Kenize Mourad kimdir? Kenize Mourad kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Yazar Kenize Mourad hayatı araştırılıyor. Peki Kenize Mourad kimdir? Kenize Mourad aslen nerelidir? Kenize Mourad ne zaman, nerede doğdu? Kenize Mourad hayatta mı? İşte Kenize Mourad hayatı...

Yazar Kenize Mourad edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Kenize Mourad hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Kenize Mourad hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Kenize Mourad hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 15 Haziran 1940

Doğum Yeri: Paris, Fransa

Kenize Mourad kimdir?

Kenize Murad (d.15 Haziran 1940 Paris), annesi, Sultan V. Murad'ın torunu Selma Rauf Hanımsultan (d. Ortaköy, 15 Ağustos 1914 - ö. Paris, 13 Ocak 1941) ile babası Damat Raca Seyyid Sacid Hüseyin Ali (1910-1991)'nin kızıdır. Babası Sacid Hüseyin Ali, 1991 yılına kadar Kotwara mihracesi ve 1936 ile 1952 yılları arasında, Hindistan'da Kotwara Yasama Meclisi üyesidir. Kotwara, Hindistan'da Uttar Pradeş eyaletinde, Avadh (Oudh) bölgesinde Lakhimpur Kheri ilçesinde bulunan yaşayan en eski uygarlıktır. Avadh bugün, bir zamanlarki Babür İmparatorluğu'nun bir bölgesini yöneten idareci (Nevvab)'lerin kültürel kimlik barındıran bir bölgesidir.

"Rajkumari Kenize de Kotwara" olan asıl adını, Fransa'da ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçtiğinde nüfusa kayıt olurken "Kenize Murad" olarak değiştirmiştir.

Kenize Murad, 20 yaşında iken, köken arayışı onu İslama götürmüş, büyük tasavvufların metinlerini incelemiştir. Kenize Murad, Mart 1971 tarihinden itibaren belgeler servisine bağlı makaleler yayınlamaya başlar. Sorumluluk alanını kapsayan Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerde bir süre yaşamış, Bangladeş, Etiyopya ve 1982 yılında Beyrut kuşatması sırasında üç ay boyunca Lübnan'da kalmış, bir yıldan fazla bir süre de İran devrimini kapsayan savaş muhabirliği yapmıştır. Kendisi Türkçe konuşamamaktadır.

1987 yılında Fransa'da yayınlanan, De la part de la princesse morte (Saraydan Sürgüne) adlı ilk romanında sürgünde ölen annesinin hayatını anlatmıştır. Bu romanı dünyada en çok satan kitaplar listesine girmiş, otuzdan fazla dilde ve 42 ülkede yayınlanmıştır. Bu roman, Türkiye'de ilk kez Osmanlı İmparatorluğu'nun imparatorluk ailesinin bir üyesi gözüyle görülmüş, belirli bir başarı kazanmıştır. 1998 yılında ilk romanından sonra, Le Jardin de Badalpur (Badalpur Bahçesi) adlı ikinci romanını, 2003 yılında da Le parfum de notre terre, voix de Palestine et d'israel (Toprağımızın Kokusu - Filistin ve İsrail'in Sesleri) adlı, iki halkın acıklı olaylarını anlamaya çalıştığı, araştırma yazıları ile Filistinli ve İsrailli erkek, kadın ve çocukların yazılı betimlemelerini içeren bir kitap yayınlamıştır.

Kendisi 10 Temmuz 2010 tarihinde Tarihin Arka Odası programına katılmış, anılarının yanı sıra görüşlerini aktarmış ve önemli açıklamalarda bulunmuştur. Yine aynı programa 5 Şubat 2011 tarihinde de katılmıştır.

Kenize Mourad Kitapları - Eserleri

  • Saraydan Sürgüne
  • Toprağımızın Kokusu
  • Begüm
  • Pak İnsanlar Ülkesinde

Kenize Mourad Alıntıları - Sözleri

  • Bizi iyi Müslüman yapan şey, başımızın üstündeki bir parça kumaş değil, davranışlarımızdır. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • Dünyada değişim ancak kadınlardan başlayabilir. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • Doğu ülkelerinde yirmi beşini geçmesine rağmen bekar olarak kalan bir kadına kötü gözle bakıldığını öğreneli uzun zaman oldu. İnsanlarda hemen, evliliği imkansız kılan bir kusurunuz bulunduğu ya da evlilik bağını reddeden hafifmeşrep bir kadın, yani kolay av olduğunuz şüphesi uyanır. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • Insanın kötü bir şeyi, sevdiklerine kondurmasının uğursuzluk getireceğine inanılır. Bu yüzden "Hasta mısınız?" yerine, "Düşmanlarınız hasta mı?" diye sorulur. (Saraydan Sürgüne)
  • Onlar birbirlerini seçmemişler, karşı koyamayacakları kader onları birleştirmişti. (Saraydan Sürgüne)
  • Ama bunun başlıca kurbanları biz Müslümanlarız, çekiçle örsün arasına, bizi fazla Müslüman olmakla suçlayan Batı'yla yeterince Müslüman olmamakla suçlayan İslamcıların arasına sıkışmış durumdayız. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • En yoksul çocuklar ya da çok tehlikeli bir bölgede yaşayan çocuklar arasından seçtiğimiz bin iki yüz çocuk üzerinde bir araştırma yaptık. Onlara, 'Şimdi evine dönebilsen, istediğin her şeyi yapabilecek ve istediğin her şeye sahip olabilecek olsan, ne isterdin?' diye sorduk. Çoğu 'Meyve yemek isterdim' ya da 'Askerlerin evimize gelmemesini isterdim,' diye yanıtladı. Yani artık bir hayalleri yok, sadece yakın geleceği görebiliyorlar. Bu durum o kadar uzun süredir devam ediyor ki artık umutlarını kaybetmişler. Ne oyuncak, ne şekerleme, ne televizyon, artık hiçbir şey istemiyorlar, boyun eğmişler, sanki şimdiden ölmüşler. (Toprağımızın Kokusu)
  • Alaycı gülüşler yükseliyor: Neyse ki gülünçlük öldürmüyor. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • "Çok geç kalındı, düşük olayı yirmi dört saat önce yaşanmış.... Maalesef çoğunlukla böyle: Kocanın sersem onuru karısının hayatından önce geliyor!" (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • "Bana sorarsanız, bir ülkenin gücü her şeyden önce ahlak gücüne bağlı." (Begüm)
  • "... dünya çabuk unutur, yeni bir olay eskisini kovar, iktidarda olanın dayattığı tarih görüşü birkaç yılda tartışılmaz gerçek oluverir." (Begüm)
  • "Daha güçlü oldukları sürece, düzeni ve uygarlığın değerlerini korumak bahanesiyle ezip öldürmeyi sürdürecekler... Hangi uygarlık? En ulu değeri altın olan, tüller altına gizlenmiş bir tüccar uygarlığı..." (Begüm)
  • Evlerin yıkılması, Filistinlileri Batı Şeria, Gazze ve Kudüs'ün doğusundaki küçük yerleşim adalarına hapsetmekten ibaret olan bir politikanın parçası, diye açıklıyor. "Olabildiğince fazla insansız toprağa sahip olmak için... 1967'den beri, sağcı ya da solcu, bütün İsrail hükümetleri, yerleşimler kurmaktan asla vazgeçmeden, bu politikayı uyguluyor." (Toprağımızın Kokusu)
  • En çok kızdıkları, bir kaç ay önce, Enver Paşa'nın Kayzer II. Guillaume'u karşılaması için, hünkârı istasyona gitmeye zorlamasıydı. Onları yaralayan, padişahın yorulması değil, kendi nazırı tarafından utanç içinde bırakılmasıydı. Imparatorluğun kuruluşundan bu yana, Osmanlı hanedanından hiçbir padişah, ister kral olsun ister imparator, kimseyi karşılamaya gitmemişti! (Saraydan Sürgüne)
  • "Tam tersi, sultancığım, hayatı çekilmez duruma getiren zenginlik değil yoksulluktur" demişti. Selma inanmamıştı. Eğer öyle idiyse, yoksul çocukların gözleri neden zenginlerinkinden daha anlamlıydı? (Saraydan Sürgüne)
  • "Britanyalıların çifte ölçütleri beni de en az sizin kadar isyan ettiriyor, Han Sahip, ama düşmanlarımızın barbarca davranıyor olması, onları taklit etmemizi gerektirmez (...) Onlarla ikiyüzlülükleri ve vahşetleri yüzünden savaşıyoruz, aynı yöntemleri kullanacak kadar alçalacak mıyız? " (Begüm)
  • Ben her gün direnerek, yaşamaya de­vam ederek, hiçbir şey karşısında umudumu yitirmeyerek müca­dele ediyorum. Kendine, zaaflarına hakim olmak, İslâm Dininde buna Büyük Cihat derler, Savaş ise Küçük Cihat’tır. (Toprağımızın Kokusu)
  • "Herkes tarafından beğenilmek istersen, hiçbir şey başaramazsın!" (Begüm)
  • Anlamıyorsunuz; onlar barış istemiyor, onların tek amacı BİZİ tümüyle yok etmek. (Toprağımızın Kokusu)
  • Charles Dickens bile işi, " Hindistan ' da başkomutan olmak isterdim, " demeye kadar vardırıyor. " Bu doğu ırkını dehşetle vurup, Tanrı'nın emriyle, bunca vahşet yapabilecek soylarını dünya yüzünden kaldırmak için elimden geleni yapacağımı ilan ederdim." (Begüm)