Muhammed Nur Doğan kimdir? Muhammed Nur Doğan kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Yazar-şair-araştırmacı Muhammed Nur Doğan hayatı araştırılıyor. Peki Muhammed Nur Doğan kimdir? Muhammed Nur Doğan aslen nerelidir? Muhammed Nur Doğan ne zaman, nerede doğdu? Muhammed Nur Doğan hayatta mı? İşte Muhammed Nur Doğan hayatı...

Yazar-şair-araştırmacı Muhammed Nur Doğan edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Muhammed Nur Doğan hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Muhammed Nur Doğan hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Muhammed Nur Doğan hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1951

Doğum Yeri: Erzurum

Muhammed Nur Doğan kimdir?

1951 de Erzurum'da doğan Muhammed Nur Doğan şair, araştırmacı ve yazar. İlkokul tahsilini Erzurum'da, orta tahsilini İstanbul'da yaptı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi (1979). Aynı bölümde 1983'te Eski Türk Edebiyatı sahasında araştırma görevlisi oldu. 1987'de "Şeyhülislâm İshak Efendi ve Divanı" üzerine doktora, 1991'de "Şeyhülislâm Es'ad Efendi ve Divanı" üzerine doçentlik tezini verdi. 1998'de profesörlüğe yükseldi.

Şiirleri Pınar ve Hisar dergilerinde, yazıları ise Yedi İklim'de çıktı.

Muhammed Nur Doğan Kitapları - Eserleri

  • Fatih Divanı ve Şerhi
  • Eski Şiirin Bahçesinde
  • Fuzuli'nin Poetikası
  • Kur'an-ı Kerim Meali
  • Fuzuli: Hayatı - Sanatı - Eserleri
  • Şiiristan

  • Baki
  • İslamı Kur'an'dan Okumak
  • Kur'an'ın Din Dediği
  • Zamanın Gözleri Vardır

Muhammed Nur Doğan Alıntıları - Sözleri

  • "Ma'ânî mevc ururken bahr-i dilden Metâ'-ı gayra dellâl olmadum ben"/T. Yahya, Yusuf u Züleyha [Gönlümün denizinde mana dalgaları vururken (kendi denizimin incilerini bırakıp) başkalarının malının satıcılığını hiç yapmadım.] Divan şairleri, eserlerinin kendi telifleri olduğunu, kendi hayâllerinin derinliklerinden bu şiir ve edebiyat incilerini çıkardıklarını söylerler ve özellikle mesnevîleri için 'tercüme' yakıştırmasında bulunulmasından hoşlanmazlar. (Eski Şiirin Bahçesinde)
  • Zehr-i firâk dili haste eyledi Vaslun şerâbına yine ümmîd-vârdur (Gönlüm ayrılığın zehri ile hastalandı ama yine de vuslat ilacından ümidini kesmedi.) (Fatih Divanı ve Şerhi)
  • Ehl-i dehre âlemin ma'mûresin 'arz etseler Ehl -i fakrun hissesine mülk-i istiğnâ düşer  (Fatih Divanı ve Şerhi)
  • Kolaylaştıran, müjdeleyen, özgürleştiren ve ilerleten "Allah Dini"nin Kur'an ile olması gereken irtibatı -zihin dünyamızda- koparılmış, buna mukabil; zorlaştıran, korkutan, köleleştiren ve gerileten uydurulmuş yoz kültür din/lerin önü ardına kadar açılmıştır. (Kur'an'ın Din Dediği)
  • Kitap dikkatli bir şekilde okunduğunda, bugün pençesine düştüğümüz üretilmiş/uydurulmuş din/ler ile Allah'ın aziz kitabında tanımı yapılan sahih/sağlam "din" arasında ne ölçüde büyük uçurumların bulunduğu; Allah'ın dininin nasıl beşer üretimi kültür dinlerinin kalıbına hapsedilmeye çalışıldığı ve bu konuda maalesef ne kadar büyük bir mesafenin kat edildiğini anlaşılabilecektir. (Kur'an'ın Din Dediği)
  • Bütün yolların Roma'ya çıktığı gibi, divan şiirinde de aşk bütün ırmakların döküldüğü deniz, bütün çayların aktığı ulu ırmak ve bütün yolların açıldığı agora konumundadır. (Eski Şiirin Bahçesinde)

  • Biz maalesef bugün Yüce Rabbimiz'in kendi fıtratı (fıtratallah) olarak nitelendirdiği ve insanı da o fıtrat üzerine yarattığını ifade ettiği (fatare'n-nâse aleyha) Kur'an referanslı,kolay/kolaylaştıran, müjdeleyen, özgürleştiren ve ilerleten sahih "din"i neredeyse terk edip;Kur'an,akıl ve fıtrat dışı kaynaklardan üretilmiş zor/zorlaştıran,korkutan,köleleştiren ve gerileten heva ve heves mahsulü din/ler ile kendisini kandırma bahtsızlığına uğramış bir haldeyiz. (Kur'an'ın Din Dediği)
  • ‘Avnîyâ cismüñ yanup küllî kül oldıysa eger ‘Işk odın hıfz itmek içün işbu hâkister yeter (Fatih Divanı ve Şerhi)
  • Divan şiirinde hakikat ve mecaz paralelliği hâlinde yer alan sosyal yaşama ait unsurlardan birisi de şeyhülislâmların, daha doğrusu ilmiye sınıfı mensuplarının mavi çizme giymeleri kuralıdır. Bu teşrifat kuralının çok önemli bir sembolik değeri vardır. O da, Osmanlı sisteminde ilim adamlarına verilen yüksek değer ve onların rütbece âdeta gökyüzünün üzerinde kabul edilmiş olmalarıdır. (Eski Şiirin Bahçesinde)
  • Bu paragrafta "din"; yalnız ve yanlız alemlerin rabbi Allah'a teslimiyet inancına sahip olmayı, yani tavhid ilkesine bağlılığın önemini ve ayrıca bütün ameli ve ahlaki hayatımızı bu ilke ile irtibatlı bir şekilde sürdürmemiz gerektiğini anlatmaktadır. (Muhammet Nur Doğan, Kur'an'ın Din Dediği, Sayfa 23) (Kur'an'ın Din Dediği)
  • Kesmezem ağyâr cevri ile cânândan ümid Kim kesilmez havf-ı şeytân ile îmândan ümid (Fatih Divanı ve Şerhi)
  • Bugün İslam toplumlarının inandığı ve yaşadığını iddia ettiği din/lerin alemlerin Rabbi olan Allah Teala'nın, aziz kitabında bize nimet/rızık olarak sunduğu "din" arasında neredeyse hiçbir ilgi ve benzerlik kalmamıştır. Biz malesef bugün yüce Rabbimizin kendi fıtratı (fıtratellah) olarak nitelendirdiği ve insanı da o fıtrat üzerine yarattığını ifade ettiği (fataren nase aleyha) Kur'an referanslı, kolay/kolaylaştıran, müjdeleyen, özgürleştiren ve ilerleten sahih "din"i neredeyse terk edip; Kur'an, akıl ve fıtrat dışı kaynaklardan üretilmiş zor/zorlaştıran, korkutan, köleleştiren ve gerileten heva ve heves mahsulü din/ler ile kendisini kandırma bahtsızlığına uğramış bir haldeyiz. (Kur'an'ın Din Dediği)
  • Bilmezem bu hilkat-i âlemde mı insaf yok Olmadum mı yoksa ben hâlâ sezâ-yı merhamet ( Acaba, bu âlemin yaratılışında mı insaf yok; yoksa ben mi henüz merhamete layık olamadım, bilemiyorum!) (Fatih Divanı ve Şerhi)

  • Bî-ihtiyâr yârini kendüye râm ider 'Avnî anuñ ki tâli'i vü bahtı yârdur (Fatih Divanı ve Şerhi)
  • Rabbimiz Allah, Elçi'nin bizim önümüzde ve bizim de bütün insanlığın önünde tevhid gerçeğine tanıklık ederek örnek olmamız için, geçmiş çağlarda da bu ilahi mesajda da, bizi "kendilerini yürekten Allah'a / tevhid gerçeğine teslim edenler" olarak isimlendirmiştir. (Kur'an'ın Din Dediği)
  • Dolaşdum zülf-i yâra iltemedüm başa sevdasın Hemân yüz karalığı hasıl oldu rüzgârumdan (Fatih Divanı ve Şerhi)
  • Dil, milletlerin hafızası ; edebiyat ise yaşanan hayatın aynasıdır. (Eski Şiirin Bahçesinde)
  • Şiirler ve edebi eserler şairlerin göz bebekleridir. (Eski Şiirin Bahçesinde)
  • Bir şâha kul oldum ki cihân ana gedadır Bir mâha tutuldum ki yüzü Şems-i Duhâ’dır Sevdiğim ise seni günâhım behey âfet Öldürme beni cevr ile kim aşk belâdır (Fatih Divanı ve Şerhi)
  • Tûti-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil NEF'İ (Eski Şiirin Bahçesinde)