Rıza Nur kimdir? Rıza Nur kitapları ve sözleri
Türk Siyasetçi, Devlet Adamı, Yazar, Türkolog-tarihçi ve Hekim Rıza Nur hayatı araştırılıyor. Peki Rıza Nur kimdir? Rıza Nur aslen nerelidir? Rıza Nur ne zaman, nerede doğdu? Rıza Nur hayatta mı? İşte Rıza Nur hayatı... Rıza Nur yaşıyor mu? Rıza Nur ne zaman, nerede öldü?
Türk Siyasetçi, Devlet Adamı, Yazar, Türkolog-tarihçi ve Hekim Rıza Nur edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Rıza Nur hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Rıza Nur hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Rıza Nur hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Tam / Gerçek Adı: Dr. Rıza Nur
Doğum Tarihi: 30 Ağustos 1879
Doğum Yeri: Sinop, Türkiye
Ölüm Tarihi: 8 Eylül 1942
Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye
Rıza Nur kimdir?
1879 yılında Sinop'ta doğdu. İlköğrenimini Sinop'ta yaptıktan sonra İstanbul'a gelerek Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi'ne girdi. Sonra Tıbbiye İdadisi'ni (Tıp Lisesi) ve Mekteb-i Tıbbiyei Şahane'yi (Askeri Tıp Okulu) tabip yüzbaşı olarak bitirdi. 1901 yılında Gülhane Hastanesi'nde (Askeri Tıp Akademisi) staj yaparken çalışkanlığı ile Alman hocaların ilgisini çekti ve orada asistan oldu. Önce Prof. Dr. Deike Paşa'nın yanında çalıştı, sonra cerrahi kısmına geçti. Prof. Dr. Wietin Paşa'nın yanında çalışarak operatör oldu. Bu arada fenni sünnet usul ve aletlerini anlatan özgün bir kitap yazdı. Önce padişaha sunulan kitap sonra yayımlandı ve Prof. Wieting tarafından bir kısmı Almanca'ya çevrildi. 1903'te Rumeli Zibefçe gümrük kapısına bakteriyolog olarak atandı. 1905 yılında Gülhane'ye yardımcı öğretmen, 1907'de Askeri Tıbbiye'ye cerrahi hocası oldu. Meşrutiyet'in ilanından sonra yapılan seçimlerde Sinop'tan milletvekili seçilerek Meclis'e girdi. 1908 yılında Birinci İcra Vekilleri Heyeti'nde Maarif Vekili'ydi.
1920 yılında Sovyetler Birliği'yle dostluk ve yardım antlaşması yapmak üzere Moskova'ya gönderilen heyete delege olarak katıldı. Cumhuriyet'in ilanına kadar bütün hükümetlerde Sıhhiye Vekili olarak görev aldı. Lozan Konferansı'na ikinci delege olarak katıldı. İkinci dönemde yeniden Sinop milletvekili olarak Meclis'te yer aldı. 14 cilt tutan Türk Tarihi'ni bu sıralarda yazdı. 1926 yılında Sinop'ta bir kütüphane kurarak, gelir kaynaklarıyla birlikte eğitime vakfetti. 1942 yılında İstanbul'da vefat etti.
Rıza Nur Kitapları - Eserleri
- Lozan Hatıraları
- Hayat ve Hatıratım
- Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları
- Cumhuriyet Devrinin Perde Arkası
- Hürriyet Ve İtilaf Fırkası Nasıl Doğdu Nasıl Öldü
- Lozan Barış Konferansının Perde Arkası
- Türk Tarihi (14 Cilt Takım)
- Siyasi Risaleler
- Topal Osman Olayı
- Cemiyet-i Hafiye - Gizli Örgüt
- Hücumlara Cevaplar
- Cumhuriyet Öncesinin Perde Arkası
- Namık Kemal Hayatı Divanı Eserleri
- Mangal Yürekli Adam Topal Osman
- Cemiyet-i Hafiye
- İlk Meclisin Perde Arkası 1920-1923
- Milli Kıyam - Milli Mücadelenin İç Yüzü
- Milli Mücadele'de Sovyet Rusya Altınları
Rıza Nur Alıntıları - Sözleri
- Ruslar müslümanlık aleyhinde pek şiddetli davranıyorlardı. 1787'de bütün imamları toplayıp ortadan kaldırdılar. Sebebi de oruç tutmaları ve kurban kesmeleri idi. Bütün İslâm vakıflarına el koydular. Hac ziyaretini yasakladılar. (Türk Tarihi (14 Cilt Takım))
- Devamlı olarak gayr-i muşruluğu ileri sürülen Said Paşa Hükûmeti Meclis den ezici bir çoğunlukla güven oyu aldı. Anca bu sırada Halâskâr Zâbitân Grubu harekete geçerek gazetelerde yayınlanan beyanname Şūra-yi Askerî reisliğine gönderilmiş, gelişen olaylar neticesinde Said Paşa istifa etmiştir. İstifa gecesi, iktidar partisi Halâskâr Grubu'na üç paşadan oluşan bir temsilci heyeti göndererek, Grub`un yeni kabine hakkındaki fikrini sormuş, Haláskâr Grubu da Nazım Paşa'nın Harbiye Nazırı olarak, Kâmil Paşa'nın da herhangi bir görevde bulunmasını şart koşmuş ve bu şekilde Büyük Kabine denilen Gazi Ahmed Muhtar Paşa Hükûmeti kurulmuştur. Bir müddet sonra Balkan Harbi başlamış, harp devam ederken Bâbıâli baskını ile İttihad ve Terakki tekrar iktidarı ele geçirince Halâskârlara mensup elemanlar takip ve tevkif edilmiş, bu arada Kemal ve Kudret Beyler Mısır'a kaçmışlardır. Görüldüğü üzere Halâskâr Zâbitan Grubu ittihad ve Terakki idaresinden rahatsız bir takım subaylar tarafından kurulan gizli bir ihtilâl komitesidir. (Siyasi Risaleler)
- "(Nâmık) gâm-ı aşk ile değil girye-i hünin Gözden dökülür håke ciğer-pârelerin heb" (Namık Kemal Hayatı Divanı Eserleri)
- Kırımlılar'ın Türkiye'ye hizmetleri o kadar çok ve büyüktür ki, her türlü takdirin üstündedir. (Türk Tarihi (14 Cilt Takım))
- İran halkı yan yarıya Türk ve Acem'dir. «Muhtasar Azerbaycan Tarihi» yazan Zeyneloğlu Cihangir, İran nüfusunun üçte ikisi Türk'tür diyor. Yaptığımız başka incelemeler de Türk'ü üçte iki göstermektedir. Avrupa yazarları ise hiç Türk'ten sözetmezler. Bir Acem tutturmuşlardır, öyle giderler. Pek az olarak bir Türk göçebeden sözederler. Yanlış yoldadırlar. (Türk Tarihi (14 Cilt Takım))
- fakat Enver’in hücumunu beklemeden Mustafa Kemal, Bulgarlara hücum etti ve perişan olup kaçtı. Artık Bulgarların Gelibolu Şibih Ceziresine girmesinden korkulup Enver’in kuvveti de oraya gönderildi. Bunun tahkiki için Miralay Sadık Sabri gönderilmişti. Bu adam, oraya çıkar çıkmaz iskelede Kolağası Ali İhsan’ı (Paşa) görmüş. O, bu felaketin Mustafa Kemal’in hıyaneti üzerine olduğunu söylemiştir. Mustafa Kemal’in hıyanet yapmasının sebebi, Enver’in şeref kazanmaması, bu şerefi kendisinin almak istemesidir. (Hayat ve Hatıratım)
- Lozan muahedesini yapan Rıza Nur'dur. O olmazsa bir şey yapamayız. Vatanın ona ihtiyacı vardır. Büyük hizmetleri o görebilir. O, vatanperverdir. Yapmasın. Sizi vatan namına iknaya davet ederim. Doktoru ikna edin gitmesin. (Lozan Hatıraları)
- "Ben Abdülhamid'in zamanı, icraatı, ricali ile bugünkü durumu mukayese ederek hürriyet ve memleketin düzelmesi namına hiç bir şey göremedim. Görülen yine aynı işler, beklenen yine aynı uğursuz âkıbet. Hem de eskisinden korkunç, eskisinden daha süratli. Yazık ki bütün şiddetli icraatı, uğursuz muameleleri ile o başkansız, başsız Ittihad ve Terakki Cemiyeti gösterdi ki, evvelce zannolunduğu gibi bir hürriyet perisi değil, vatan gül bahçesinde ateşler püsküren, zehirler saçan yedi başlı bir ejderdir. Millet için kurtarıcı değil mahvedicî, rahmet değil bir kara bela imiş..." (Cemiyet-i Hafiye)
- "Mustafa Kemal'in Nutku'nun mahiyeti: 1- Nutuk tarihî vesika diye yazılmış. Asla değildir. Çünkü evvela bir takım mühim vukuatı hiç bahsetmeyip geçmiş, zira işine gelmiyor. Bir kısmını tahvil veya tevil ile yazmış. Vesikalar, tağyir, tevil gibi şeylere tabi tutulmuş ve rötuş edilmiş. 2- Nutuk mevzular cihetiyle hemen umumen şahsî kavgadır. Yani şahsiyattan başka değildir. 3- Kendisine muarız on onbeş şahsı kötülemek, lekelemek, nazardan düşürmek gayesi takip edilmiştir. Hemen her sahifede bu şahısların adları vardır. Her bahaneyle onları kötülüyor. 4- Bu kavgalarda ve yaptığı zulümlerde, katliamlarda kendini haklı göstermek gayreti. 5- Hemen her satırda bütün millî hareketi ve mühim işleri sırf kendi yapmış olduğunu göstermeye matuftur. En mühim adamları İsmet ve Fevzi'ye bile bu şereften hiçbir pay vermemiştir. 6- Kibir ve gurur, nemrudâne övünmeler, peygamber gibi kerametler ile doludur. Bu Nutuk bir nokta-i nazardan bir medihnâme, şahsının destanıdır. Menkıbelerin destanını başkaları, hatta vak'alardan asırlar sonra yazarlar. Bu kendi destanını kendi eliyle yazmıştır, hemde baştan aşağı yanlış olarak" (Cumhuriyet Devrinin Perde Arkası)
- Bir adam şu veya bu müellifi okumayabilir; bu olağan şeydir. Fakat ilim âleminde insanın okumadığı müelliflerden bahsetmesi, hele onların yanlışını çıkarması, onlar hakkında hükümler vermesi, onlardan aldığı şeyleri adlarını zikretmeden alması gayet çirkindir. (Hücumlara Cevaplar)
- Mustafa Kemal Yamandır. Sistemi budur: Namuslu adam istemez. (Hayat ve Hatıratım)
- Emriniz veçhile yarın Köstence'ye hareket ediyorum. Hayatım, üç beş aydır zaten bıkmış olduğum hay huy âleminden haric ve kendi âlemime münhasır olacakdır. Halâs-ı vatan husûsunda muvaffak olmanızı dua eder ve diğer rüfekanızın da -o eski fikir ve hareket-i sakîmeden feragat ile- zât-ı Âlîlerinin his ve fikirlerinde olmalarını ve şu sûretle memleketin kurtarılmasını temenni eylerim. (Siyasi Risaleler)
- Dr. Rıza Nur'un karakterinin iki büyük çizgisi vardır: 1- Türkçü ve vatansever olması. 2- Egocentrique bir ruhî yapıya malik bulunması (Lozan Hatıraları)
- Hürriyet ve İtilâf Fırkasını tesis eden ve başlıca amil olanlardan biri ve sonra da İdare Meclisi üyesinden olduğum için bu husustaki vuküf ve malûmatima itiraz edilemez. Tarafsızca kalem kullanmak meselesine gelince, siyasetten el çekmiş ve vatandan uzak gurbetlerde yerleşmiş, bir daha vatanına dönmesi bile şüpheli görünen bir adamın artık ne İttihadcılar, ne İtilâfcılar ile ve ne de siyaset işleriyle bir alâkası bile kalmamış olduğundan, bu husustaki sözlerinin de tarafsız olacağı açıktır. Benim ne bir mevki hırsım vardır, ne de bir memuriyet ve maaş arzusunda olan adamım. Bu eseri yazmaktan maksadım, anılan eserde üzerime farz kıldığı şeyi yazmakla beraber işleri vâki olduğu gibi herkese göstermekten ve Türkiye'nin Meşrutiyet devresi tarihini yazacak tarihçilere olaylarin bu kısmının hakikatini bildirmek için bu olaylara içerden karışmış olmam dolayısıyla bana düşen ilmî bir görevi ifaden ibarettir. (Siyasi Risaleler)
- Salem de İtalyan müşaviri. Bu Yahudi malûm. Metr Salem (54) adıyla meşhurdur. İstanbul’da Selânik Bankası idare azasındandır. Selâniklidir. O vakit ora Yahudileri İtalyan tabiyetine girerlerdi. Hem bizim teb’a, hem de gizlice İtalyan teb’ası olurlardı. Karasu (55) da böyledir. Saniyen Yahudilerin hepsinde de her cebinde bir pasaport vardır, Salem pek zekidir. Türkçe’yi pek iyi bilir, Fransızcası kuvvetli, hukukta malûmatı çok. Hasılı muktedir bir adamdı. Talât'ın (56) baş dostu ve en itimad ettiği adamı idi. Devletin en mühim işlerini ona söyler, sorar, rey alırdı. İşte bu adam Lozan’da şimdi karşımıza düşman safında olarak çıkıvermiştir. Talât, İttihatçılar ne gafil ve ne cahil adamlarmış?!. Devletin sırrını böylelere söylüyorlardı. Tabii o da derhal İtalyanlara... (Lozan Hatıraları)
- Düşündüm. Meseleyi ciddi bir surette halletmek lâzım. Suret-i halli buldum. Millet Meclisi burada ya. Padişahlığı lağvederiz. Bu suretle Padişah da, İstanbul hükümeti de kalkar. Biz kalırız. Kısa ve kolay bir hal şekli. Benim eski yıllardan beri bir mukaddes emelim vardı. Bu da devlet ile dini birbirinden ayırmak idi. Bence Türkiye’nin felâketlerinin en mühim sebebi lâik olmaması idi. Avrupa’daki her devlet de terakki ve selâmet yoluna girmek için evvelâ kilise, yani dinle devleti birbirinden ayırmışlardır. Terakki için bu yoldan geçmişlerdir. Bu yol bizim için de zaruri idi. (Lozan Hatıraları)
- Bu işin yürekler acısı feci ve bu millete ters ve ibret bir sonu var. Biz Lozan'a gidince Hariciye Vekâleti işleri, vekâleten Başvekil Rauf'a havale edildi. Rauf derhal Abazalık gayretiyle kaynamış olacak ki, Tahsin'i Meşhede konsolos tayin etmiştir. Bu hem de birkaç kademeyi atlatarak terfihtir. Bu, açıkça demektir ki, Türk'ü tahkir eden bir Çerkes azledilemez. Bilakis böyle mükâfata lâyıktır. Halbuki bu adamın bu halini ben hikâye ederken, Hey'et-i Vekile'de Rauf da vardı. Dinledi, azlinin kararını biliyor: Siciline de yazılmıştır. İşte Türk evlâdı! Ecnebi unsurlar ne yapıyor, görün! Ben doğrusu bu tayini işitince me'yus oldum. «Bu devlete hizmet de etmek doğru değildir. Çünkü faydası yok. Ecnebi unsurlar her tarafı tutmuş. Bir şey yaptırmazlar. Sen yaparsan bozarlar. Netice yalnız kendine düşman kazanmaktan ibarettir.» dedim. (Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları)
- Dehşetli sigara içiyorum. Bir raddeye geldim ki, zehirlendim gibi. Derhal sigarayı terkettim. Bu esnada idi ki, Çankırı mebusu Hoca Hacı Tevfik Meclis'te: «Allah iyi eder, zafer verir» dedi. «Herif! Daha hâlâ Allah'a havale ediyorsunuz. Allah babanızın uşağıdır,» dedim. Pek sinirliyim. Kalktım, az kaldı adamı dövüyordum. Bereket versin araya girdiler de fenalık olmadı. Lâkin fena lâkırdılar söyledim. Ne yapayım? Herif çalışacağına, bir iş yapacağına, Allah'a havale ediyor. Kendi oturuyor. Ah bu yobazlar... (Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları)
- Fikrimi saklamayı ayıp, riya, adilik biliyordum, bu sebeple derhal söyleyiveriyordum. Bu da hayatta ne büyük hatadır. İnsan bundan çok kaybeder. Gerçi iyi bir faziletse de hayat adeta riyadan ibaret olduğundan fikrini saklayanlar kazanır. (Hayat ve Hatıratım)
- Bu hücumların asıl sebebi Türkçü oluşumdur. (Hücumlara Cevaplar)