Sibel Özbudun kimdir? Sibel Özbudun kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Öğretim üyesi Sibel Özbudun hayatı araştırılıyor. Peki Sibel Özbudun kimdir? Sibel Özbudun aslen nerelidir? Sibel Özbudun ne zaman, nerede doğdu? Sibel Özbudun hayatta mı? İşte Sibel Özbudun hayatı...

Öğretim üyesi Sibel Özbudun edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Sibel Özbudun hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Sibel Özbudun hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Sibel Özbudun hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1956

Doğum Yeri: İstanbul

Sibel Özbudun kimdir?

1956'da İstanbul'da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'ni bitirdikten (1973) sonra üç yıl Fransa'da dil ve Paris VII ve Paris X Üniversitelerinde Sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye'ye döndüğünde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yaptı.

1993'te Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nde yüksek lisans eğitimine başladı. 1995'te ise aynı bölümde araştırma görevlisi oldu ve doktoraya başladı. Doktorasını 2000'de tamamlayan Özbudun, halen aynı bölümde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.

İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Sibel Özbudun'un çok sayıda telif ve çeviri yapıtı bulunmaktadır.

Sibel Özbudun Kitapları - Eserleri

  • 50 Soruda Antropoloji
  • Nasıl Satabilirsin ki Havayı
  • Antropoloji
  • Niçin Feminizm Değil
  • Marksizm ve Kadın
  • Yabancılaşma ve ...
  • Ayinden Törene
  • Dünya'nın Balkonundaki İsyancılar
  • Hermes'ten İdris
  • Küreselleşme, Kadın ve `Yeni` - Ataerki
  • Liberalizm/Muhafazakarlık Kıskacında Kadın
  • Antropoloji Gözüyle - Sınıf, Kültür, Kimlik Yazıları
  • Medya Eleştirisi ya da Hermes’i Sorgulamak
  • Kadın Yazıları
  • İnsan: Doğası, Tarihöncesi, Kültürü
  • İmparatorun Soytarısı Egemen Medya
  • Türkiye Kırsalı Yoksullaşırken... Niçin Dikkulak Oldum
  • Latin Amerika'da İsyanın Tarihi
  • Söylenecek Yalan Kalmadı! - İnsan Hak(sızlık)ları
  • 8 Mart'tan 8 Mart'a Mı?
  • Derin Milliyetçiliğin Siyasal İktisadı
  • Hayır,Evet'ten Önce Gelir! Hukuk(Suzluk) Yazıları
  • Kuşatmayı Yarmak - Eğitim, Bilim ve Aydınlar
  • Latin Amerika - İsyan Hep Vardı!
  • Bir Taş da Siz Atın - Kriz ve Hayat Yazıları
  • Latin Amerika'da Yerli Hareketleri
  • Zamanın Ruhu - AKP, Muhafazakarlık, Milliyetçilik
  • Karanlığın Sonu

Sibel Özbudun Alıntıları - Sözleri

  • Türkiye’de antropolojinin doğuşu, fiziksel antro­poloji ile olmuştur. Çünkü bilimciler insan kemiklerini, ne yazık ki, etnografya bilinci ile sınıflandırmış, gruplara ayırmış, sadece kafataslarını ya da bacak kemiklerini in­celemişlerdi. Onu bir “birey” olarak düşünmemişlerdi. (50 Soruda Antropoloji)
  • Hiç kuşku yok ki, yükselen köktencilik(ler), mevcut ve yaşanacak dinsel ya da etnodinsel çatışmalar ya da 11 Eylül sonrasında dünyanın al­dığı yeni biçim, salt dinsel terimlerle açıklanabilecek görüngüler değil. Hepsinin gerisinde, güçlü iktisadi-siyasal saikler yatmakta. Ancak dinin önemi tam da burada. (50 Soruda Antropoloji)
  • Unutkanlık sürgündür, hatırlamak ise kurtuluşun sırrı. (Hayır,Evet'ten Önce Gelir! Hukuk(Suzluk) Yazıları)
  • Gerek antropoloji gerekse ilişkin dalları(linguistik antropoloji, fiziksel /biyolojik antropoloji, sosyal /kültürel antropoloji, etnoloji, etnografya) "öteki" nin incelenmesi, anlaşılması, yorumlanması, temsil edilmesi vb. üzerine yerleşen bilim alanlarıdır. Antropolojinin "geleneksel" konusu "Batılı-olmayan" halklar ve bunlar arasında özellikle de Batı dünyasının sömürgecilik sırasında süregen kalıcı bir ilişki geliştireceği "ilkel" "yazısız" "devletsiz" "kabile" vb. toplumlarıdır. (Antropoloji)
  • Bir başka deyişle, insanlar, dünyayı, ancak konuştukları dillerin sahip olduğu kavramlar çerçevesinde kavrayabilmektedirler; dünyanın nesnel bir anlayışı olanaklı değildir. (50 Soruda Antropoloji)
  • Doymak bilmez açlığı bir gün toprağı tüketecek ve geriye bir çöl kalacak yalnızca. (Nasıl Satabilirsin ki Havayı)
  • Antik Grek dünyasının ilk filozofları, Thales (yakl. İÖ 640- 546): Anaximandros (yakl. İÖ 622-547); Empedocles (yakI. İÖ 490-430) ve Democritos (yakl. İÖ 460-370) kozmosun ve insanın oluşumuna ilişkin sorular sorup yanıtlar getirirken, mito­lojik düşünceden kopuşu sergilemekteydiler. Bu Socrales-öncesi filozoflar, insanın sonradan bozunuma uğradığı mitik bir “Altın Çağ" varsayımına karşı, doğal güçlerin, anlaşılması olanaklı ve iyiye doğru ilerleyen devinimi üzerinde durmaklaydılar. (Antropoloji)
  • Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,/ Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez./ Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,/ Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,/ Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,/ O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,/ Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,/ Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,/ Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,/ Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,/ Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,/ Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e... (Hayır,Evet'ten Önce Gelir! Hukuk(Suzluk) Yazıları)
  • Bütün mesele kadınların haklarını bilmemelerin­den ileri geliyor. (Niçin Feminizm Değil)
  • Bugün küresel neoliberal kapitalizmin yol açtığı tüm yıkıma, Marx'a dönülmeksizin yanıt verebilmek, olanaksız gözüküyor. Bu, günümüzde ucuz emek kaynağı, eril şiddet, cinsel saldırganlığın hedefi, savaşların birincil maduru, siyasal temsilsizlik, kesintiye uğrayan kamusal bütçelerin getirdiği ekstra yüklerin taşıyıcısı olma gibi küresel ölçekte katlanan sorunlarıyla kadınlar üzerine düşünürken de böyle (Marksizm ve Kadın)
  • Gelmesi kaçınılmaz olan gelecekteki gerçeği müjdeleyen hayallerimiz, ütopyalarımız; 'bizden biri olan Ahbarik Hrant'ın günah Keçileri' ilan edilenlerin, 'devletin duvarları' ardına kapatılanarın, sürgüne gönderilenlerin, kurşunlananların yani hâsılı suda balık, havada kuş, toprakta karınca kadar çok olan olanların insan(lar)ımızın ele avuca sığmaz çocuksu sevda ve aşklarıyla beslendi.. Bize düşense mahkemeden zindana -onlardan öğrendiğimiz gibi- aşktan ve hayattan vazgeçmeden, bizi insan kılan şeylere ihanet etmemek oldu... (Hayır,Evet'ten Önce Gelir! Hukuk(Suzluk) Yazıları)
  • ''Bilindiği gibi dar kafa, işine gelmez olguları ve görüntüleri ahlaki gerekçelerle reddetmeyi sevdiği kadar başka hiçbir şeyi sevmez; '' ahlaki gerekçelere'' iyi gider, üstelik sudan ucuz ve kolaydır; üzerinde düşünmeyi de gereksiz kılar ve kulağa hoş gelen laf üretimini olanaklı yapar. Burjuva ahlakı, hoşa gitmeyen bir şey yaklaştığında, devekuşunun başını gömdüğü çöl kumudur ve kadını eve bağlamak söz konusu olduğunda da son tahlilde yine o görevi yapmak zorunda kalır'' (Zetkin,1988:30). (Marksizm ve Kadın)
  • «Kadının içsel-tavrında (davranışında) önemli bir devrim olmak zorundadır; kadının iç-dünyası büyük öl­çüde alt üst olmalıdır; erkeğin kendisine kattığı değerleri geri aldığı an, benliğinde, onu iflasa sürüklemekten kur­taracak zengin bir kendine güvence veren değerler biriki­mi sağlanmış olmalıdır.» (Niçin Feminizm Değil)
  • Çokkarılılık bir servet ve prestij göstergesi olduğundan, ayrıcalıklı kesimlerde uygulanmaktadır. Dahası, daha çok kadın, daha çok çocuk, daha çok çocuk ise daha fazla işgücü demek olduğun­dan; uygulama, servet ve prestiji artırmaktadır. (50 Soruda Antropoloji)
  • Gelen günü böylesine umutla beklemelerini sağlayacak hangi görüleri nakşediyor onların yüreklerine? (Nasıl Satabilirsin ki Havayı)
  • İnsanın fiziksel-biyolojik özellikleri de dahil olmak üzere sosyal-kültürel yönlerini kapsayan “genel” bir bilimsel yaklaşım olarak antropoloji, kültürle ilintili etnoloji terimleri arasındaki farklılık, 18. yüzyıl Avrupası’nda biçimlenmiş gözükmektedir. (Antropoloji)
  • "En büyük kirletici”; yani insan, sen, ben hepimiz. (Nasıl Satabilirsin ki Havayı)
  • ''Özel mülkiyetin belirmesiyle kadın her şeyden önce kocasının malı olmuştur. Özel mülkiyetin gelişmesiyle ve toplumun sınıflara ayrılmasıyla kadın, iş gücü olarak da, kadın olarak da erkeğin kölesi olmuş ve yüzyıllar boyunca sahip olduğu özgürlüğüne son verilmiştir. Ancak üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılmasıyla kadın, toplumun eşit haklı ve özgür bir üyesi olarak yaşayabilir ve çalışabilir... Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti kaldırıp bunu ortak mülkiyet yapan sosyal proletarya devrimi, yalnız kapitalizmin sömürdüğü ve esaret altında tuttuğu büyük proleter yığınlarının, kafa ve beden emeği işçilerinin, emekçilerin davası olabilir ve olmalıdır. Kadınlar, bu halk katmanlarının yarısını ve hatta bazı ülkelerde daha büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. İşte bunun için proletarya devrimi kadınlar olmadan başarılı olamaz ve bu devrimin hedefine, yani sosyalizm ve komünizmin kurulmasına kadınların aktif katılması olmadan ulaşılamaz ve bu zafer sağlamaz'' (Zetkin, 2010:32). (Marksizm ve Kadın)
  • Bazen insanlar çok güzel oluyorlar. Görünürleriyle değil, Söyledikleriyle değil, Sadece varlıklarıyla.. (Yabancılaşma ve ...)
  • Hiçbir şeyi değiştirmemek için her şeyi değiştirmek gerekiyordu. (Hayır,Evet'ten Önce Gelir! Hukuk(Suzluk) Yazıları)