü başkanlığına seçildi. O yıl Jön Türkler İttihat ve Terakki kitabının ilk basımı yapıldı. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Toplum ve Bilim gibi dergilerde ve gazetelerde birçok yazı ve denemeleri çıktı. 1989'da profesör oldu. 2004 yılında aynı Fakülteden emekli oldu.

Tarih ve siyasal bilimler alanlarındaki çalışmalarının yanı sıra, bir dönem Bağımsız Cumhuriyet Partisi'nin genel başkan yardımcılığını da yürütmüştür. Türkiye İnsan Hakları Kurumu Vakfı (TİHAK) kurucu üyesidir. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan yardımcılığı görevinde bulundu. ADD'nin GYK üyesidir.

Sina Akşin Kitapları - Eserleri

  • Kısa Türkiye Tarihi
  • Kısa 20. Yüzyıl Tarihi
  • Jön Türkler ve İttihat ve Terakki
  • Türkiye Tarihi 3
  • Türkiye Tarihi 5
  • Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi
  • Türkiye Tarihi 4
  • 100. Yılında Jön Türk Devrimi
  • Ermeni Sorunu
  • Şeriatçı Bir Ayaklanma - 31 Mart Olayı
  • 100 Soruda Jön Türkler ve İttihat ve Terakki
  • Yakın Tarihimizi Sorgulamak
  • İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele
  • Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi 1
  • Yakınçağ Türkiye Tarihi 1980-2003
  • İç Savaş ve Sevr'de Ölüm
  • Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi 2
  • 100 Soruda Jön Türkler ve İttihat ve Terakki
  • Son Meşrutiyet 1919 - 1920
  • Mutlakiyete Dönüş 1918 - 1919
  • Atatürkçü Partiyi Kurmanın Sırası Geldi
  • Savaş ve Etnik Temizlik - Yumuşatılmış Sevr Dönemi

Sina Akşin Alıntıları - Sözleri

  • Son gelişmeler gösteriyor ki Atatürkçüler uyanık,bilinçli ve örgütlü olmak zorundadırlar.Gittikçe güçlenmekte olan Atatürkçülüğü,hiçbir kişi ya da kuruluşa emanet edip uykuya çekilemeyiz. (Yakın Tarihimizi Sorgulamak)
  • Atatürk'e gelince, o, Heyet-i Temsiliye adına 10 Ekim 1919'da Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya yazdığı mektupta şöyle diyor: «Gayrikabili tamir felâket ve netayici elîmeye müncer olduğundan bugün milletin ademi memnuniyetini celbeden Harbi Umumiye iştirak etmemek elbette son derece şayanı arzu idi. Fakat buna imkânı maddî mevcut değildi. Çünkü ademi iştirak müsellah bir bitaraflığı yani Boğazların mesdut bulundurulmasını icap ettiriyordu. Halbuki vatanımızın mevkii coğrafisi istanbulun vaziyeti sevkülceyşiyesi Rusların İtilaf Hükümetleri yanında ahzı mevki, etmiş olması bizim seyirci kalmamıza asla müsait değildi. Bundan başka müsellah bir bitaraflığın idamesi için paramız, silahımız, sanayiimiz, hulâsa lâzım olan vesaitim iz mevcut değildi. İtilaf Devletlerinin bilhassa İngilizlerin para vermemesinden sarfınazar gemilerimizi zapt ve milletin dişinden tırnağından arttırarak biriktirdiği inşaatı bahriyeye ait yedi milyon liramızı gasbeylemeleri ...Harbe girmekliğimizi bir cinayet telâkki etmek ve koca bir milleti dört, beş kişinin baziçesi olacak derekede addeylemek fikrimizce lehimizde bir faideyi mucip olmak şöyle dursun, bilâkis sakıt Ferit Paşa’nın Paris’te Avrupa’dan merhamet dilenmek efkârı sakimanesi ile serdeyledi- ği beyanatı zelilânesine Clemenceau’nun vermiş olduğu hakaretâlût cevabın maazallah bir kere daha işitilmesine sebep olabilir. Binaenaleyh merdane bir surette hakikati söylemek ve kahramanca harp eden bu koca milletin mağlubiyetin netayici zaruriyesine katlanmakla beraber hareketinin cinayet telâkki ve bu yüzden ittiham ve tecziye edilmesini kabul etmemek en salim ve en hayırlı bir prensip telâkki olunabilir.» (Nutuk, Vesika 142) (100 Soruda Jön Türkler ve İttihat ve Terakki)
  • Osmanlı-Türk toplumunun Batılılaşmaya, çağdaşlaşmaya, ya da modernleşmeye kesin adım atması Tanzimat ile olmuştur. Bu aynı zamanda insan haklarına, hukuk devletine, özgürlük ve demokrasiye doğru atılan bir adımdır. (Kısa Türkiye Tarihi)
  • Savaş bittiğinde Cemal Paşa, Yakup Kadri'nin neden savaşa girdik sorusuna "aylık vermek için" diye yanıt vermişti (F.R. Atay, Zeytindağı ). Savaş boyunca Almanya Osmanlı 'yı borç parayla destekledi. (Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi 1)
  • Erzurum Kongresi yerel bir kongre olmasına rağmen, 56 kişiyle toplanmıştı. Sivas yurt çapında bir kongre olmasına rağmen, 38 kişiyle toplanmıştı. Bunun başlıca nedenlerinden biri, Batı Anadolu'daki (Ege ve Marmara bölgeleri) ulusal örgütlerin tutumuydu. Onlara göre ulusal örgütlerin yurt çapında birleşmesi gereksizdi, çünkü sorunlar farklıydı. Doğudakilerin başında Ermenistan, batıdakilerin başında Yunanistan sorunu vardı. Sonra doğudakiler her türlü işgale karşı çıkarken, batıdakiler Yunanistan olmamak kaydıyla İtilaf devletlerinden birinin işgaline razıydılar. Nihayet doğudakilerin seçimlerin yapılması, Mebusan Meclisi'nin toplanması yolunda demokratik talepleri varken, batıdakilerin böyle bir sorunları yoktu. Bu görüş farklılıklarının biraz da doğuda önderliğin ağırlıklı olarak subayların, batıda önderliğin ağırlıklı olarak eşrafın elinde olmasından kaynaklandığı tahmin edilebilir. (Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi 1)
  • Vatan, basit bir toprak parçası değil, sevilen, uğrunda fedakarlıklar yapılacak, hatta ölünecek bir topraktır. (Kısa Türkiye Tarihi)
  • İkdam, kendini 31 Martın havasına o kadar kaptırmıştı ki, Müslüman kadınların çarşıya ancak zorunluluk halinde çıkmalarını ve çıkanların da 'adab-ı şeriat dairesinde' hareket etmelerini 'rica' ediyordu. Hatırlanacağı üzere, Kör Ali olayı sırasında da böyle istekler öne sürülmüş, sokağa çıkan bazı kadınlara saldırılarak, Müslüman kadınlar evde kalmaya ve belli biçimde giyinmeye zorlanmak istenmişti. (Şeriatçı Bir Ayaklanma - 31 Mart Olayı)
  • İlk büyük alafranga saray olan Dolmabahçe Sarayı, Osmanlı Devleti’nin İngiltere ve Fransa ile Kınm Savaşı’nda müttefik olduğu bir sırada, 1853’te Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. 1854’te Avrupa’dan ilk borçlanmanın yapılmış olması, yoksul duruma düşmüş bir imparatorluktaki bu sefahat ve tanta nanın açıklamasıdır. Bundan sonra daha bir dizi saray yapılmıştır: Abdülaziz döne minde Çırağan, Beylerbeyi, Yıldız gibi önemli sarayların yapıldığını görüyoruz. Alafranga saraylı ve mobilyalı bu pahalı yaşama stili, alafranga aile yaşamı getire bilseydi, hiç değilse o yönden bir tasarruf sağlanmış olurdu.Oysa, alafranga bina ve mefruşatla birlikte eski harem hayatı olduğu gibi sürdürülmüştür. (100 Soruda Jön Türkler ve İttihat ve Terakki)
  • “Bildirir haddini sultana senin kanunun.” | Şinasi (100. Yılında Jön Türk Devrimi)
  • Çünkü az okumuş bir halk,kolayca güdülebilen bir halktır.Tabi burada kim gütmeye çalışıyor onu da söyleyelim.Şeyhlik ve ağalık düzeni... Türkiye, maalesef Atatürk devrimi hedefine ulaşmadığı için canlı bir ortaçağımız var.Bu canlı ortaçağ da,şeyhlik ve ağalık düzeni şeklinde somutlaşıyor.Şeyhlik ve ağalık düzeni bütün seçimlerde rol oynuyor ve hep onların istediği parti iktidar oluyor. (Yakın Tarihimizi Sorgulamak)
  • Modernleşmenin ve merkezileşme sürecinin önemli özelliklerinden birisi eğitimdir. (100. Yılında Jön Türk Devrimi)
  • Bilimsel tarihin birinci görevi önemli olaylarla, önemsiz olayları ayırmak ve önemli olaylara dayanarak olup bitenleri açıklayan metinler yazmaktır İkinci görevi ise geçmişi anlamlı dönemlere ayırmaktır. (Kısa 20. Yüzyıl Tarihi)
  • Kimi atasözlerimiz bu zihniyetin(gerikafalılık) sonucudur: "Dayak,cennetten çıkmıştır;" "Hocanın vurduğu yerden gül biter." Bunlar,dayağı meşrulaştırmak için uydurulmuş atasözleridir.Hocaya,eğitmek üzere çocuğunu teslim eden babanın,"Eti senin kemiği benim."sözü de hocaya sanki sınırsız bir dayak yetkisi vermekte,çocuğun ruhuna korku salmayı amaçlamaktadır. (Yakın Tarihimizi Sorgulamak)
  • Farz edelim ki bir eviniz var,birisi,başkasına ait olan yanınızdaki araziye bir gecekondu yapmaya çalışıyor.Siz bunu önlemek için mahallenin kabadayısına başvurursunuz.O da buna karşılık kendisi için oturma odanızda bir koltuk,yemek masanızda bir sandalye ayrılmasını ve belirli günlerde gelip banyonuzda duş yapmak hakkı istiyor.Kabul eder misiniz?Üstelik o kabadayının gecekondunun yapılması için o adama her türlü yardımı yaptığını bildiğiniz halde? (Yakın Tarihimizi Sorgulamak)
  • Burada hemen belirtmek gerekir ki, bizde bu çağ ayırımını benimseyenler 1453 Fatih'in Rönesans prensi kimliğini ve/ya da bu fethin İslamiyet, Türklük bakımından önemini vurgularlar. Bu yaklaşım doğru ve Osmanlı devletinin İstanbul'un fethiyle Beylikten İmparatorluğa diye özetlenebilecek çok kökten bir dönüşüm geçirmiş olduğu muhakkak olmakla birlikte, bunu Türkler bakımından bir çağ değişikliği olarak değerlendirebilir miyiz? Ben sanmıyorum. Batılılar 1453'ü çağ değişimi noktası olarak değerlendirirken Osmanlılara çok da olumlu sayılamayacak bir rol veriyorlar. Buna göre fetihle birlikte Istanbul'dan Italya'ya kaçan Bizanslı bilim adamlan orada Hümanizmi ve Rönesansı başlatmışlardır. Yani, bu görüşe göre, Osmanlılarınki bir tür 'iteleme' işlevinden ibarettir. (Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi)
  • Osmanlı - Alman ittifakının imzalandığı gün, Osmanlı genel seferbeliği de ilan edildi. Uzun soluklu bir savaş yerine, birkaç hafta içinde kaderi belli olacak bir savaş düşünüldüğü için, "hesap kitap" yapmadan, ne pahasına olursa olsun en büyük orduyu bir an önce toplamak yoluna gidildi. (Jön Türkler ve İttihat ve Terakki)
  • Simone de BEAUVOIR, ... kadın yazarların erkeklerin hâkim olduğu çevrelerde hayatta kalmak için erkeklerden daha fazla erkekleştiğini ve bu kâkimiyeti artık erkeklerin sağlar hale geldiğini savunur. Nezihe Muhiddin TEPEDELENLİGİL erkeklerle barış isteyen kadınlarla dalga geçer, Hali Edip ADIVAR muhalefetini ancak İngilizce dile getirir, Latife UŞAKLIGİL ömrü boyunca susmak zorunda kalırken doğrudan bir bağlantı kuramadıkları feminist hareketlerin bedelini öder gibidirler... (100. Yılında Jön Türk Devrimi)
  • Dine dayalı olduğunu ilan eden bir ülkede cedbeced Müslüman olanlar askerlik ve yönetim işlerine karıştırılmıyorlar, fakat cedbeced Hristiyan olan bir ailenin çocuğu o ülkenin yazgısını yönetiyordu. (Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi)
  • Diğer yandan da Avrupa parlamentolar, tarih bilimi yapıyorlarmış ya da bağımsız yansız mahkeme yemişler gibi soykırım kararlar almaktadırlar. Aslında ABD ve Avrupa Ermeni sorunu içyüzünü araştırmak peşinde değildir. Onların asıl amacı, Anadolu'yu parçalamak Türk ordusunu yok etmektir. Soykırım iddiası bu amaca götüren silahtır. (Ermeni Sorunu)
  • Fransa Başbakanı Clemenceau; Paris Barış Konferansına gelen Ferite hakaret dolu sert bir cevap vermişti. Türklerin girdiği heryerde uygarlığı gerilettiğini, ermeni tehcirinde olanları ittihatçılara yıkarak sorumluluktan kaçamayacaklarını söyledi. Sonra Osmanlı heyetini, Paris'ten kovdu. (Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi)

Yorum Yaz