Kübra Nur kimdir? Kübra Nur kitapları ve sözleri
Türk Yazar Kübra Nur hayatı araştırılıyor. Peki Kübra Nur kimdir? Kübra Nur aslen nerelidir? Kübra Nur ne zaman, nerede doğdu? Kübra Nur hayatta mı? İşte Kübra Nur hayatı...
Türk Yazar Kübra Nur edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Kübra Nur hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Kübra Nur hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Kübra Nur hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1994
Doğum Yeri: Van
Kübra Nur kimdir?
1994 yılında Van’da doğdum.
Babamın mesleği dolayısıyla İstanbul, Balıkesir, Kastamonu gibi şehirler gezdim.
Şu an Yalova Üniversitesinde Endüstri mühendisliği okumaktayım.
Hikayelerimi yazmaya ise 14 yaşında başladım.
Kübra Nur Kitapları - Eserleri
- Üç Yapraklı Ahududu
- Bir İstanbul Gecesi
- Çirkin Ördek Yavrusu
- Son Şansım
- Son Çarem
- Ben Prenses Değilim!
- Lacivert
- Son Aşkım
Kübra Nur Alıntıları - Sözleri
- Yalan sizi kendisine esir eder. (Son Aşkım)
- ~ Sokakları denize çıkan bir şehirde yaşamanın hafifletici hissi vardı yüreğimde. / 69 ~ Beni yoran şey hayatın ta kendisiydi, ne yazık. / 201 ~ Herkesin her duyguyu saklama derdinde olduğu şu dünya... / 218 ~ Elinizde gerçekten kötü bir örnek varken, iyi olanın aslında ne olduğunu daha kolay öğreniyordunuz. / 273 ~ Hayatın çoğu zaman karmaşık olduğu doğruydu fakat çok basit noktaları da vardı. Sevgi bütün yaraları kapatmaya yetmiyordu belki. Her şeyi kolaylaştırdığını da söyleyemezdim ama birçok şeye iyi geldiğini biliyordum. Birine bir evi sevdirmeye yetiyordu. Bazen karanlıkları aydınlatmaya yetiyordu. Bazen tek başımıza kaldığımızda aslında tek başımıza olmadığımızı bilmemize yetiyordu. Sevgi basit bir şeydi. Doğru anda, doğru insanlar arasında filizlenip büyüdüğünde dünyanın en güzel şeyine dönüşüyordu. Birbirini seven iki insan, bu dünyada asla yalnız kalmıyordu. Aralarında kilometreler olsa bile. Bu, her şey demek değildi belki ama birçok insan için çok şey demek olduğunu biliyordum. Benim için öyleydi. / 292 ~ Sevgi saklanamazdı. / 316 (Bir İstanbul Gecesi)
- "Seninle tanışmadan önce bir insanın bu kadar mutlu olabileceğini de bu kadar üzülebileceğini de bilmiyordum.Yaşamın farklı bir boyutunu keşfetmiş gibiyim.Şimdi de bütün bunları; daha çok hissedebilmeyi, daha içten gülebilmeyi, kalbimin mutluluktan perendeler atışını,tüm güzel rüyalarımı ve nicesini kaybettiğim için müthiş bir azap çekiyorum." (Son Çarem)
- "Bakışları almam gereken bir emanetmiş gibi orada öylece bekliyor ve beni her hatırladığımda tekrar tekrar gülümsetiyordu." (Bir İstanbul Gecesi)
- "Yanlış bir zamanda mı geldim?" diye sordu Arın. "Hayır," dedim hemen. "Akın'ın gömleğine bir şey dökülmüş. Ben de çıkarmaya çalışıyordum." Arın'ın tek kaşı yavaşça yukarı kalktı. "Gömleği mi?" "Hayır," dedim yine. "Lekeyi. Aslında gömleğini de çıkarmak istedim ama Akın istemedi. Arın gür sesli bir kahkaha koyuverirken başını iki yana salladı. "Kardeşim hep biraz salak olmuştur." (Son Aşkım)
- “Aşkın sabitlerden, değişkenlerden, kısıtlamalardan daha fazlası olduğunu öğrendim. En büyük değişkenin, insanın sol kaburgasının altında sakladığı yüreği olduğunu öğrendim. Kalp ve yüreğin aslında çok da aynı anlama gelmediğini öğrendim. Aşk kimileri için bir yuva, kimileri için huzurdu. Benim içinse akasyalar, ateş böcekleri, yıldızlı gökyüzü ve mavi renk olduğunu öğrendim.” (Son Aşkım)
- Sizin derdinizi kendi derdi bilecek insanların olması kalkandır. (Bir İstanbul Gecesi)
- Bahçeden çıkıp Akın'ın yolun karşısına park ettiği arabasının yanına gittik. Bir beyefendi gibi, benim için kapımı açıp binmemi bekledikten sonra kapıyı kapattı. Ardından şoför koltuğuna yerleşti. Tam arabayı çalıştırmaya hazırlanıyordu ki, bakışları torpidonun üzerindeki bir şeye takıldı. Yarım bir gülüşle uzanıp, orada duran tek dal pembe gülü alıp bana uzattı. ''Bir çiçekçi yolumu kesti ve ondan bir çiçek almam için çok ısrar etti. Öyle ki , almazsam beni lanetleyeceğini falan düşünmeye başladım. En sonunda pes ederek bu gülü aldım ve randevumuz için güzel bir başlangıç olur diye düşündüm.'' Gülü sapından tutarak aldım ve burnuma götürüp kokladım. ''Teşekkür ederim. Çok hoş,'' dedikten sonra, pembe yapraklarından birini koparıp ağzıma attım. Akın'ın bana yandan bir bakış attığını, sonra küçük bir hıhlama sesi çıkararak tekrar yola döndüğünü, ardından tekrar bana dönüp kaşlarını şaşkınca çatarak yüzüme baktığını fark ettim. Tüm bunlar iki saniye içinde oluverdi. ''Bir şey mi oldu ? '' diye sordum ağzımdaki yaprağı yutarken. ''Yanlış mı gördüm, yoksa biraz önce sana verdiğim gülü mü yedin ?'' Bir an durakladım. Çoğu insanın onlara hediye edilen gülü yemedikleri bilgisi her nasılsa beynimin arka köşelerine saklanmıştı. Ve ancak Akın'ın şaşkın bakışlarını gördüğünde saklandığı köşeden çıkma zahmeti göstermişti. ''Hı,hı.'' Usulca mırıldanırsam belki konuyu uzatmaz, öylece geçiştirmeyi tercih ederdi. (Son Aşkım)
- " Bir kadının sevilmeyi ya da kabul görülmeyi hak etmesi için güzel olması gerekmiyordu. Kadınlar, hayatlarındaki iyi şeyleri güzellikleri karşılığında almak zorunda değillerdi. Güzellik, onların sevilmemelerinin karşılığında ödedikleri bedel değildi. " (Çirkin Ördek Yavrusu)
- Ben, Damla'yı güzel buluyor, özellikle gözlerini çok beğeniyordum. Ama bu, gözleri mavi olmasa onu sevmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Damla'yı beğeniyordum ama insan her beğendiği kadına aşık olmuyordu. Aşk için daha fazlası gerekiyordu; onun için kendinde, kişiliğinde, kalbinde bir yer açabilecek kadar önemsemen gerekiyordu. Ve bu sadece güzellikle olmuyordu. (Çirkin Ördek Yavrusu)
- Lacivert diyorum...: " Siyah kadar asil,mavi kadar güzel. " (Lacivert)
- " Sizi öldürmeyen şey güçlendiriyordu. " (Çirkin Ördek Yavrusu)
- Eğer ilişkiyi doğru temeller üzerinde başlatırsan en ufak sıkıntıda yıkılmaz (Üç Yapraklı Ahududu)
- Terbiyesizin biri kapıma dayandı diye evimden ayrılmam haksızlık." Elindekileri tekrar sehpanın üzerine bıraktı ve gelip yanıma oturdu. "Elbette haksızlık," diye konuşmaya başladı, içimi titreten bir anlayışla gözlerimin içine bakarken. "Elbette olması gereken o adamın bir yere kapatılması, cezalandırılması ve senin asla bu şekilde rahatsız edilmemen. Elbette bir evde dilediğin gibi tek başına kalabilmelisin, sokakta günün her saatinde dilediğin gibi yürüyebilmelisin, hayatının hiçbir anında hiçbir insan seni rahatsız etme hakkını kendinde bulmamalı. Fakat olması gerekenin olduğu bir dünyada yaşamıyoruz, ne yazık ki. (Son Şansım)
- Dudaklarımdan bir homurdanma döküldü."Güçlü kadınmış"diyerek pufladım. "Bu da yeni moda.Güçlü kadınız diye her şeye şikayet etmeden katlanmamız bekleniyor.Ne hikmetse ya güçlü ya zayıf oluyoruz ,ya hep ya hiç oluyoruz.Bir türlü insan olamıyoruz sizin gözünüzde." (Üç Yapraklı Ahududu)
- Kış bitmişti ama tekrar geldiğinde el ele tutuşup yine baharı getirecektik (Son Şansım)
- - şimdi sen böyle söyledin ya . Ben sanki bu şehri fethetmişim gibi hissettim. Ama savaşmadan,kan dökmeden. Acısız bir galibiyet. (Ben Prenses Değilim!)
- “Bana uyacak biri nasıl biri, onu soruyorum.” dedi gülerek. Ortada komik bir şey vardı da ben mi göremeiyordum. Omuz silktim. '“Başvuranlar arasında henüz öyle bir adaya rastlamadım. O yüzden tam bilemiyorum.” “Sana bu konuda yardımcı olabilirim.” Önerisine göz devirmemem gerçekten yaptığım en zor şeylerden biriydi. Benim ne kadar başarılı ve profesyonel bir çöpçatan olduğumu buradan anlayabilirdiniz. “Öyle mi ? Bu... iyi olur.” Evet, lütfen sana nasıl birini ayarlamamı istediğini anlat bana. Anlat da ağlayarak masanın altına girme aşamasına daha hızlı geleyim. “Bence...” dedi, benim içimdeki kötü hislerden habersiz,rahat, güzel bir gülümsemeyle. “Bana uyacak kişi sevimli biri olmalı. Orta boylu, beyaz tenli. Çilli.'” Bunları saydıktan sonra bir cevap bekliyormuş gibi yüzüme baktı. Ama ne diyebilirdim ki ? Bütün çilli kadın müşterilerimle yollarımızı ayırma planları yapmakla meşguldüm. Akın küçük bir öksürükten sonra devam etti. “Çok zeki biri olmalı.” derken kaşları yukarı doğru kavislendi. “Bana gökyüzünde yıldızların yerini gösterip isimlerini söyleyebilecek kadar zeki.” Bir dakika. Beklediğim bu değildi... Kaşlarım şüpheyle birbirine yaklaşırken Akın saymaya devam etti. “Sonra, biraz tuhaf biri olmalı. Erkek köpeğine, bir dişi ismi verecek ya da ona getirilen çiçekleri yiyecek kadar tuhaf biri.” İşte bunları söylemesinin ardından gözlerim hayretle kocaman açılmıştı. Bu kişi sana da biraz tanıdık geliyor muydu, sayın okur ? Yoksa beynim üzüntüden kendini kapattı da rüyalar âlemine mi geçiş yapmıştım? “Her güzel şeye, onu anlamak için pürdikkat bakacak biri olmalı.” diye sürdürdü Akın konuşmasını. “Etrafındaki insanlara ger zaman ayak uyduramasa da onları incitmeden yaşamayı başarmış biri olmalı. Kendisi incinmiş olduğu halde üstelik. Eşsiz biri olmalı. Kendi mucizevi ışığını yaymalı.” Beynim kendini kapatmış mıydı bilmiyordum ama bana komut vermeyi kestiğine garanti verebilirim. (Son Aşkım)
- " Birine güvenmek, aşktan, sevgiden, iyilikten bağımsız bir şeydi.Birine güvenmek, insanın karşısındakinden ziyade ta kendisiyle alakalıydı. " (Ben Prenses Değilim!)
- Ama geçiyordu işte. Herşey gelip geçiyordu. Ve geriye yalnız ben kalıyordum.. (Çirkin Ördek Yavrusu)