diorex
Turkcella

Paul M. Sweezy kimdir? Paul M. Sweezy kitapları ve sözleri

Amerikalı İktisatçı, Yazar Paul M. Sweezy hayatı araştırılıyor. Peki Paul M. Sweezy kimdir? Paul M. Sweezy aslen nerelidir? Paul M. Sweezy ne zaman, nerede doğdu? Paul M. Sweezy hayatta mı? İşte Paul M. Sweezy hayatı... Paul M. Sweezy yaşıyor mu? Paul M. Sweezy ne zaman, nerede öldü?

  • 05.12.2022 10:00
Paul M. Sweezy kimdir? Paul M. Sweezy kitapları ve sözleri
Amerikalı İktisatçı, Yazar Paul M. Sweezy edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Paul M. Sweezy hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Paul M. Sweezy hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Paul M. Sweezy hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Paul Marlor Sweezy

Doğum Tarihi: 10 Nisan 1910

Doğum Yeri: New York, ABD

Ölüm Tarihi: 27 Şubat 2004

Ölüm Yeri:

Paul M. Sweezy kimdir?

Harvard Üniversitesi İktisat Bölümü’nden 1931’de mezun oldu. Joseph Schumpeter’in asistanı, sonra da öğretim üyesi olarak 1942’ye kadar Harvard’da çalıştı. İstihbaratçı olarak orduya katıldı. 1945’te terhis olduğunda, Harvard kendisine kadro vermeyince akademik mesleğe ara verdi. 1949’da Leo Huberman’la birlikte Monthly Review adı altında bağımsız bir sosyalist dergi çıkarmaya başladı. New Hampshire Üniversitesi’ndeki “yıkıcı faaliyetler”i soruşturan komisyona ders notlarını vermeyi reddettiği için hapisle cezalandırıldı; ancak bu ceza daha sonra Yüksek Mahkeme tarafından bozuldu.

Bu olayı izleyen yarım yüzyıl içinde Paul M. Sweezy, kitapları, araştırmaları ile yirminci yüzyılın radikal, devrimci, Marksist düşünürlerinin başında yer aldı. Büyük ölçüde onun ürünü olan (ve hâlâ da yayımlanan) Monthly Review dergisi, sadece ABD’de değil, Batı dünyasında Marksizmi ve radikal-devrimci akımları canlı tutan ana kaynaklardan biri olarak önem taşır.

Sweezy, bir iktisatçı ve sosyal bilimci olarak ilk dikkati çeken katkısını, oligopol kuramına ilişkin ve esas olarak neoklasik okulun sınırları içinde dolaşan bir makalesi ile yapmıştı. Sweezy, Marksist iktisada ilk önemli katkısını 1942’de Kapitalist Gelişme Kuramı başlıklı kitabı ile yaptı. (1970’te Kapitalizm Nereye Gidiyor? adıyla Türkçeye çevrildi.) Sweezy’nin ikinci önemli katkısı, Marksist iktisatçı Paul Baran ile birlikte kaleme aldığı Tekelci Sermaye başlıklı kitaptır.

Yirminci yüzyılın en ünlü Marksist iktisatçılarından biri olan Paul M. Sweezy, 27 Şubat 2004’te New York’ta 93 yaşında öldü.

Paul M. Sweezy Kitapları - Eserleri

  • Sosyalizme Giriş
  • Marksizm Üzerine Dört Ders
  • Devrim Sonrası Toplumlar
  • Kapitalist Gelişme Teorisi
  • Kapitalizmden Sosyalizme Geçiş Süreci Üzerine
  • Kapitalizm Nereye Gidiyor?
  • Tekelci Sermaye

Paul M. Sweezy Alıntıları - Sözleri

  • Bugünün sapkınlarının yarının büyük inananları olmayacağı ne malumdur? (Sosyalizme Giriş)
  • Marx, mantığından ötürü değil, ama öncülleri nedeniyle elbette bunu tamamen reddediyordu. Ona göre niceliksel olduğu kadar niteliksel de olan sermaye birikimi süreci, bilimsel ve teknolojik ilerlemeleri sermayenin lehine ve emeğin aleyhine olacak şekilde özümseyerek, (aslında bir yasa olmayıp bilinen bir gerçeğin ilanından ibaret olan) azalan getiriler yasasını geçersiz kılıyordu. Marx, " insan ırkına yapılmış ağır bir hakaret" olarak gördüğü Malthusçu nüfus yasasını aşağılayarak reddedi yordu. Böylece kapitalizmi, giderek yavaşlayarak sonunda işlemez hale gelecek bir sistem olarak değil, aksine güçlü bir içsel itici güce sahip ve insan emeğinin üretim gücünü muazzam arttırma tarihi misyonunu üstlenmiş bir sistem olarak kavrayabiliyordu. Ne var ki bu, kapitalizmin otomatik kontrollere ve dengeleyicilere sahip uyumlu bir sistem olduğu anlamına gelmez. Tam tersine; doğasına içkin, ne ortadan kaldırabileceği ne de denetim altına alabileceği çelişkilerle dolu bir sistemdir. Marx, kar oranının azalma eğilimi yasasını, bu çelişkilerin şiddetlenip kaçınılamaz hale gelmesinin son derece önemli bir göstergesi olarak görüyordu. (Marksizm Üzerine Dört Ders)
  • 1. "bir toplumsal sistem" der Marx, "İçerebildiği tüm üretici güçler gelişmeden asla yok olmaz; maddi koşullar eski toplumun rahminde oluşmadan önce yeni ve daha yüksek üretim ilişkileri asla ortaya çıkmaz. " 2. "Ana hatlarıyla bakıldığında, Asya , antikçağ, feodal ve modern burjuva üretim tarzları, toplumun, iktisadi sisteminin giderek ileriye doğru giden dönemleri olarak nitelendirilebilir. Burjuva üretim ilişkileri, toplumsal üretim sürecinin en son karşıktlık içeren biçimidir... ; ama burjuva toplumunun rahminde gelişen üretici güçler aynı zamanda bu karşıtlığı çözüme kavuşturacak maddi koşulları yaratırlar. Dolayısıyla , bu toplumsal sistemle birlikte insan toplumunun tarih öncesi sona ermiş olur." (Marksizm Üzerine Dört Ders)
  • İnsanın düşünce tarzını, yaşama biçimi belirler. (Sosyalizme Giriş)
  • Bireyin özgürce kendisini geliştirmesi, herkesin kendini özgürce geliştirmesine önayak olacaktır. (Sosyalizme Giriş)
  • İşçi sınıfı için özgürlüğe giden yol açıktır: üretim araçlarının özel mülkiyeti yerine kolektif mülkiyeti koymak, kapitalizmin yerine sosyalizmi kurmak. (Sosyalizme Giriş)
  • Marx, "kapitalist üretimin önündeki gerçek engel bizzat sermayenin kendisidir" diye yazmıştı. Ben de tekelci sermayenin bu engeli daha büyütüp, iyice aşılmaz hale getirdiğini savunuyorum. Öyle ki yavaşlayan büyüme, artan işsizlik ve müzminleşen bir düşük düzeyde üretim kapasitesi kullanımı bileşiminin oluşturduğu iktisadi durgunluk, kapitalist ekonomi/erin normal durumu haline gelmiştir. (Marksizm Üzerine Dört Ders)
  • Sosyalist ekonomik sistemde fiyatlar, bireysel girişimlerin karlarını maksimize etmeleri amacıyla ayarlanmaz. Şu an varolan tek kapitalizm biçimi olan tekelci kapitalizmde, fiyatlar tüm sistem için ortaya çıkacak sonuçlar önemsenmeden karlan maksimize etmek amacıyla düzenlenir. Kapitalizmin genişlernek için sınırsız girişimiyle birlikte bu, sistemin kuşkusuzca destekledigi korkulan ve akıl dışılıgı besler. (Devrim Sonrası Toplumlar)
  • Dolar ve yaşam karşı karşıya geldi. Dolar kazandı. (Sosyalizme Giriş)
  • Marx'a göre devlet: "Egemen sınıfın oluşturduğu yönetici birimidir." (Sosyalizme Giriş)
  • Emek gücü arzına geldiğimizde mesele biraz daha karmaşıklaşır. Emek gücü, değer yasasının emirleri uyarınca kapitalistlerce üretilen bir şey değildir. Arzın hızlı ya da sorun yaratmayacak bir biçimde talebe uyum sağlamasını beklemek için herhangi bir a priori sebep yoktur. Bu nedenledir ki devletin, kölelerin ya da sözleşmeli işçilerin ithal edilmesi yoluyla kapitalizm öncesi ilişkilerin çözülüşünü hızlandırmaktan tutun, (II. Dünya Savaşından sonra Avrupa'ya çok sayıda "misafir işçi"nin göç etmesi örneğinde olduğu gibi) özgür ücretli emekçilerin göç etmelerinin teşvik edilip desteklenmesine kadar çeşitli amaçlarla tasarlanmış önlemlere başvurarak yaygın bir şekilde müdahalelerde bulunması kapitalizmin tarihi boyunca istisna olmayıp, aksine bir kural haline gelmiştir. Batı Yarım Küre'nin neredeyse tamamen kapitalist dönemin ürünü olan etnik ve ırksal bileşimine şöyle bir bakacak olursak, bu etkenierin modern dünyanın tarihinde ne kadar önemli bir rol oynadığını kolayca görebiliriz. (Marksizm Üzerine Dört Ders)
  • Çalışmak isteyen ama iş bulamayan insanların yoksulluğu, ellerini işe sürmeden temettü alan bir avuç zengin nedeniyle daha da alçaltıcı oluyordu. (Sosyalizme Giriş)
  • Genç yazarların iktisadi yana hak ettiğinden daha fazla önem vermelerinin sorumluluğu kısmen Marx'a ve bana ait. Bu temel ilkenin varlığını inkar eden rakiplerimiz karşısında bu ilkeye vurgu yapmak zorundaydık ve etkileşime dair olan diğer öğelerin hak ettikleri yeri almalarına izin verecek zamana, yere ve olanağa her zaman sahip değildik. Ama tarihin bir bölümünün sunulması , yani pratik bir uygulama söz konusu olduğunda, bu farklı bir meseleydi ve burada hataya yer yoktu. ( 21 Eylül 1890) (Marksizm Üzerine Dört Ders)
  • Sosyalizm, kişisel kâr için ferdi çaba yerine, kollektif yarar için kollektif çaba demektir. (Sosyalizme Giriş)
  • "Fırsat eşitliğinin olmadığı yerde, yetenekli olmsk yetmez. Fırsat da gerçekten yok." (Sosyalizme Giriş)
  • Kapitalizmin daha başından itibaren (bağımsız-bağımlı, hakim-tabi, gelişmiş-az gelişmiş, merkezçevre gibi terimlerle tarif edilen) bu iki kutba sahip olduğu gerçeği, tüm yönleriyle evriminin her aşamasında hayati bir önem taşımıştır. itici güç daima merkezdeki birikim süreci olmuştur. Çevre toplumları, merkezin gereksinimlerine uyum sağlayıp ihtiyaçlarını karşılamaları için cebir ile piyasa güçlerinin bileşimi kullanılarak şekillendirilmişlerdir. (Marksizm Üzerine Dört Ders)
  • Bilimden ve eğitimden çok dolara önem verdiğimiz için toplum olarak geriye düşeceğiz. (Sosyalizme Giriş)
  • Meta kullanmak için değil, satılmak için üretilen bir şeydir; bir mal ya da hizmettir. En ilkel toplumlardan başlaya rak tüm toplumlarda şu ya da bu ölçüde meta üretiminin varlığına rastlanır, ancak hakim üretim tarzı haline gelmesi kapitalizmle birlikte olmuştur. Keza, emek gücünün, yani işçinin faydalı emek icra etme kapasitesinin bir meta haline gelmesinin istisnai olmaktan çıkıp genelleşmesi kapitalizm koşullarında olmuştur. İşçiler, mal ve hizmetleri kendileri namına (yani doğrudan tüketmek ya da pazarda satmak amacıyla) üretmek için gerek duydukları üretim araçları ile malzemelerine sahip olsaydılar, faydalı emek icra etme kapasitelerini başkalarına satmayacaklardı. Buradan da anlaşılıyor ki kapitalizmin varlığı, toplumsal ilişkilerin yapısında halihazırda büyük ve sarsıcı bir çalkanıının yaşanmış olduğuna işaret eder. Başta köylüler olmak üzere üreticiler yerlerinden edilmiş, geçimlerini sağlamak için kullandıkları geleneksel üretim araçlarından koparılmış, hayatta kalmak ve soylarını sürdürmek için emek güçlerini satmak zorunda bırakılmışlardır. (Marksizm Üzerine Dört Ders)
  • Engels'in, Marx'ın ölümünden sonra genç Alman yandaşlarına (Conrad Schmidt, Bloch, Mehring, Starkenburg) yazdığı ünlü mektupları da aynı şekilde yorumlamalıyız. Bu mektuplar ekseriyetle iktisadi faktörün tarihsel materyalizmdeki rolüne dair soruları; tarihsel materyalizmi bir çeşit iktisadi determinizme [belirlemecilik] dönüştürmeye yönelik (bugün de varlığını sürdüren) güçlü bir eğilimi yansıtan soruları cevaplamak için yazılmışlardı. Engels, ortaya çıkması için uygun bir zeminin var olduğunu inkar etmemekle birlikte bu eğilime karşı çıkıyordu: (Marksizm Üzerine Dört Ders)
  • Bu öncülden hareketle Marksizim, klasik altyapı/üstyapı anlayışıyla karşılaştırılabilir "toplumsal ve siyasi yapı ile üretim arasındaki bağlantı" ya hiçbir genel teorisi ileri süremez. Çünkü böyle bir teori ya a priorik ya da tümevarımsal bir genellemeyi içermelidir. (Marx, öncelikle bu bağlantıyı" ampirik olarak" saptmamız gerektiğini söyleyerek, sonra da bunu "her ayrı durum" için yapmamız gerektiğini bize hatırlatarak böyle bir genellemenin olabilirliğini reddeder) (New York, Monthly Review Pres, 1978, s.6) (Marksizm Üzerine Dört Ders)

Yorum Yaz