Necla Arat kimdir? Necla Arat kitapları ve sözleri
Türk siyasetçi, yazar Necla Arat hayatı araştırılıyor. Peki Necla Arat kimdir? Necla Arat aslen nerelidir? Necla Arat ne zaman, nerede doğdu? Necla Arat hayatta mı? İşte Necla Arat hayatı...

Doğum Tarihi: 5 Ocak 1940
Doğum Yeri: İstanbul
Necla Arat kimdir?
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe-Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi. Doktorasını aynı fakültenin Felsefe Bölümü'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde doçent ve profesör olarak öğretim üyeliği yaptı. Sistematik Felsefe Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürüttü. Kurucusu olduğu Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin Müdürlüğü ile Kadın Çalışmaları Kürsüsünün Başkanlığı görevlerinde bulundu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı, ANAÇEV, Türk Kadınlar Konseyi, Felsefe Derneği, Öğretim Üyeleri Derneği ve Kadın Araştırmaları Derneği gibi kuruluşlarda kurucu üye oldu. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği'nin kurucu başkanı olup, koordinatörlüğünü üstlendi. Kadın Araştırmaları dergisinin editörlüğünü yaptı. Basılı 14 kitabının yanı sıra, çevirileri ve birçok bilimsel makalesi yurtiçi ve dışı yayınlarda yer aldı. 23.Dönem İstanbul milletvekili ve 23. Dönem'de APA Türk Grubu Üyesidir. Evli ve 3 çocuk annesidir.
Necla Arat Kitapları - Eserleri
- Feminizmin ABC'si
- Türkiye'de Kadın Olmak
- Kadınların Gündemi
- Kadın ve Cinsellik
- Türkiye'de Kadın Olgusu
- Kadınlar ve Siyasal Yaşam
- Kadın Gerçeklikleri
- Ulus Devletin Karşıtları
- Etik ve Estetik Değerler
- Zamana Aykırı Yazılar
- Susmayan Yazılar
Necla Arat Alıntıları - Sözleri
- Din toplumu yönetme gücüne dönüşemez. Toplumu, siyaseti yönlendiremez. (Kadınlar ve Siyasal Yaşam)
- Kendi bedenine yabancı yetiştirilen kadın, bir şekilde kendi cinsel potansiyelini tanıma konusunda da tembel davranmaktadır. Eşinin damgalamalarının etkisinde kalarak kendisini keşfetme sorumluluğunu yine ona bırakır. Burada yanlış olan, kadının kendisini erkekle karşılaştırıp uyarılma ve orgazm açısından kendisini peşinen geride kabul etmesidir. Türkiyede kadınların çoğunluğu ilk cinsel yakınlığı yaşadığı erkekle evlidir. Cinselliği onunla öğrenir ve geliştirir. İlişki uyumlu olduğunda, mesele yok, fakat aksaklıklar olduğunda, bunlar kadının aleyhine kullanılır. Önerim, kadının kendi cinsel uyanış, arzu ve tad alışlarıyla yakından ilgilenmesidir. "Ben cinselliğe fazla meraklı değilim" demeyip sevişmemeyi alışkanlık haline getirmemesidir. Mesele cinselliğe meraklı olup olmamak değil, yaşanan hayatta ulaşılabilir olan tadlarla yaşamı daha nitelikli kılmaktır. Bu da yine insanın kendisiyle ilgili önemli bir sorumluluktur. (Kadın ve Cinsellik)
- Cinsiyet ayrımına göre yetiştirilmenin iki tarafın biribirine yakınlaşmaması gibi bir zararı var. Kadın cinsel rolleri pasif olmayı gerektirirken, erkeğin de cinsel açıdan aktif ve yönlendirici olması bekleniyor. (Stock 1984) İnsanların bireysel farklılıkları gözardı edilerek, kadın ve erkek için biçilmiş kalıplara göre davranmalarının istenmesi bir zorlamadır ve ardından da zorlanmayı getirir. İnsanın doğallığını kalıplara bastırmak, gizlemek, örtülü tutmak olsa olsa bireyin kendisini tanımasını zorlaştırır. Kadın ve erkek arasındaki ilişkiye sanki iki taraf biribirini anlayamayacakmış gibi uzaklıklar konur. Bu tür kalıp yargılara göre davranmak insana bazen kolay da gelir. Birey, yanlış, eleştirilecek birşey yapmıyordur. Esasında, insanın kendini en gevşek, en içten, en olduğu gibi bırakacağı yerde, yani sevişmede hesap kitaplarla uğraşmak gerçek bir yapaylıktır. (Kadın ve Cinsellik)
- Erkeğin gelir durumu iyi ise, ikinci kez evlenmeleri toplumca da onaylanmaktadır. (Türkiye'de Kadın Olmak)
- M.Ö. 2300 yıllarında, şimdiki Irak'ın bulunduğu bölgede yaşayan Sümerlerde ilk Tanrı, bir kadındı. Kısaca, tarih öncesi karanlıklardan insanın çıktığı ilk yerleşme yerleri ile ilgili kazılar, o yıllarda Tanrının bir kadın olduğunu göstermektedir . Tanrı bir kadındı. Ana Tanrıça, insan yaşamında temeldi. İşte bu noktada Miles sormaktadır: Peki önceleri kadın olan Tanrı, sonra nasıl erkek Tanrıya dönüştü? İslam öncesinde böylesine Tanrı katında yüksek yeri olan kadın, yerinden nasıl indirildi? (Kadın ve Cinsellik)
- Eğitim, daha önce kullanılmayan ölü bir insan potansiyelini üretken bir güce dönüştürebilmektedir. (Türkiye'de Kadın Olmak)
- Sorun kadın hakları değil, kadının kurtuluşu idi. (Türkiye'de Kadın Olgusu)
- Erkekler cinsel kişiliklerini bulabilmek için kadına özgü diye tanımlanan ve annelerinde gördükleri duygusal ve insan ilişkilerine dayalı davranış biçimlerinden uzaklaşarak seks ayrımını vurgulayan, fiziksel güce ve aksiyona yönelik yaklaşımları benimsemeye çalışırlar. (Türkiye'de Kadın Olgusu)
- Eşlerin; aynı dini inançların ve siyasi görüşlerin paylaşılması, ev işlerinin görulmesinde eşitlik, kadının güzelliği ve erkeğin yakışıklılığı gibi konularda da çok benzer tutumlara sahip olduğunu görüyoruz. Başka bir deyişle, bu hususların iyi bir evlilik için "çok önemli" olduğunu düşünen kadın ve kocaların oranları birbirlerine fevkalade yakındır. Öte yandan bulgularımız, yeterli bir gelir, ayrı bir ev açmak ve ev sahibi ol- mak gibi hususları kocaların; benzer ailelerden gelmek, karşılıklı aşk ve mutlu bir cinsel yaşam gibi konuları ise karılarının daha önemli bulduklarına işaret etmektedir. Sıralanan 12 faktör arasında en önemli fark ise "karşılıklı aşk" konusunda ortaya çıkmaktadır. Eşler arasında karşılıklı sevginin ve aşkın iyi bir evlilik için "çok önemli" olduğuna inanan evli kadın deneklerimizin oranı üçte ikiye yaklaşırken, onların kocalarında bu oran yarıda kalmaktadır. (Kadın ve Cinsellik)
- Feminizm, “kadınların toplum içindeki yer ve haklarını genişletmeyi öngören bir öğreti ve bu amaçla gerçekleştirilen eylemler dizisi” (Feminizmin ABC'si)
- Bizim politika sistemimizde anormal bir zaman israfı var ve o zaman israfına kadın uyum sağlayamıyor. —Şükran Ketenci— (Kadınlar ve Siyasal Yaşam)
- Bence tanrı kitap yazmamalı, çünkü insanların çoğu eğitimsiz. Eğitimsiz insanlar, din ve tanrı konusunda, eğitimli olanlara inanıyorlar. —Dr. Nawal El Saadawi— (Kadınlar ve Siyasal Yaşam)
- MARX, Bir toplumun gelişmişlik düzeyinin o toplumdaki kadınların gelişmişlik düzeyi ile ölçülebileceğini öne sürüyor. (Feminizmin ABC'si)
- Laiklik karşıtı-şeriatçılık, ülkemizde gerici bir kadın hareketine de destek veriyor ve ne yazık ki bu ideolojiyi benimseyen militan şeiratçı kadınlar, cinsiyete dayalı farklı alanlar yaratmak için insan hakları, düşünce ve vicdan özgürlüğü ve de demokrasi kavramlarını paravan olarak kullanıyorlar. (Kadınların Gündemi)
- Kabul etmemiz gerekir ki ülkemiz gibi değer yargıları henüz durulmamış, yerine oturmamış bir toplumda genç olmak çok zordur. Bu nokta özellikle kızlar için çok daha önemlidir. Çünkü anaların çoğu bir yanda kendi ezilmişliğini, erkek karşısındaki itilmişlik duygularını kendi kızının yaşamasını gerçekten istemez, bilinç dışı davranışları ve sözleriyle erkek baskısına karşı kızını etkiler. Çoğu kez farkında olmadan böylece erkekleri olumsuz nitelikleriyle benimsetir kızına. Diğer yanda korkuları vardır, kızına ve dış dünyaya güven duyamayan ana, komşuların ayıp veya di- nin günah kavramlarına sığınarak kızının ev dışı davranışlarını hep kontrol etmeye ve kısıtlamaya çalışır, ama genellikle de erkekler ve yaşam konusunda kızına ve oğluna hep çelişik mesajlar verir. (Kadın ve Cinsellik)
- Din kitapları şunu savunur: Cennette Adem'i günaha sokan havva idi, Havva'yı günaha sokan Adem değildi. Böylece ilk kadın ilk erkeği günaha zorladığına göre, onun soyundan gelen tüm insanlar da kadının suçluluğunu, günahUrlığını ve erkeğin üstünlüğünü kabul etmek durumundadır. Nitekim Gazali'nin şöyle dediğini bildiriyor gene Miles: "Allah'ın yasakladığı yasak meyvayı, ilk Havva yediği için Allah onu 18 şeyle cezalandırdı. Bunlardan biri kadının her ay adet görmesidir, ötekisi çocuk doğurmadaki sancısıdır. Kadın evlenince aileden ayrılacak, eve kapatılacaktır". Bütün bunlar bizi kadın-erkek eşitliğinde toplumsal değer yargıları ve tutumlar konusuna getirir. Bu alanda yazılmış kitaplardan, tarih boyunca hemen hemen tüm ülkelerde, kadının bir yanda yüceltildiğini diğer yanda aşağılandığını anlıyoruz. Bilindiği gibi ilk kez 1789'da Fransız devrimi kadın-erkek bütün insanların eşit olduğunu dünyaya duyurmuştu. Buna karşın gelişmiş ülkelerde bile kadınların siyasal haklarına kavuşmak yolunda uzun yıllar büyük çaba gösterdiklerini biliyoruz. (Kadın ve Cinsellik)
- Fuhuşun ve kadın ticaretinin artmasında, bu sektöre mal yetiştirilmesi için genelde gelecek konusunda seçeneksiz koşullarda yaşayan çocuk yaştaki kız ve kadınların çeşitli yöntemlerle tuzağa düşütrüldükten sonra, kendi beden ve ruh sağlığklarını giderek yitirmelerine ve geriye dönüşü olmayan bir marjinalliğe esir edilerek profesyonel birer fahişe olmalarında en büyük yerin istem yani müşteri(alıcı) olduğu açıtır (Türkiye'de Kadın Olgusu)
- "Feminizm, kadınların dünyaya kendi gözleriyle bakmalarını, kendi elleriyle biçim vermelerini ve yaşam biçimlerini kendilerinin seçip özgürce belirlemelerini ister." (Feminizmin ABC'si)
- "Kadın saltanat sürmeli, erkek yönetmelidir. Çünkü, eğilim saltanat sürer, erkek ise yönetir. " (Feminizmin ABC'si)
- Laiklik ve laik hukuk düzeni kadınlarımızı daha bir onurlandırmıştır. Çünkü, onları kul olmaktan kurtarmış; çok eşliliğe, çocuk yaşlarda ve istekleri dışında evlendirilmelerine son vermiştir. Ayrıca, mirasta ve yargı önünde erkeklerle eşit olduklarını kabul etmiş, boşanma için erkeğin sözü ve keyfi yerine belli yasal koşullan ve yargıç kararını öngörmüştür. (Kadınların Gündemi)