Şeyh Galip kimdir? Şeyh Galip kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Türk Divan Edebiyatı Şairi, Mutasavvıf Şeyh Galip hayatı araştırılıyor. Peki Şeyh Galip kimdir? Şeyh Galip aslen nerelidir? Şeyh Galip ne zaman, nerede doğdu? Şeyh Galip hayatta mı? İşte Şeyh Galip hayatı... Şeyh Galip yaşıyor mu? Şeyh Galip ne zaman, nerede öldü?

Türk Divan Edebiyatı Şairi, Mutasavvıf Şeyh Galip edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Şeyh Galip hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Şeyh Galip hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Şeyh Galip hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Şeyh Galib, Galib Mehmed Esad Dede

Doğum Tarihi: 1757

Doğum Yeri: İstanbul

Ölüm Tarihi: 1798

Ölüm Yeri: İstanbul

Şeyh Galip kimdir?

Galib Mehmed Esad Dede veya tanınan kısa adıyla Şeyh Galib (1757, İstanbul - 1798, İstanbul), Türk divan edebiyatı şairi, mutasavvıf. 1757 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Haziran 1791 tarihinde Galata Mevlevihanesi şeyhliğine atandı. 1798'de vefat eden Galib Mehmed Esad Dede, avluda yer alan türbeye defnedildi.Esed ve Galip mahlaslarıyla yazdığı şiirlerini toplayarak 24 yaşında iken divanını meydana getirdi (1780). Sembolizm benzeri bir tarzın Türk edebiyatındaki öncüsü olmuş, birçok buluşu ve yarattığı mazmunlarla Divan Edebiyatı'nın gelişmesinde büyük bir rol oynamış olmasına rağmen divan şiirinin geleneklerinden de kopmamıştır. Bugün Şeyh Galip'in şiirleri gösterdiği harika sembolizm ve betimlemelerle özellikle Batıda fazlasıyla beğeni toplamaktadır. Şeyh Galip'in eserlerinin en önemli yönlerinden birisi de tasavvufi temellere sahip olmasıdır.

Şeyh Galip Kitapları - Eserleri

  • Hüsn ü Aşk
  • Şeyh Galib Divanı
  • Ateş Denizinde Mumdan Gemiler
  • Şeyh Galib Divanından Seçmeler
  • Şeyh Galib Kitabı
  • Mevlevi Ayinleri Mecmuası
  • Hüsn-ü Aşk

Şeyh Galip Alıntıları - Sözleri

  • “Sevmez mi sever mi kimse bilmez Ol rütbe de bi haber denilmez.” (Hüsn ü Aşk)
  • که جانیمدا ایستك وار, که گوکلومده نشه (Şeyh Galib Divanından Seçmeler)
  • “Gelsin mi o âhlar beyâna Bir nebzesi sığmaz âsmâna.” (Hüsn ü Aşk)
  • "Vardır dehan-ı dilbere şayan bir sözümüz Nam-ı vefayız ah-ı müsemmaya hasretiz." (Şeyh Galib Divanı)
  • Bağlanıp zülfüne bozdum ahdi de peymânı da Çeşmini gördüm unuttum derdi de dermânı da (Şeyh Galib Divanı)
  • [Yarabbi, bu ne bekleyiştir; bu ne biçim zamandır ki geçmek bilmez. ] (Şeyh Galib Divanından Seçmeler)
  • ~ Şem’ine pervâneyim pervâ ne lâzımdır bana.. ~ | Şeyh Gâlib (Şeyh Galib Divanından Seçmeler)
  • " Fâriğ olmam eylesen yüzbin cefâ sevdim seni Böyle yazmış alnıma kilk-î kazâ sevdim seni... " (Şeyh Galib Divanından Seçmeler)
  • Belki de her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiğinin ifadesiydi bu. (Ateş Denizinde Mumdan Gemiler)
  • Unutmayın ki, bundan sonra da başınıza türlü haller gelecektir, o zaman Allah'ı kalbinizde anıp O'ndan yardım dileyin. (Ateş Denizinde Mumdan Gemiler)
  • al destine bir bâde derd u gamı ver bâda (Şeyh Galib Divanı)
  • “Sabr eyle biraz sen etme efgân N’eyler bakalım Hudâ-yı zî-şân.” (Hüsn ü Aşk)
  • Ben ne hâcet kim diyem rûh-i revânımsın benim Gizlesem de âşikâr etsem de cânımsın benim (Şeyh Galib Divanından Seçmeler)
  • "Ger zî sırr-ı aşk güftârest ba'd ez hâmuşî Ez sühân bâlâ çi esrârest ba'd ez hâmuşî" Galib, üç yıllık aradan sonra, şiire Farsça bir gazelle döner: "Sustuktan sonra söylenen sözler eğer aşkın sırlarına dairse, sözden daha yüksek ne vardır?" mea­linde bir matla' ile başlayan gazel, çile sırasındaki suskunluğuna bakarak onun ar­tık şiir söyleyemeyeceğini iddia edenlerin fena halde yanıldıklarını göstermiştir. (Şeyh Galib Kitabı)
  • “Bîçâre gönül gamı-yle yansın Tek ol büt-i âteşîn inansın Hûn-âbe-i hecre cân boyansın Mahrûm gözi şerâba kansın Her kahrın bin Kerem gedâdır.” (Hüsn-ü Aşk)
  • Tedbîrini terk eyle takdîr Hudâ’nındır Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır Devrân olalı devrân erbâb‐ı safânındır Âşıkda keder neyler gam halk‐ı cihânındır Koyma kadehi elden söz pîr‐i mugânındır (Şeyh Galib Divanından Seçmeler)
  • Aynı şekilde, Hüsn ü Aşk'ta yer alan "Geceye ve Kışın Şiddetine Dair/Der Sıfat-ı Şeb ve Şiddet-i Şita" başlıklı bölümü, burada hatırlamak gerekiyor. Bu bö­lümde, Aşk'ın Kalp diyarındaki yolculuğu sırasında, kendini ansızın içinde buldu­ğu bir kış gecesi anlatılmaktadır. Şeyh Galib'in kendisine mi, yoksa icad ettiği hikaye kahramanı Aşk'a mı ait olduğu kolay kolay kestirilemeyen geceye ve kışın ayazına ilişkin intibalara ve dolayısıyla ifadenin şiddetine dikkat etmek gerekir. Hafif açılarak sadeleştirilmiş şu cümlelere, beraberce göz gezdirelim isterseniz: "Bu karanlık ve soğuk gecede ay ışığı donmuş... Karanlık, bir ceylan gibi or­talıklarda kol geziyor. Karın içindeki siyahlıklar insana, gözün beyazlığı içindeki "göz bebeği"ni hatırlatıyor. Kar, kışla beraber yer yüzüne inerken, gece bir zenci­nin dişleri gibi sırıtıyor. Her tarafta sıçrayıp duran kıvılcımlar ayazın şiddetinden donup kalıyorlar. Uzak dağlarda kaynayan sular, göklere yükselerek kar adıy­la/şeklinde yeniden ve durmaksızın yağar da yağarlar. Havada uçan bir kuş bile gözükmüyor. Göklerde, sadece tek tük ateş renkli uçuşlar göze çarpıyor. Bu şart­larda eğer sabah, buzdan kazıklarını güneşe çakmasa, onun ateşini de rüzgar alıp götürebilirdi. Şiddetli kış buzdan sütunlanyla destek olmasa, yeşil/mavi gökler yerlere çökerdi. Ağlayan gözlerde yaşlar dahi buz tutmuş! Bu çaresizlik içinde insanlar, ölümü dahi gözlükle arar hale gelmişler. Daha da önemlisi, karanlıklada yüklü gecede "fikir yolu" da buz tuttuğu için, söze can veren bütün sanatkarlar sükütu tercih eder hale gelmişler." (Şeyh Galib Kitabı)
  • 'Erişip bahâra bülbül yenilendi sohbet-i gül Yine nevbet-i tahammül dil-i bî-karâra düşdü' (Şeyh Galib Divanı)
  • “Gelsin mi o âhlar beyâna Bir nebzesi sığmaz âsmâna.” (Hüsn-ü Aşk)
  • Demek ki yol bir kez seçildiyse, artık engellere ve zorluklara tahammül etmek gerekirdi. (Ateş Denizinde Mumdan Gemiler)