diorex
fair play

Michael J. Behe kimdir? Michael J. Behe kitapları ve sözleri

ABD'li biyokimyacı. Michael J. Behe hayatı araştırılıyor. Peki Michael J. Behe kimdir? Michael J. Behe aslen nerelidir? Michael J. Behe ne zaman, nerede doğdu? Michael J. Behe hayatta mı? İşte Michael J. Behe hayatı...

  • 13.06.2023 09:00
Michael J. Behe kimdir? Michael J. Behe kitapları ve sözleri
ABD'li biyokimyacı. Michael J. Behe edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Michael J. Behe hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Michael J. Behe hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Michael J. Behe hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Michael J. Behe

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri: 18 Ocak 1952

Michael J. Behe kimdir?

Michael J. Behe (d. 18 Ocak 1952, Pennsylvania) ABD'li biyokimyacı.

Lehigh Üniversitesi'nde biyokimya profesörü olarak çalışan Michael Behe 1996 yılında yayımladığı Darwin'in Kara Kutusu: Evrime Biyokimyasal Başkaldırı adlı kitabıyla evrim teorisine karşı geliştirilen Akıllı tasarım hareketini başlattı. Yazdığı Darwin'in Kara Kutusu kitabı National Review dergisi tarafından hazırlanan 20. yüzyılın en iyi 100 kitabı listesinde yer aldı.Darwin'in Kara Kutusu kitabının 10. baskısında kendisini eleştirenlere cevap verdiği ve kendi sonuçlarını geliştirdiği yeni bir bölüm yazmıştır.

2007'de "The Edge of Evolution" adlı kitabını yayınladı. Bu kitabında Akıllı Tasarım ismiyle tanınan argümanının devamını yazmıştır.Kitabında Darwinci mekanizmaların canlılığın gelişiminde çok az bir rol oynadığını ve amaçlı bir tasarımın bundaki esas itici gücü teşkil ettiğini savunmaktadır. Bu bakımdan random mutasyon ve doğal seleksiyonun işlerliğini sorgulamaktadır. Kitabına karşı getirilen eleştirileri blog adresinde cevaplamıştır.

2010'da yayınlanan bir makalesinde mutasyonların çoğunluğunun fonksiyonu kaybettireceğini tartışmıştır. Özet bölümü:

Adaptif Evrim, bir türe fonksiyon kaybettirebilir, kazandırabilir veya fonksiyonu değiştirebilir, bu nedenle bu durumların özel koşullar altındaki evrimsel süreçlere katkıda bulunup bulunmadığını belirlemek esas önemi taşır. Çünkü mutasyonlar moleküler seviyede olur, bu yüzden fonksiyon kaybettirici, kazandırıcı veya değiştirici belirli adaptasyonları değerlendirebilmek için moleküler temeldeki mutasyonların altında yatan değişiklikleri gözlemlemek gerekir. Bir zamanlar bu imkansız olsa da, geçtiğimiz yarım yüzyılda moleküler biyolojideki gelişmeler bunu mümkün kılmıştır. Bu makalede, bazı adaptasyonların altında yatan moleküler değişiklikleri, özellikle son 40 sene içindeki mikrop davranışlarıyla ilgili yapılan evrimsel deneyleri vurgulayarak yeniden gözden geçiriyorum. Bahsedilen örneklerde en sık görülen adaptif değişikliklerin daha evvel olan moleküler fonksiyonu kat be kat azaltacağını veya değiştireceğini gösteriyorum ve bu mutasyonların muhtemel sebeplerini tartışıyorum.

Michael J. Behe Kitapları - Eserleri

  • Darwin'in Kara Kutusu
  • Tasarım

Michael J. Behe Alıntıları - Sözleri

  • Bir zarın sağladığı koruma sayesinde hücre dışarıda hâkim olan şartlardan bağımsız olarak içeride kendi koşullarını sürdürebilir. Örneğin, hücreler enerji üretimi için kullanabilecekleri besinleri yoğun bir biçimde tutabilirken, yeni üre­ tilmiş materyallerin dışarı kaçmasını engelleyebilirler. Zar olmasaydı, yaşamı sürdürmek için gerekli olan metabolik tepkimeler israfla sonuç­lanacaktı. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Tasarımcının kimliği konusu bilim tarafından sadece görmezden gelinmektedir. Bilim tarihi, cevaplanamayan sorularla doludur. Örneğin Newton yerçekimine neyin neden olduğunu açıklamaktan kaçınmıştır. Darwin görmenin veya hayatın kökeninde ne olduğu konusunda bir açıklama getirememiştir. Maxwell, eser teorisi reddedilince ışık dalgalarının hareket etmesi için bir ortam belirlemeyi reddetmiştir ve genelde kozmologlar da Big Bang'e neyin neden olduğu sorusunu görmezden gelmişlerdir. Bir hücrenin biyokimyasında görünen tasarım gerçeği kolaylıkla belirlenebilir olmasına rağmen, tasarımcıyı bilimsel metotlarla teşhis edebilmek oldukça güç olabilir. Aynı şekilde Newton yerçekimini kolaylıkla teşhis edebilmiştir, ancak nedenini belirlemek için yüzyıllara ihtiyaç duyulmuştur. Bir soru, o an için bilim tarafından cevaplanması çok zor olduğu taktirde unutulur ve daha kolay erişilebilir sorular araştırılmaya başlanır. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Çoğu bilim adamlarının aminoasit dizilimlerinin nasıl değiştiği veya hayat için gerekli olan kimyasal maddelerin hücreler olmadan nasıl üretildiği konusunda soruları vardır, işte buna benzer sorulara ne var ki JME sayfalarında rastlanmamaktadır: Fotosentetik reaksiyon merkezi nasıl gelişmiştir? Moleküller arasındaki iletişim nasıl başlamıştır? Görme olayında retina nasıl dahil olmuştur? Fosfoprotein sinyalleşme yöntemleri nasıl gelişmiştir? Bu problemlerin hiçbirinden bahsedilmemesi bile, hatta hiç çözümlenmeye kalkışılmaması da; Darwinizmin biyokimyasal sistemlerin kökenini anlamak ve açıklamak için yetersiz olduğu hakkında güçlü deliller içermektedir. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Darwinizmin bir inanç sistemi olarak başarısını, fakat bilim dalı olarak başarısızlığını anlayabilmek için bilim adamlarına yol gösteren kitapları incelemek gerekir. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Darwinci evrim teorisinin aksine, akıllı dizayn konusu modern bilimde yenidir. Bu nedenle cevaplanması gereken birçok soru, ve yapılması gereken birçok araştırma mevcuttur. Özellikle moleküler düzeyde araştırma yapanların tasarımın detaylarını ortaya koymaları gerekecektir. Dizayn sonucuna varmak için, bir moleküler sistemin birbirini etkileyen parcaları belirlenmeli ve oynadıkları rol açıklanmalıdır. Ayrıca bunların kesinlikle birbirlerinden ayrılamayacağı açıklanmalıdır. Bir sistemde akıllı dizaynın olmadığını iddia etmek içinse, bunda kesinlikle eksiltilemez bir karmaşıklığın bulunmadığının ispatı ve parçaları arasında uyumsuzluğun belirlenmesi gerekir. Tasarımın genel hatlarını çizmek için ise, sistemin genel gelişimi ile ilgili deneysel veya teorik aşamaların sıralanması ve incelenmesi gerekir. Gelecekte yapılacak araştırmalar farklı yönlerde gelişebilir. Dizayn eseri olan sistemlerin uzun süre değişmeden kalıp kalmayacağı konusu için çalışmalar yapılması gerekir. En basit olduğu öne sürülen tek hücreli canlının içinde, varolan tüm canlıların gelişimi ile bilgi kodlanmış mıydı? DNA üzerinde böyle bir bilginin kodlanmasının mümkün olup olmadığını ölçmek için araştırmalar yapılmalıdır. Eğer DNA bunun için yetersiz görünürse, hücre içinde başka bir yerde bilginin saklı durabilme becerisi olup olmadığı deneylerle belirlenmelidir. Diğer araştırmalar ile birden fazla eksiltilemez karmaşıklıkta sistemlere sahip organizmaların aşamalı bir evrim sürecinden geçip geçmediği açıklığa kavuşturulmalıdır. Yukarıdaki sorular dizayn ile ilgili ilk akla gelenler olabilir. Şüphesiz bu konuyla daha fazla bilimadamı ilgilenmeye başladıkça, daha ilgi çekici çalışmalar yapılacaktır. Kesin sonuçlar gerektiren sorulara karşı sessiz kalmış bilim, akıllı dizayn sayesinde tekrar konuşmaya başlayacak ve her soruya açık ve net cevaplar verebilecektir. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Tesadüf, fizik ötesi bir spekülasyondur. Bilimsel açıklamalar ise nedenlere dayanır. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Charles Darwin de Gözle ilgili gerçekleri biliyordu. Darwin, origin of Species (Türlerin kökeni) de doğal seleksiyon ve evrim teorisine karşı çıkan bir takım fikirlere değinmişti. Hatta kitabın bir bölümünde gözle ilgili yaşadığı problemleri incelemiş ve bu bölümü "Kusursuz Mükemmellikteki ve Karmaşıklıktaki Organlar" olarak adlandırmıştı. Darwin'in düşüncesine göre evrim böyle karmaşık organları tek bir aşamada veya birkaç aşamada meydana getiremezdi. Ama Darwin göz gibi radikal yeniliklerin nesillerce gerçekleşen faydalı gelişmelerle oluşabileceğini öne sürdü. Eğer bir nesilde göz kadar karmaşık bir organ bir anda meydana gelseydi, bu durum mucize olarak adlandırılmalıydı. Ne yazık ki, insan gözünün zamanla gelişmiş olması imkansız görünmektedir. Bunun nedeni, gözün pek çok karmaşık özelliklerinin birbirlerine bağlantılı olmasıdır. Ancak bütün bunlara rağmen evrime inanılması için, Darwin insanları kompleks organların aşama aşama işlemler ile meydana geldiği konusunda bir şekilde ikna etmeliydi. Bunu zekice başardığını sandı. Darwin; evrimin gözü meydana getirmek için geçirmiş olduğu aşamaları açıklamayı denemedi. Bunun yerine (basitten komplekse doğru sıralanan) farklı gözlere sahip modern hayvanlara dikkat çekti ve insan gözünün daha önceki canlılara benzer organlardan türemiş olabileceği önerisinde bulundu. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Doğa kanunları maddeyi organize edebilir. Örneğin su akışı, nehrin bir kısmını kapamaya yetecek kadar toprağı yığdığında, nehrin yönünü değiştirmeye zorlar. Buna benzer gelişmeleri ise diğer doğa olaylarında ve biyolojik sistemlerde de görebiliriz. Fakat tüm gözlemlerimiz, bunların mutasyonların eseri olamayacağını ortaya koyar. Mutasyon veya seleksiyon, eksiltilemez karmaşıklığı açıklayabilecek doğrudan veya dolaylı bir açıklama getiremez. Aynı zamanda AMP moleküllerinin oluşmasında aşamalı bir evrim yaşandığını iddia etmek, kimya biliminin buluşlarına da ters düşmektedir. Ortak yaşam ve karmaşıklık teorisi gibi evrime alternatif olarak gösterilen teoriler de akıllı açıklamalar getiremezler. Bu nedenle ortaya atılan bu teoriler hiçbir şekilde biyokimyasal sistemlerin tekniğini açıklayamaz. Eğer doğa kanunları biyolojik sistemleri açıklayamıyorsa, o zaman insanların yaptığı sistemler için de bir yol gösteremez. Darwin'in öne sürdüğü evrim teorisinin eksiltilemez karmaşıklığın mükemmelliğine mantıksal bir çözüm önermesi mümkün değildir. Söz konusu yapılar daha karmaşık oldukça ve bağımsız fonksiyonları arttıkça evrimin çıkmazı da artmaktadır. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Uzun ve yorucu çalışmalar bilimin akıllı bir tasarımı kabul etmek istemeyişindeki isteksizliğinin kabul edilebilir bir temeli olmadığını göstermiştir. Bilimsel şovenizm anlaşılabilir bir duygudur ancak ciddi entelektüel konuları etkilemesine izin verilmemelidir. Din ve bilim arasındaki çekişme üzücüdür ve kötü sonuçlara neden olmuştur. Ancak miras alınmış bir kızgınlık, bilimsel kararlarda sağlam bir dayanak oluşturamaz. Bilimin, doğaüstüne işaret eden teorilerden kaçınması gerektiğine dair (bazı ateistler tarafından) felsefi argümanlar, bilim üzerinde suni bir kısıtlama oluşturmaktadır. Doğaüstü açıklamaların bilimi etkisi altına alacağı korkusu yersizdir. Dahası, Big Bang teorisi doğaüstü çağrışımları olan teorilerin oldukça faydalı olabileceğini göstermektedir. Bazı insanların doğadan başkası var olamaz prensibine duydukları felsefi bağlılık bilimsel verilerden elde edilen bir teoriyi engellememelidir. Doğaüstü sonuçlardan kaçınmak isteyen insanların hakłarına saygı duyulmalıdır ama hissettikleri hoşnutsuzluk belirleyici olmamalıdır. (Darwin'in Kara Kutusu)
  • Hepimiz biliriz; Darwin'in teorisi ortaya atıldığı tarihten itibaren sürekli eleştirilmiştir ve bu eleştiriler yalnızca dini nedenlerden kaynaklanmamaktadır. 1871 yılında Darwin muhaliflerinden biri, St. George Mivart, teoriye karşı olma nedenlerini bir liste halinde sundu, bunlardan bir çoğu şaşırtıcı şekilde modern eleştirmenlerin ortaya attığı sorunlarla oldukça benzerdi. Darwinizm karşıtı olarak ortaya atılan görüşler aşağıdaki şekilde özetlenebilir: "Doğal Seleksiyon" faydalı yapıların gelişimini açıklayamaz. Aynı şekilde farklı türlerin birbirlerine oldukça benzer üyelerinin varlık nedenlerini de belirleyemez. Ayrıca, belirli farklılıkların, aşamalar yerine birdenbire oluşmuş olabileceklerine dair uygun bir zemin vardır. Türlerin, birbirinden farklı özellikleri olmasına rağmen kendi içlerinde sınırlı değişim imkanları olduğu da doğrudur. Var olması umulan pek çok ara geçiş formuna ait fosil ortada yoktur... Ayrıca yapılarda gözlenen ve doğal seleksiyon'un açıklayamadığı birçok fenomen mevcuttur. (Darwin'in Kara Kutusu)

Yorum Yaz