Mehmet Emin Akın kimdir? Mehmet Emin Akın kitapları ve sözleri
Düşünür, Din Adamı, Hoca Mehmet Emin Akın hayatı araştırılıyor. Peki Mehmet Emin Akın kimdir? Mehmet Emin Akın aslen nerelidir? Mehmet Emin Akın ne zaman, nerede doğdu? Mehmet Emin Akın hayatta mı? İşte Mehmet Emin Akın hayatı...

Doğum Tarihi: 1954
Doğum Yeri: Aksaray, Türkiye
Mehmet Emin Akın kimdir?
1954 yılında Aksaray’a bağlı Ağin Köyünde bir koç katımı gününde doğmuşum. Doğduğum sene Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi (rh.a) Mısır’da Rabbine kavuşuyor.
Babam Abdurrahim çiftçilikle uğraşırdı. Çocukluğumda koyun kuzu güttüm. Dedem Hafız Ali Raşid Efendi; Çanakkale savaşlarında Ordu İmamlığı yapmış Arapça ve Farsça şiir yazardı, onun babası Mehmet İzzet Efendî Osmanlı ulemasından ve Müderrislerinden, onun da babası es-Seyyid Battal Ferîd el-Aksaraî yine Osmanlı Ulemasından Buharî ve Müslim’in müsnidi ve aynı zamanda şairdir; Hadimî’nin talebelerindendir ve Sultan Abdulaziz’in hususi emri ile Edirne’de Müderrislik yapmıştır. Osmanlı uleması içinde Rabıta’ya reddiye yazan ilk alimlerdendir.
Bu fakir ise, onların ilminden mahrum olarak yirmi yılımı (birkaç yıllık Kur’an kursu günleri müstesna) geçirdim. İlk (bir yıl geçikmeyle) ve Orta öğrenimimi Aksaray’da, Lise öğrenimimi (dört yıl) Malatya Teknik Lisesi’nde tamamladım. Bu yıllarda Hocamız (Prof. Dr.) Veli Ulutürk’ten ilk Osmanlıca Dersleri ve Epiktetus’un risalelerini okudum. Bu yıllarda Timurtaş Uçar Hoca ile tanışt??m ve İslamî tebliğde kendisinden istifade ettim. 1974-1975 döneminde MTTB Malatya Teşkilat başkanlığı yaptım. Türkiye’de Muhsin Ertuğrul’dan sonra ilke kez N. Fazıl Kısakürek’in Bir Adam Yaratmak adlı oyununu sahneye koyarak hem yönettim hem oynadım. Türkiye’deki birçok İslamî Öğrenci faaliyetlerine iştirak ettim. Üniversite öğrenimimi Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde tamamladım. (1981) Aynı üniversitede yüksek lisans öğrenimi gördüm.(1981-1983)
Mısır’da Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın ileri gelen ilim ve davet adamlarıyla tanıştım. Kahire Üniversitesi bünyesinde sosyal ve kültürel faaliyetlerinde bulundum. Ömer et-Tilmisani, Cabir Rızk, Cemal Fevzi (Aslen Ankara’nın Kalaba Köyündedir) ve Seyyid Kutub’un (rh.a) eniştesi ve Emine Kutub’un kocası Kemal es-Senanirî (rh.a) Ağabeyin şehadetine kadar tecrübelerinden istifade ettim. Prof. Dr. Yusuf el-Karadavî ve Zeyneb el-Gazalî ile bu yıllarda tanıştım. el-Ezher’de Camiinde Kur’an dersleri aldım.
Uzun bir süre el-Ezher Camiinde Mustafa İsmail’in Kur’an tilavetlerini dinledim. İmam eş-Şafiî Mecsidinde Kur’an tilavet eden Şeyh Abdussamed Abdulbasit’le tanıştım ve onun tilavetlerinin bir kısmında hazır bulundum.
S.Arabistan'da bulunduğum yıllarda(1984-1987) Tunus Nahda Hareketi ve liderleriyle tanıştım. Raşid el-Ğannuşî ve Abdulfettah Moro ile teşrik-i mesaim oldu. Avrupa'da Afgan Mücahidleri ile ??alıştım. Hizb-i İslamî vd. İslamî hareketler arasında barış görüşmelerine ve sonuç aılnıasında katkıda bulundum.
Üniversite yıllarımda Şeyh Abdulhamid Kışk (rh.a) hutbelerine ve Cuma Derslerine devam ettim. Enes İbn Malik Mescidinde Cemaatu’t-Tebliğ’in (Pakistan’daki ile farklı) davetçilerinden Şeyh İbrahim İzzet’in (rh.a) Cuma Derslerine ve hutbelerine katıldım. Mescidu’s-Salahuddin’in İmamlarından ve el-Ezher âlimlerinden Prof. Dr. Abdurreşid es-Sakr’ın derslerine ve seminerlerine katıldım. Şeyh Salah Ebu İsmail’in dersleri ve konferanslarında bulundum. Hasan el-Benna’nın talebesi ve davet arkada??ı Şeyh Madî ile tanıştım ve Mescidinde (Mescidu’t-Tevhid - Menyel) iki yıldan fazla cemaatinde bulundum. el-Cemaatu’l-İslamiyye’nin saflarında İsam el-Uryan ve Hilmi el-Cezzar dönemlerinde gönüllü çalıştım (1977-1979)
Hasen Hanefi’den Modern Batı Felsefesi, Çağdaş Avrupa Felsefesi ve İslam Düşünce Tarihi ve Usulu’l-İsiğrab dersleri ve Edmund G.A. Husserl’in (fenomenoloji) felsefesini okudum. Atıf el- Irakî’den İbn Rüşd’ün ve Gazalî’nin düşüncelerini okudum. Yahya Huveydî’den ise, Genel İslam Felsefesi Dersleri ve Muhammed Abduh’un Risaletu’t-Tevhidî’ni okudum. Prof. Dr. Salah Kansuva (Kansu)dan Bilim tarihi ve Bilim felsefesi dersleri gördüm. Prof. Dr. Hilmiye Matar’dan Yunan felsefe tarihi, Yunan Mitolojisi ve Antik Çağ Felsefesi okudum. Prof. Dr. Abdulğaffar Mekkavî’den Alman felsefecilerinden; M. Heideger’in, F. Nitsche’nin, S.Kierkegard’ın, E.Kant’ın, Metafizk ve Saf Aklın Kritiğini ve F.Schiller’in felsefesini okudum. Nasr Hamid Ebu Zeyd’den Modern Arap şiiri ve nesrini okudum. Muhammed Mehran’dan Klasik ve Modern Mantık okudum. Revaku’l Etrak’ta kaldığım günlerde Atik Karaoğlu’ndan sarf ve nahiv dersleri aldım. Arapça bilgimdeki emeklerini unutamam.
Ancak hiç bir zaman bir filizof olmak ve Allah’ın gönderdiği hidayeti ve rahmeti olan kitabı Kur’an’ın ve Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) mübarek Sünnetinden hiçbir şeyi önde tutmadım.
Felsefeden daha çok tefsir ve hadis okudum ve bunun usulü üzerinde gayretlerimi yoğunlaştırdım ve inşaallah kalan ömrümü de Allah’ın kitabının ilmini yaymaya ve Onun kitabının daha iyi fıkhedilmesi ve Onun te’vilini ve tefsirini saptırmaya çalışan; kâfir Kadiyanîlerin ve Kuraniyyun’nun batıl akidelerini ve yorum yöntemlerini yaymak isteyenlerle mücadele edeceğime dair rabbime söz verdim. Bunda da Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Nübüvvet ilmi demek olan Sünneti ve O’nun mübarek ve temiz ashabının ve Raşid halifelerinin Sünneti üzere olmanın dünya ve ahiret saadetinin cevheri, aslı ve ilimlerin ilmi olduğunu unutmadan ve dalalet ehlinin akidesi ve Dindeki sapkınlıklarına meyil etmeden rüşd üzere bir İslamla (İnşaallah) Allah’ın huzuruna gitme yolunda rabbimin lütfuna, affına ve tevfikine muhtaç olarak Onun hüdasına ve Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) aydınlık yoluna daveti kendime şiar ve vazife edindim.
Hayatın en güzelinin ve Dinin en halisinin Allah yolunda; "iliml"e, "elle" ve "dil" ile cihad olduğuna iman ederek yazıyorum. Yazmak benim için bulunamadığım meydanların zekâtını ve keffaretini vermektir.
Doğruyu ve sahihi olan ilmi ve akideyi neşretmek ve batılların cümlesine savaş açmak ve küfr ile ehlinin ve şirk ile ehlinin dinlerine ve dünyalık makamlarına ve iktidarlarına iltifat etmeden ve nifak ehlinin Din saptırmalarına yüz vermeden Allah’ı tevhid etme yolunun bir “ğarîb yolcu”su olarak seyre devam ediyorum.
2003 yılında Medrese-i Yusufiyye’deki dört yıla yakın yolculuğum bitince, daha önce kısmen faaliyet göstermiş olan,Medarik Yayınları’nın kurulmasına katkıda bulundum. 2005 yılından bu yana, Türkiye’nin muhtelif illeri, ilçeleri ve yaklaşık altı yüz köye ve merkeze yönelik; gıda, kitap ve iaşe yardımı ile davet çalışmalarında bulundum. Bu köylerin birçoğuna Kur’an ve İslamî eğitime katkıda bulanacak eserler götürülmesinde bulundum. Bu köylerin birçoğuyla diyaloglarımız ve kültürel bağlarımız hâlâ devam etmektedir.
Bu maksadla vesile olduğum ve olacağım hayrın ve hasen amellerimin -ki olursa- rabbimden kabulünü diliyor; fakiri hidayeti ve Sırat-ı Müstekîm üzere katına almasını ve üzerinde Müslümanların hiçbir maddî ve manevî bir hakkı olmadan salihlerden ve mağfiret edilenlerden olarak dünya yolculuğumu sona erdirmesini diliyorum.
O, hamdin ne güzeline ve övgülerin ne yücesine layık ve mağfiretin en kâmiline ve rahmetlerin en genişine sahip olandır.
Mehmet Emin Akın Kitapları - Eserleri
- Dini Yeniden İkameye Çağrı
- Kelime-i Tevhid Üzerine Düşünme
- Sözün Haysiyeti
- Konuşmalarım
- Kandil Geceleri ve Bin Yıllık Yanılgı
- Te'vilin Tahrife Dönüşmesi
- el-Hulâsa; Hadis Usûlü’ne Giris
- Kur'an-ı Kerimi Niçin Öğreniyoruz?
- Nebevi Sünneti İnkar Akımının Son Bid’ati
- Tevhide İlk Adım
Mehmet Emin Akın Alıntıları - Sözleri
- İbnu'l Hac el Maliki el Fasi : “Şeriat'ta olmadığı halde insanların Receb'e nisbet ederek o'nun ilk gecesinde veya ilk Cuma'sında namaz kılarak işledikleri ve bunu camilerde toplanıp cemaatla namaz kılmaları nedeniyle, bu bid'ata o gecede kadın ve erkeklerin biraraya gelmesi gibi haram olan birçok bid'at daha eklenmiştir. Bu gecede biraraya gelinince kandillerde daha fazla yağ kullanmak veya buna benzer masraflar yapmak, özellikle de bu yağlar vakıftan alınıp kullanılıyorsa bu vakıf "nazırı" için bir ayıptır. Vakfeden kimse bunu vakfın senedinde özellikle zikretmemişse kullanılamaz. Bunu zikretmiş olsa bile şer'an o vasiyet geçerli değildir. Bu gecelerde amellerinde hiçbir hayır olmayan kimselerin yaptıkları için kullanılan bu yağlar ve mallar israftır. Bunların uydurdukları bid'atler arasında en büyüğü, ibadet zannettikleri mevlid kutlamalarıdır. Bu kutlamalar birçok bid'atın ve haramların mesela müzik aletleriyle şarkı söylenmesini de içine alabilmektedir. Hele yeni yetme delikanlılarla kadınların da bu kutlamalara katılmaları ayrı bir mefsedettir. Mevlid, müzikli nağmelerden arınmış olarak, onun yerine yemek yapılıp buna mevlid münasebetiyle dostlar çağırılarak ve daha önce söylediğimiz şeylerden uzak olsa bile bu yine onu yapan kimsenin niyetinden dolayı bid'at olur. Zira bu, dinde bir “Ziyade” (fazlalıktır) dir. Selefi Salihin'in amelinden değildir. Selefe uymak niyetiyle, Selefin işlemediği bir amelin fazladan yapılmasına gerek yoktur. Aliyyu'l-Kari el-Hanefi diyor ki, “Reğaib Gecesi” namazı ve Receb'in ilk Cuma gecesi namazı hakkındaki haberler ve benzerlerinin hepsi yalandır. Bunu Abdurrahman b. Mende ki doğru bir kimsedir. İbn Cuhdum'dan rivayet eder. Bu hadisi uyduran da İbn Cuhdum'dur. Enes'den, Ali b. Muhammed, b.Said el-Basri (babasından) o da Halef b. Abdillah es-San'ani, o da Humeyd (b.Enes) o da merfu olarak Enes'ten rivayet ettikleri: “Receb Allah'ın ayıdır. Şa'ban benim ayım, Ramazan ümmetimin ayıdır...” hadisinde şu ibare de vardır. “Receb'in ilk Cumasın'dan gafil olmayınız. O öyle bir gecedir ki, melekler o geceyi “Leyle-i Reğaib” olarak adlandırırlar....” Bu hadis tamamen yalandır." İBN UL CEVZİ (Kandil Geceleri ve Bin Yıllık Yanılgı)
- Allah Azze ve Celle dinin aslını tevhid, imanın aslını ise yakin ilim ve ittika olarak bize öğretmiştir.Allah'a iman ve islam birbirinden ayrılmaz iki temel rükündür ki, din bunun üzerine kaim olur.Allah Azze ve Celle hayâyı imandan, imanı da islam'dan kılmıştır. (Dini Yeniden İkameye Çağrı)
- Bu mübarek gecede dualarınızın kabul ve makbul olması dileklerimle beraat kandilinizi kutlar size ve sevdiklerinize hayırlara vesile olmasını dilerim. (Kandil Geceleri ve Bin Yıllık Yanılgı)
- "Özellikle bizler Müslümanlar olarak, yeryüzünde bir kimliğimizin ve Rabbimizden bize emanet edilmiş olan bir "söz" ün olduğunu hatırlamak ve de bunun uğrunda mutlaka ciddi şeyler yapmamız gerektiğini dair imanımızı tazelememiz gerekiyor." (Sözün Haysiyeti)
- Rablerine yabancılaşan ve O'nun hidayetinden uzaklaşan veya O'nun hidayetini şirk, hevâ ve ahlâkî sapkınlıklarla tanınmaz hale getiren topluluklara, peygamberler öyle sanıldığı gibi, büyük maddî, askerî, ekonomik veya siyasî güçle gönderilmiş değildirler. Onların yegâne gücü, Allah katından kendilerine Allah'ın varlığının hakk olduğu, kullarını aşağı varlık âlemine (dünyaya) çıkardığı ve onları; akıl, ruh, nefs ve beden ile donatıp yeryüzünde “halife” kıldığı gerçeğini, hakk, sıdk, emanet, istikamet ve temiz olan söz, ihsan ve adaletle, çirkinliklerin cümlesine karşı durup kıyam etmelerini sağlayan, Allah'ın kelimeleri; yani hükümleri ve vahyiydi. Nebilerin gücü; kişisel çıkar ve insanlara üstünlük kurma şehveti ve kibri değil; nefislerindeki temizlik, sıdk, kanaat, hükümlerindeki merhamet, insaf ve lisanlarındaki “yüce doğruluk" idi. (Sözün Haysiyeti)
- Batı düşüncesinin, akılcılığın ve pozitivist inkar dalgalarının müslüman aklın sahillerini aşındırmaya başladığı son iki asırdır; müslümanlar arasında heveslerine ve şeytana uymuş bir akım tarafından Allah'ın kitabını açıkça tahrif edip Kur'an ahkamının ve Rasulullah' ın (s) sünnetinin önemsenmemeye başladığı son yüzyıl, müslümanların tarihindeki en ciddi sapmalar ve dinden dönüşe yani "modern irtidat"a sahne olmuş acı manzaralar ile doludur. (Dini Yeniden İkameye Çağrı)
- Kur'an'a göre “hayr"; tüm insanların, hatta hayvanların iyiliğine ve yararına olandır. İnsanların bir kısmına yarayan veya bir kısmını koruyan, kollayan ya da çıkarlarını esas alan şey, tüm insanlık için geçerli olan bir hayr değildir. Belki ona “menfaat” ve “zulüm” demek daha doğrudur. Öyleyse "hayr”; tüm insanlığın dünya ve ahiretteki iyiliğini hedef alan “adl” ve “insaf”tır (Sözün Haysiyeti)
- "Onun için İslami Davet Öncelikle halis bir din ve temiz bir ahlâkı öngörür." (Sözün Haysiyeti)
- https://1000kitap.com/yazar/i97966 (rahimullah); Regaib Namazı hakkında şunları söyler. Bu kısımdan olmak üzere bir çok islâm ülkesinde meşhur olan işlerden birisi de, halk arasında tesiri çok olan ve kendisi hakkında Allâh Rasûlu (sav) adına birçok uydurma hadîs dizilen ve bunun sebebiyle Allâh'ın farz kılmadığı şeyler hakkında neredeyse farziyat itikad edilen ve fesadı/şerri her yere yayılan ve birçok münkerlere yol açan, Regaib Namazı'dır. Bu namaz Receb ayının ilk Cuma gecesi kılınır. Bil ki Allâh sana rahmet eylesin. Bu günü ve geceyi yüceltmek, İslâm da dördüncü (4.yy) yüzyıldan sonra ihdas (uydurulmuş) edilmiştir. (Kandil Geceleri ve Bin Yıllık Yanılgı)
- Ahlâk, sadece insanlara karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmak demek değildir. Ahlâkımızın böyle olmasını isteyenler ve dinimizi (hâşâ) puta tapan kâfirlerin ve müşriklerin dinine benzetmeye çalışanlar, ahlâkımızı ancak Budistlerin ya da Hıristiyanların ahlâkı gibi tanımlamak isteyenlerdir. Yeryüzünde insanları, zulümlere, katliamlara, açlığa, hastalıklara ve fakirliğe mahkûm edenlere karşı susan ve ibadetlerle (ibadet yapıyormuş gibi) avunan bir ahlâk anlayışı, Allah'ın Peygamberlerine vahyettiği ahlâk değildir. Bugün, Müslümanlara Allah yolunda insan olmayı emreden ahlâkın dışında, Kur'an'ı hayat dışı bırakıcı bir ahlâk ve insan olma anlayışı zorla dayatılmaktadır. Ne yazık ki "Tevhid İlmi"nin, felsefe ve kelâmla fıkıhtan kopartildığı gibi, ahlâk da fıkıh ilminden ve neredeyse “Tevhid Ilmi’nden de kopartılmış bir duruma getirildi. (Sözün Haysiyeti)
- Tekfir hükmü başta ilim adamlarının sonra da ulu'l-emr olan kadıların ve hâkimlerin vereceği hükümle kesinlik kazanır. (Te'vilin Tahrife Dönüşmesi)
- Eşyaya sahip olmakla bir kadına sahip olmayı eş tutmak anlamına gelebilecek bir mantıkla kadınların reklamlarda kullanılması; kadına karşı erkeklerin hissetmeleri istenen cinsel bir hakimiyet ihtirasını da körüklemektedir. Bu stratejiler, tüketilmesi istenen meta veya mala karşı uyandırılması amaçlanan tüketim açlığı beyinlere işlenerek, ahlâk dışı servetler elde edilmesi ve Müslüman bir toplumun geriye kalan ahlâkının da yok edilmesi için modern bir proje olarak toplumun şehvetler ve tüketim çılgınlığı noktasında aynı amaç uğruna kullanılmaktadır. (Dini Yeniden İkameye Çağrı)
- İbn Teymiyye; ilminde ve dininde sıdk ve salâbet sahibi olan bir âlimdi. (Te'vilin Tahrife Dönüşmesi)
- Bir insan düşünün; bu kimse, Allah'ın kelâmını bir başka dile çeviriyor ve tercüme ya da yorum adına akıllara zarar verecek şeylerden söz ediyor. Biz de çıkıp bu saçmalığa düşünce özgürlüğü adına alkış mı tutalım? (Te'vilin Tahrife Dönüşmesi)
- Acaba liberal, laik kapitalistler neden kadının bütün çekiciliği ve şehveti ile ürettikleri malları reklamlarında kullanıyorlar dersiniz? Bunun cevabı çok basit: Tüketim arzusu ve hırsını, kadının cinselliği ile bütünleştirmek ve erkeğin kadına olan şehevi arzularını tahrik edip toplumu üretilen bir mala karşı cinsel öğelerle bilinçaltında etkilemek amacıyla kadınların sermaye uğruna çekicilikleriyle istismar etmektir. (Dini Yeniden İkameye Çağrı)
- Şöhret olmayı sevenler, başkalarının hevaları uğruna kendilerini değersizleştirirler. (Te'vilin Tahrife Dönüşmesi)
- "Batı demokrasisi, laiksizim ve kapitalizm ahlak ve İffeti istemiyor. Yani bizim iffetimize ve haysiyetimize karşı savaşıyor." (Sözün Haysiyeti)
- "Yeryüzünde sosyal sömürünün asıl sebebi zenginlik ve buna bağlı olarak zülme yol açan istikbar ve şımarıklık tır. Bu da sömürünün bizzat kendisidir." (Sözün Haysiyeti)
- "Zira takva ilmi korur. Allah'ın rızası için dinini halis kılmak, hem insanın aklına hem de ameline istikamet verir. Yalan, gıybet, fısk ve haramlara meyletme; hem insanın kalbini karartır hem de doğru akletmesine zarar verir. Çünkü insan, haramlara ancak fesada uğramış bir akıl ve kalple tevessül edebilir." (Sözün Haysiyeti)
- İbn Teymiyye; ilmiyle ve ameliyle Kur'an'ın ve Sünnet'in kılıcıydı. (Te'vilin Tahrife Dönüşmesi)