diorex
sampiyon

Mümtazer Türköne kimdir? Mümtazer Türköne kitapları ve sözleri

Öğretim Görevlisi, Köşe Yazarı, Yazar Mümtazer Türköne hayatı araştırılıyor. Peki Mümtazer Türköne kimdir? Mümtazer Türköne aslen nerelidir? Mümtazer Türköne ne zaman, nerede doğdu? Mümtazer Türköne hayatta mı? İşte Mümtazer Türköne hayatı...

  • 07.03.2022 14:00
Mümtazer Türköne kimdir? Mümtazer Türköne kitapları ve sözleri
Öğretim Görevlisi, Köşe Yazarı, Yazar Mümtazer Türköne edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Mümtazer Türköne hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Mümtazer Türköne hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Mümtazer Türköne hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1956

Doğum Yeri: İstanbul

Mümtazer Türköne kimdir?

Mümtazer Türköne, (d. 1956 İstanbul), öğretim görevlisi ve köşe yazarı.

1956 yılında İstanbul'da doğdu. 1978 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin İdari Şubesinden mezun oldu. Aynı fakültede 1986'da master, 1990'da doktora unvanı aldı. 1993 yılında doçent oldu. Şu an Fatih Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde ve Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalışıyor.

1980 öncesinde milliyetçi görüşleriyle tanınan Türköne, şu anda Zaman Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapıyor. 1980 askeri darbesinden sonra tutuklanan Türköne Ankara Mamak cezaevinde yatmıştır, bu dönemde ağır işkencelere maruz kalmıştır. Yazar, şu anda Tanzimat dönemi siyasî fikirler üzerine çalışmayı sürdürüyor. Aynı zamanda 2007 yılında TRT 1'de gazeteci Emre Aköz ve spiker Tülay Tüzün ile Gündeme Dair isimli tartışma programı yapmıştır.

Yaklaşık 1,5 yıldır gazeteci Faruk Mercan ile birlikte Endaze adlı tartışma programını hazırlamaktadır.

12 Haziran 2011 Genel Seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul milletvekili aday adayı olmuştur. Ancak AK Parti tarafından milletvekilliğine aday gösterilmemiştir.

21 Aralık 2011 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Prof. Mümtazer Türköne, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliklerine getirilmiştir. Göreve getirildikten sonra Atatürkçülük ile ilgili yaptığı açıklamaların ardından tepki alan Türköne, 5 Ocak 2012 tarihinde görevinden istifa etmiştir.

İlk eşi Doç. Dr. Mualla Kavuncu, ikinci eşi ise Özlem Piltanoğlu Türköne idi. Özlem Piltanoğlu'ndan da ayrılmıştır.

Mümtazer Türköne Kitapları - Eserleri

  • Darbe Peşinde Koşan Bir Nesil - 68 Kuşağı
  • Siyaset
  • Mankurtlar
  • İslamcılığın Doğuşu
  • Doğum İle Ölüm Arasında İslamcılık
  • Kürt Meselesi Nasıl Çözülmez?

  • Sözde Askerler
  • Osmanlı Modernleşmesinin Kökleri
  • Doğum ile Ölüm Arasında İslâmcılık
  • Türküm Vicdanlıyım
  • Cemaleddin Afgani
  • İslam ve Şiddet Siyasi, Tarihi, Dini ve Kültürel Boyutlarıyla

Mümtazer Türköne Alıntıları - Sözleri

  • İslamcılık deyince çağdaş anlamda bir ideoloji kastedilmektedir. Dolayısıyla, bunun toplumsal ve iktisadi bakımdan İslâm âleminin gelişmiş, sonraki bir döneminde ve en gelişmiş merkezinde çıkması gerekirdi. Bu bizi Osmanlı Devleti'nin son yüzyılına ve İstanbul'a götürür. Böyle bir ideoloji geleneksel iletişim ve yayılma yöntemlerini kullanamazdı, çağdaş bir kitle iletişim aracını kullanmak durumundaydı. Bu da bizi Osmanlı gazeteciliğinin doğduğu döneme, yani 1860'lara ve Osmanlı gazeteciliğine götürür. (İslamcılığın Doğuşu)
  • "Osmanlı İmparatorluğu yaşamak ve yükselmek için dahili idaresinin nizam ve tekâmül unsurlarını kendi öz mevcudiyetinde aramalıdır. Bundan sonradır ki, ancak hariçten bulabileceği faideli şeyleri ve fakat İslamî şekilleri muhafaza ve bunların dahilinde kalmak şartıyla hariçten alınacak kaidelerin herşeyden evvel esaslarında doğru olanlarını inceden inceye tedkik etmelidir. Osmanlı İmparatorluğu, omuzlarına çöken büyük fenalıklara bir çare bulabilmek için muazzam ve devamlı gayret ve ihtimamlara muhtaçtır. Bu büyük eserin vücuda getirebilmesi yapılacak işlerin millî örf ve an'anenin ruhuna uygun olabilmesi ve bu teşebbüslerin bunlara tetâbuk edebilmesi ile mümkün olacaktır. Hakikaten münevver olan fertler, Avrupa medeniyetinde, Osmanlı Devleti'nin ihtiyaçlarına uygun hususları araştırıp bulmalıdır. Fakat bunları memleketlerine Fransız, İngiliz, Rus veya Avusturyakârî tatbik etmemelidirler. Kuvvetli olmak isteyen bir devlet herşeyden önce kendine benzemelidir. Bu lüzumu iyice takdir ederse çok kudretli kalabilir... Kendimize tatbik ettiğimiz ve bu suretle kıymet ve ehemmiyetini bildiğimiz bu düsturu Hükümet-i Osmaniye'ye arz ve binnetice onun Müslüman kalmasını arzu etmekle bu devletin bekâ ve itilasına ne dereceye kadar doğruluk ve samimiyetle merbut bulunduğumuzu hiç şüphe yok isbat etmiş oluyoruz." (Osmanlı Modernleşmesinin Kökleri)
  • İslam dünyasında demokrasi talebini ilk defa sistematik bir şekilde dile getirenler, aynı zamanda İslamiyet'i İslamcılığa dönüştüren Osmanlı aydınları oldular. Neden? Çünkü demokrasi yi talep edecekleri bir devletleri vardı. Bu kadar basit ama esaslı bir farkın bugünü ortaya çıkartan temel dinamiklerden biri oldu günü düşünüyorum. Demokrasiyi talep ettiler, çünkü demokratikleştirmeye çalıştıkları bir devletleri vardı. İslamiyet'i İslamcılık adı ile Modern Batı ile rekabet edebilecek bir ideolojiye dönüş türdüler. çünkü bu keskin ideoloji ile yıkılmaktan kurtarmaya ça liştıkları bir devletleri vardı. Bugün İslâm dünyasında Türkiye ile diğer-Iran hariç-İslâm ülkeleri arasındaki temel farkı da, işte bu devlete dair tecrübe oluşturuyor. İslâm toplumlarının bugün ver dikleri tepkilerin arkasında bu devlet tecrübesi eksikliği duruyor. Bilmem söylememe gerek var mi, devletiniz olmadan demokrasiyi kuramayacağınıza göre, devlet eksikliği çok hayati bir siyasi tecrübe eksikliği, kısaca demokrasi yokluğu olarak yaşadığınız tarihe yansıyor. (İslamcılığın Doğuşu)
  • Osmanlı Devleti, reform programlarına zarurî olarak müracaat ettiği çöküş döneminde bile devasa bir imparatorluktur. Arkasında şanlı bir mazi ve yakın zamanda yaşanmış bir “altın çağ” vardır. Modernliğin gün yüzüne çıktığı Batı’ya karşı, hâlâ güçlü bir şekilde yaşattıkları üstünlük duygusuna sahiptirler. Bu üstünlük duygusu ile geçmişte yürüttükleri ve özellikle teknolojik alanda yoğunlaşan kültür alışverişi, nisbeten yumuşak ve komplekssiz bir ilişkiyi, Batı’yı güçlü yapan sırların keşfi için girişilen çabayı ve bu çabanın reformlara dönüştürülmesini mümkün kılmıştır. (Osmanlı Modernleşmesinin Kökleri)
  • İlk Osmanlı gazetesi Takvim-i Vekayi, 1831'de çıkmaya başladı, ama o resmî bir gazeteydi. Sonra 1840'ta Ceride-i Havadis çıkmaya başladı, fakat onun da sahibi İngiliz'di, üstelik yarı resmi bir kimliği vardı.. "Kendiliğinden" gazeteciliğin başlangıcı 1860'ta Agah Efendi Şinasi'nin Tercüman-ı Ahvalidir. Gazeteler çoğalıverdiler. İstanbul TÜRKLER gazete te okumak (ya dinlemek) bir ihtiyaç haline gelmişti. Başka deyişle, piyasası kurulmuştu. Gazeteler daha çok satmak, rakiplerini alt edebilmek için ilginç olmak zorundaydılar ve ister istemez hükûmetin duyarlı olabileceği konulara girilecekti. (İslamcılığın Doğuşu)
  • Mükemmel bir hükümet asla varolamaz; çünkü insanların tutkuları, hırsları vardır. Şayet insanların tutkuları, hırsları olmasaydı o zaman da hükümete gerek kalmazdı. (Siyaset)

  • Ondokuzuncu yüzyılın özellikle ikinci yarısı, İslam tarihinin belki de en düşkün dönemidir. Onüçüncü asrın Mogol istilasını fersah fersah aşan bir zorluk ve yıkım dönemidir bu. Islâmiyet, mümine her şeyden önce izzet kazandırır. Çünkü İslâmiyet muzafferlerin dinidir. (İslamcılığın Doğuşu)
  • Tanzîmat Fermanı Şeriat’e çok ısrarlı atıflar yaparak başlar: Osmanlı Devleti kuruluşundan beri Kur’ânî hükümlere ve şer’î kanunlara tam anlamıyla riayet ettiği için devlet güçlenmiş halk refah ve mamuriyet içinde olmuştur. Ancak son 150 senedir çeşitli sebeplerden dolayı şeriat’e ve “kavanin-i münifeye” uyulmadığı için kuvvet zayıflığa, mamuriyet de fakirliğe dönüşmüştür. Halbuki “kavanin-i şer’iyye” ile idare edilmeyen memleketlerin payidar olamayacağı bellidir. Osmanlı Devleti’nin arazisi verimlidir, halkı kabiliyetlidir. Bunların harekete geçirilmesi için gerekli ortam sağlanırsa beş-on sene zarfında büyük bir ilerleme kaydedilebilir. Bu ortamın sağlanması için Padişah bazı “kavaid-i cedîde vaz ve tesisi”ne lüzum görmüştür. (Osmanlı Modernleşmesinin Kökleri)
  • "Nasihat ile asker zaptolunmaz, iltifat ile düzeltilmesi mümkün olmaz. Bu asrın askeri öyle bir askerdir ki, aydan aya bütün maaşları verilse, herbirinin bütün levâzım ve mühimmatı devlet tarafından görülse, herbiri çeşitli lütuflara garkedilse, bütün bilginler ve şeyhler bir yere gelip nasihat eylese ve "İslâm padişahının emrine aykırı hareket etmek din ve nikaha zarardır" deseler, birinin de kulağına girmez ve zerre kadar faydası olmaz. Velhasıl insanoğlu, kahr ile zaptolunur, yumuşaklıkla olmaz." (Osmanlı Modernleşmesinin Kökleri)
  • Adldir mûcib-i salâh-ı cihan Cihan bir bağdır dîvarı devlet Devletin nâzımı şeriattır Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk Mülk zapt eyleyemez illâ leşker Leşkeri cem edemez illâ mal Malı cem eyleyen râiyettir Râiyeti kul eder pâdişah-ı âleme adl (Osmanlı Modernleşmesinin Kökleri)
  • "Hükümetler halk için mevzû olup yoksa halk hükümet için mahluk değildir." Sadık Rıfat Paşa (Osmanlı Modernleşmesinin Kökleri)

Yorum Yaz