diorex
sampiyon

Necdet Sakaoğlu kimdir? Necdet Sakaoğlu kitapları ve sözleri

Türk Tarihçi, Öğretmen, Yazar Necdet Sakaoğlu hayatı araştırılıyor. Peki Necdet Sakaoğlu kimdir? Necdet Sakaoğlu aslen nerelidir? Necdet Sakaoğlu ne zaman, nerede doğdu? Necdet Sakaoğlu hayatta mı? İşte Necdet Sakaoğlu hayatı...

  • 06.06.2022 07:00
Necdet Sakaoğlu kimdir? Necdet Sakaoğlu kitapları ve sözleri
Türk Tarihçi, Öğretmen, Yazar Necdet Sakaoğlu edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Necdet Sakaoğlu hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Necdet Sakaoğlu hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Necdet Sakaoğlu hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 29 Eylül 1939

Doğum Yeri: Divriği, Sivas, Türkiye

Necdet Sakaoğlu kimdir?

Divriği Atatürk İlkokulu'nu (1951), Nuri Demirağ ortaokulu (1954), İttihatçı Sivas valisi Muammer Bey'in yaptırdığı şatovari bir öğretmen okulunu (1957) ve en son olarak da, İstanbul Çapa'daki kitabesinde adı "Dârül-Muallimat-ı Aliye" olan Eğitim Enstitüsü'nü bitirmiştir.

Tarih, folklor ve edebiyat alanlarında araştırmaları vardır.

Necdet Sakaoğlu Kitapları - Eserleri

  • Bu Mülkün Sultanları
  • Bu Mülkün Kadın Sultanları
  • Duru Tarih
  • Türkiye Eğitim Tarihi
  • Süleyman Hurrem ve Diğerleri
  • Osmanlıdan Günümüze Eğitim Tarihi
  • Türk Anadolu'da: Mengücekoğulları
  • Avrupalılaşmanın Yol Haritası ve Sultan Abdülmecid
  • Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi
  • İffet-Saray-ı Şahane
  • 8500 Yıllık Tarih İstanbul Dünyanın En Eski Şehri
  • Atatürk ve İstanbul
  • Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Tarih Sözlüğü
  • Osmanlı Tarihi Sözlüğü
  • 20. Yüzyıl Başında Osmanlı Kentleri
  • Köse Paşa Hanedanı
  • Saadetim Yıldızı Sultanım

Necdet Sakaoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Eski gümüş para. 17. yy sonunda para birimi "kuruş" olunca, bunun 1/40’ı sayılan "para"nın 1/3’ü değerindeki birime de akça denmiştir. Tanzimat’ı izleyen yıllarda ise piyasada akça diye bir para mevcut değilken, "para" anlamında "akça" deyimi kullanılıyordu. Örneğin "akça farkı" bir bütçe deyimiydi ve gelir gider açığını ifade ediyordu (Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Tarih Sözlüğü)
  • Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun getirdiği yeni esaslara uyacağına ilişkin Sultan Abdülmecid’in, Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde ulemâ ve vükelâ önünde ettiği yemin. (Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Tarih Sözlüğü)
  • 1920 Nisanında Maarif Nazırı olan Rumbeyoğlu Fahreddin, okul kitaplarına, İkinci Meşrutiyet'in Türkçülük akımıyla giren "Türk" sözcüğünü çıkarttırdı! Bununla birlikte İstanbul'da ve işgal bölgelerinde öğretmenlerin çoğunluğu, Türk'ü ve Türklüğü işlemekten çekinmediler. 6 Mayıs 1920'de TBMM'nde Maarif Vekilliğine seçilen Rıza Nur, üç gün sonra okunacak Hükümet programına eğitimle ilgili konuları da katabilmek için, Ankara Maarif Müdürlüğünden çağırdığı bir tek kâtiple çalışarak yeni halk hükümetinin eğitim stratejisini belirledi: - Dinî ve millî eğitim, - Hayatî, işe dönük, üretkenliği aşılayan eğitim, - Millî yapıya, coğrafyaya, kültüre, geleneklere uygun ders kitapları, - Çağdaş ve bilimsel olanaklara sahip okul, - Sözlük, tarihsel, toplumsal, edebî eserler yazdırılması, bunlarla ulusal duyguların geliştirilmesi, Doğu'nun ve Batı’nın bilim-fen kaynaklarının Türkçe'ye çevrilmesi, - Elde bulunan okulları en iyi biçimde, dikkatle ve özel çabalarla yönetmek... Rıza Nur imzasıyla 10 Mayıs 1920'de yayınlanan ilk genelgede ise öğretmenlere şöyle denmekteydi: "Batı’nın köle etmeyi amaçlayan emperyalist saldırısına uğrayan ulusumuz bir buhran yaşıyor. Dinimiz ve ulusumuz tehdit altındadır. Eğitim ve öğretim görevlileri olan siz aydınlar, ulusumuzu uyarmakla yükümlüsünüz..." (Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi)
  • Osmanlı Devleti’nin rakı satışı için koyduğu vergi. (Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Tarih Sözlüğü)
  • Anlaşılır, arı dil. III. Selim’in başlattığı Osmanlıca’nın Türkçeleştirilmesi süreci, II. Mahmud ve Tanzimat dönemlerinde hızlandı. Bir kısım Tanzimat yazarları, arı dil anlamında bu deyimi kullandılar. (Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Tarih Sözlüğü)
  • ''Anlayışlı olan anlar, bilgili olan bilir, bilen ve anlayan her vakit dileğine ulaşır.'' (Türkiye Eğitim Tarihi)
  • Okuması-yazması olmayan Mustafa Naili Paşa, üç kez sadrazamlık yapmıştır. (Avrupalılaşmanın Yol Haritası ve Sultan Abdülmecid)
  • Mahpeyker Validenin, camide cülûsa karşı çıkarak devlet geleneğinden ödün vermeyişi; ulemayı, padişahı uyarmadıkları için eleştirmesi; cülûs için gelenlerle dehliz kapusu önünde tartışması, valide sultanla yapılan bir "ayak divanı" idi. Abdülaziz Efendi, Hanefi Efendi gibi dönemin önde gelen din bilginlerine düşüncelerini açıklaması, yönelttiği sorular; ikna olunca da soğukkanlılıkla oğlunun tahttan indirilip yedi yaşındaki torununun tahta oturtulmasını kabul edişi ve bu değişikliğin sorumluluğunu üstlenmesi, onun kritik bir dönemde üstlendiği sorumluluğun kanıtlarıdır.(…) Kösem, valide sultanlığı gelini Hatice Turhan’a bırakmayarak Valide-i Muazzama sanıyla üçüncü kez saltanat naibesi oldu. Bunun Osmanlı tarihinde bir örneği yoktur. İzleyen günlerde, Haremde hapsedilen İbrahim'i, içoğlanlarının tekrar tahta oturtmak için eyleme geçecekleri duyumu üzerine, bunun kendi sonu olacağını hesaplayarak oğlunun kapatıldığı iç köşkün kapı ve pencerelerini ördürttü. 18 Ağustosta da ulemanın fetvasıyla boğdurulmasına ses çıkarmadı. (Bu Mülkün Kadın Sultanları)
  • Eğitim; 1950'ye değin, ilköğretim ve okuma-yazma ağırlıklı, halkın gönenmesine dönüktü. Oysa 1950-1960 arasında kalitesiz orta öğretime, 1960'tan sonra da yüksek öğrenime yönelinmiştir. Bir başka, açıdan bakılınca ilk dönemde, eğitimin tabana yayılması ve laiklik; Hasan Ali Yücel döneminde (1938-1946) işe dönük eğitim, yeni hayat-yeni insan; çok partili yaşama geçilince de odunculuk ve prensipsizlik politikaları yakalanmaktadır. 1970'ten sonra ise, genç nüfus patlaması ve çok yönlü çalkantılar sonucu, kontrol ve disiplin mekanizmalarının zayıfladığı görülebiliyor. ... (Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi)
  • Çok basit bir formda (Orhan bin Osman?) adına tuğra çekilen ilk Osmanlı beyi, Orhan Beydir. (Bu Mülkün Sultanları)
  • Harf Devrimi ile kitle eğitiminin temellerini atan odur. İlk Maarif Vekillerinden Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Dağ Yolu'ndaki bir söylevinde “Mektep bir iş evidir, esnaf ocağıdır. Bir ihtiyaçtan doğar... Çocuklarımızı neşesizliğe, cesaretsizliğe ve hayatta ricacı bir vaziyete düşüren bugünkü ölgün ve uhrevî terbiyemiz yerine, hayata bağlı, elinde sanatı olan işçi nesli yetiştirecek amelî (uygulamalı) terbiyeyi koymalıyız!" diyordu. (Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi)
  • Yıldırım Bayezid'in annesi hakkında bilgilerin kaynaklarda yer almayışı nedendir? Ailesi, din değiştirip değiştirmediği, Murad Bey'le evlendiği ve öldüğü tarihler bilinmiyor. Bursa'daki türbeyle ilgisi de kuşkulu; dayanaksız savlarla annesi Gülçiçek değil, Tamara idi diyenlere karşı çıkmak da anlamsızdır. (Bu Mülkün Kadın Sultanları)
  • III. Mehmed'in saraydaki ilk gecesinde şehzadeler, kimi anasının, dadısının kucağından alınarak kimi kıskıvrak yakalanarak dairelerden toplatıldı. Bir şehzadenin, gelen dilsizlere önündeki kestane tabağını gösterip, "Bari kestanelerimi yiyeyim!" dediği rivâyet edilir. (Bu Mülkün Sultanları)
  • Fatih'ten Vahideddin'e kadar otuz padişahın haremlerindekiler -istisnaları olsa da- İslam hukukunun tanımladığı konumda, "canlı mal" türünden kölelerdi. Müslüman ana babadan doğmuş bir kızın köleliği şer'an caiz görülmediğinden de hareme alınan tutsak kızların gayrımüslim ailelere mensup ve sarayda Müslüman olmaları koşuldu. Fakat son dönemde bu kural gözardı edilmiş, Müslüman Çerkes, Abaza ailelerden kızlar alınmıştır. (Bu Mülkün Kadın Sultanları)
  • İnsanları alışkanlıklarından koparmak kolay iş değildir. Onlardan bunu istemek yersizdir. Bırakın insanlar dilediği gibi yaşasınlar... (Türkiye Eğitim Tarihi)
  • içeride padişahla nasıl yaşadıklarını dışarıya sızdırmama konusunda da başarılı oldular. (Bu Mülkün Sultanları)
  • Abdülmecit'in aile yaşamında dikkati çeken bir başka özellik, ölüm döşeğinde iken "Beni kadınlarım bitirdi" dediğine göre, mutluluğu yakalayamamış olmasıdır. (Avrupalılaşmanın Yol Haritası ve Sultan Abdülmecid)
  • Eski Türklerin eğitim gelenekleri Uygurların dağılışından ve 10. yüzyılda da Müslümanlığın Türk boyları arasında yayılmasından sonra; töreyi giderek ikinci plana iten, ulusçu eğitim yerine din eğitimini öne çıkartan bir sürece girilmiştir. (Türkiye Eğitim Tarihi)
  • 1926'da yürürlüğe konan İlköğretim Programı'nın, 5 yıllık ilkokullarda uygulanması, millî bir eğitimle, genel bilgilerin çocuklara kazandırılması en önemli hedefken bunun her çevrede gerçekleştirilememesi, yukarıdaki sebeplerin yanı sıra, münakaşası 1910lardan beri süregelen, Arap Elifbası ile okuma-yazma öğretiminin güçlüğüyle de doğrudan ilgilidir. (Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi)
  • Anlaşılır, arı dil. III. Selim’in başlattığı Osmanlıca’nın Türkçeleştirilmesi süreci, II. Mahmud ve Tanzimat dönemlerinde hızlandı. Bir kısım Tanzimat yazarları, arı dil anlamında bu deyimi kullandılar. (Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Tarih Sözlüğü)

Yorum Yaz