Refik Özdek kimdir? Refik Özdek kitapları ve sözleri
Gazeteci, Yazar, Çevirmen Refik Özdek hayatı araştırılıyor. Peki Refik Özdek kimdir? Refik Özdek aslen nerelidir? Refik Özdek ne zaman, nerede doğdu? Refik Özdek hayatta mı? İşte Refik Özdek hayatı... Refik Özdek yaşıyor mu? Refik Özdek ne zaman, nerede öldü?
Doğum Tarihi: 1 Eylül 1928
Doğum Yeri: Köstence, Romanya
Ölüm Tarihi: 28 Ağustos 1995
Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye
Refik Özdek kimdir?
Refik Şevki ve Gaffaroğlu imzalarını da kullandı. Elif Hanım ile inşaat ustası Şevki Özdek'in oğlu. Galatasaray Lisesi'nden sonra bir süre İÜ Hukuk Fakültesi'ne devam etti; Çapa Eğitim Enstitüsü'nü bitirdi. 1959'da Yeni İstanbul'da gazeteciliğe başladı. Büyük Doğu, Bugün, Babıâli'de Sabah, Tercüman ve Yeni Haber gazetelerinde çalıştı. Tercüman Çocuk dergisinin genel yayın müdürlüğünü üstlendi. Bir süre Galatasaray Lisesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Uzay Yayınevi'ni kurdu (1968). Roman ve öykülerinin yanı sıra özellikle Cengiz Aytmatov çevirileriyle tanındı. Türk Edebiyat Vakfı üyesi, Basın Şeref Kartı sahibiydi. Evli ve bir çocuk babasıydı. Edebi ürünlerinin yanı sıra, Yeni İstanbul ve Tercüman gazeteleri için çocuk kitapları, güncel ansiklopediler ve kitaplar hazırladı.
Refik Özdek Kitapları - Eserleri
- Ocağımız Sönmesin
- Gece Yarısı Güneşi
- Hücre
- Türklerin Altın Kitabı (4 cilt)
- Yazı Yazmaktan Karnı Nasırlaşan Adam
- Kiziroğlu Mustafa
- Harikalar Ansiklopedisi
- Merhaba Halley Uzay ve Kuyruklu Yıldızlar
- Yüreğim Yanardağ
- Çanlar ve Zindanlar
Refik Özdek Alıntıları - Sözleri
- Şehirliler neden daha çok şey biliyordu? Nedenini biliyordum ben: Biz kuyuda oturuyorduk, onlar yüksekte; biz karanlıkta oturuyorduk onlar aydınlıkta. Kuyunun dibindekiler bir şey görmezdi. Orada uzun yıllar kaldıktan sonra yüzeye çıkanların gözleri kamaşır, onlar da bir şey görmezlerdi. Ben bu kuyudan mutlaka çıkmalı, gözlerimin kamaşmasına da engel olmalıydım. (Yüreğim Yanardağ)
- Dünyadan seyredilebilen kuyruklu yıldızların en güzeli, en muhteşemi Halley Kuyruklu Yıldızı'dır... Edmund Halley 1656'da Londra'da doğmuştu. 16 yaşına gelince " Mutlaka astronom olmak istiyorum, başka hiçbir şey olmak istemiyorum."demişti... Keşfinden emin olan Halley artık kehanette bulunabilirdi: 1758 yılında kuyruklu yıldızın tekrar geleceğini söyledi!... Devrin astronomları Halley ile alay ettiler... E. Halley'in dediği gibi, her 75 yılda bir artık onun adını taşıyan kuyruklu yıldızın çıplak gözle görülecek kadar dünyaya yaklaştığını biliyoruz. (Merhaba Halley Uzay ve Kuyruklu Yıldızlar)
- Türk dilini öğreniniz, çünkü onların hakimiyeti uzun sürecektir. (Hz. Peygamber) (Türklerin Altın Kitabı (4 cilt))
- " 'Düşünüyorum, öyleyse çare bulabilirim.' demelisin." (Kiziroğlu Mustafa)
- Bir göz ağlarken öbür göz gülmez. (Ocağımız Sönmesin)
- Ben, şüphe etmeyenin az öğrendiğini ve çok yanıldığını biliyorum artık. (Yüreğim Yanardağ)
- —Seni gözümle içiyorum, başka görüntülere ihtiyacım yok. (Hücre)
- Kötülüklerin anası cehalettir. (Türklerin Altın Kitabı (4 cilt))
- Aşkın kıldı şeydâ beni, cümle âlem bildi beni Kaygım sensin gece gündüz bana sen gereksin sen! Gözüm açtım seni gördüm, hep gönülü sana verdim Uruklarımı terkettim, bana sen gereksin sen! Söylesem ben dilimdesin, gözlesem ben gözümdesin Gönlümde hem canımdasın, bana sen gereksin sen! Fedâ olsun sana cânım, döker olsan benim kanım Ben kulunum sen sultanım, bana sen gereksin sen! Alimlere kitap gerek, sufilere mescit gerek Mecnunlara Leylâ gerek, bana sen gereksin sen! Âlem tamam cennet olsa, hep huriler karşı gelse Allah bana nasip kılsa, bana sen gereksin sen! Hoca Ahmet’tir benim adım, gece gündüz yanar oldum İki cihanda ümidim, bana sen gereksin sen! (Türklerin Altın Kitabı (4 cilt))
- - Evet Elif Bacı, izsiz araba, kızsız göç olmaz! (Ocağımız Sönmesin)
- Bey olmaya layık olmayan kişi bey olursa, her kavşağa bir sopalı koyar; layık olmadığı şöhrete ulaşan kişi de, her dağın sırtına kendi damgasını vurur. (Türklerin Altın Kitabı (4 cilt))
- Onu kabul ettim, ona teslim oldum: (Hücre)
- “ Düşünüyorum, öyleyse çare bulabilirim “ demelisin... (Kiziroğlu Mustafa)
- Yarım başarı başarısızlıktır. (Hücre)
- Könglüm içün örtedi Yatmış başıg kartadı Keçmiş ödük irtedi Tün kün geçip irtelür. * Gönlüm ta içten yandı Onulmuş yarayı kaşıdı Geçmiş günleri aradı Tün, gün geçer o aranır. (Türklerin Altın Kitabı (4 cilt))
- Yeter ki sen yüreğinin ateşini söndürme! (Yüreğim Yanardağ)
- Mutluluk, doyulmayan şeydir. Ben taddım ama hiç doymadım. (Hücre)
- İnsanın iyisi ve kötüsü, uzun ve meşakkatli yolculukta belli olur. (Hücre)
- "TUNA doğuya akıyor, biz batıya batıya kaçıyoruz; Tuna yukarı gidiyor, biz aşağı sarkıyoruz. Aşağısı diyorsam düzlere, alçaklara değil, koca Balkan dağlarına yaklaşıyoruz. Suyun ötelerine geçip gitmek, koşup gitmek, kaçıp gitmek... Bizim olanı almamasıya terkediyoruz gibi geliyor bana... Vatan yitirmek gibi dayanılmaz acılar içindeyim..." (Ocağımız Sönmesin)
- Bu ırkın Dobruca'ya gelişi de bir ummanın taşması gibi olmamış mıydı? Yüzlerce, binlerce yıl önce, Avar, Peçenek Türkleri gelmişlerdi. Tatar, Kuman ve Karaoğuz Türkleri gelmişlerdi ve yurt edinmişlerdi burasını. Sonra Selçuk Türkleri, Osmanlı Türkleri... 1357 yılında, Oğuz Türklerinin beği olan Dobritçe, bu topraklara adını verdi ve zamanla "Dobritçe" Dobruca oldu. Toprağa bereket, insanlara adalet getirdiler. Işık ve kuvvet getirdiler. Kara toprak yeşillendi, buğday verdi. Yabani ağaçlar aşılandı, meyva verdi. Anılar kovanlara sokuldu, bayrak yücelere dikildi. Itri'nin tekbiri yankılandı kubbelerde. Şimdi çekilen, işte o ummanın suları idi. (Ocağımız Sönmesin)