Nabizade Nazım kimdir? Nabizade Nazım kitapları ve sözleri
Tanzimat Dönemi Osmanlı-Türk Yazarı Nabizade Nazım hayatı araştırılıyor. Peki Nabizade Nazım kimdir? Nabizade Nazım aslen nerelidir? Nabizade Nazım ne zaman, nerede doğdu? Nabizade Nazım hayatta mı? İşte Nabizade Nazım hayatı... Nabizade Nazım yaşıyor mu? Nabizade Nazım ne zaman, nerede öldü?
Tanzimat Dönemi Osmanlı-Türk Yazarı Nabizade Nazım edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Nabizade Nazım hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Nabizade Nazım hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Nabizade Nazım hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1862
Doğum Yeri: İstanbul
Ölüm Tarihi: 6 Ağustos 1893
Ölüm Yeri:
Nabizade Nazım kimdir?
Nabizâde Nâzım (d. 1862 (?) - ö. 6 Ağustos 1893) Tanzimat dönemi Osmanlı-Türk yazarıdır.
Şiir, anı, hikaye, roman türlerinde ve bilimsel konularda eserler veren Nabizade Nazım, ilk Türkçe gerçekçi köy romanı olarak kabul edilen Karabibikin ve Türk edebiyatındaki ilk psikolojik roman denemesi olan Zehranın yazarıdır.
Nabizâde Nâzım
1862 yılında İstanbulda, Nişantaşında dünyaya geldi. Tam adı Ahmet Nazım idi. Babası Nabi Efendiyi ve annesini genç yaşta kaybetti. Ninesi tarafından büyütüldü. Yadigarlarım' adlı yapıtında anlattığı anılarından öğrenildiğine göre mutsuz bir çocukluk geçirdi.
İlköğrenimini Tophane Mahalle Mektebinde tamamladıktan sonra önce Fevziye Rüştiyesinde sonra Beşiktaş Askeri Rüştiyesinde öğrenim gördü. Okulun İdadi (lise) bölümünü de bitirdikten sonra yüksek öğrenimini Mühendishane-i Berri-i Hümayun (Kara Askeri Mühendis Okulu)'da yaptı. 1884'te topçu mülazım-ı sanisi (topçu üsteğmen) olarak mezun oldu. Öğrenimine Mekteb-i Harbiye-i Şahane (Genel Kurmay Okulu)da devam etti.
İlk yazısını henüz öğrenci olduğu 1880 yılında Vakit Gazetesinde A.Nazım imzasıyla yayımlandı. Bu yazı, Esaret başlıklı bir denemedir. Öğrencilik ve askerlik yaşamının devam ettiği 1880-1890 yıllarını aynı zamanda çok verimli bir yazım adamı olarak geçirdi.
Çok başarılı bir öğrenci olan Nabizade Nazım, 1886da Erkan-ı Harbiye (genelkurmay) yüzbaşısı olarak mezun olduktan sonra kendi okulunda askeri öğretmenlik yaptı; yüksek cebir, istihkam ve topoğrafya dersleri verdi. Keşif ve araştırma yapmak üzere iki yıl Suriye'de görev yaptı. 1890'da İstanbul'a döndü. O yıl, ilk Türkçe gerçekçi köy romanı olan Karabibik adlı eserini yayımladı. 1891de çıkmaya başlayan ve o günlerde bir bilim dergisi niteliği taşıyan Servet-i Fünun Dergisinin ilk yazarlarından birisi oldu.
İstanbula dönüşünden bir süre sonra sevdiği kızla evlendi ancak mutlu bir evlilik yaşamı olmadı. Evlendikten kısa bir süre sonra kemik veremi hastalığına yakalandı. Haydarpaşa Hastanesinde iki yıl kadar tedavi gördü ama iyileşemedi; 6 Ağustos 1893'te öldü ve Üsküdar'da Miskinler Tekkesi yakınındaki mezarlıkta toprağa verildi.
Edebî hayatı
Nabizade Nazım, daha çok romantizm etkiler taşıyan şiirlerini bilimsel konuları işleyen makalelerini, öykülerini Hazine-i Evrak, Mir'at-i Aem , Rehber-i Fünun, Afak, Berk, Manzara gibi dergilerle Tercüman-ı Hakikat, Servet, Mürüvvet gibi gazetelerde yayımlamıştır.
Şiirlerinde ölüm, tabiat, tanrı gibi temleri işledi. Şiirde çok başarılı olduğu söylenemez. Zaten kendisi de bunlara "Heves Ettim" adını vermiştir.
1890 yılında yayımlanan Karabibik adlı uzun hikâye denilebilecek romanı, edebiyatımızda ilk köy romanı olma özelliğini taşır, kendisinin hakikiyyun dediği realist bir eserdir. Zehra (1896) romanı ise bir psikolojik roman denemesidir. Bu romanda Şehzadebaşı tiyatrolarının tulumbacı kahvelerini, kadın kavgalarını gerçekçi bir görüşle aktarmıştır. Eser, bir psikolojik roman kabul edilmez ama Türk edebiyatında psikoloji öğelerinin kullanıldığı ilk roman kabul edilir.
Nabizade Nazım Kitapları - Eserleri
- Zehra
- Karabibik
- Karabibik - Zehra
- Hala Güzel
- Zehra
- Yadigarlarım
- Karabibik ve Diğer Hikayeler
- Karabibik
- Mini Mini Mektepli - Hanım Kızlara
- Karabibik ve Hala Güzel
- Zehra
- Hâlâ Güzel
Nabizade Nazım Alıntıları - Sözleri
- Suç eşekte değil, sahibi olan eşekte!... (Karabibik)
- Sevgiyi yalnız bazı kitaplarda görmüştü. (Zehra)
- İnsanın gönlüne söz geçirmesi kolay değilmiş.  (Hala Güzel)
- İşte en anlamsız, işte en anlamlı kelime. (Hala Güzel)
- Kabahat eşekte değil, sahibi olan eşekte! (Karabibik)
- Sevmek, sevilmek! İşte şu dünyada insanın biraz yüzünü güldüren saadet bu nimetten ibaretti. (Karabibik - Zehra)
- Bu korkunç tabiata karşı aranılan çarelerin hiç birisi çözüm olmadı . Artık herkes de ümidini kesti. (Zehra)
- Aşkı, nefretten doğuyordu. (Zehra)
- Yol alan beyni değil, sadece kalbiydi. (Zehra)
- ...ne olursa olsun mücadeleden ve kendini savunmaktan kesinlikle vazgeçmeyeceğini kararlaştırmıştı. (Zehra)
- ¶¶ (...) sevgiyi yalnız kitap sayfalarında görmüştü. ¶¶ (Zehra)
- Yol kat eden beyni değil sade kalbiydi... (Karabibik - Zehra)
- gökyüzünün denizde yankılanmasından sefa içinde sefa doğar yeryüzünün gökyüzüne varan yankısı ise cana can katar (Karabibik - Zehra)
- İşte aşkın özü! İşte aşk insana böyle aşağılanmayı öğretir. (Yadigarlarım)
- Sevda cihanda neler yapmıyor? Güneşler mi parlatmıyor? Yıldızlar mı söndürmüyor? Âlemler mi icat etmiyor? Dünyaları mı yıkamıyor? Canlar mı yakmıyor? (Yadigarlarım)
- Aşk ve sevda beşerin gönlü için bir mevhibe-i Hüda'dır.* *Allah'ın lütfu (Karabibik ve Diğer Hikayeler)
- Derler ki insan her gece rüyasında düşündüğünü görür. Hâlbuki ben her gece onu düşünerek kendimi kaybettim. (Karabibik)
- Bilirim ki beni medhul sayacaklar olduğu gibi mazur görecekler de vardır. Mamafih benim gerek medhe* gerek kadhe** karşı edecek mukabelem şu söz olacaktır: İnsanım! *övme **yerme (Karabibik ve Diğer Hikayeler)
- Kadınların gönlü oyuncak değildir. (Zehra)
- Zira ay ışığı yapay bir ışığa gerek bırakmayacak kadar güçlüydü. (Zehra)