Orhan Hançerlioğlu kimdir? Orhan Hançerlioğlu kitapları ve sözleri
Kaymakam,yazar,şair Orhan Hançerlioğlu hayatı araştırılıyor. Peki Orhan Hançerlioğlu kimdir? Orhan Hançerlioğlu aslen nerelidir? Orhan Hançerlioğlu ne zaman, nerede doğdu? Orhan Hançerlioğlu hayatta mı? İşte Orhan Hançerlioğlu hayatı...

Doğum Tarihi:
Doğum Yeri:
Orhan Hançerlioğlu kimdir?
1939 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Keşan ve Karaisalı’da kaymakamlık yaptı. İstanbul Belediye Müfettişi, Emniyet Şube Müdürü, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Müdürlüğü yaptı. 1954’ten sonra İETT Hukuk İşleri Müdürü olarak çalıştı. 1978’de emekli oldu.
Sanat hayatına şiirle girdi. Bir şiir kitabı çıkardı (Kıvılcım, 1936). Bazı dergilerde şiir yayımlamaya devam etti. Bir süre hikâye ile uğraştı. Bir hikâyesi Şadırvan dergisi yarışmasında birincilik kazanmıştı. 1951’den 1957’ye kadar her yıl bir roman çıkardı. İlk romanı "Karanlık Dünya" ile dördüncü romanı "Ekilmemiş Topraklar"’da Anadolu sorunlarını ele aldı. Diğer romanlarını ise büyük şehir yaşamlarından seçtiği sahnelerle ördü. Romanlarını birer büyük hikâye ölçüsüyle daraltması, her birinde yeni bir biçim denemesine girişmesi, dikkati çeken özelliklerindendir.
1956 yılında "Ali" adlı romanıyla Türk Dil Kurumu Ödülü’nü kazanmıştır. Orhan Hançerlioğlu 1956-58 yılları arasındaTRT uzun dalga radyo yayınında akşam saatlerinde yer alan "Binbir gece masalları" adlı yayında masalları seslendirdi.
Orhan Hançerlioğlu Kitapları - Eserleri
- Ali - Kutu Kutu İçinde
- Bordamıza Vuran Deniz - Yedinci Gün
- Ruhbilim Sözlüğü
- Büyük Balıklar - Oyun
- Ekonomi Sözlüğü
- Ticaret Sözlüğü
- Karanlık Dünya
- Türk Dili Sözlüğü
- Yedinci Gün
- Toplumbilim Sözlüğü
- İslam İnançları Sözlüğü
- Felsefe Sözlüğü
- Düşünce Tarihi
- Dünya İnançları Sözlüğü
- Mutluluk Düşüncesi / Başlangıcından Bugüne
- Felsefe Ansiklopedisi
- Başlangıcından Bugüne Özgürlük Düşüncesi
- Karanlık Dünya
- İnanç Sözlüğü
Orhan Hançerlioğlu Alıntıları - Sözleri
- Mânâsı olmayan bir şey ise yaşamıyor demektir. Taşların, toprakların, ağaçların ve böceklerin bile bir mânâ ifade ettiği bu dünya üzerinde kendimden şüphe etmem de ne yaparım? (Karanlık Dünya)
- Ahmet birkaç defa bu adamın yaşamaktan ne zevk aldığını düşünmüştü. İçinde bulunduğu dünyanın farkında olmayan bu sağlam makinede ne güneşin doğuşundan, ne kuşların ötüşünden, ne mevsimlerin geçişinden hiçbir iz yoktu. Bu adam acaba ne için yaşıyordu?... (Karanlık Dünya)
- Yaşamayı neşe ile karşılamaya başladığı günden beri yüzünün asık bulunuşu mutlaka esaslı bir sebebe dayanırdı. (Karanlık Dünya)
- Yaşamamız gerek Gönül.. Yaşamak bizim de hakkımız olmalı. (Yedinci Gün)
- İyilik ve kötülük. İşte bütün mesele bu iki ruhu mümkün olduğu kadar zarar vermeyecek surette bağdaştırabilmektedir. Ne yazık ki dünya kurulalı beri be din, ne felsefe, ne kanun bu işi bir türlü beceremedi… (Karanlık Dünya)
- Dünyadaki bütün sevgilerin toplamı kadar seviyorum seni. . (Yedinci Gün)
- Bulunduğum yere alıştım, ama itiraf etmeliyim ki memnun değilim. Tabi ki mümkün olmayan hayaller, tatmini imkânsız hayaller içindeyim. (Karanlık Dünya)
- Başkalarına karşı maske taşımaya o kadar alışmışızdır ki, sonunda kendimiz bile gerçek yüzümüzü unuturuz. (Düşünce Tarihi)
- Ne var ki artık, yoksulluk ve acı çeken insan yığınlarına öğütler yetmiyor.Onları baskı altında tutacak, başkaldırmalarını önleyecek bir güç gerekmektedir.Bu güç ‘devlet’tir. (Düşünce Tarihi)
- Sonraki acıyı bilmeyen bilgisiz yakın mutluluğu seçer, yarasına bıçak vurdurmaz. Sonraki mutluluğu bilen bilgili yakın acıyı seçer, yarasına bıçak vurdurur. Her ikisi de seçimlerinde zorunluğun peşinden gitmektedirler. Ancak bilgidir ki gerçek zorunluğu sahtesinden ayırabilir. Bilgisizin zorunluğu mutsuzluğa, bilgilinin zorunluğu mutluluğa ulaştırır. İşte bu bilgidir ki kişiyi özgür kılar, zorunlu olaylara egemen yapar. SOKRATES (Başlangıcından Bugüne Özgürlük Düşüncesi)
- Yapabilseydim eğer... Ne kadar isterdim, düşünmemeyi. (Ali - Kutu Kutu İçinde)
- Yaşamak?... Ama nasıl yaşamak?... "Ben bu yaşamayı sevmiyorum," diye mırıldandı. (Yedinci Gün)
- “Gelmek senin elinde miydi de gitmek elinde olsun?… Marifet ölmekte değil, yaşamakta..” (Yedinci Gün)
- "Acımasız ve zorba" olarak bildiğimiz "Ceberrut" aslında tanrıya ulaşmanın bir aşaması. Tanrınında büyüklüğünü dile getiren bu sözcük aslında "güç" anlamına gelen İbranice "geburah" sözcüğünden türemiştir. Ayrıca bu terim tanrının niteliklerini de dile getirir. Buna karşın tanrının kendiliğine lâhût denir. İslam gizemciliğine göre en üste lâhût alemi, ortada ceberrut âlemi, altta da melakût alemi vardır. Tanrıya bu alemleri geçerek ulaşılır. (İnanç Sözlüğü)
- Davranışlarını akla göre düzenleyenler delilerden daha deli olduklarından insanlıklarını unutur "tanrılığa özenirler." (Mutluluk Düşüncesi / Başlangıcından Bugüne)
- Kazık, çakılmıştı bir kez. Çıkarmak kolay olmayacaktı elbet. (Düşünce Tarihi)
- İdealizmin vardığı sonuç şudur: Evrende tek varlık (Ruh, Tanrı) vardır, o da var bulunmayandır. (Felsefe Sözlüğü)
- Düşünmelisiniz... Başüstüne... Ama neyi düşünmeli, nasıl düşünmeli? Maziyi düşünsem, faydasız. İstikbalimi düşünsem, karanlık. O kadar karanlık ki onu göremiyorum. (Karanlık Dünya)
- Geçmiş bütün ürpertileriyle karşısına dikilmişti. (Yedinci Gün)
- Descartes, "Düşünüyorum, öyleyse varım" (Felsefe Sözlüğü)