Pakize Türkoğlu kimdir? Pakize Türkoğlu kitapları ve sözleri
Yazar Pakize Türkoğlu hayatı araştırılıyor. Peki Pakize Türkoğlu kimdir? Pakize Türkoğlu aslen nerelidir? Pakize Türkoğlu ne zaman, nerede doğdu? Pakize Türkoğlu hayatta mı? İşte Pakize Türkoğlu hayatı...
Yazar Pakize Türkoğlu edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Pakize Türkoğlu hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Pakize Türkoğlu hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Pakize Türkoğlu hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi:
Doğum Yeri: Antalya , 1927
Pakize Türkoğlu kimdir?
Pakize Türkoğlu, 1927 yılında Antalya, Gazipaşa, Göksenir Yaylası'nda doğdu. Köyünde okul olmadığı için, ilköğrenimine başka bir ailenin yanında kalarak, Gazipaşa Bucağı'nda başladı.1938'de Alanya İlkokulu'nu, 1944'te Antalya Aksu Köy Enstitüsü'nü, 1947'de Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nü bitirdi. İlk, orta ve yüksek öğretim kurumlarında yönetici ve öğretmen olarak 35 yıl çalıştı. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi iken, 1985'te emekli oldu. Bir süre Özel Ortadoğu Lisesi ve Koç Özel Lisesi'nde Eğitim Danışmanı ve Rehberlik Uzmanı olarak çalıştı. Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın Genel Yönetim Kurulu'nda ve İstanbul Temsilciliği'nde bulundu. 1998'de, Tonguç ve Enstitüleri adlı yapıtıyla, Türkiye İş Bankası "Toplum ve İnsan Bilimleri" büyük ödülünü aldı. Dergi ve gazetelerde, kültür ve eğitim konularında yazılar yazıyor.
Pakize Türkoğlu Kitapları - Eserleri
- Kızlar da Yanmaz
- Tonguç ve Enstitüleri
- Kısa Süren Hasat
- Kimseli Kimsesiz
Pakize Türkoğlu Alıntıları - Sözleri
- "Anadolu'ya yeni bir çıkarma yapıyoruz " (Tonguç ve Enstitüleri)
- Allah kız erkek ayırmaz, günah yazarken haksızlık etmezdi.Çocukların yaptığı iyi şeyler için onları daha çok severdi.Okumak güzel şeydi.Eğer kötü olsa hiçbir baba kızının yanmasına razı olup kızını okula gönderir miydi? (Kızlar da Yanmaz)
- "Müdür: söyle Orhan bizi sevmediğin için mi (yurttan) kaçıyorsun? Orhan: Hayır öğretmenim, Amerikan etinden bıkıyorum. Evde annemle yer sofrasında soğan ekmek yiyoruz. Hiç gürültü olmuyor. Burada zorla etli yemek yediriyorlar. Sorfabaşı başımızda bekliyor. Bundan kaçıyorum..." (Kimseli Kimsesiz)
- Bugünün öğrencileri gibi hem okul yaşamında kaytarıp, hem de yükseklere göz diken tiplerden değildik. Sınava hazırlanmak diye ayrı bir etkinlik yoktu. Çünkü zaten öğretmenliğe hazırlanıyorduk. Bu hazırlık bize birikim sağlıyordu. Yüksek öğrenim düşünenler, amaçlayanlar, kurum içindeki tüm çalışmalarında daha çok başarılı olmalılardı. Bu nedenle, günümüz öğrencilerinin türbeleri doldurarak, dua ederek, din ulularından kendilerine sınav başarısı dilemelerini bizim kuşağın anlaması hiçbir zaman olası değildir. (Kısa Süren Hasat)
- Yeni evlendikleri günlerden birinde anam pencerenin önünde oturuyormuş,karşıdan,Dutçağızın yanından fesli bir genç adamın geçtiğini görmüş. Bu köyde böyle yakışıklı birini hiç görmediğini,yabancı olabileceğini düşünmüş,adam bizim eve dolanınca yabancıya görünmemek için içeri kaçmış. Nenem onun kocasını odada yalnız karşılamak istediğini sanarak,''Nereye gidiyorsun gelin?İnsan kocası gelirken önüne varır" diye çıkışmış.Anam o zaman anlamış o yakışıklı adamın kocası olduğunu. Çünkü o güne kadar hiç yüzüne,boyuna posuna bakamamış babamın utanmaktan. (Kızlar da Yanmaz)
- "Yoksulluktan kendi çocuğunu bile başka aileye hizmet işçisi olarak vermek zorunda kalan çok insan var ülkemizde, sonra çocuk gelinler ve son yıllarda artan çocuğa yönelik cinsel saldırı olayları..." (Kimseli Kimsesiz)
- "Gelecekte tarih bunların yaptığını başlarına çarpar. " (Tonguç ve Enstitüleri)
- Sanki doğanın ve insanın uyanışı ve neşesi üstüne çizilmiş bir tablo gibi gözümün önüne geliyor o günler şimdi. (Kızlar da Yanmaz)
- Kayhan Yükseler söze , annesi vefat edince dört kardeşiyle birlikte Yetiştirme Yurdunda büyüdüğünü anlatarak başlıyor. Köy Enstitülü eğitimci Pakize Turkoglu'nun yurtta grup öğretmeni olduğunu söylüyor, "Edebiyatı, hayatı ondan ogrendim," diye devam ediyor. Askeri ortaokulda yabancı dil için çekilen kurada kendisinin Rusçayı çektiğini belirten Yükseler, "Fransızca ve Rusça çekenlere baktım, agliyorlardi, ben de ağladım, " diyor. , (Kimseli Kimsesiz)
- Anam ve babam dürüstlüğü, herkesle birlikte olmayı, paylaşmayı zenginlik olarak gören, sağduyulu insanlardı. (Kızlar da Yanmaz)
- “Ben istemiyorum öbür dünyaya gitmeyi öğretmenim, burada bile yoruluyorum, çantamı zor taşıyorum.Ben daha küçüğüm, bu dünyada kalmak istiyorum, öbür dünyaya gitmeyeceğim” (Kızlar da Yanmaz)
- "...köylü okursa çiftçi kim olacak , çoban kim olacak düşünsene bir kere." Diye ekledi... (Kimseli Kimsesiz)
- senin yanına gelmeyen devlet adamları, senin hesabına milleti yönetemez. (Kısa Süren Hasat)
- Bize gelince :Dizginleri softaya kaptırmış durumdayız. Hem de Cumhuriyet devrinde yetişmiş sözde modern softalara. (Tonguç ve Enstitüleri)
- Toprağa 1200 ayak birden vururduk . 1200 ayak birden kırardık . (Tonguç ve Enstitüleri)
- "Öğrenciyi asla eğitim piyonu olarak görmez " (Tonguç ve Enstitüleri)
- “Evet, ancak içi yanan bir kadın böyle bir kilim dokuyabilir” (Kızlar da Yanmaz)
- kelle vermeye başlarsanız, sizin de kellenizi isteyeceklerdir.. (Tonguç ve Enstitüleri)
- Bir okulun, eğitim kurumunun hatta üniversitenin büyük bir açıkhava tiyatrosu olabileceğini okurların anlaması kolay değil. Ne dün ne de bugün bir örneği yok çünkü. Ama bizim eğitim gördüğümüz Hasanoğlan'da büyük bir açıkhava tiyatromuz vardı. Hem de öğrenci emeğiyle yapılmıştı, ülkede cumhuriyet döneminde yapılmış ilk açıkhava tiyatrosuydu. Köy enstitülerinin hepsinde iyi bir tiyatro çabası vardı. Özellikle hafta eğlencelerinde öğrencilerin amatörce yaptığı tiyatro çalışmaları küçümsenecek gibi değildi. Oyun yazanlar da olurdu. Ayrıca, kitaplıklarda özellikle de klasikler arasında birçok oyunun metinleri vardı. Onlar bizim elimizin altında, okuduğumuz kitaplar arasındaydı. (Kısa Süren Hasat)
- Gün gelir Tanrı’ya bile kızar kırılırlar, başkaldırırlar ama yaşama küsmezlerdi.Zorluklara meydan okuyanlar, tüm belalara, safa geldi hoş geldi diye sitem edenler vardı aralarında.Kimi zaman acı ya da iğneleyici sözleriyle ortalığı kırıp geçirirler ama arkasından hoşgörü ve sevgi gösterebilirlerdi.Yaşamımın örgüsünü bir uçtan bir uca, kilim gibi renk renk dokuyan, bilincimi, bilinçaltımı dolduran o iyi kadınların etkileriydi sanki. (Kızlar da Yanmaz)