John P. McCormick kimdir? John P. McCormick kitapları ve sözleri

Amerikalı gazeteci John P. McCormick hayatı araştırılıyor. Peki John P. McCormick kimdir? John P. McCormick aslen nerelidir? John P. McCormick ne zaman, nerede doğdu? John P. McCormick hayatta mı? İşte John P. McCormick hayatı...

Amerikalı gazeteci John P. McCormick edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında John P. McCormick hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. John P. McCormick hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte John P. McCormick hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: John Patrick McCormick

Doğum Tarihi: 5 Mart 1950

Doğum Yeri:

John P. McCormick kimdir?

John P. McCormick Kitapları - Eserleri

  • Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü
  • Avrupa Birliği'ni Anlamak
  • Avrupa Birliği Siyaseti

John P. McCormick Alıntıları - Sözleri

  • ''Yerindenlik ilkesi AB içerisinde oldukça muğlak bir şekilde tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre AB ancak “önerilen eylemin amaçları gerektiği şekilde üye devletler tarafından yerine getirilemezse, dolayısıyla bu amaç Topluluk tarafından daha iyi bir şekilde yerine getirilecekse” faaliyete geçebilecektir. Bu ifade gerçekten de oldukça yoruma açıktır.'' (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • Hukuk olağan düzenin kılavuzudur. (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • Eylem; öznel anlamı, diğerlerinin davranışını dikkate aldığı ve dolayısıyla onun akışı içinde yönlendirildiği kadar toplumsaldır. - Max Weber (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • “Pratik ve çıkarlara dair bir takım tutumları bilimsel olarak savunmanın olanaksızlığı” konusunu daha derin nedenlere tevdi ederek (örneğin Fransız ve Alman kültürlerinin değeri hakkında verilecek bilimsel bir karar gibi) “bilimsel” savunmanın ilkesel olarak anlamsızlığını vurgulamaktadır. “Zira burada farklı tanrılar bir savaş içindedir ve bu savaş ise ezelden ebede sürmektedir." (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • AMB'nin yapısı Alman merkez bankasının birebir kopyasıdır. Aslında bu benzetme yetersiz kalmaktadır çünkü AMB daha 1998'de 'dünyanın en güçlü mali otoritesi' olarak anılmaya başlanmıştır (Europe an Voice, Nisan 1998). Howarth ve Loedel (2005) "17. Yüzyıl da ulus devletin kurumsallaşmasından beri Avrupa'da gerçekleşen en önemli kurumsal yapılanma" nitelendirmesiyle durumu biraz abartmış olabilirler. Ulusal liderler ya da AB liderlerinin AMB'yi, yönetim kurulunu ya da alt birimi olan ulusal bankaları etkilemeyi bile deneme yetkileri yoktur. AMB'yi denetleyebilen tek yapı Avrupa Parlamentosu'nun mâliye alt komitesidir ancak bu komitenin AMB'nin veya başkanının güvenilirliğini sorgulayacak kaynakları yoktur. Bu durum ABD Merkez Bankası (FED) için farklıdır çünkü FED başkanı ABD Senatosu Bankacılık Komitesi'ne düzenli olarak getirtilerek politikalarından dolayı hesap vermek zorunda kalmaktadır. (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • Avrupa'nın sınırlarını tanımlarken ve AB genişlemesinin sınırlarına karar verirken Türkiye tartışmada özel bir yere sahiptir. Avrupa Topluluğu 1963 kadar eski bir dönemde Türkiye'nin üyeliğinin mümkün olduğunu onaylamıştır. Aynı yıl Türkiye, Topluluk'un ortak üyesi olmuştur. 1987'de tam üyeliğe başvurmuştur. Aralık 1995'te AB ve Türkiye arasında gümrük birliğı yürürlüğe girmiştir. 1999'da resmi olarak başvurusu tanınmıştır. AB ile görüşmeler ise 2006'da açılmıştır. Bir dizi zor soru suları bulandırmış ve bunların en basitlerinden birisi Türkiye'nin bir Avrupa devleti olup olmadığıdır. Eğer AB üyesi Kıbrıs [Rum Kesimi] Avrupa ülkesi ise en azından coğrafî açıdan Türkiye de öyledir. (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • Ekonomik cephede Avrupalılar kapitalizme bağlı ve serbest piyasanın destekçisidirler. Ancak gelir ve firsat dağılımında adâlete ve devletin sorumluluğunda fırsat eşitliğinin sağlanmasına aşırı önem verirler. Prestowitz'e göre 'Amerikalılar fırsat eşitliğine, Avrupalılar ise sonuçların eşitliğine önem verir' (Prestowitz, 2003: 236-7). (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • AB günümüzde uluslararası bir örgüt ile bir devlet arasındaki doğrunun bir yerindedir. Bu iki noktadan sonrakine yaklaşırken öncekinden uzaklaşmaktadır. Ancak bu doğru üzerindeki tam konumu tartışma konusudur. Daha önce de belirtildiği gibi AB, hükümetlerarası bir örgütün üyeliğin gönüllülüğe bağlı olması, üye ülkelerle egemenlik dengesinin paralellik göstermesi, karar sürecinin fikir paylaşımına dayanması, AB işlerini yönlendiren prosedürlerin zorlama yerine rızaya dayanması gibi tipik özelliklerinin çoğunu taşımaktadır. Aynı zamanda devletin özelliklerini de taşımaktadır: uluslararası tanınmış dış sınırlarının olması, bütün üye ülkelerin tâbi olduğu hukuk sisteminin olması, Avrupalıların hayatlarını etkileyen otoriteye sâhip idarî kurumlarının olması, güç ve sorumluluk dengesinin çoğu siyasî alanda Avrupa düzeyinde ele alınması, ticaret gibi bazı alanlarda AB'nin tek bir birim olarak işlemesi gibi. (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • Ekonomi politik ve sosyal politik çıkarlar dünya görüşünü belirleme eğilimindedir, yaşam biçiminde kapitalist başarının koşullarına uyum sağlamayan, ya yok olur gider ya da hiç yükselemez. - Weber (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • ''Çağın tanıkları yok olduğunda yakın geçmişimizin korkunç yönlerine yaklaşım tarzımız değişmek zorunda kalacak.'' - Jürgen Habermas (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • Çoğu Avrupalıya göre barışın önündeki en büyük engeller milliyetçilik ve ulus-devlettir. İkisi de savaş sonunda kredisini tüketmiştir. Bölgenin geleceği açısından ekonomik yapılanma ve askeri güvenlik kritik olduğu gibi Avrupalıların daha önce hiç başaramadıkları kadar birlik ruhuna ve ortak hedeflere ihtiyaçları vardı. Tüm dikkatler hâlâ Avrupa'nın hâkim gücü olan ve Nazizme karşı savaşta önderliği ele alan Britanya'nın üstündeydi. 1942-43'te Winston Churchill anlaşmazlıkları Yüksek Mahkeme'nin çözdüğü, ortak ordusu olan, insanlarının serbest dolaşım hakkının olduğu, ticarî engellerin azaltıldığı ve 'Avrupa Konseyi' tarafından yürütülen bir 'Avrupa Birleşik Devletleri' kurulmasını önermiştir (Palmer, 1968: 111 den alıntı). Aynı öneriyi 1946 Zürih konuşmasında da yapmıştır ama bu yeni oluşumun Fransa ve Almanya çevresinde gerçekleşmesini istediği ve Britanya'yı içermesi düşüncesini desteklemediği bilinmektedir. Savaştan önce Churchill Britanya'nın 'Avrupa ile birlikte olduğunu ama bir parçası olmadığını; Avrupa ile ilgili ve bağlı olduklarını ama ona mesafeli durduklarını' söylemiştir (Zurcher, 1958: 6). (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • Avrupa Komisyonu, AB'nin vatandaşları için ne kadar gerçekçi olmasını sağlamaya uğraşırsa uğraşsın; Avrupa Komisyonu şeffaflığin öneminden ne kadar söz ederse etsin bir kritik gerçek varlığını korumaktadır: ortalama Avrupalı AB'nin nasıl işlediği konusunda çok az şey bilmektedir. (Ortalama Avrupalı ulusal devlet sisteminin de nasıl işlediğini bilmemektedir fakat AB konusundaki bilgi yoksunluğu daha ciddî düzeydedir). Sorun 1990'ların başından beri Avrupalıların, AB ve politikaları hakkında ne kadar bilgi sahibi olduklarının sorulduğu Eurobarometer anketlerinde gün yüzüne çıkmaktadır. 2000-06 arasında sonuçlar tutarlı bir şekilde Avrupalıların sâdece %25'inin 'çok' ve oldukça çok' şey bildiğini, %50'nin 'çok az' şey bildiğini %20'nin ise 'neredeyse hiçbir şey bilmediğini' göstermektedir. En çok bildiğini düşünenler arasında yöneticiler, üniversite mezunları, medyayı düzenli kullananlar ve 25-54 yaş grubunda olanlar bulunmaktadır. En düşük seviyede bilgiye sâhip olanlarsa fiziksel olarak çalışan işçiler, emekliler lise ya da daha düşük eğitime sâhip olanlardır. Azalan sırayla Lüksemburglular, Danimarkalılar, Hollandalılar, Avusturyalılar, Slovaklar ve İsveçliler en fazla bilgiye sahip olduklarına inanırken İtalyanlar, Belçikalılar, Bulgarlar, Fransızlar, İspanyollar, Macarlar ve Britanyalılar en az bilgiye sâhip olduğunu iddia edenlerdendir. AB karşıtı Danimarkalılar kendilerini iyi bilenler grubunda görürken Fransızların pek bilmeyenler grubunda olması ilginç bir sonuçtur. (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • Avrupa entegrasyonuna en içten bağlılık gösterenler günümüz Avrupa devletlerinin federal Avrupa Birleşik Devletleri içinde Amerika'daki eyâletler ya da Almanya'daki Lander yönetimleri gibi bir yapıya ve güce kavuşmasını istemektedirler. Bunun gerçekleşebilmesi için en azından öncelikle doğrudan seçilen bir Avrupa yönetimi, bir ana yasa, ortak vergi sistemi, ortak para birimi, ortak ordu ve AB kurumlarının dış ilişkilerde üye ülkeler adına tam yetkiyle hareket edebilmesi gerekmektedir. Ancak bu ölçekte bir güç odağı değişimine karşı politik direniş büyük ölçekte olacaktır ve federal Avrupa gerçekleşene kadar entegrasyon sürecinin nereye kadar varabileceği tartışmalıdır. Kendini tam olarak federasyon olarak ilân etmemiş olsalar da Arjantin, Britanya, İspanya ve Güney Afrika gibi federal sistemin bazı özelliklerini taşıyan pek çok yarı federal devletler vardır. Pek çok yönden AB de bu listeye eklene bilir. Avrupa federalizminin ABD, Hindistan ya da hatta Almanya modellerine benzemesi için bir sebep yoktur (ki benzese bile ne olur). (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • Ama en önemlisi -genelde söylenmez- Türkiye'nin muhtemel üyeliği konusundaki kaygılar din temellidir. Türkiye İslâma laik ve Batı temelli yaklaşsa da Müslüman bir devlettir. 76 milyon Türk-Müslümanı Hıristiyan kimliğini çok sık vurgulayan bir kulübe entegre etmenin potansiyel zorluğunu herkes bilmektedir. Ayrıca AB kendi içinde var olan Müslüman azınlıkla mücadele etmektedir. Türkiye (Arnavutluk gibi) küçük, fakir ve Müslüman olsa daha az sorun çıkartırdı fakat boyutları ve nüfusuna bakılırsa Almanya'dan sonra AB'nin ikinci büyük devleti olmasını sağlayacaktır. Tüm bunların sonucundaki şüpheler Avrupa kamuoyunu ve siyasetini bölmektedir. Türkiye'nin üyeliğinin sağlayacağı fırsatlar yerine çıkaracağı zorluklar göz önüne alınmaktadır. Fırsatlar arasında büyük bir piyasa ve işgücü havuzu, Avrupa'nın Orta Doğu ve İslâm dünyasıyla ilişkilerini güçlendirmede Türkiye'nin önemi sıralanabilir (daha fazla bilgi için bkz. Morris, 2005). (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • İki dünya savaşının felaketleri Avrupalılara, milliyetçi, dışlayıcı mekanizmaları besleyen anlayışları terk etmeleri gerektiğini öğretmiştir. (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • Habermas’ın felsefesinin Avrupa Birliği’nin dönüşümüne ve aslında nasıl güçlü varolabileceğine ilişkin bir proje olduğunu işleyen uzmanlar bulunmaktadır. Genişletilmiş modernizmin Kıta Avrupası’nın hala merkezde olabileceği bir dünyayı imleyen bir tarih felsefesini dolaylayıp dolaylamadığını sormaya hakkımız vardır. (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • Demokratik bir toplumda tüm politikalar uzlaşmaya bağlıdır. Bireyler her şeyi kendi doğrularına göre yapamazlar çünkü her zaman mutlaka problemin analizine ve en iyi çözüm yoluna karşı çıkacak diğer bireyler vardır. Çoğunlukçu siyasî partilerin olduğu üniter yönetim sistemlerinde (Britanya, Portekiz, İspanya gibi) uzlaşmaya neredeyse ihtiyaç yoktur. Tek partinin hâkim olduğu ulusal hükûmette yetki tek merkezdedir. Belçika ve Almanya gibi ulusal ve yerel yönetimlerin yetkileri paylaştığı federal sistemlerde ve koalisyonların yönettiği üye devletlerde (Bulgaristan, Finlandiya, Macaristan) uzlaşmaya daha fazla ihtiyaç duyulur. AB gibi yetki yapısının tam olarak tanımlanmadığı, politik ilişkilerin evrimini sürdürdüğü, 'hükûmetin' üye devletlerin temsilcilerinin koalisyonundan oluştuğu bir politik sistemde tüm politika süreci uzlaşma ekseninde dönmektedir. (Avrupa Birliği'ni Anlamak)
  • Avrupa hep demokrasiye sarılmak ister; bunun kendisi için mukadder bir ölüm olacağını görmek istemez. Çünkü, Nietzsche’nin net olarak gördüğü gibi, demokrasi bir nihilizm türüdür. Sadece, en yüksek değerlerin bu değerler biricik “değerler” olacak ve artık Gestalt-bahşeden güçler olmaktan çıkacak şekilde yeniden değerlendirilmesidir. “Tanrı öldü” sözü bu yüzden bir estetik doktrin değil, Batı tarihinde bir olayın temel tecrübesinin formülüdür. (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • Aydınlanmış despotlar ve demokrat demagoglar "biçimsel kurallara bağlı kalmayı reddedebilirler, üstelik bu kuralları kendileri belirlemiş olsalar bile." (Weber, Habermas ve Avrupa Devletinin Dönüşümü)
  • Avrupa Birliği başlangıcından beri geniş bir yönetim ağı kurmaktadır. Bu ağın sorumlulukları arasında genel ve detaylı politik kararlar almak; kanunlar benimseyip geliştirmek; üye devletlerin kanun ve politikaları uygulamalarını denetlemek; bu kanun ve politikaların anlaşma metinlerine ve ruhuna uygunluğunu garanti altına almak; çevre, ulaşım, tüketici hakları ve polis işbirliği gibi pek çok alan vardır. Pek çok yönden konfederasyon yönetim sisteminin standart tanımına uyan özellikleri vardır: Üye devletlerin lehine ağır basan ortak ve bağımsız yetkileri olan, üye devletlerin yönetimleriyle kendi genel yönetim sistemi birlikte var olan bir yapıdır. Avrupa Parlamentosu dışında AB vatandaşlarının hiçbir AB kurumuyla ilişkisi yoktur. Bunun yerine ulusal hükûmetleri aracılığıyla ilişkiye geçerler. (Avrupa Birliği'ni Anlamak)