Nejla Arslan Kurt kimdir? Nejla Arslan Kurt kitapları ve sözleri
yazar Nejla Arslan Kurt hayatı araştırılıyor. Peki Nejla Arslan Kurt kimdir? Nejla Arslan Kurt aslen nerelidir? Nejla Arslan Kurt ne zaman, nerede doğdu? Nejla Arslan Kurt hayatta mı? İşte Nejla Arslan Kurt hayatı...

yazar Nejla Arslan Kurt edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Nejla Arslan Kurt hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Nejla Arslan Kurt hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Nejla Arslan Kurt hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Tam / Gerçek Adı: Nejla Arslan Kurt
Doğum Tarihi: 1984
Doğum Yeri: Kahramanmaraş
Nejla Arslan Kurt kimdir?
1984 tarihinde Kahramanmaraş'ta doğdu. 18 yaşında kendi isteğiyle de görücü usulü ile evlendirildi. Şu an bu evlilikten olma iki kız bir erkek evladı olan yazar hala Kahramanmaraş'ta ikamet etmektedir. Yazarın şimdiye kadar yayınlanmış "Görücü Usulü Aşk ve Görücü Usulü Aşk Vuslat Vakti" adında seriden oluşan iki kitabı vardır.
Nejla Arslan Kurt Kitapları - Eserleri
- Görücü Usulü Aşk
- Görücü Usulü Aşk Vuslat Vakti
- Görücü Usulü Aşk 3
- Seni Bana Yazmışlar
- Asiye
- Asiye
- Sirayet
Nejla Arslan Kurt Alıntıları - Sözleri
- Kaderde ne ise odur, etme merak, Uyma kendi nefsine, Hakk’ın emrine bırak. Hz. Mevlana (Seni Bana Yazmışlar)
- "Eğer bir erkek senin en çirkin halini gördüğünde bile yine senden vazgeçmiyorsa işte bu gerçek sevgidir" (Görücü Usulü Aşk Vuslat Vakti)
- Adını bir türlü koyamadığı garip bir histi yüreğindeki. (Asiye)
- Soru çoktu lakin insanoğlunun kendi kendine sorduğu soruya cevap vermesi pek zordu. (Seni Bana Yazmışlar)
- "Bazı anlar bu yaşadıklarımı rüyadan ibaret sanıyor ve korkuyorum" (Görücü Usulü Aşk 3)
- İnsan uyudu, hayvan uyudu ama evren uyumadı. Sular akmaya, rüzgar esmeye ve dünya dönmeye devam etti. (Asiye)
- Her evin ocağı tüter. Tüter de nasıl tüter bilinmez. O ocakta pişen et midir yoksa dert midir? Bunu sadece evin sahipleri bilebilir. (Görücü Usulü Aşk 3)
- "Her insanda nefis vardır ve her nefsin akıl hocası şeytandır. (Seni Bana Yazmışlar)
- Oysa Aşktır Yakışan Kalbe Ve Kalptir Taşıyan Aşkı! (Görücü Usulü Aşk)
- Oysa asktir yakisan kalbe ve kalptir tasiyan aski (Görücü Usulü Aşk)
- Gelin olan kızın başına cennetten bir kuş konarmış ve bu kuş ona büyülü bir güzellik katarmış. (Asiye)
- Duyulan tek ses yağmurun hışırtısıydı. Öyle güzel yağıyordu ki... Biraz hırslı, biraz hasret ve birazda ağlamaklı... Ama en çok da aşkla yağıyordu... Ve yağmur toprakla buluştu. Kavuştu sevdasına. (Görücü Usulü Aşk Vuslat Vakti)
- "Aşk dediğin suret değil, siretten ibarettir.Zamanla suret değişir ama siret baki kalır.Sen, sen ol seni suretin için sevenlerin değil, siretin için tercih edenlerin yanında ol.Eğer bir erkek senin en çirkin hâlini gördüğünde bile yine senden vazgeçmiyorsa işte bu gerçek sevgidir." (Sirayet)
- "Gideni getiremeyeceğimizi bilsek de kalanlara şükrettik. Olması gereken de buydu zaten. Yoksa bu hayat nasıl geçerdi?" (Sirayet)
- "Sabır taşım da demlenen çaresizliği yudumladım damla damla..." (Görücü Usulü Aşk)
- Genç bir öğrenci bir gece yarısı, mum işığı altında ders çalış maktaydı. İlmi araştırmalara daldığı bir sırada kapisi çalındı. O vakitte birinin gelmesinin meydana getirdiği hayret ve gelen mi safirin kimliği hakkındaki merakla kapıyı açtı. Karşısında genç ve güzel bir kızcağız durmaktaydı. Karşısındaki misafir, yolunu kaybettiğini ve etrafta başka bir ışık göremediği için onun kapısı mi çalmaya mecbur kaldığını söyledi. Genç öğrenci, misafirini geri çevirip onu gece karanlığına ve sokağın soğuğuna terk edemeyeceği için çaresizce içeri aldı. Ona oturup dinlenebileceği bir köşe gösterdikten sonra da sabaha ka dar dersine çalışmaya devam etti. Utangaç ve gizli saklı nazarlar la onu seyreden kızcağız, genç talebenin bir hâline oldukça şaşır mıştı. Genç, arada bir parmağını önünde yanan mumun alevine tutmakta ve bir müddet öylece bekledikten sonra geri çekmektey di. Bir defa ile de yetinmemekte, bunu ara ara tekrarlamaktaydı. Bu hâl üzere sabah olmuştu. Gün işıdıktan sonra genç kız oradan ayrılıp evine döndü. Halkın yardımıyla yolunu bularak ulaştığı ev, Osmanlı vezir lerinden birinin sarayıydı ve genç kız da vezirin kızıydı. Saray halki, ona geceyi nerede ve nasıl geçirdiğini merakla sordu; çünkü bütün gece onu aramış ama bir türlü bulamamışlardı. Genç kız başından geçenleri, gördüklerini ve özellikle de kendi sini misafir eden öğrencinin tuhaf hâlini bir bir anlattı soranlara. Bunun üzerine vezir, kızına yardım eden o genci sarayına da vet etti ve ona niçin sabaha kadar elini yanan mumun üzerinde tuttuğunu ve elini yaktığını sordu. Yusuf yüzlü genç şu güzel cevabı verdi vezire: - Yolunu kaybettiği için kapımı çalan bir misafiri dışarıda bırakamazdım. Bu sebeple onu kulübeme aldım. Nefsimin desise lerine karşı koyabilmek için de elimi, ara sıra mumun bana cehen nemi hatırlatan alevi üzerine koydum. Şeytan beni kandırmaya yeltendiğinde parmağımı ateşe tutarak, nefsime cehennem azabını hatırlattım ve böylece yanlış bir şey yapmaktan kurtuldum. Iffet ve ismet şuuruyla ve bir gün vereceği azim hesabın kor kusuyla parmağını yakan gencin bu hareketi vezirin çok hoşuna gitti. Vezir, ondan kızı ile evlenmesini teklif etti. Teklifi kabul eden genç bundan sonra "Damat Efendi" lakabıyla meşhur olan, Mec mau'l-Enhür isimli Hanefi fikih kitabının yazarı Muhammed bin Süleyman'dan başkası değildi. (Seni Bana Yazmışlar)
- "Arada gök gürültüsü duyuluyordu. Sanki yağmur ve toprağın vuslatını kutluyordu gökyüzü. Onlar için bir düğün kurulmuştu da bu neşeyle arada tebrik naraları atıyordu, onları kendi lisanında tebrik ediyordu sanki." (Görücü Usulü Aşk Vuslat Vakti)
- İnsan yarın öleceğini de bilse iki şeyden vazgeçemiyordu; sevmekten ve umut etmekten… (Sirayet)
- Sanki burada bekleyen evladı değildi. Asiye tam da böyle düşünmüştü, henüz sekiz yaşında küçücük bir kızken. O gün beklemekten Vazgeçti. Ve sevmekten... (Asiye)
- Sabır taşım da demlenen çaresizliği yudumladım damla damla... (Görücü Usulü Aşk)