Önay Sözer kimdir? Önay Sözer kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Hikaye ve roman yazari Önay Sözer hayatı araştırılıyor. Peki Önay Sözer kimdir? Önay Sözer aslen nerelidir? Önay Sözer ne zaman, nerede doğdu? Önay Sözer hayatta mı? İşte Önay Sözer hayatı...

Hikaye ve roman yazari Önay Sözer edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Önay Sözer hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Önay Sözer hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Önay Sözer hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1936

Doğum Yeri: İstanbul

Önay Sözer kimdir?

(1936 - ): Yazar. İstanbul'da doğdu. İstanbul Erkek Lisesini, İ.Ü. Hukuk Fakültesini bitirdi (1959). İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Kürsüsüne asistan olarak girdi. 1966'da doktorasını verdi. 1986'da doçentken emekliye ayrıldı. Bir süre sonra geri döndü. 1993'te Sistematik felsefe ve mantık dalında profesör oldu. Sonra Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümüne geçti.

Dil ve edebiyat konularında yazdı. Yazıları 1955'ten itibaren Onüç, Yeni Ufuklar, Türk Dili, Yeni Dergi, Soyut gibi dergilerde çıktı.

Hikâyeleri: Çıplak Gülüş (1988). Romanları: Öteki (1981), İsis'in Düğümü (2004). Denemesi: Kadın ve Benzeri: Bir Kadının Ütopisi (1993). İncelemeleri: Edmurd Husserl'in Fenomenolojisi ve Nesnelerin Varlığı (1977), Anlayan Tarih (1981), Felsefenin ABC'si (1993).

Önay Sözer Kitapları - Eserleri

  • Felsefenin ABC'si
  • Sarsılanlar
  • Sanat: Görünendeki Görünmeyen
  • Sonradan Yaşamak
  • Çıplak Gülüş
  • Öteki
  • İsis’in Düğümü
  • Piri Reis’in Kayıp Adası
  • Kadın ve Benzeri

Önay Sözer Alıntıları - Sözleri

  • Birden bir saat gibi duruyorum. (Çıplak Gülüş)
  • Sen bekliyorsun ve ben yalnızım. (Çıplak Gülüş)
  • Halledemediğim bir garip saflığım hep kalmıştır, bir kendimi ciddiye almaklığım. (Çıplak Gülüş)
  • Ne akla uygun ise, o gerçektir Ve ne gerçek ise, o akla uygundur. (Felsefenin ABC'si)
  • "Boşluk, olabilecek en korkunç sınırdır; Çünkü arkasında hiçbir şey yoktur..." (Sarsılanlar)
  • Gül açsın diye bülbül öter ama uzaktan. (Çıplak Gülüş)
  • Ona yaklaşmak, ona anlatmak için bu kadar uzun konuşmama karşın gerçekte ondan uzaklaştığım izleniminden kurtulamıyorum. (Öteki)
  • "... fakat ölüm daima birdenbire gelen bir şey." (Sarsılanlar)
  • Birden duvarı aşarak yere düşer, artık hiç kıpırdamaz. (Çıplak Gülüş)
  • "Gün gelir, olmadığımızı sandığımız şeyi pekâlâ olabileceğimizi,hatta belki de olmuş olduğumuzu şaşkınlık ve korku içinde görür, olmuş kadar oluruz. Asıl olabileceğimizi ise bir türlü olamayız.İstek büyür..." (Sarsılanlar)
  • "Acaba bir resme bakarken ve onu değerlendirirken bir ön bilgiye ihtiyaç var mıdır?" (Sanat: Görünendeki Görünmeyen)
  • "Bir kimsenin bir başkasına vermek istediği şeyi almaması durumunda o şey artık o kimseye ait olmaktan çıkar. Çünkü kendisini ebediyen bir parçasını kaybetmiş gibi hisseder." (Sarsılanlar)
  • Karanlık. Karanlığın içinde kendini duyuyor! (Çıplak Gülüş)
  • "Yazı da sayfayı bölen bir çatlaktır: Böylece her satır, böldüğü sayfayı bir arada tutar. Okurken çoğunu görmeden harflere bakarız, fakat bizi ilgilendiren, okuduğumuzun anlamıdır." (Sarsılanlar)
  • Bütün sevgililerimi terk ettim. (Sarsılanlar)
  • Bir sürü yaklaşıyor sanki, çıngırak sesleri artıyor, artıyor, başını kaldırıp bakınca gökten simsiyah tekeler yağdığını görüyor, hepsi teke ve bir sürü. (Çıplak Gülüş)
  • "Oysa öykü kafada kurulup da yaşamda aranacak bir şey değildir. Bir de yaşamın kendisindeki öykü var. Onu Bulmalısınız." (Sarsılanlar)
  • "Geçmiş bir yanılsama, çünkü o geçerek geliyor." (Sarsılanlar)
  • "Ayna insanın evi midir...ev de insanın aynası mıdır acaba?" (Sarsılanlar)
  • Aydınlanmacı görüşü Kant ünlü Aydınlanma Nedir? yazısının başında şöyle formüllendirmektedir: " Aydınlanma insanın kendisinin neden olduğu ergin olmama durumundan çıkmasıdır. Ergin olmamak, insanın kendi anlığını ( duyudan ve istençten ayrı olarak bilme yetisi) başkasının yönetimi olmadan kullanamaması demektir. Bu ergin olmayış insanın kendi suçudur, çünkü bunun nedeni anlığın yetersizliğinde değil, anlığın başkasının yardımı olmadan kullanamamasındaki kararsızlık ve yüreksizliğinde yatmaktadır. Sapere aude! Kendi anlığını kullanma yürekliliğini göster! İşte Aydınlanmanın sloganı budur." Görülüyor ki, Kant'a göre insanın bilgisizliğinin altında, (dinsel olsun, politik olsun, toplum da boş inançlar biçiminde ortaya çıksın) otoritelere teslim olması, onları eleştirmemesi yatıyor. Demek ki " anlık "ını istediği gibi kullanılmaması her şeyden önce bir ahlâk ve davranış sorunudur. (Felsefenin ABC'si)