Mina Urgan kimdir? Mina Urgan kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Akademisyen, Yazar ve Çevirmen Mina Urgan hayatı araştırılıyor. Peki Mina Urgan kimdir? Mina Urgan aslen nerelidir? Mina Urgan ne zaman, nerede doğdu? Mina Urgan hayatta mı? İşte Mina Urgan hayatı... Mina Urgan yaşıyor mu? Mina Urgan ne zaman, nerede öldü?

Akademisyen, Yazar ve Çevirmen Mina Urgan edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Mina Urgan hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Mina Urgan hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Mina Urgan hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. Mîna Urgan

Doğum Tarihi: 1 Mayıs 1915

Doğum Yeri: İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu

Ölüm Tarihi: 15 Haziran 2000

Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye

Mina Urgan kimdir?

İngiliz edebiyatının en önemli eserlerini Türk edebiyatına kazandırdı. Thomas Malory, Henry Fielding, Balzac, Aldous Huxley,Graham Greene, William Golding, John Galsworthy ve Shakespeare’in eserlerini çevirmenin yanı sıra yazdığı Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri isimlerindeki iki kitabıyla da okuyucudan büyük ilgi gördü. Urgan, “Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar” adlı çalışmasıyla doçent ve 1960'ta profesör oldu. Aynı yıl, Türkiye İşçi Partisi'ne girdi ve İngiliz edebiyatı profesörü olarak sürdürdüğü öğretim üyeliğinden 1977 yılında emekli oldu. Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin kurucu üyeliğini yaptı. 15 Haziran 2000 günü, 85 yaşında vefat etti. Çalıştığı İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü onun anısına her yıl bir öykü yarışması düzenlemektedir.

Mîna Urgan'ın tiyatrocu Cahit Irgat'la olan evliliğinden Mustafa Irgat ve Zeynep Irgat adında iki çocuğu oldu. Ancak Urgan daha sonra boşandı.

Hayatı

1 Mayıs 1915 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Şimdiki adı Robert Kolej olan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ndeki öğreniminden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi bölümünü bitirdi. Aynı fakültenin İngiliz filolojisi bölümünde doktorasını da yapan Urgan, "Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar" isimli çalışmasıyla 1949'da doçent ünvanını aldı. 1960 yılında ise profesör olarak öğretim üyeliği görevine devam eden yazar, 1977'de İstanbul Üniversitesi'nden emekli oldu.

Urgan, çevirmen ve yazar olarak vasıfları, geniş bakış açısı, Türkçe ve İngilizce'ye hakimiyeti, edebiyata kazandırdıkları ile duayen olarak görüldü. İlk cildi 1986'da 5. ve son cildi 1993'te kitap raflarındaki yerini alan İngiliz Edebiyatı Tarihi adlı çalışması başta olmak üzere, Thomas More, Shakespeare, Virginia Woolf üstüne yaptığı incelemelerle düşünce dünyasında çıtayı yükseltti. Türk edebiyatını birçok önemli başvuru kitabıyla tanıştıran yazar, özellikle "Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More" adlı çalışmasıyla hayatı özgürlük ve barış teması çerçevesinde yorumladı ve bu çalışma büyük ses getirdi.

Yazarın 1995'te Virginia Woolf, 1997'de D. H. Lawrence İncelemesi isimli kitapları yayınlandı. Ancak Urgan'ın, eserlerinin ve Türkiye için öneminin geniş bir okuyucu kitlesi tarafından keşfedilmesi ancak 1998 yılında anılarını yazdığı zaman gerçekleşti.

Bir Dinozor'un Anıları ve Gezileri

Urgan'ın seksen üç yıllık bir ömrün anı ve tanıklıklarını bir araya getirdiği ve yakın tarihi anlattığı Bir Dinozorun Anıları 74 baskı yaparak çok satan romanlar arasına girdi. Ardından Urgan yeni kitabı Bir Dinozorun Gezileri'ni kaleme aldı ve bu kitap da büyük ilgi gördü. Bir Dinozorun Anıları, anıların eksenine Mîna Urgan'ı oturmakla birlikte Atatürk'ten Halide Edip'e, Necip Fazıl, Abidin Dino, Neyzen Tevfik, Sait Faik ve Yahya Kemal'den Ahmet Haşim'e sayısız tanıklık ve bu tanıklık aracılığıyla çizdiği panoramayla da çok önemli bir belge niteliği kazanmıştır. Bir Dinozorun Gezileri'nde ise, başta Mavi Yolculuk ve Bodrum olmak üzere, Anadolu, Paris, İngiltere, İtalya, Sovyet Rusya ve Amerika'ya "dinozorca" (az parayla) yaptığı yolculukları, eksilmeyen yaşama sevinci ve gülümseten izlenimlerle aktardı. İki kitabı da büyük satış rakamlarına ulaşmış olan yazar, bu durumu ironik biçimde şu şekilde açıklamıştı:

"Kitaplarımın nasıl bu kadar sattığını anlamadım, hala da anlamıyorum. Nasıl satar benim kitabım. O kadar aykırıyım ki bu topluma. Çok satıyorum, acaba çok mu bayağı yazıyorum. Acaba yanlış bir şey mi yaptım?"

Mina Urgan Kitapları - Eserleri

  • Bir Dinozorun Anıları
  • Bir Dinozorun Gezileri
  • Virginia Woolf
  • Shakespeare ve Hamlet
  • İngiliz Edebiyatı Tarihi
  • D. H. Lawrence

  • Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More
  • İngiliz Edebiyatı Tarihi - I
  • Macbeth
  • İngiliz Edebiyatı Tarihi - III
  • İngiliz Edebiyatı Tarihi - II
  • İngiliz Edebiyatı Tarihi - V
  • İngiliz Edebiyatı Tarihi - IV

  • Bir Dinozorun Anıları

Mina Urgan Alıntıları - Sözleri

  • Hiçbir Avrupalı yazarın, insan ruhunun karanlık derinliklerine Dostoyevski kadar inmediğini söyler. Dostoyevski’nin bizi çok derin uçurumların en dibine atıp atıp, sonra gün ışığına çıkarmasını, her şeyi gerçekten ve anlayışla görmemizi sağlamasını, belki Virginia Woolf’tan başka hiçbir eleştirmen bu kadar iyi kavrayamamıştır. (Virginia Woolf)
  • Puta tapanların yarattıkları metinlerde Hristiyanlığın izleri görüldüğü gibi, insanlar eski inançlarından vazgeçemedikleri için,Hristiyanlık benimsendikten sonra yazılan metinlerde de putlara tapmanın izleri görülür. Hatta bu izlerin bugüne değin sürdüğünü söyleyebiliriz. Örneğin; Noel yortusunda Hristiyanların evini süsleyen Noel ağaçları, puta tapanlardan kalma eski bir gelenektir aslında. (İngiliz Edebiyatı Tarihi)
  • "I am I, My soul is a dark forest. My known self will never be more than a little clearing in the forest. ( Ben, ben'im. Ruhum karanlık bir orman. Benim bilinen kimliğim, bu ormanda ancak küçük açık bir meydan kalacaktır her zaman.) (D. H. Lawrence)
  • Yalnızlıkların en kötüsü, başkalarının arasında çekilen yalnızlıktır bence. (Bir Dinozorun Anıları)
  • Yeryüzündeki bütün milletlerin, bütün soyların, bütün etnik grupların birleşip kaynaşmasını isteyen bir enternasyonalist olarak, şu "Türk Kimliği" , "Kürt Kimliği" laflarına da hiç aklım ermiyor. Herkes kendi anadilini konuşacak elbette. Ama benim tek amacım; dünyanın bütün insanlarının ancak ve ancak "insan kimliklerinin" bilincine varmaları. (Bir Dinozorun Gezileri)
  • Akıllarıyla değil ki gözleriyle seviyorlar.... (Shakespeare ve Hamlet)

  • Geleceğinizi berbat etmemesi için konuşmanızı bir parça düzeltin. (Shakespeare ve Hamlet)
  • Bir insanın sevmeye hakkı olduğu gibi nefret etmeye de hakkı vardır. (Bir Dinozorun Gezileri)
  • Dert sevince döner, sevinç dertlenir. Dünya hep dönecek değil ya, elbet bir gün duracak. Öyleyse sevginin bitmesine insan neden üzülsün? Kader mi kovalar sevgiyi, sevgi mi kaderi? Daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi. Büyük adam öldüğünde, sevdikleri kaybolur gözden, unutur onu. Züğürt zengin olunca düşmanları dost olur. Ama başı derde düşmesin bir, dost bildikleri kesiliyor birer düşman... (Shakespeare ve Hamlet)
  • “Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin..." (Shakespeare ve Hamlet)
  • Okumak bir çeşit organik gereksinimdir bende. (Bir Dinozorun Anıları)
  • Geleceğinizi berbat etmemesi için konuşmanızı bir parça düzeltin... (Shakespeare ve Hamlet)
  • Platon'a göre, demokrasi, "Görünüşte düzenlerin en güzelidir. Türlü renklere boyanmış bir kaftan gibi.. Bu devlet de göze hoş gelebilir. . Birçok kimseler de, en güzel devlet budur diyebilirler. Ama bu devlette bir düzen arayıp bulabilirsen, ne mutlu sana." Platon'a bakılacak olursa, demokrasinin, er geç düzenlerin en kötüsü olan zorbalığa dönüşmesi de engellenemez: "Demokrasi, alabildiğine hürriyet içip sarhoş olur. . Bu doymak bilmeyen, başka değerleri küçümseyen hürriyet isteği, demokrasinin değişmesine ve zorbalık yolunu tutmasına sebep olur." Demokrasiye ınanmayan Platon, doğal olarak insanların eşitliğine de inanmaz. Utopya'nın sınıfsız bir toplum olmasına karşılık, Platon'un Devlet'inde üç sınıf vardır: "Yönetenler, savaşanlar ve para kazananlar". (Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More)

  • İstanbullular, kentlerinin dışına hiç mi hiç çıkmazlardı eskiden. Kendi ülkelerini, yani Anadolu’yu görmek akıllarının kenarından bile geçmezdi. Parası olanlar, İstanbul’un sayfiye yerlerine giderlerdi yaz aylarında. Yolculuk deyince de sâdece Avrupa gelirdi akıllarına. (Bir Dinozorun Gezileri)
  • Karpuzu kestin, baktın ki kabak.Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu? .. (Bir Dinozorun Gezileri)
  • İnsan, ölümü bile göze alarak, her çeşit zorbalığa karşı vicdanının özgürlüğünü korumak zorundadır. (Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More)
  • "Kaldı ki insanlardan uzaktan nefret etmek kolaydır da onları kendi gözümüzle yakından görünce nefret etmek pek o kadar kolay değildir." (Bir Dinozorun Anıları)
  • Çünkü herkesin ara sıra yoğun mutluluk anları vardır ama, sürekli olarak kişisel mutluluk peşinden koşmak, bir kepazelikten başka bir şey değildir. Böyle bir dünyada, bunca felaket, bunca yoksulluk, bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar -yani gerçekten insan sayılamayacak yaratıklar- kişisel açıdan mutlu olabilirler. "Bana ne dünyanın şurasında burasında, hattâ kendi ülkemde kanlı savaşlar varsa; benim evimde yok ya" derler böyleleri. "Bana ne Afrika'da çocuklar açlıktan ölüyorsa; benim çocuklarım açlıktan ölmüyor ya" derler böyleleri. "Bana ne ülkemin yoksulları oğullarını kızlarını okutamıyorsa; benim oğullarım, benim kızlarım en pahalı okullara gidiyorlar ya" der böyleleri. Ve dünyaya, hattâ en yakın çevrelerine kulaklarını tıkayarak , gözlerini kapatarak-o ne biçim bir mutluluksa- mutlu olurlar bõyleleri "Her koyun kendi bacağından asılır,", "gemisini kurtaran Kaptan",Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı de", "bükemediğin eli öp" bana dokunmayan yılan bin yaşasın" gibl, İğrenç bulduğum bazı değişleri, kendilerine hayat felsefesi yapmış bunlar. Başkalarına sokan yılanın günün birinde onları da sokabileceğiniz mi hiç düşünmezler bu geri zekalı "bana ne" ciler. (Bir Dinozorun Anıları)
  • Beni mezarımdan çıkarmakla kötülük ediyorsun bana sen mutlu bir ruhsun. Ama ben, kendi gözyaşlarımın bir kurşun gibi yaktığı ateşten bir tekerleğe bağlıyım. (Shakespeare ve Hamlet)
  • İnsan, ölümü bile göze alarak, her çeşit zorbalığa karşı vicdanının özgürlüğünü korumak zorundadır. (Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More)