Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami kimdir? Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami kitapları ve sözleri

İran'lı Filozof Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami hayatı araştırılıyor. Peki Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami kimdir? Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami aslen nerelidir? Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami ne zaman, nerede doğdu? Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami hayatta mı? İşte Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami hayatı... Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami yaşıyor mu? Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami ne zaman, nerede öldü?

  • 03.01.2023 13:02
Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami kimdir? Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami kitapları ve sözleri
İran'lı Filozof Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Nuruddin Abdurrahman b. Nizamiddin Ahmed b. Muhammed el-Cami

Doğum Tarihi: 7 Kasım 1414

Doğum Yeri: Afganistan

Ölüm Tarihi: 9 Kasım 1492

Ölüm Yeri: Herat, Afganistan

Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami kimdir?

Nuruddin Abdurrahman b. Nizamiddin Ahmed b. Muhammed el-Cami. 23 şaban 817' de (7 Kasım 1414) Horasan'ın Cam şehrinin Harcird kasabasında doğdu. Daha çok Molla Cami unvanıyla tanınır. Birinci divanının mukaddimesinde Câm şehrine nisbetle ve Ahmed-i Namekiyi Cami'nin (ö. 536/ 1141) hatırasına saygısının bir ifadesi olarak Câmi mahlasını aldığını söyler. İsfahan'dan Horasan'a göç eden dedesi Şemseddin Muhammed, burada İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybani (ö. 189/ 805) neslinden gelen birinin kızıyla evlenmiş, bu evlilikten babası Nizameddin Ahmed dünyaya gelmiştir. Câmi ilk tahsiline babasının yanında başladı. Babası Herat'a gidip Nizamiye Medresesi'ne müderris olunca (823/ 1420) öğrenimini orada sürdürdü. Devrinin meşhur âlimlerinden Mevlana Cüneyd-i Usûli'den Arap dili ve edebiyatının temel eserlerini okudu. Ardından Seyyid Şerif el-Cürcani'nin öğrencisi Ali es-Semerkandi ile Teftazani'nin öğrencisi Şehabeddin Muhammed el-Cacermi gibi ünlü bilginlerin derslerine devam etti. Daha sonra Uluğ Bey zamanında büyük bir ilim merkezi haline gelen Semerkant'a giderek orada dokuz yıl kaldı. Uluğ Bey Medresesi'nde Bursalı Kadızade-i Rümi'den (ö. 841/1437) riyaziyyat dersleri aldı. Bu arada Mevlana Fethullah-ı Tebrizi'nin derslerinden de faydalandı. Keskin zekâsı, yeteneği, ilmi meseleleri anlatma gücü ve görüşünü çok açık olarak ortaya koyabilme kabiliyeti sayesinde herkesin hayranlığını kazandı. Kâşifi, Reşahat'ta Câmi'nin tahsiliyle ilgili hayret verici hatıralar nakleder. Ünlü astronomi ve matematik âlimi Ali Kuşçu Herat'a gittiğinde Câmi'ye astronomiyle ilgili zor sorular sormuş, cevabını hemen alınca hayranlığını gizleyememiş, onunla riyazi meseleler üzerinde çalışmalar yapmış ve kendisini takdir etmişti. Genç yaşta döneminin bütün ilimlerine vakıf olmasına rağmen bu ilimler Câmi'yi tatmin etmedi. Semerkant dönüşünde Nakşibendî şeyhlerinden Sa'deddin-i Kaşgari'ye intisap etti. Onun vefatından sonra (860/ 1456) halefi Hace Ubeydullah Ahrar'a bağlandı. Ubeydullah ile birkaç defa görüştü. Ayrıca mektuplaşmak suretiyle kendisiyle devamlı temasta bulundu. Manzum ve mensur eserlerinin çeşitli yerlerinde onu her fırsatta öven Câmi ölümünde de (895/1490) uzunca bir mersiye kaleme aldı. Ubeydullah Ahrar'ın Câmi üzerindeki tesirinin diğer Nakşi şeyhlerinden daha fazla olduğunda şüphe yoktur. Câmi 877'de (1472) hacca gitmek için Herat'tan ayrıldı. Bu yolculuk sırasında Bağdat'ta iken bazı Şiiler Silsiletü'z-zeheb mesnevisinin Ehl-i beyt sevgisiyle ilgili bölümünü tahrif ederek Câmi'nin aleyhinde kullanmak istedilerse de Câmi Ehl-i beyti sevmenin Kur'an'ın emri olduğunu söyledi ve Silsiletü'z-zeheb'in Ehl-i beyt'le ilgili bölümlerini okuyarak muarızlarını susturdu, orada bulunan alimlerin takdirini kazandı. Hac dönüşünde Tebrize gitti. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın Tebriz'de kalmasını istemesine rağmen oradan ayrıldı. 18 Şaban 878 (8 Ocak 1474) tarihinde Herat'a döndü. Burada Sultan Hüseyin Baykara'nın kendisi için yaptırdığı medresede Arap dili ve edebiyatı, hadis ve tefsir dersleri okuttu. 18 Muharrem 898 (9 Kasım 1492) cuma günü Herat'ta vefat etti. Cenazesi, başta Hüseyin Baykara ve Ali Şir Nevai olmak üzere devrin bütün ileri gelenlerinin iştirakiyle kaldırıldı, şeyhi Sa'deddin-i Kaşgari'nin kabrinin yanına defnedildi.

Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami Kitapları - Eserleri

  • Baharistan
  • Baharistan'dan Seçmeler
  • Evliya Menkıbeleri
  • Ney'in Feryadı / Nay-Name
  • Sırlar Denizi Lüccetül Esrar
  • Sufilere Armağan
  • Peygamberlik Müjdeleri ve Mucizeleri
  • Salaman ve Absal
  • İyilerin Tesbihi (Subhatul Ebrâr)
  • Aşk ve Şaraba Dair
  • Seyr u Sülûk ve Vahdet-i Vücûda Dâir Levâyih
  • İtikadname
  • Ariflerin Tesbihi
  • Şerh-i Rubaiyyat
  • Üzüm Çubuğu Yaratılmadan Evvel...

Molla Câmî / Mevlana Abdurrahman-ı Cami Alıntıları - Sözleri

  • Hamd âlemlerin Rabbi Yüce Yaratıcımızadır. (Peygamberlik Müjdeleri ve Mucizeleri)
  • . Göz ve kulak hayvanda da bulunur, akıl ve zekâ insana özgüdür. Kader, yarım arpa zekâyı ikiyüz harman som altına satmıştır. Molla Câmiî (Salaman ve Absal)
  • Fena, Hakk'ın varlığının zuhûrunun, bâtina gâlip gelmesi sebebiyle, Hak'tan başkasına şuurun kalmamasından ibârettir. Fenâ-yı fenâ ise bu şuursuzluğun da farkında olunmamasıdır. Âşikârdır ki fenâ-yı fenâ; fenâda münderiçtir, çünkü fenâ sâhibi fânî olduğunun şuûrunda olursa zaten fenâ sâhibi olmuş olmaz, şöyle ki fenâ sıfatı ve fenâ ile nitelenmiş olmak, mâsivâ-yı Hak kabîlindendir; dolayısıyla fenânın farkında olmak, fenâya aykırıdır. (Seyr u Sülûk ve Vahdet-i Vücûda Dâir Levâyih)
  • «Rabbimin kelimelerini yazmak İçin denizler mürekkep olsa; Rabbimin kelimeleri bitmeden denizler tükenir.. İsterse, onun bir misli daha gelsin..» (Evliya Menkıbeleri)
  • Her değersizin sevgisini nasıl huy edineyim? Her kıbleye nasıl yöneleyim? (İyilerin Tesbihi (Subhatul Ebrâr))
  • * Dünyanın vefası yoktur, önce insana tatlı yüzünü gösterip mutluluk vadeder, sonra kendisine bağlananı yarı yolda çaresiz bırakıp yoluna başkalarını aldatmakla devam eder. * (Sırlar Denizi Lüccetül Esrar)
  • Cahiller tabiatlarının arzularına göre hareket ederler. (Baharistan)
  • Resûl-i Ekrem [sallallahu aleyhi vesellem] bizleri cimrilikten sakındırarak şöyle buyurmaktadır: "Cimrilikten sakının. Çünkü cimrilik sizden önceki milletleri helâk etti." (Sırlar Denizi Lüccetül Esrar)
  • Gönül öyle bir aşk intihap et ki hesap gününde o aşk ile cennete giresin orada karar tutasın. (Baharistan)
  • Tek kalpli, tek yönlü, tek yüzlü ol. Dünyanın iki yüzlülerinden uzaklaş. (Ariflerin Tesbihi)
  • Nitekim, Davud aleyhisselama şöyle bir hitap gelmiştir: - Bir Hak talibi görürsün; onun hizmetçisi ol. Bu taife, farz namazları eda ettikten sonra: tüm vakitlerini, Hak talihlerinin kalblerini dünya derdinden kurtarmaya, gönüllerini rahat ettirmeye çalışırlar. (Evliya Menkıbeleri)
  • Aşk, söylenemeyen ama iki yüz perdenin arkasından da olsa gizlenemeyen bir sırdır (Baharistan)
  • Marûf-u Kerhî (kaddesellâhu sırrahû) şöyle buyuruyor: "Sufi bu dünyada misafirdir. Misafirin ikrâm istemesi, ev sahibine eziyettir. ” (Baharistan'dan Seçmeler)
  • Âl-i Gaalib neslinden bir peygamber çıkacak, Zemzem ile Hacer'in arasında duracak, Bütün şehir halkıyle ona yardım ediniz, Ey Benî Âmir saadet ona yardımda olacak. (Peygamberlik Müjdeleri ve Mucizeleri)
  • Bal bal demekle ağız tatlı olmaz. Tadarak idrak etmek gerekir. (Ney'in Feryadı / Nay-Name)
  • Sana kulluk en güzel sanattır; seni düşünmek her düşüncenin özüdür... (Sufilere Armağan)
  • Àlemle her türlü meşguliyet aptallıktır. Aptallığı terk etmek, Allah ile meşguliyetle mümkündür. (Ariflerin Tesbihi)
  • “Kılıcının kını, düşmanına, “Gönlümün sırrı, senin başının kaderi olsun” dedi.” (Baharistan)
  • Aynanı her şeyden arındır. Göğsünü her şeyden temizle. (İyilerin Tesbihi (Subhatul Ebrâr))
  • Büyükler şöyle demiştir.. - Kalbden gelen söz, gönüle İşler.. (Evliya Menkıbeleri)

Yorum Yaz